Güncelleme Tarihi:
Sabancı Üniversitesi Rektörü, eski TÜBİTAK Başkanı, matematik profesörü Tosun Terzioğlu...
‘‘Matematik insan zekasının ortak anıtıdır. Oraya koyulan her taş çağlar boyu sapasağlam durur.’’
Matematikçi sorundan neden korkmaz?
‘‘Çünkü matematikçinin varoluş nedeni sorunlardır’’ diyor Tosun Terzioğlu. ‘‘Sorun olmazsa matematik de olmaz. Sorunlar ise çözülmek için vardır. Bir matematikçinin kafası sorunları parçalayıp çözmeye, sonra da bu çözümleri birleştirmeye programlıdır. Bu yüzden sorunlardan korkmayız, onları çözeriz.’’
Tosun Terzioğlu çocukluğunu, matematiğe ilk kez dört yaşında nasıl katkıda bulunduğunu, bir üst dil olarak matematiği, matematikçilerin içinde gizli kalan çocuğu anlattı.
Tosun Terzioğlu Robert Kolej'de, liseden mezun olmasına bir ay kala hálá düşünüyordu: Acaba arkeolog mu olsam, yoksa gemi mühendisi mi? Ne olsam? Ne? Ne? Sonra, bir problem üzerinde yıllarca çalışıp da çözümü bir saniyede buluveren matematikçiler gibi, bir anda matematik okumaya karar verdi. Çünkü lisede en az sıkıldığı ders matematikti. İngiltere'ye New Castle Üniversitesi'ne gitti, lisans öğrenimi gördü. Sonra Frankfurt'ta doktorasını yaptı. 1968 yılında Türkiye'ye döndü ve ODTÜ'de öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı.
MATEMATİK DAYAĞI
Aslında matematik bilimine ilk kez katkıda bulunduğunda yalnızca dört yaşındaydı. O kış gününü hiç unutmuyor: ‘‘Annem babam ve ben Laleli'de sobalı bir evde oturuyorduk. Ev ısınsın diye kışları salon kapatılırdı. O salondan geçilerek babamın çalışma odasına gidilirdi. O günkü algılarımla babamın o odada çok eğlenceli şeyler yaptığını düşünürdüm. Beyaz boş kağıtların üzerine yuvarlak şekiller çizdiğini görürdüm. Birgün salondan sessizce geçip odaya girdim. Beyaz sayfaları şekillerle doldurdum. Ve dayak yedim. Babamın o yıllarda aile bütçesine katkı sağlamak için geometri kitapları yazdığını daha sonra öğrendim. Şekilleri çizdiği kuşe kağıt o dönemde çok zor bulunuyormuş.’’ Tosun neden dayak yediğini hiç anlayamamış: ‘‘Ama ben de matematik yapıyorum, neden beni cezalandırıyorsunuz,’’ deyince anne babası ona Yenice sigarasının içinden çıkan küçük kağıtları vermişler, matematik yapmaya devam etsin diye!
Tosun Terzioğlu, Karadeniz Teknik ve İstanbul üniversitelerinde rektörlük yapan matematik profesörü Nazım Terzioğlu ile, İstanbul Üniversitesi profesörlerinden fizyolog Meliha Terzioğlu'nun tek çocuğuydu. Her ne kadar okulunda okumaya son anda karar verdiyse de, matematikle kardeş gibi büyüdü. Babası gibi sayıları, şekilleri, problemleri sevdi.
Matematiği, ‘‘insan zekasının ortak anıtı’’ olarak tanımlıyor Tosun Terzioğlu: ‘‘Matematikte bir şey doğru ise çağlar boyu doğrudur. Bundan 2000 yıl önce fizik dediğimiz şeye bakarsak bugünle ilgisi yoktur. Ama bundan 2000 yıl önceki güzel bir matematik ispatı bugün hálá güzel bir matematik ispatıdır. Matematik birikimseldir, bir sürü küçük tuğladan taştan oluşur ve her taş yerinde sapasağlam durur. Modası geçmiş olabilir, ama o taş oradadır, anıtın bir parçasıdır.’’
Zor denklemler karşısında bunalıp isyan eden öğrencilerin ağzından soralım: Peki hocam bunlar bizim işimize gerçek hayatta yarayacak mı? Terzioğlu, matematiğin dış dünyaya kapalı oyun alanında alınan zevkler bir yana, hayatta ne işe yaradığını bir öğrencisi üzerinden anlatıyor: ‘‘Öğrencim matematik okumuştu, ama bir şirkette yönetici olarak çalışıyordu ve başarılıydı. Matematikle arasının nasıl olduğunu sordum. Derslerde öğrendiklerini hiç kullanmadığını, ama matematik kafasıyla düşünmenin ne kadar işine yaradığını söyledi. O da sorunlardan korkmuyor, onları parçalara ayırıp çözmekten zevk alıyordu.’’
KIZLARIMDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM
Tosun Terzioğlu, şimdi sorun çözmedeki deneyimini Sabancı Üniversitesi için kullanıyor. Bu yıl öğretime başlayan üniversitenin rektörü olmadan önce beş senelik bir TÜBİTAK Başkanlığı var. Yıllarca ODTÜ'de ve TÜBİTAK'ta çalıştıktan sonra bir özel üniversite sözleşmeli personel olmanın onun için ne anlama geldiğini, Türkiye'nin en büyük kapitalistlerinden birinin adını taşıyan bir üniversitede çalışmanın onda nasıl duygular yarattığını soruyoruz. Aynen şu anda yaptığımız gibi onun karşısında da lafı bir süre dolandırdıktan sonra yekten konuya giriyoruz. Özel üniversitede kendinizi ne kadar özgür hissediyorsunuz: ‘‘Burası temel felsefeleri olan, açık ve saydam bir üniversite. Kendimi sözleşmeli personel gibi filan hissetmiyorum. Bunun hiç bir önemi yok. TÜBİTAK Başkanlığım zamanında, kurumun bağlı olduğu sekiz ayrı bakanla çalıştım. Bunların arasında kendini TÜBİTAK'ın patronu zanneden bazı bakanlar vardı. Önemli olan zihniyet, yoksa devlet üniversitesinde ya da özel üniversitede çalışmak değil.’’
Tosun Terzioğlu'nun, üniversiteyi bitirdiği sene evlendiği eşi Nuran Terzioğlu, Galatasaray'da Apel Sanat Galerisi'nin sahibi. Çiftin iki kızları var. Derin ve Ayşecan. Derin, Koç Üniversitesi'nde öğretim üyesi, tarihçi. Ayşecan Boğaziçi Üniversitesi'nde antropoloji doktorası yapıyor. Bazı matematikçilerin, matematiğin kesinliklerle dolu güvenli dünyasına sığındığı gibi kendini dış dünyaya kapatmadığını belirtiyor. İşte bu yüzden kızlarıyla matematiğin dilinden konuşamıyor belki ama, ‘‘onlardan çok şey öğrendim’’ diyor.