ANKA
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 2007 13:24
Merkez Bankası, yıllık enflasyon tahminini 0.2 puan artışla yüzde 6’ya çıkararak, enflasyon hedefinin üst sınırına dayandı.
Aşağı ve yukarı doğru 2 puan pay ile yüzde 4 enflasyon hedefi olan Merkez Bankası, yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nda enflasyon tahminini, orta noktası yüzde 6 olmak üzere en az yüzde 5.1, en çok yüzde 6.9 aralığı olarak belirledi. Merkez, yılın ilk raporunda orta noktası için yüzde 5.1, ikinci raporunda yüzde 5.8 enflasyon tahmininde bulunmuştu.
Merkez Bankası, yine yüzde 4 olan 2008 enflasyon tahminini geçen raporda olduğu gibi yüzde 3.2 olarak açıkladı. Merkez’in yeni tahminine göre 2008 yılı enflasyonu orta noktası yüzde 3.2 olmak üzere en az yüzde 1.5, en çok yüzde 4.9 aralığında gerçekleşecek. 2008 enflasyonu yılın ilk raporunda yüzde 3.4, ikinci raporunda yüzde 3.2 olarak belirlenmişti.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nu düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı. Tüketicileri, faizlerin düşecek olması nedeniyle uzun vadeli kredi almamaları için uyaran Yılmaz, enflasyonu etkileyecek koşullara göre faiz indiriminin öne alınabileceği gibi ertelenebileceğini de belirterek, piyasaya, "Ekimde kesinlikle faiz indirimi olacak beklentisine girmeyin" mesajı verdi. Bütçeyi tek seferlik gelirlerin kurtardığını kaydeden Yılmaz, hükümete harcama uyarısında bulundu.
Son üç aylık dönemde uluslararası mali piyasaların olumlu seyrini korumaya devam ettiğini ve birçok göstergede tarihi uç değerlere ulaşıldığı ve hatta bu değerlerin aşılarak rekor seviyelere erişildiğini anlatan Yılmaz, “Bu gelişmede özellikle küresel büyümenin güçlü seyri ve yüksek seviyelerdeki risk iştahı etkili olmuştur. Nitekim,
uluslararası yatırımcıların risk karşısındaki tutumlarını yansıtan Credit Suisse Küresel Risk İştahı Endeksinin, şubat ayı sonunda yaşanan çalkantının ardından yüksek seviyedeki bir platoya ulaştığı görülmektedir” dedi.
Uluslararası mali piyasalarda ulaşılan tarihi rekor değerlerin sürdürülebilirliğine ilişkin endişelerin giderek daha fazla gündeme geldiğine dikkat çeken Yılmaz, ABD’de piyasa faizlerinde ve oynaklıklarında görülen artış ile emlak piyasasında yaşanan sıkıntıların da önemli belirsizlik unsurları olarak ortaya çıktığını kaydetti.
Uluslararası ham petrol fiyatlarında 2007 yılı başı itibariyle gözlenen artış eğiliminin son dönemlerde daha da belirginleştiğini belirten Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:
KASIRGA MEVSİMİ PETROL FİYATLARINI OLUMSUZ ETKİLEYECEK
“OPEC’in üretim kesintilerinin ardından, beklenilenin üzerinde gerçekleşen talep artışı ve Nijerya’da devam eden
karışıklık neticesinde meydana gelen üretim kesintileri, ABD ham petrol stoklarında yaşanan artışlara rağmen ham petrol fiyatlarındaki yükseliş eğiliminin sürmesine yol açmıştır. Buna ek olarak, ABD’de ortaya çıkan ham petrol ve ham petrol ürün stoklarındaki dengesizlikler ve Orta Doğu’da yaşanan gerginlikler ham petrol fiyatlarının yukarı yönlü seyrinde belirleyici olan diğer etkenlerdir. Önümüzdeki dönemde, kasırga sezonunun başlayacak olması, OPEC kotalarında yukarı yönlü uyarlamaya gidilmemesi ve Nijerya kaynaklı sıkıntıların devamı ham petrol fiyatlarında ani yükselişlere neden olabilecek olası gelişmeler olarak görülmektedir.”
Petrol fiyatlarının yükselmesine ve işlenmemiş gıda fiyatlarının beklenen düzeltmeyi yapmamasına rağmen, enflasyonun son üç ayda 2.26 puan düşerek yüzde 8.60 oranına gerilediğine işaret eden Yılmaz, enflasyonun ilk çeyrekte olduğu gibi hedefle uyumlu belirsizlik aralığı içinde kaldığını anımsattı. İkinci çeyrek ile birlikte düşüş eğiliminin başladığını vurgulayan Yılmaz, “Parasal sıkılaştırmanın hizmet ve dayanıklı tüketim malları harcama
grupları kanalıyla gecikmeli etkileri ve geçen yılın aynı dönemindeki yüksek artışların oluşturduğu baz etkisinin ortadan kalkması bu düşüşü belirginleştirmiştir” dedi.
SICAKLIK BELİRSİZLİK YARATIYOR
Sıcaklıkların etkisine değinen Yılmaz, mevsim normallerinden farklılık gösteren hava sıcaklıkları ve yağış eksikliği sebebiyle başta tahıl olmak üzere belirli ürünlerde rekolte kaybı olasılığı ve dünyada buğday ve mısır üretiminin bir kısmının biyoyakıt üretiminde kullanılmasının önümüzdeki dönemde hem işlenmiş hem de işlenmemiş gıda ürünleri kanalıyla gıda fiyatları üzerindeki belirsizliği artıran unsurlar olduğunu anlattı.
Hizmet grubunda parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerinin belirgin olarak görülmeye başlandığını ifade eden Yılmaz, hizmet grubu fiyatlarındaki katılıkta önemli paya sahip olan kirada ilk altı ayda çok sınırlı da
olsa bir iyileşme gözlendiğini belirtti. Talepteki yavaşlamanın sürmesi ile hizmet fiyatlarındaki iyileşmenin kademeli olarak devam edeceğini öngören Yılmaz, enflasyon beklentilerinde de düşüş görülmesine rağmen, orta
vadeli beklentilerin halen hedeflerin üzerinde olmasının, ücret ve fiyat belirlemede risk unsuru olmaya devam ettiğini kaydetti.
Büyüme oranlarına dikkat çeken Yılmaz, dış talep sanayi üretimini desteklerken, iç talepteki yavaşlamanın sanayi üretimini kısıtladığını vurguladı. İhracattaki güçlü performansın devamının sanayi üretimindeki artışa temel oluşturduğunun altını çizen Yılmaz, “İç talepteki yavaşlama, petrol fiyatlarının 2007 yılının özellikle ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre düşük olması ve güçlü seyreden dış talep, cari işlemler açığının Gayri Safi Milli Hasıla’ya oranındaki artış eğiliminin durmasına yol açmıştır” dedi. 2006 yılında olumsuz performans gösteren turizm gelirlerinin 2007
yılında yeniden artışa geçerek, 2005 yılındaki düzeyini de aştığını ifade eden Yılmaz, “Böylece, cari işlemler açığındaki düzelme eğilimi Nisan ve Mayıs aylarında da devam etmiştir” dedi.
CARİ AÇIK TEKRAR BÜYÜME EĞİLİMİNE GİRECEK
YTL’nin yeniden güçlenme eğilimine girmesine karşın, dış talepteki canlılığın devam etmesiyle, ihracat büyümesinin bir miktar yavaşlamakla beraber yılın ikinci yarısında da sürmesinin beklendiğini kaydeden Yılmaz, şöyle konuştu:
“Diğer taraftan, yurt içi talepte yılın ikinci yarısında muhtemel bir canlanma ile birlikte sermaye ve tüketim malı ithalatının artış eğilimine girmesi, ara malı ithalatının ise ihracat ve petrol fiyatı artışına paralel olarak yüksek oranlı büyümesini sürdürmesi beklenmektedir. Buna göre, yılın ikinci
yarısında cari işlemler açığının tekrar artma eğilimine girmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Ancak, 2007 yılında bir önceki yıla göre cari işlemler açığının Gayri Safi Milli Hasılaya oranında düşüş olacağı tahmin edilmektedir.”
İç talepteki ılımlı büyüme dış talepteki güçlü seyir ile birlikte değerlendirildiğinde, toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüş sürecine destek vermeye devam ettiğini ifade eden Durmuş Yılmaz, “Ancak, önümüzdeki dönemde borçlanma maliyetlerindeki iyileşmenin devam etmesi durumunda bir süredir ertelenmiş olan iç talebin tekrar ivmelenebileceği değerlendirilmektedir” dedi.
Uluslar arası gelişmeleri değerlendiren Merkez Bankası Başkanı, 2007 yılının ikinci çeyreğinde uluslararası likidite koşulları ve küresel risk iştahının, haziran ayında ABD ikincil piyasa tahvil getirilerinde gözlenen yükseliş eğilimine ve ABD’de düşük dereceli ipoteğe dayalı konut finansmanı kredilerinde olası kayıpların artabileceği endişelerine rağmen gelişmekte olan ülkelerin lehine seyretmeye devam ettiğini ifade etti. Bu gelişmede en önemli etkenin, ABD’de çekirdek enflasyonun kontrol altında olduğuna ilişkin göstergeler ile ABD ve Euro bölgesine dair büyüme beklentilerinin olumlu seyrine devam etmesi olduğunu söyledi.
Likidite düzeyindeki bu gelişmeler sonucunda, açık piyasa işlemlerinde kullanılan mevcut araçların yanı sıra, likidite yönetiminin etkinliğinin artırılması amacıyla 19 Temmuz 2007 tarihinde 32 gün vadeli ilk likidite senedini ihraç ettiklerini belirten Yılmaz, 20 Temmuz 2007 tarihinde oluşan
getirilerin, risk primindeki azalmanın da etkisiyle her vadede 2007 yılının ilk çeyreğinin sonunda oluşan getirilerin altında gerçekleştiğini ifade etti. Yılmaz, ”Getiri eğrilerinin 18 ay vadeden itibaren asağı yönlü olması, ekonomik birimlerin orta vadede enflasyondaki düşüş sürecinin devam edeceğine ilişkin bekleyişlerini koruduğuna işaret etmektedir” dedi.
KREDİ FAİZLERİ DÜŞECEK
Para politikasında gösterdikleri kararlı duruşun orta ve
uzun vadeli reel faizlerin azalmasına katkıda bulunduğunu belirten Yılmaz, kredi gelişmeleri ile ilgili olarak da, 2007 yılı ikinci çeyreğinde tüketici kredilerinde artış hızının yükseldiğine işaret etti. “Bu artış büyük oranda konut kredileri ile daha çok kısa vadeli ve görece daha yüksek faizli ihtiyaç kredilerinden oluşan ‘diğer krediler’ kaleminden kaynaklanmıştır” diyen Yılmaz, kredilerin artışında bankaların son dönemde yoğun bir şekilde uyguladıkları kampanyaların etkili olduğunu ifade etti. Konut kredileri ve kredi kartlarının sınırlı oranda hızlanarak artışa devam ettiğini, taşıt kredilerinin ise reel olarak azalış gösterdiğini anlatan Durmuş Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:
“Faiz oranlarına baktığımızda ise ihtiyaç kredilerinin faiz oranları yatay seyrederken, konut ve taşıt kredilerinin faiz oranlarında azalışın devam ettiğini görmekteyiz. İlerleyen dönemde ipoteğe dayalı konut kredileri uygulamalarının gelişmesi ve bankalararası rekabetin artmasıyla, kredi faizlerini daha da düşürecek bir rekabet ortamının oluşması beklenmektedir.”
FAİZ DÜŞECEK, UZUN VADELİ KREDİ ALMAYIN
Kredi faizlerinde yakın zamanda gözlenen düşüş eğiliminin büyük ölçüde enflasyondaki kısmi iyileşmeden kaynaklandığını belirten Yılmaz “Ancak, nominal faizlerdeki bu düşüşe rağmen reel tüketici kredi faizlerinin halen yüksek düzeylerde olduğunun unutulmamasında yarar bulunmaktadır. Bu bağlamda, tüketicilerimizin özellikle uzun vadeli tüketici kredi kullanımlarının zamanlamasını belirlerken fiyat istikrarına kalıcı olarak ulaşıldığında reel faizlerin çok daha düşük düzeylere ineceği bilgisini de dikkate almalarının yararlarına olacağını özellikle vurgulamak isterim” dedi.
Kamu harcamalarının öngörülenden daha hızlı artmasının bütçe disiplini ve fiyat istikrarı açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Merkez Bankası Başkanı, şu değerlendirmede bulundu:
BÜTÇEYİ TEK SEFERLİK GELİR KURTARDI, HARCAMALARA DİKKAT
“2007 yılının ilk yarısı itibarıyla, merkezi yönetim faiz dışı harcamalarındaki artış oranı, 2007 yılı tamamı için öngörülen yüksek oranlı artış hedefinin üzerine çıkmış
bulunmaktadır. Yılın ilk yarısı itibarıyla merkezi yönetim bütçe dengesinin hedeflerle uyumlu bir düzeyde gerçekleşmesinde, öngörülmeyen ve bir defaya
mahsus gelir niteliğindeki gelişmeler belirleyici olmuştur.
Maliye politikasının 2007 yılı enflasyon hedefine destek sağlayabilmesi için merkezi yönetim bütçe hedeflerine ulaşılmasının tek başına yeterli olmayacağı düşünülmektedir. Bu çerçevede, faiz dışı fazla hedefine ulaşabilmek için gerekli intibakın dolaylı vergilerden ziyade kamu harcamalarındaki hızlı artışı yavaşlatıcı tedbirler yoluyla yapılması önem taşımaktadır.”
Borç dinamiklerindeki gelişmelerin, ekonomik birimlerin bekleyişlerini etkilediği, bunun da risk primi, faiz oranları ve enflasyon üzerinde ciddi yansımaları olduğunu anımsatan Yılmaz, borçlanma verilerine işaret etti.
Sıkı maliye politikasından elde edilen kazanımların kalıcı hale gelebilmesi, enflasyondaki düşüşe verdiği desteğin devam etmesi ve kamu borç stokunun daha düşük düzeylere indirilebilmesi için yapısal reformların etkin bir şekilde yürütülmesinin önemini koruduğunun altını çizen Yılmaz, “Kamu kesiminde disiplini ve etkinliği sağlamaya yönelik yapılan ve yapılmakta olan reformlar, bir yandan kamu maliyesini daha sağlıklı temellere kavuştururken diğer yandan ekonomide rekabetçi bir yapının yerleşmesi ve dolayısıyla bazı sektörlerdeki enflasyon katılıklarının ortadan kalkması
açısından hayati öneme sahiptir” dedi.
ENFLASYON ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE SINIRLI ORANDA DÜŞECEK
YTL’nin güçlü konumu, parasal sıkılaştırmanın
gecikmeli etkileri ve 2006 yılının ikinci yarısındaki yüksek baz göz önüne alınarak, tüketici fiyatlarının 2007 yılı üçüncü çeyreğinde de kademeli düşüşünü sürdüreceği öngörüsünü aktaran Yılmaz, şunları kaydetti:
“Hizmet grubunda yıllık fiyat artışında tahmin edilen yavaşlama, 2007 yılı ikinci çeyreğinde açıkça gözlenmiştir. Ancak, ücret artışlarının etkilerinin yıl boyunca süreceği, petrol fiyatlarının yıl genelinde risk unsuru olmaya devam edeceği ve konut sektöründeki yapısal unsurların varlığını sürdüreceği öngörüsü altında, bu düşüşün sınırlı olacağı öngörülmektedir.”
Euro bölgesindeki büyümenin, 2007 yılında yüzde 2.7; 2008
yılında ise yüzde 2.2 olarak tahmin edildiğini belirten Yılmaz, Euro bölgesi tüketici fiyat enflasyonunun ise 2008 yılı sonuna kadar yüzde 2 düzeyinde kalacağının öngörüldüğünü ifade etti. Son dönemde, uluslararası petrol fiyatlarındaki yükseliş eğiliminin keskinleşmesi sonucunda, nisan ayı Enflasyon Raporu’nda 60 dolar olarak varsayılan ham petrol varil fiyatının, bu raporda 65 dolar seviyesine yükseltildiğini kaydeden Yılmaz, risk primine ilişkin varsayımların ise korunduğunu vurguladı.
FAİZ İNDİRİMİ EKİMDEN ÖNCE DE OLABİLİR SONRA DA
Enflasyonun yüzde 70 olasılıkla, yıl sonunda, orta noktası 6 olmak üzere yüzde 5.1 ile 6.9 arasında, 2008 yılı sonunda ise yüzde orta noktası 3.2 olmak üzere 1.5 ile 4.9 arasında gerçekleşeceği tahminini açıkladı. Yılmaz, faiz indirimi ile ilgili şu vurguyu yaptı:
“Bu tahminlerin mesajı, ‘faizlerin Ekim ayında indirileceği’ olarak algılanmamalıdır. Buradan çıkarılacak temel mesaj, yılın son çeyreğinde kısa vadeli faizlerde ölçülü bir indirim olması durumunda dahi sıkı para politikasının gecikmeli etkilerinin bir müddet daha enflasyondaki düşüş sürecini destekleyeceğidir. Bu doğrultuda, olası faiz indirimleri dış talebe, kamu harcamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer değişkenlere dair veri ve bilgi akışına bağlı olarak, daha erken gündeme gelebileceği gibi daha ileriye de ertelenebilecektir. Burada önemle vurgulanmak istediğim nokta, politika faizlerine ilişkin bu perspektifin mevcut bilgi seti ve varsayımlar altında türetilmiş olduğu ve TCMB tarafından verilmiş bir taahhüt niteliği taşımadığıdır.”
ÜCRET AYARLAMALARI UYARISI
Önümüzdeki dönemde, para politikası duruşunun her iki yönde belirgin olarak güncellenmesini gerektirebilecek önemli belirsizlik unsurları bulunduğuna dikkat çeken Yılmaz, enflasyonun geçen bir yıl içinde yüksek seviyelerde seyretmesinin, işlenmemiş gıda ve petrol fiyatlarına ilişkin belirsizliklerin sürmesi ve 2007 yılındaki gelirler
politikası uygulamalarının enflasyon beklentilerindeki katılığı artıran unsurlar olduğunu kaydetti.
Orta vadeli enflasyon beklentilerinin henüz hedefle uyumlu düzeyde olmamasının, son dönemde ekonomik birimlerin hedef enflasyonu gösterge olarak alma oranının azaldığına işaret ettiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:
“Bu durum özellikle ücret ayarlamalarına ve dolayısıyla
hizmet sektörü enflasyonuna ilişkin risk oluşturmaktadır. Bu riskin gerçekleşmesi durumunda enflasyondaki düşüş süreci öngörülenden daha yavaş olacağından, para politikasında öngörülenden daha temkinli bir duruş gerekebilecektir.”
Yapısal unsurlar nedeniyle geçmişe endekslemenin de ötesinde katılık gösteren bazı hizmet kalemlerinde fiyatların para politikasının etki alanı dışında olduğunu kaydeden Yılmaz, kiraları örnek göstererek, şunları söyledi:
EVSAHİPLERİ VE KİRACILARA YÜZDE 4 UYARISI
“Son üç yılda kira kalemindeki artışlar çok yüksek seyretmekte ve tek başına kira artışının yıllık enflasyona katkısı bir puana yaklaşmaktadır. Önümüzdeki aylarda kiralardaki yıllık artış hızının kısmen yavaşlayacağı, konut arzının artmasıyla da orta vadede daha istikrarlı bir görünüme kavuşacağı düşünülmektedir. Yine de, kira artışlarının diğer hizmet fiyatlarına kıyasla yüksek seyretmeye devam etme ihtimali enflasyondaki düşüş sürecini yavaşlatabilecek bir risk unsuru olarak değerlendirilmektedir. Yaptığımız araştırmalar kira kontratlarında halen yuvarlama alışkanlıklarının yaygın olduğunu göstermektedir. Bu davranış, düsen enflasyon ortamıyla uyumlu değildir. Gerek kiracıların gerekse ev sahiplerinin yüksek enflasyon döneminden kalma fiyatlama alışkanlıklarını terketmeleri ve kontratlarını yaparken orta vadede enflasyon hedefinin yüzde 4 olduğunu hesaba katmaları önem taşımaktadır.”
Enflasyonun orta vadede yüzde 4 hedefine erişebilmesi için iç talebin bir süre daha ivmelenmeden ılımlı bir seyir izlemesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, 2007 yılının ikinci yarısında belirsizlik algılamalarının ortadan kalkması ve uzun vadeli faizlerin düşmeye devam etmesi halinde talep koşullarının enflasyondaki düşüş sürecine verdiği katkının azalabileceğini ifade ederek şunları söyledi:
“Böyle bir riskin gerçekleşme olasılığının güçlenmesi halinde öngörülenden daha temkinli bir duruş sergilenebileceği gibi, gerektiğinde kısa vadeli faizler dışındaki, zorunlu karşılıklar ve benzeri diğer araçlara da başvurulabilecektir. Ancak, para politikasının temkinli duruşu mali disiplinle
desteklendiği taktirde böyle bir riskin gerçekleşme olasılığı düşük olacaktır.”
ULUSLARARASI LİKİDİTE RİSKİ SÜRÜYOR
Uluslararası likidite koşullarındaki olası dalgalanmaların enflasyon görünümüne dair risk unsurları arasındaki yerini koruduğunun altını çizen Merkez Bankası Başkanı, mevcut durumda gelişmiş ülkelere dair temel göstergelerin yönünün henüz netleşmiş olmamasının, piyasaların veri hassasiyetinin devam etmesine neden olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Küresel ekonomideki dengelere ilişkin belirsizlik algılamalarının sürmesi uluslararası yatırımcıların portföy tercihlerinde ve likidite akışında ani dalgalanmalara yol açabilecek önemli bir risk unsuru olarak öne çıkmaktadır. Risk algılamalarında önemli bir değişim olması halinde TCMB etkin likidite yönetimiyle olası dalgalanmaların enflasyon görünümü üzerindeki etkilerinin sınırlı kalmasını sağlayacaktır.”