A.A.
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2007 14:07
DTP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, “PKK, bu ülkenin gerçeği... 'Hayır' mı diyelim?” dedi. AK Parti'li milletvekilleri de “Tabii ki 'hayır' diyeceksin” diye tepki gösterdi.
MECLİS'TE 'HARAMZADE'Lİ 'HOPLAMA'LI TARTIŞMALAR İÇİN TIKLAYINSIRRI SAKIK'IN FOTOĞRALARI İÇİN TIKLAYINTBMM Genel Kurulunda 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin görüşmelerinin ilk turunda DTP Grubu adına söz alan TBMM İdare Amiri ve Muş Milletvekili Sakık, son aylarda halkları karşı karşıya getirecek yayınlar yapıldığını öne sürerek, bu yayınların, RTÜK tarafından sansür uygulanarak engellendiğini söyledi.
TRT'de yaklaşık 3 yıl önce günde yarım saatlik Kürtçe yayını yapılmaya başlandığını belirten Sakık, “Kürtçe yayın yapıldığı için ne ülke bölündü ne parçalandı. Anadili Kürtçe olan 15-20 milyon, kendini yarım saatte nasıl ifade edebilir?” dedi.
“Empati” kelimesinin İngilizce olduğunu, Türkçede ise “kendini benim yerime koy” anlamına geldiğini belirten Sakık, bu kelimenin Kürtçe karşılığını da dile getirdi.
“Kürtçe yayın yapılırsa kıyamet mi kopar?” diye soran Sakık, “Empati yapmalıyız. Yarım saat Türkçe yayın yapılırsa bunu nasıl içinize sindirebilirsiniz? Hani birlikte bu ülkeyi kurmuştuk. Kardeşler arasında bir kardeşin 100 televizyonu, bir kardeşin yarım saatlik televizyonu olmamalı” diye konuştu.
“SİZ DE TERÖRİSTLERE SEYİRCİSİNİZ”Kürtçe yayın yapan bir radyo kanalının RTÜK tarafından kapatıldığını belirten Sakık, “RTÜK, özgür olmalı, kendini siyasi partilere göre dizayn etmemelidir” dedi.
Sırrı Sakık, 1994 yılında milletvekillikleri düşürülerek cezaevine konulduklarını ve partilerinin kapatıldığını anlatarak, “Eğer baskılar çözüm olsaydı, bugün burada olmazdık. Tek suçumuz, 'Bu ülkede Kürt var' demiş olmamız... Parlamentoda kürsü dokunulmazlığı hiçe sayılarak milletvekili arkadaşlarımız hakkında yasal işlem yapılıyor. Sizler de buna seyirci kalıyorsunuz” diye konuştu.
AK Parti'li milletvekillerinin, “Siz de teröristlere seyircisiniz” diyerek sürekli laf atmaları üzerine Sakık, şunları söyledi:
“Biz cezaevine gittiğimizde, dönemin Meclis Başkanı bize gönderdiği dilekçeyi imzalamamızı isteyerek, dokunulmazlığımızın korunmasını sağlamak istedi. O gün reddettik. Yasal düzenleme yapılmasını istedik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından sonra yasa değişti. Eğer biz o zaman fedakarlık göstermeseydik, RP kapatıldığında milletvekillerinin dokunulmazlığı düşerdi. Ne olurdu; bugün AK Parti, Başbakan, Cumhurbaşkanı, sizler olmayacaktınız. Demokrasi böyle fedakarlıklar istiyor. Demokratik alanı kullanmaya sonuna kadar varız. Ama bizim zora zulme boyun eğeceğimizi sanıyorsanız, yanılırsınız. Ne bu koltuklarda ne mevki ne makam peşindeyiz. Biz demokrasiye sahip çıkılmasını istiyoruz. DTP'nin kimseden merhamet beklediği yok.”
“SİLAHLARI SUSTURMAK, BOYNUMUZUN BORCU”
Sakık'ın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün “Farklılıklarımız zenginliğimizdir” dediğini anımsatması üzerine, AK Parti ile MHP'li milletvekilleri tepki gösterdi.
Milletvekillerinin “Yemine sadık kalmak kaydıyla...” diye laf atması üzerine Sakık, “Biz sizden daha sadığız” diye karşılık verdi. Sakık, şunları söyledi:
“Üniter yapıya saygılıyız, ancak tek millete asla, asla... Bizi kimsenin farklı alana itmeye hakkı yok. Cumhurbaşkanının dediği farklılıklar, kravat veya elbise değil, kültür ve dildir. Başbakan, 75 Kürt milletvekili olduğunu söylüyor. Uçakta aklına Kürtler geliyor. Burada siz niye hatırlamıyorsunuz? Kürt milletvekilleri niye konuşmuyor? PKK, bu ülkenin bir gerçeği; hayır mı diyelim?”
AK Parti'li milletvekilleri, “Tabii ki 'hayır' diyeceksin” diye laf atarak, Sakık'ın konuşmasını kesti. Bunun üzerine Sakık, durum tespiti yaptığını belirterek, “Amerika'da Bush ile baş başa PKK konuşuyorsanız, burada da konuşalım. Silahsızlaştırmak, silahı susturmak bizim boynumuzun borcudur. Çatışmanın, kargaşanın olmadığı Türkiye istiyorum. Hiçbir dönem, şiddetten, kandan siyasi rant elde etmedik. Halkın iradesiyle buraya geldik. Demokratik barışın egemen olduğu bir parlamento diliyorum” diyerek sözlerini tamamladı.
DTP Grup Başkanvekili Selahittin Demirtaş da Anayasa Mahkemesi üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi yerine, diğer yüksek yargı organları ve Barolar Birliğinin doğrudan
seçim yapmasını, gösterilecek adayların da Parlamento tarafından seçilmesini önerdi.