Güncelleme Tarihi:
Eğitim-Bir-Sen'in hazırladığı "Yükseköğretime Bakış 2018: İzleme ve Değerlendirme Raporu"nu açıklanması dolayısıyla düzenlenen toplantıya katılan Safran, değerlendirmelerde bulundu.
Safran, raporda yer alan, yükseköğretimin nicelik olarak arttığına ancak öğretim üyesi sayısında açık bulunduğuna dair eleştirinin iyi bir tespit olduğunu belirterek "Çünkü biz üniversiteleri öğretim üyesini yetiştirdikten sonra açmıyoruz, bir üniversiteyi açıyoruz sonra içine öğretim üyesi doldurmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiye'deki gibi yükseköğretimde büyük bir sıçrama bulunmadığına işaret eden Safran, her açılan vakıf üniversitesinin, devlet üniversitesinin kaynağından insan devşirdiğini söyledi.
Vakıf üniversitelerinin ne yurt içinde ne yurt dışında asistan yetiştirmediğini, devlet üniversitelerinden hazır aldığını vurgulayan Safran, "Onun için aslında vakıf üniversitelerine konulacak şartlardan birisi bu. 'Öğretime başlamadan önceki süreçte 20 alanda asistanı yurt dışına gönder, yetiştir.' diyeceksiniz. Vakıf üniversitelerinin Türkiye'deki statüsü gözden geçirilmeli." diye konuştu.
ABD'ye yükseköğrenim için 35 milyon dolar ödeniyor
Safran, 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun kapsamında, 2005'e kadar 76 yılda 9 bin 689 kişinin, son 10 yılda ise 15 bin 900 kişinin eğitim için yurt dışına gönderildiğini bildirdi.
Yurt dışına öğrenci gönderilmesi konusunda çalışma yapacaklarını anlatan Safran, şöyle devam etti:
"Yarın YÖK Başkanı ile bu konuyu görüşeceğiz. ABD'ye yıllık yurt dışı yüksek lisans ve doktora öğrencileri için ödediğimiz para 35 milyon dolar. Bunu çok reel bir rakam olarak görmüyoruz ve öğrenciler de bize göre rasyonel bir gelişim de göstermiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin bize yüklediği bir vebal bu ekonomik olarak. Genelde birleşik doktora yaptırıyorlar, yani yüksek lisansları ve doktorayı birleşik yaptırıyorlar. Yüksek lisansları genel anlamda son derece basit tutuyorlar. Doktorada biraz sıkıyorlar. Yükseköğretim Kuruluna, Türkiye'nin ekonomik tablosunu da göz önüne alarak bir çalışma teklif edeceğiz. Yüksek lisansı burada yaptıracağız. Bir istisnası var, çok spesifik branşlar var. Türkiye'deki üniversitelerde yüksek lisans olarak açılmamış branşlar var. Bunlar dışında hiçbir öğrenciyi yüksek lisans için eğitim, işletme, iletişim, öğretmenlik, mühendislik gibi alanlarda yurt dışına göndermeyeceğiz. En iyi üniversitelerimizde yüksek lisanslarını yapacaklar, sonra doktora için yurt dışına göndereceğiz. Bizim bundan yıllık kazancımız 20 milyon dolar."
Safran, parametrelere baktıklarında "Neden ABD?" sorusunu sorduklarına ama çok mantıklı bir cevap bulamadıklarına işaret etti.
Pasifik'te, Uzakdoğu'da dünya sıralamalarına giren onlarca üniversite bulunduğuna dikkati çeken Safran, şunları kaydetti:
"Avrupa'daki üniversitelerin kalitesini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bundan sonra biz Türkiye'nin ali menfaatleri gereği ve dış politikada takip
ettiği boylam ve enlem doğrultusunda öğrencileri, Avrupa'ya ve Uzakdoğu'ya yönlendireceğiz. Bu hem ekonomik kaynaktır hem de çocuklarımızın belki kültürel anlamda da kendisi gibi olabilme ve kalabilme noktalarında da bunun daha faydalı olacağına inanıyoruz. Yarın bunu YÖK Başkanı ile uzun uzadıya konuşacağız."
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR