Güncelleme Tarihi:
Sonra Danimarka gazetesinde Hz. Muhammed’i terörist gibi gösteren karikatür serisi geldi. Müslüman cemaat buna şiddetle tepki gösterdi. Konsolosluklar yakıldı, Danimarka bayrakları çiğnendi, dünyanın her yerinde eylemler yapıldı. Ne oluyor? Ortaçağ’a mı dönüyoruz? Büyük bir savaş mı çıkıyor? Yoksa çıktı mı? Irak Savaşı’nı engellemek adına hiçbir etki gösteremeyen STK’lara ve uluslararası inisiyatiflere de inancımızı yitirmişken buradan nasıl döneceğiz? Yoksa Huntington haklı mıydı? Medeniyetler gerçek anlamıyla çarpışmaya mı başlıyor? Bu soruları eylül ayında iki başbakanın, İspanya’dan Jose Luis Zapatero ve Türkiye’den Tayyip Erdoğan’ın girişimiyle kurulan Medeniyetler İttifakı’nın liderlerine sorduk. İttifak’ın diğer üst düzey üyelerini bağlamaması için röportajlarda sadece kendi fikirlerini söylediklerini belirtmemizi istediler.
TOMAZ MASTNAK(Sosyolog, Slovenya Enstitüsü Araştırma Merkezi - Medeniyetler İttifakı Sekreterliği Direktörü)
Bütün kanalları kapatan Rasmussen oldu
DANİMARKA BAŞBAKANI RANDEVUYU REDDETTİ
Danimarka’daki Müslüman cemaati bu karikatürler ilk basıldığı zaman -ki bu tam olarak 4 ay önceydi- yetkilileri bununla ilgili uyarmaya çalışmıştı. Daha sonra 11 Müslüman ülkenin elçileri Rasmussen’den randevu istedi ama kabul edilmediler. Bana göre bütün politik ve diplomatik kanalları kapatan Danimarka hükümetidir. Aklıselim bir tartışma ortamı yaratmak için vakit varken bunu istemediler. Niye böyle yaptıklarını bilmiyorum. Sadece gerçeklerden bahsediyorum.
İSLAMOFOBİK FİLMİN BAŞROLÜ
Tansiyon yükseldiğinde tartışma öyle bir çerçeveye oturtuldu ki ılımlı Müslümanlar bile orada seslerini duyaracak yer bulamadı. Müslümanlara bu karikatürler yüzünden niçin kötü hissettiklerini sormak ve onları dinlemek yerine, onları Batı tarzı yaşam denilen şeyin düşmanı ilan ettiler. Onlardan kendilerine hakaret edenlerin yaşamlarına bağlılık yemini etmeleri beklendi. Bence Müslümanlar, Avrupalıların İslamofobik filminin başrolünü oynamaya zorlanıyorlar.
PROVOKE EDENLERİN YÜZLERİ YOK
Karikatür kriziyle söz hakkı, şiddet üstünden kendini ifade eden topluluklara kaldı. Ben Müslüman ya da değil, şiddetin her türlüsüne karşıyım. Ama sürekli vahşi Müslüman imajıyla bombardımana uğruyoruz. Onları provoke edenlerin ya da o hale düşüren asıl kötülerin bir yüzü yok kafalarımızda. Onları tanımıyor, bilmiyor, hatta hayal bile edemiyoruz. Müslümanları öyle vahşi görmek bazılarını çok rahatlatıyor bence. İstediklerine kavuşuyorlar. Sırf bu nedenden Müslüman cemaatin çok güçsüz olduğunu düşünüyorum.
MUTLAK ÖZGÜRLÜK, MUTLAK FELAKETİ GETİRİR
Bu karikatür krizini bir basın özgürlüğü noktasına getirmek çok yanlış. Özgürlük denilen şey kanunla, başkalarına saygıyla, ahlaki çekincelerle ya da dini kurallarla ehlileştirilmelidir. Aksi takdirde özgürlük mutlak özgürlük olur ki bu mutlak felaketi getirir. Anayasal çerçeve burada hiç önemli değil. Asıl sorun yasalara uygun olan her şeyin aynı zamanda hoş görülebilir ya da müsaade edilebilir olmadığını kabul etmekte yatıyor. Evet Danimarka yasalarına göre o karikatürlerin basılmasında bir sakınca yok. Burada problem Danimarka halkının bunların basılmasında bir sakınca görmemesi. O karikatürlerdeki kişi İsa olsaydı buna izin vermeyeceklerdi. Aynı gazete zamanında İsa’yla ilgili benzer karikatürleri basmamıştı. Bu İslamofobi’nin meşru olduğunun bir kanıtıdır.
HUNTINGTON TEZİYLE, SENARYOSUNU HAYATA GEÇİRDİ
Huntington’ın teziyle ilgili ilk düşüncem tanımlayıcı değil buyurgan bir tavrı olduğuydu. Hálá da öyle düşünüyorum. Global sorunları nasıl çözeceğimize dair senaryolar ortaya koyuyordu. Bu yüzden de ona en güçlü global aktörler tarafından çok ehemmiyet verildi. Eğer bugün Huntington teorisinde haklı çıkmış gibi görünüyorsa, bunun sebebi onun teorisinin bu sonuçları yaratan etkenlerden biri olduğudur. O öyle bir senaryo yazdı ki, teorisiyle senaryonun gerçekleşmesine de bir bakıma yardımcı oldu.
MÜSLÜMANLARLA İLİŞKİ BATI’NIN MONOLOĞU
Avrupa’nın düşünce, kültür ve edebiyat tarihine bakın Müslümanlarla kurulan ilişki tamamıyla Batı’nın monoloğu şeklindedir. Müslümanlar, kurmaca Müslüman karakterler diyelim, Batı’yla iletişime ancak Batı’nın dilinden konuştuğunda, onların duymak istediklerini söylediklerinde geçebilmişlerdir. Şu anda Avrupa’nın sırtını Ortadoğu’ya dönüp dönmediğini konuşmak için erken. Bir düşünün Ortadoğu’da yaşanan sorunların kaç tanesi Avrupa’nın ya da Amerika’nın bölgeye el atması sonucu oluşmuştur? Bence Avrupa ve Amerika’nın sırtını dönmesi Ortadoğu için pek de talihsiz bir şey olmayabilir.
TERÖRİSTLERİN BEŞTE BİRİ MÜSLÜMAN
Bütün teröristlerin Müslüman olmadığını göstermeye ne dersiniz? Dünyadaki teröristlerin yalnızca beşte biri militan Müslümanlar. Bence Müslüman terörist kavramı bir Batı icadı. Ortaçağ’da kalleş Araplar vardı. Rönesans’ta barbar Türkler. Modernite ise azgın Türk kavramına takmış durumdaydı. Bugün ise Türk imajının yerine soğukkanlı Müslüman terörist imajı konuldu. Bu imajın gerçekle çok az bağı var aslında. Batı böyle imajlar icat ediyor ki kendi şiddet yanlısı görüntüsüyle yüzleşmek zorunda kalmasın. İslami terörizm politikacıların işine çok yarıyor. Amerika şu anda içinde bulunduğu savaşı başka türlü nasıl haklı çıkarabilirdi?
ORTAÇAĞ DAHA AZ KORKUTUCUYDU
Bence insanlık ortaçağa doğru gitmiyor. Ortaçağ bugünden daha az korkutucuydu. Evet en az bugünkü kadar zalimdi ama yok etme silahları çok daha sınırlıydı. En önemlisi o dönemde Batı bütün dünyayı bugünkü kadar avcunun içine almamıştı. Bence insanlık kesinlikle ilerliyor. Beni asıl korkutan da bu. Gerilemek değil ilerlemek. Amerika’nın öncülüğündeki "terörizmle savaş"ı medeniyetler arasındaki bir savaş olarak okumak gerekiyor. Bugün bir savaşın içindeyiz. Gelecekten değil bugünden korkmalıyız.
9/11 BİR DÖNÜM NOKTASI DEĞİL
Bugün yaşanılan nefret ve kaosun kökeninin Haçlı Seferleri, daha spesifik olmak gerekirse I. Haçlı Seferi olduğunu düşünüyorum. Bu Batı Hıristiyanlarının Müslümanlara karşı kaideci ve köktenci husumetinin dışa vurulduğu ilk andır. İşte o anın sonuçlarını yaklaşık bin yıldır yaşıyoruz. Gelip geçici entelektüel trendler zaman zaman bunu algılamamızı değiştirmiş olsa da bu gerçek değişmez. Bana göre 9/11 tarihi bir dönüm noktası değil. Zaten eğer onu öyle sayarsak o zaman Amerika’nın yazdığı ve bize gösterdiği tarihi kabul etmiş oluruz. Bana göre bir dönüm noktası aranıyorsa bu Irak Savaşı’dır.
FEDERICO MAYOR ZARAGOZA (Medeniyetler İttifakı Eşbaşkanı, Eski UNESCO Başkanı)
Bu basın özgürlüğü değil
BARIŞ İSTİYORSAN KATKIDA BULUN
Benim ittifaka katılmamın sebebi yıllarca UNESCO gibi amacı dünyada barışı sağlamak olan bir kurumun direktörlüğünü yapmış ve İspanya’da Barış Kültürü adlı bir vakfın kurucusu olmam. Yani barışa inanıyorum. Kısa vadede amacımız uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden sosyal, dini ve radikal güçleri tanımlamak ve onlarla başetmek için sivil toplum örgütlerine önerilerde bulunmak. Bütün insanlar şunu anlamalıdır ki ancak her birinin bilinci ve katkısıyla bu ittifak başarılı olabilir. Amaçlarımızı gerçekleştirmek için ilk önce kadın ve gençlerin eğitimine ağırlık vereceğiz. Çünkü bence şiddetin ve metazorinin bir cinsiyeti varsa bu erkektir. Cinsiyet eşitliğini sağlayarak, kadınları eğiterek fark yaratabiliriz. Şu anda internet sayesinde bin üniversiteyle bağlantı kurduk. Mesajlarımızı yaymak için medyayı ve dünyanın izlediği sosyal olayları kullanacağız. Mesela Dünya Futbol Kupası. Eğer insanları çözümün devletlerinde değil de kendilerinde olduğuna ikna edebilirsek bir şeyler yapabiliriz. İnsanlığın geri adım atmaması için "Eğer barış istiyorsan, savaşa hazırlan" deyimini değiştirmeliyiz: Eğer barış istiyorsan, katkıda bulun.
LİMİTSİZ ÖZGÜRLÜK YOK
Karikatür krizi nedeniyle hemen bir açıklama yayınladım. Orada bu yapılanın basın özgürlüğüyle alakası olmadığını, düşüncesizce ve ihtiyatsızca ifade edilen bir fikrin özgürlüğü kavramıyla haklı gösterilemeyeceğini söyledim. Limitsiz özgürlük yoktur. Ben çare sansürlemektir demiyorum ama bunun müeyyidesi de olmalı. İki tarafı da provoke edenler yaşadığımız kaos ve şiddetin sorumlularıdır. BM’nin Adalet Divanı’na başvurulmalı. Müslümanların hepsi karikatürlere şiddetle karşılık verdi demek doğru olmaz. Derinden yaralanan ama tepkisini şiddete başvurmadan gösteren birçok Müslüman var. Barış için yollar aramaya en çok ihtiyacımız olan zamandayız. Dünyadaki dini liderler, uluslararası STK’lar ve medyacılar acilen biraraya gelmeli. Bu toplantı İspanya’da yapılabilir.
HUNTINGTON’A KATILMIYORUM
Avrupa’da son dönemde yaşanan, ayrımcılık olarak algılanabilecek girişimler bütün Avrupa vatandaşlarının fikirlerini yansıtmıyor. Fakat ne yazık ki son on yılda zengin ve fakir arasındaki uçurum giderek büyüdü. Bu da piyasa kurallarının evrensel bazı değerlerin üstüne çıkmasına sebep oldu. Aslında uygarlıkların birbirlerine tahammül edememeleri söz konusu değil. İnsanların yüzde 99’u bütün farklılıklarıyla birarada yaşayabilir. Huntington’ı ilk okuduğumda katılmamıştım. Şimdi de katılmıyorum. Sorun uygarlıklar ya da dinler arasında değil. Eğer ortada bir çarpışma varsa bu güçler arasındadır. O güçler çatışmaları provoke ediyor. Bütün Müslümanlar teröristtir gibi bir düşünce yok Avrupalıların kafasında. Medyada gördüğümüz şeyler insanların fikirlerini ve hislerini yansıtmıyor.
MEDENİYETLER İTTİFAKI NEDİR?
Tayyip Erdoğan ve Jose Luis Zapatero’nun isteği üzerine BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın inisiyatifiyle kuruldu. 20 üyesi var. Başkanlığını tüm dünyada bir barış adamı olarak bilinen eski UNESCO Başkanı Federico Mayor Zaragoza ve Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın yapıyor. Genel sekreterliğini ise Slovenya’nın saygın sosyoloğu Tomaz Mastnak yürütüyor. Yılda dört kez toplanmayı planlıyorlar. İlki 2005 Kasımı’da Mallorca’da yapıldı. İkincisi ise şubat ayında Katar Doha’da yapılacak. İttifakın diğer üyeleri ise şöyle: Eski İran Bakanı Muhammed Hatemi, Katar Emiri’nin eşi Sheikha Mozah Bint Nasser, Aleksander Kütüphanesi’nin Başkanı Dr. İsmil Serageldin, Tunus’un eski Eğitim Bakanı Muhammed Charfi, Fas Kralı’nın danışmanı Andre Azoulay, Eski Senegal Başbakanı Mustafa Niasse, Eski Başpiskopos Desmond Tutu, Fransa’nın eski Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine, din tarihçisi Karen Armstrong, Rusya’daki Uluslararası Politik Çalışmalar Merkezi’nin Başkanı Prof. Vitaly Naumkin, Amerika’daki Müslüman-Hıristiyan Anlayışı Merkezi’nin kurucusu John Esposito, Haham Arthur Schneier, İber-Amerikan Toplantısı’nın Genel Sekreteri Enrique V. Iglesias, Brezilya’daki Latin Akademisi Başkanı Prof. Candido Mendes, Pakistan’dan BM danışmanı Nafis Sadık, Endonezya’nın eski Dışişleri Bakanı Ali Alatas, Hindistan Times Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Shobana Bhartia ve Çin’den Dr. Pan Guang.