AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün, Deniz Baykal'ın Ergenekon operasyonu ile ilgili dün yaptığı açıklamalara sert yanıt verdi: “Anayasa çok açık şekilde görülmekte olan dava hakkında davanın seyrini etkileyecek beyanda bulunulmasını yasaklıyor. Ayrıca, TCK 277. maddesinin yargı görevi yapanları etkilemeyi ve bu amaçla beyanlarda bulunmaya 2 yıldan 4 yıla hapis cezası, 288. maddesi ise adil yargılamayı etkilemek amacıyla alenen sözlü ve yazılı beyanda bulunan kişiler hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası içeriyor.“BAYKAL’I KİMSE DİNLEMİYOR” Bu beyanlar karşısında Cumhuriyetimizin, hukuk devleti niteliğinin böyle bir muhalefet ve siyasetçi tipine karşı savunulmaya ihtiyacı vardır. Hukuk devleti ve adaletin tecellisi için yargıyı serbest bırakın, tehdit etmeyin, şantaj yapmayın, Sayın Baykal, korkmayın, hiç kimse sizi gizlice dinlemiyor. Sizin merak edilecek bir şeyinizi zaten toplum görmüyor. Merak etmeyin, suçu sabit olana kadar herkes masumdur ilkesi işliyor. Hakkın, hukukun değirmeni yavaş döner ama ince öğütür, adalet yerini bulur. Bırakalım yargı rahat çalışsın ve ülkemizin yakın geçmişindeki tüm karanlık noktalar aydınlansın ve Cumhuriyet'in, Türkiye'nin geleceğini aynı yollar ve aynı metotlarla karartmak isteyenler bir daha cesaret bulamasınlar. Hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerini cebren iskata teşebbüs, darbe ortamı hazırlamak amacıyla halkı Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek amacı güdemesin ve bu amaçla Cumhuriyet Gazetesi 3 kez bombalanmasın. Danıştay'a saldırılarak yargıçlar öldürülüp yaralanmasın. Sivil asker hiç kimsenin evinde veya işyerinde 62 el bombası, 11 kilogram C-3 patlayıcı, 6.6 ton TNT patlayıcı, 1,16 ton tahrip kalıbı, 55 ruhsatsız tabanca, 5 kaleşnikof tüfek, 1 kanas marka suikast silahı, 1 makinalı tüfek, 13 bin muhtelif silahlar için mermi, sinyal kesici cihazlar, telsizler ve susturucular bulunmasın. Bu vesileyle ormanlara ve derelere atılmış olarak 3 lav silahı, bir roketatar, 2 kanas marka suikast silahı, 1 makinalı M-16 otomotik tüfek, 6 kaleşnikof, 5 tabanca, 1 kalem tabanca, 54 el bombası ve 2,5 kilogram C-3 ve C-4 hatlayıcı bulunmasın. Hiç kimse, devlete ait gizli bilgi ve belgeleri ele geçirip amacı dışında kullanmasın. Kişiler, hiçbir nedenle fişlenmesin. Millet egemenliğinin kullanılmasına illegal yollardan engel olmaya kalkmasın. Faili meçhul cinayetler işlenmesin, gayri müslim vatandaşlar sansasyonel amaçla öldürülemesin. Sözde saygın kişilerin evinde ve işyerinde Başbakan ve Genelkurmay başkanlarına suikast planları ele geçirilemesin. Hiç kimse, çete ve mafyavari yapılanmaları, adı bilinen bilinmeyen terör örgütlerini bu amaçlar için taşeron olarak kullanamasın. Hiç kimse polislerden, jandarmadan, savcılardan, yargıçlardan bunca silahı, patlayıcıyı, mühimmatı, olanı biteni ve bundan sonra yapılmak isteneni görmezden gelmesini beklemesin. Unutulmasın ki en kanlı olaylar sadece bir kişiyle, bir tabanca ve kaleşnikof silahla, bir el bombasıyla işlenmektedir. Bu silah ve mühimmatların ne kadar büyük olayların işlenmesine imkan vereceğini kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.” “VİRÜS SİZE DE Mİ BULAŞTI “ Ergenekon davası nedeniyle bazı soruların sorulması ihtiyacı olduğunu belirten Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sayın Baykal, sizi paniğe sevkeden şey nedir? Dün de sizi bir panik havası içinde gördük. Yoksa Ergenekon virüsünün size de bulaşmış olmasından mı endişe ediyorsunuz? Sizi rahatsız eden, başınızı ağrıtan bu mudur? Bir türlü kamuoyunun izleyemediği CHP'nin belgesel filmi için şüpheli ve tutuklu olan bazı kişilere ödediğiniz parti paralarının, başka bir film için harcanmış olmasından mı korkuyorsunuz? Yanlış işleri ve yanlış adamları mı finanse ettiniz yoksa? Ergenekon zanlısı ve kaçak olan bazı kişilerle yapmış olduğunuz önemli görüşmeler mi sizi tedirgin etmektedir? Eğer böyleyse Sayın Baykal, bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Umarız böyle de değildir. Biz, 1990 yılındaki Sayın Baykal'a ne olduğunu da sormak istiyoruz. O tarihte Baykal ve 20 arkadaşı, TBMM'ye özel harp dairesinin geçmiş faaliyetleri ve kontrgerilla örgütü iddialarına açıklık getirilmesi amacıyla bir meclis araştırması açılmasını istiyor. Biz 1990 yılındaki Sayın Baykal'ı arıyoruz. Türkiye'de bugün olan da tam da budur. Sayın Baykal, sizin bu tutumunuz, demokratik siyasetin bir unsuru olup olmadığınız konusunda ciddi şüphelere yol açmaktadır. Bu şüpheli durumunuzu halkımızın takdirine bırakıyoruz. Ancak, yine de endişeye gerek yoktur. Hakkın hukukun değirmeni yavaş döner ama ince öğütür, adalet yerini bulur. “
|
| Deniz Baykal’ın Ergenekon gözaltıları konusundaki sözlerine AKP’li grup başkanvekillerinden gelen yanıta CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu sert tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin, Baykal’a yanıt veren AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün’ün sözlerine ilişkin sorusunu yanıtladı. Ergenekon’un bir hukuk katliamı olduğunu başından beri söylediklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Neden hukuk katliamı, Eğer bir davanın savcısı, bir ülkenin başbakanıysa o ülkede hukukun çalışmadığını, başbakan kendisi itiraf etmiş oluyor. Acaba sayın Ergün, Başbakanı böyle bir açıklama yaptığında, çıkıp televizyona bir yasama organının üyesi olarak ‘Sayın Başbakan siz doğruyu söylemiyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz, siz bir davanın savcısı olamazsınız’ dedi mi, demedi?” diye konuştu.
Ana muhalefet partisinin temel görevinin yanlışları kamuoyuna duyurmak olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Nihat Ergün’ün yaptığı açıklamada “Türkiye bir hukuk devletidir, kimseye ayrıcalık tanınamaz” dediğini de hatırlattı. Ergün’e “Dokunulmazlık kimin ayrıcalığı? Dokunulmazlık kendisinin ayrıcalığı değil mi? Madem hukuk davasıydı, kimseye ayrıcalık tanınmıyordu, size niçin bu ayrıcalık tanındı?” diye soran Kılıçdaroğlu, Ergün’ün “Sayın Baykal’ın dinleme iddialarını gördük, bir komisyon kurduk” dediğini de hatırlattı. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: ”CHP'de dinlenme olup olmadığını AKP, kimlerle kurduğu komisyonla belirledi. Sayın Ergün, hukuk devletinden söz ediyor. Bu ülkede yargının bağımsız olmadığını, AB İlerleme Raporlarından okumadı mı? Yargının bağımsız olmadığına yönelik Yargıtay Başkanlar Kurulunun bundan iki yıl önce açıkladığı bildiriyi duymadı mı? Yargının bağımsız olmadığını, savcılara baskı yapıldığını, en son dinlemeyle ilgili görev yapan bir savcının, pasif bir göreve atandığını Sayın Ergün duymadı mı? Ergün'e soruyorum: Dinlemeyle ilgili birimin başkanlığına, sadece Başbakanın imzasıyla atama yapan, dünyada acaba hangi demokratik ülke var? Demokrasi, yargının bağımsızlığı deniliyorsa, bunlar yok. 'Parlamentoda yasaları yapan AK Parti'dir' diyen söyleyen grup sözcüsü kim, Ergün bunu sordu mu? Parlamentoyu bile dışlayan, insanları gece yarıları alıp sorgulayan bir düzen, 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışıyor mu? Siz bu ülkede F tipi örgütlenmeden güç alarak bir şeyler yapmak, AKP'yi eleştirenleri sabaha karşı gözaltına almak istiyorsanız, o ülkede demokrasiden söz edemezsiniz.” “YARGIYA OLAĞANÜSTÜ BASKI” AKP’nin kendisini eleştirenleri dinlemesi gerektiğine de işaret eden Kılıçdaroğlu, yargı üzerinde “olağanüstü bir baskı” olduğunu söyledi. AKP’nin hoşuna gitmeyen bir karara karşı Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’nu, HSYK’nın değil Adalet Bakanı’nın harekete geçirdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Nihat Ergün’ün, Teftiş Kurulu'nun Adalet Bakanlığı'na bağlı olmasının mantıklı bir açıklamasını yapıp yapamayacağı” sorusunu yöneltti. “AKP CUMHURİYETE SAVAŞ AÇTI” Kılıçdaroğlu, AKP’yi “Cumhuriyete, aydınlanma ve demokrasiye karşı belli yargı organlarını kullanarak savaş açmak”la da suçladı. Vatandaşları duyarlı olmaya çağırmanın CHP’nin görevi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, demokrasiyi Nihat Ergün ve AKP’den daha çok istediklerini kaydetti. Kılıçdaroğlu şunları söyledi: ”AKP'nin demokrasi anlayışı, tek parti yönetiminin demokrasi anlayışıdır. Çoğunluk esasına dayanır, çoğulculuğa değil. Muhalefetin sesini kısma üzerine dayanır, onların özgürce konuşması üzerine değil. AKP'nin demokrasi anlayışı, medya üzerine baskı kurarak, kendi yandaş medyasını yaratma üzerine dayanır, bağımsız ve özgür haber yapmasını sağlamak değildir. Bu nedenlerle AKP, Genel Başkanımızın söylediği gibi Hitler ve Peron yönetimine ağır ağır giden bir görüntü sergilemektedir. Kimse, Yalçın Küçük'ün haklı bir gerekçeyle tutuklandığını bize izah edemez. Bu ülkede, şiddeti ve baskıyı, yargıyı kullanarak, bu dozda kullanan AKP'dir, demokrasilerde böyle bir şey olmaz.” |