Güncelleme Tarihi:
TBMM Başkanlığı, 21 Kasım 2014’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı göndererek, komisyon tarafından yürütülen soruşturmayla ilgili basın ve yayın organlarınca, Anayasa’nın 38’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 110’uncu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 157’nci maddelerinde düzenlenen, soruşturmanın gizliliğini ihlal edici ve masumiyet karinesini zedeler şekilde yayınlar yapıldığı belirtildi ve “soruşturmanın sağlıklı yürütülmesini takiben, soruşturmanın bitim tarihi olan 27 Aralık 2014’e kadar yayın yasağı kararı aldırılması” istendi. Basın Suçları Soruşturma Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral, bunun üzerine nöbetçi sulh ceza hâkimliğinden, söz konusu haberlere yayın yasağı getirmesini talep etti. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimi Yavuz Kökten’in, talebin kabulüne ilişkin kararında şöyle denildi:
İŞTE SON DÖNEMDE YAYIN YASAĞI GETİRİLEN KONULAR
YÜKSEKOVA’DA 3 ASKERİN ŞEHİT EDİLMESİ
BİNGÖL SUİKASTI
17 ARALIK OPERASYONU
IŞİD'İN MUSUL BAŞKONSOLOSLUĞU BASKINI
BÖCEK SORUŞTURMASI
RTÜK'TEN KANALLARA 'FACİA' UYARISI
REYHANLI SALDIRISI
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAKİ TOPLANTININ SES KAYITLARI
MİT TIRLARINA YAPILAN BASKIN
ŞİKE SORUŞTURMASI
ULUDERE OLAYI
AKTÜTÜN SALDIRISI
SORUŞTURMA BİTENE KADAR
“Eski Bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’ın kişilik haklarının zedelenmesinin önlenmesi, şöhret ve diğer haklarının korunmasının sağlanması bakımından, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun istemiş ve getirtmiş olduğu bilgi ve belge içerikleri ile komisyonun tanık, bilgi sahibi, bilirkişi sıfatıyla veya diğer ilgililer olarak beyanlarına başvurduğu kişilerin komisyona vermiş oldukları beyanlarına yönelik olarak 5187 Sayılı Basın Kanunu’nun 3/2. maddesi gereğince, soruşturma bitim tarihi olan 27 Aralık 2014 günü mesai sonu bitimine kadar tüm yazılı, görsel ve internet ortamında yapılan yayınlar hakkında yayın yasağı konulmasına karar verildi.”
MECLİS'TE BİR İLK !
MECLİS'TE DÖRT BAKAN İÇİN KURULAN KOMİSYONA YAYIN YASAĞININ ÖRNEĞİ YOK
TBMM'de dört eski bakan hakkında 17 Aralık soruşturmasıyla bağlantılı olarak kurulan soruşturma komisyonunun çalışmalarına yayın yasağı getirildi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in başvurusu üzerine Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği'nin aldığı karar TBMM tarihinde bir ilk.
TBMM'de daha önce pek çok bakan ya da Başbakan hakkında soruşturma komisyonları oluşturulmuş, ancak bu komisyonların çalışmalarına ilişkin yayın yasağı getirilmemişti.
Son dönemde TBMM'de eski hükümet üyeleri hakkındaki iddialar nedeniyle kurulan soruşturma komisyonlarında, gerek ilgili hükümet üyelerinin ifadeleri, gerekse komisyon çalışmaları yayınlanabilmiti.
TBMM'de son dönemde, TC hükümetlerinde görev yapmış Başbakan ve bakanlar konusundaki soruşturma komisyonları şöyle;
'TBMM'NİN GÖREVİ BU MUDUR?'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında Meclis Soruşturma Komisyonu haberlerine yayın yasağı hakkında konuştu. Kılıçdaroğlu "TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, mahkemeye başvuruyor. TBMM'de kurulan komisyonla ilgili yayın yasağı getirin' diyor. Ve mahkemeden karar çıkartıyor. Ne zamandan beri TBMM hırsızların hamisi konumuna geldi. Sayın Cemil Çiçek bunu açıklar mısın? TBMM'nin görevi bu mudur? Senin görevin başka bir şey. Senin görevin TBMM'nin itibarını korumaktır. Yayın yasağı getirerek kimlere arka çıkıyorsun sen. Ayıp günah değil midir? Yaptığın iş doğru mudur acaba? Senin vicdanın buna el veriyor mu? Devlet soyulacak, tüyü bitmemiş yetimin hakkı elinden alınacak, sen kalkacaksın hırsızların koruyucusu pozisyonuna kendini konumlandıracaksın. Bunu kabul etmemiz doğru değil. Böyle birşey olmaz. Bu yeni mi oldu? Geçmişte de buna benzer olaylar oldu. Ama hiçbir zaman TBMM Başkanları hırsızları korumak gibi bir pozisyonda kendilerini tutmadılar. İlk kez böyle bir tablo ile karşı karşıyayız" dedi.
* Eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ve eski Devlet Bakanı Recep Önal hakkında, Türkiye Halk Bankası’nı zarara uğrattıkları gerekçesiyle soruşturma komisyonu açıldı. Komisyon çalışmaları sonucunda iki bakan 15 Haziran 2004 tarihinde Yüce Divan’a sevkedildi. İki Bakan Yüce Divan'da beraat etti.
* Eski Eneri ve Tabi Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer hakkında soruşturma komisyonu kuruldu. Ersümer'in, doğalgaz anlaşmalarında Türkiye aleyhine uygulamaların yapılmasına yol açtığı gerekçesiyle 13 Temmuz 2004 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada Yüce Divan’a gönderildi. Cumhur Ersümer beraat etti.
* Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Türkbank ihalesine fesat karıştırdığı gerekçesiyle TBMM'de soruşturma komisyonu oluşturuldu. Yılmaz ve Taner, 13 Temmuz 2004’te Genel Kurul oylaması sonucunda Yüce Divan’a sevkedildi.
* Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın hakkında ihalelerde usulsüzlük yaptığı, görevini kötüye kullandığı ve malvarlığında haksız artış olduğu gerekçesiyle soruşturma komisyon kuruldu. Aydın, 9 Kasım 2004’te Yüce Divan’a gönderildi.
* Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Yaşar Topçu hakkında Karadeniz Sahil Yolu ihalesinde devleti zarara uğrattığı gerekçesiyle soruşturma komisyonu kuruldu. Topçu, 10 Kasım 2004’te Yüce Divan’a sevkedildi.
YÜCE DİVAN'A SEVK EDİLMEYENLER DE VAR
Daha önce eski Başbakanlar ve bakanlar hakkında çeşitli iddialarla kurulan soruşturma komisyonlarında, Yüce Divan'a sevk edilmelerine gerek olmadığına ilişkin karar da alındı. Yüce Divan'la sonuçlanmayan hükümet üyeleri hakkındaki iddialar ve kurulan soruşturma komisyonları şöyle;
* Eski Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu yanlış eğitim politikaları izlemek;
* Eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında mevzuata aykırı şekilde İstanbul’da yeni turizm merkezleri ilan etmek;
* Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez hakkında İzmit’te SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv Sanayi A.Ş’ye bedelsiz vererek görevi kötüye kullanmak;
* Eski Devlet Bakanı Burhan Kara hakkında Denizcilik Müsteşarlığı’na ait bazı ihaleler ve personel alımında görevini kötüye kullanmak;
* Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik hakkında SSK Genel Müdürlüğü’nün personel sınavında usulsüzlük yapmak;
* Eski Başbakan Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Işın Çelebi hakkında POAŞ’ın özelleştirilmesinde ihaleye fesat karıştırmak;
* Eski Başbakan Yılmaz hakkında İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde devleti zarara uğratmak;
* Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kul hakkında SSK Genel Müdürlüğü’nce özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mezuata aykırı davranmak;
* Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar hakkında suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak;
* Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında yasadışı örgütlerle birlikte hareket etmek;
* Eski Başbakan Yılmaz ve eski Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir hakkında Telsim ve Turkcell firmalarıyla imzalanan sözleşmelerde görevlerini kötüye kullanmak;
*Eski Başbakan Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Türk Ticaret Bankası’nın satışında yolsuzluk yapmak;
* Eski Başbakan Yılmaz hakkında İstanbul-Kurtköy Havaalanı ihalesinde görevini kötüye kullanmakı;
* Eski Başbakan Tansu Çiller ve eski Maliye Bakanı İsmet Atilla hakkında Başbakanlık örtülü ödeneğini mevzuata aykırı şekilde harcamak.
TGC" 17 ARALIK KOMİSYONU İÇİN YAYIN YASAĞI SANSÜRDÜR"
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada TBMM Başkanlığı’nın 4 bakan ifade vermeden önce 17 Aralık komisyonu için yayın yasağı kararı aldırmasını sansür olarak nitelendirdi.
Açıklamada bu kararla halkın haber alma ve bilgilenme hakkının ortadan kaldırıldığı belirtildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun açıklamasında şu görüşler yer aldı;
"17 Aralık operasyonunun ardından görevden alınan eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu’yla ilgili haberlere yayın yasağı getirildi. TBMM Başkanlığı tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen yazıda, 27 Aralık 2014’e kadar istenen yayın yasağı, Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından "uygun" görüldü.
Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin vermiş olduğu yayın yasağı basın özgürlüğünü zedelemiştir. Basının görevi kamu yararını ilgilendiren bütün konularda bilgi ve fikirleri topluma aktarmaktır. Demokratik rejimlerde basın hürdür ve sansür edilemez.
Kamuoyundan haber gizleme talebinin halkın temsilcilerinden oluşan TBMM’nin başkanlığından gelmesi de üzücüdür. Demokrasilerde her türlü siyasi tartışmanın halk ile paylaşılması esastır.
Yayın yasakları ile olayların kamuoyuna aktarılmasının engellenmesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na da aykırıdır. Bilgi edinme yurttaşlara tanınmış bir haktır. Habere ulaşmak, haberi yorumlamak ve haberi serbestçe yayınlamak da basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilir. Yayın yasakları bu hakkı zedelemektedir.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olarak ister siyasi otoritelerce ister mahkeme kararlarıyla halktan haber gizlemenin sakıncalarını da sıkça yineledik.
Yine diyoruz ki, bu tür yasaklamalar, fısıltı gazetesinin yaygınlaşmasına, gerçeklerin çarptırılmasına yol açacaktır.Bir kez daha giderek artan yayın yasaklarının siyasetçiler tarafından sansür amacıyla kullanılmamasını ve çok sesli bir toplum için halkın haber alma özgürlüğünün kısıtlanmamasını istiyoruz."
BASIN KONSEYİ: YASAKLAR, GERÇEKLERİ DEĞİL, ÖZGÜRLÜKLERİ YOK EDER
Basın Konseyi yayın yasağı getirilmesinin sansür olduğunu vurguladı ve mahkemenin böyle bir yetkisinin bulunmadığını belirtti.
Basın Konseyi tarafından yapılan açıklamada şunlara değinildi;
"Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin böyle bir karar verme yetkisi yoktur.
Geleceğe dönük olarak genel bir yayın yasağı getirilmesi şeklinde bir karar verilemez.
Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği, dört eski Bakan hakkında yürütülen meclis soruşturmasına ilişkin olarak, 27 Aralık 2014 günü mesai sonu bitimine kadar tüm yazılı, görsel ve internet ortamında yapılan yayınlar hakkında yayın yasağı konulmasına karar vermiştir.
Ne var ki, ne kararın dayandırıldığı Basın Kanunu m. 3/2’de ne de TBMM Başkanlığı başvurusunda dayanılan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 157. maddesinde, yayın yasağı kararı verilmesine olanak sağlayan bir düzenleme yoktur. Dolayısıyla, Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin böyle bir karar verme yetkisi yoktur.
Ayrıca, böyle bir karar verme yetkisi olsaydı bile, bu tedbiri zorunlu kılan fiili ve hukuki nedenlerin kararda açıkça izah edilmemiş olması, Anayasa’nın "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklindeki 141/3. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesine aykırıdır.
Kaldı ki, "masumiyet karinesi veya soruşturmanın gizliliği ihlal edilmektedir" gerekçesiyle, geleceğe dönük olarak genel bir yayın yasağı getirilmesi şeklindeki bir karar verilemez.
Soruşturmanın gizliliğini ihlal, haber verme hakkı şeklindeki hukuka uygunluk nedeni istisnasıyla, adli bir suçtur; keza, haber verme maksadını aşan, iftira ve hakaret niteliğindeki yayınlar da Türk Ceza Kanunu uyarınca cezayı gerektirir. Bu bakımdan, haber verme hakkının sınırlarını aşan kişiler her zaman sorumlu tutulabilirler.
Ne var ki, Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin verdiği şekilde bir yayın yasağı kararı, Anayasa’yla ve Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası antlaşmalarla bağdaşmadı gibi, demokratik toplumların vazgeçilmez öğesi olan, "halkın haber alma hakkı"nı da ortadan kaldırmaktadır" - İSTANBUL,(DHA)