Masalsı bir faşizm öyküsü: Metropia

Güncelleme Tarihi:

Masalsı bir faşizm öyküsü: Metropia
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2010 11:26

Haberin Devamı

Tarık Saleh, 70’lerin başında doğmuş genç bir yönetmen... If festivali bünyesinde katılacağımız ikinci ve son film...Filmin adı yine başlıkta... Yönetmeni tanıyoruz... 2005’te Guantanamo Hapishanesi’ni işlediği ‘Gitmo’ filmini yapan yönetmen...

Bu kez bir distopya şovuna kendimizi hazırladık... Geleceği değişik bir perspektifle yorumlayan bir görsel şölene gireceğimizi biliyoruz. (Klasik festival seyircilerinin çoğunluğunun aksine) Bilerek ve isteyerek buradayız.

Karanlık bir dünya, sanayi şehri Bristol’ı andırıyor. Yıl 2024, Yer Avrupa, İsveç...

İnsanı rahatsız eden, karanlık, irite edici bir atmosfer...

Kapitalist sistem ileri fazlarından birini yaşıyor.

Dev sermaye odaklarının kontrolünde bir dünya, petrol rezervleri tükenmek üzere ve her tarafta gözetim kameraları var...

Haberin Devamı

İşte tam burada devletten metro ihalelerini alan bir şirket, ülkenin metro hatlarını kuruyor ve ürettiği şampuanlarla insanların düşüncelerini okuyup akıllarına müdahale eder hale geliyorlar.

Bu nasıl mı oluyor? Şampuanların içinde insanların saç derisine nüfuz eden mikroçipler var. Ve bu sayede şirkette her çalışan, bir ‘kurbanın’ düşüncelerinden sorumlu olarak mesaisini yapıyor.

O şirkette çalışanların işi, şampuanı kullananların fikirlerini manüpüle etmek.

Şirket çalışanları, şampuanı kullananların beyinlerine komutlar verebiliyor ve insanlar kafalarında bir iç-sesle yaşamaya başlıyor. Bu iç-ses, vatandaşları kapitalizmin en önemli ritüeli olan ‘tüketime’ yönlendiriyor.

Yalnız bu işlemleri gerçekleştirebilmek için şampuan kullanıcıların metro hattında olmaları gerekiyor.

Bu iletişim sistemi, üstün teknoloji standartlarında donatılmış metro hattından başka bir yerde çalışmıyor. Tam da bu yüzden metro ihalelerini alan ve şampuanları üreten firma aynı.

Bu şampuanın televizyon reklamlarında oynayan güzel kız Nina, şirketin sahibinin kızı.

Nina, beyni ele geçirilme noktasında olanlardan biriyle (Roger) tesadüfi bir şekilde tanışıyor ve işbirliği yaparak sistemi yok ediyorlar.

Yönetmen Saleh, filmde tüketim toplumunun insanları getirdiği noktanın, Roger’ın Stockholm’ün banliyösündeki evini, sıradan kelimesinin sözlük anlamını karşılayan hayatını gözünüze sokuyor.

Haberin Devamı

***

Ben bir olayı aktarırken fantastik öğeler kullanmanın, bir hayali dünya yaratmanın hep daha etkili olduğuna inandım. Bundan da hep daha çok haz aldım.

Tim Burton’ın filmlerinden, George Orwell romanlarına, Gabriel Marquez’e kadar da bu formatı hep daha farklı ve ‘yukarıda’ bir yere koydum.

Bir konu siyasi dahi olsa,

İzleyiciye direkt reel siyasetle haber bülteni izletir gibi film izletmenin ya da

Okuyucuya gazete& akademik makale formatında bir roman okutmanın anlamsızlığına ve bayağılığına inandım.

Ben ünlü “1984” romanının başarısını ise bu ütopik dünyaya bağlarım. (Her ne kadar anlatılmak istenen yer İngiltere olsa da bu hiç bir zaman söylenmez)

Haberin Devamı

Siyaset sadece Erdoğan ve Baykal’ın Salı günkü grup toplantılarından, yargı krizinden, Silivri’den ibaret değil ve bunun farkında olan insanların sayısının artması güzel.

Bu artışla beraber reel siyasetin de daha düzeyli ve derinlikli olacağına inanıyorum.

 Önümüzdeki günlerde Recep İvedik’i yazıp, film defterini bir müddet kapatacağız.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!