Güncelleme Tarihi:
Bugün Türkiye'nin yakın tarihinin en büyük felaketi olarak gösterilen 17 Ağustos Depremi'nin 22'nci yıldönümü. 1999 yılında 16 Ağustos'u 17 Ağustos'a bağlayan gece meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki sarsıntı, Türkiye tarihindeki en büyük ikinci deprem olarak kayıtlara geçti.
Merkez üssü Gölcük olan deprem, Marmara Bölgesi'nin genelinde hissedildi. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın kırılmasıyla meydana gelen depremde İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya ve Yalova'da can ve mal kayıpları yaşandı. Resmi rakamlara göre, 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi yaralandı, 5 bin 840 kişi ise kayboldu.
Hepimizi derinden yaralayan bu depremden sonra da ne yazık ki çok büyük can ve mal kayıplarına yol açan sarsıntılar yaşadık. Örneğin 23 Ekim ve 9 Kasım 2011'de yaşanan Van depremlerinde AFAD verilerine göre 644 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Son olarak geçen yıl 24 Ocak'ta Elazığ Sivrice'de ve 30 Ekim'de İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında yaşanan depremlerde de onlarca insanımızı kaybettik. Bunların yanı sıra can ve mal kaybına yol açmasa da büyüklüğü 4'ün üzerinde olan depremler Ege ve Akdeniz'de sık sık yaşanıyor.
Kısacası deprem, karşı karşıya olduğumuz en büyük felaketlerin başında geliyor. Üstelik uzmanlar fay hatları üzerine kurulu ülkemizde depremlerin kaçınılmaz olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Dolayısıyla depreme karşı hazırlıklı olmamız şart ve bu konuda çalışmalar sürüyor, tedbirler alınmaya devam ediliyor.
ÖNCE "CENTİLMEN" SONRA "YIKICI"
En son TBMM Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi için Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Araştırma Komisyonu, 16 Temmuz’da Meclis Başkanı Mustafa Şentop’a 522 sayfalık bir rapor sundu. Raporda depremin neden olacağı sonuçlar arasında özellikle dikkat çeken bir nokta var: Tsunami oluşumu...
Tsunami'de ilk dalganın hasar vermeyen ‘centilmen’ ardından gelenlerin ‘yıkıcı’ olduğu tespiti yapılan raporda, “Ülkemizde Akdeniz, Ege ve Marmara Denizi kıyıları, yoğun kullanım ve yüksek sismik etkinlik ile birlikte tsunami tehdidine açıktır” ifadeleri kullanıldı.
Geçmişteki tüm tsunami'lerin İstanbul ve Marmara Denizi öncelikli olmak üzere, İzmir, İskenderun, Fethiye ekseninde etkili olduğu aktarılan raporda, Marmara’nın tsunami potansiyelinin yüksek olduğu, 1999’daki depremde Tütünçiftlik, Hereke ve Değirmendere bölgelerinde 2 metreyi aşan dalgalar oluştuğu kaydedildi.
Biz de Komisyon'un bu raporundan hareketle şu çok kritik soruların yanıtlarının peşine düştük:
Marmara Bölgesi’nde beklenen olası tsunami felaketini ve sonuçlarını Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat ile Ege ve Akdeniz’deki riski ise Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir’e danıştık, uzmanlarımızdan oldukça detaylı yanıtlar aldık.
MARMARA VE TSUNAMİ GERÇEĞİ
Olası kaç büyüklüğünde bir depremde Marmara Bölgesi’nde tsunami yaşanabilir?
Dr. Doğan Kalafat: Yapılan araştırmalar 8 bin 300 kilometreden fazla kıyı şeridine sahip olan ülkemizde son 3 bin yıl içinde 90’dan fazla tsunami meydana geldiğini gösteriyor. Bunlar başta Marmara Denizi olmak üzere ülkemizi çevreleyen tüm denizlerde gözlemlenmiş. Nitekim tarihsel dönemde Marmara’yı etkilemiş önemli depremlerin hemen hemen hepsinde deprem sonucu tsunami'lerin izleri görülmüş. Olası kaç büyüklüğünde bir depremde Marmara Bölgesi’nde tsunami yaşanabilir sorusuna cevap olarak ise geçmişte yaşananlara nazaran bir tahminde bulunabiliriz.
Yaklaşık 8 büyüklüğündeki 1509 İstanbul depremi, Bolu’dan Edirne’ye kadar hissedilmiş ve hasara yol açmış. Yaklaşık 6 metre olduğu düşünülen tsunami dalgaları Yenikapı surlarını bile geçmiş. 22 Mayıs 1766 depreminde Gemlik Körfezi ve Boğaziçi’nde tsunami dalgaları da gözlemlenmiş. 10 Temmuz 1894 tarihli İstanbul depremi sadece Anadolu’da değil, Bükreş ve Girit’te bile hissedilmiş. Deniz seviyesi önce alçalmış, daha sonra kuvvetli dalgalar İstanbul kıyılarını vurmuş. Tsunami dalgasının da yaklaşık 6 metre olduğu düşünülmekte.
1912 tarihli Şarköy-Mürefte depreminde Gelibolu kıyılarında tsunami kaynaklı su baskını gözlemlenmiş. 18 Eylül 1963 tarihli 6,3 büyüklüğündeki Doğu Marmara depremi sonrasında Mudanya kıyılarında tsunami izleri görülmüş.
17 Ağustos 1999 İzmit Depremi’nin de tetiklemiş olduğu bir heyelan neticesinde tsunami oluşturduğunu yapılan araştırmalar gösteriyor. Tütünçiftlik ve Hereke dolaylarında 2,6 metre, Değirmendere’de de 2,9 metreye varan tsunami bilgileri edinilmiş. Özetle deprem ve tsunami katalogları incelendiğinde Marmara Denizi’nde depremler ve bunların tetiklediği deniz tabanı heyelanları neticesinde tsunami'lerin meydana geldiği görülüyor.
İlk dalga varış zamanları genelde 15 dakikadan az olmakla beraber, maksimum yükseklikteki dalganın varış zamanı Yalova ve Adalar’ın güney sahillerinde 5 dakikadan az, İstanbul’un geri kalan sahillerinde 5-30 dakika arası, Güney Marmara sahillerinde ise 30 dakikadan fazla.
Marmara Bölgesi’nde yaşanabilecek tsunami'de su ne kadarlık bir alana yayılabilir?
Dr. Doğan Kalafat: Tarihsel kayıtlar ve modelleme çalışmaları, Marmara'da depremler tarafından tetiklenen denizaltı heyelanlarının daha büyük tsunami'lere neden olabileceğini ortaya koyuyor. Bu heyelanların oluşma ve etki alanlarını belirlemek mümkün olsa da güvenilir bir hesaplama şimdilik pek mümkün değil. Bu nedenle suyun ne kadarlık alanı yayılacağına dair daha detaylı çalışmaların yapılması gerekiyor.
Olası bir tsunami'ye karşı alınabilecek önlemler var mı? Nasıl adımlar atmak gerekiyor?
Dr. Doğan Kalafat: 20 Temmuz 2017'de gerçekleşen Bodrum-Kos depremi ve 30 Ekim 2020'de Ege Denizi’nde Sisam Adası’nın kuzeyi ile Doğanbey-İzmir açıkları arasındaki depremde küçük çaplı tsunami'ler oldu. Bu durum bizlere Marmara Bölgesi’nde tsunami erken uyarı çalışmalarına öncelik verilmesi gerektiğini gösterdi.
Bu bağlamda Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Marmara’da yoğun olarak çalışmalara başladı ve bu yıl içerisinde üç ayrı yerde Tuzla-Büyükçekmece-Kumbağ'da çok disiplinli Deprem ve Tsunami Gözlem İstasyonlarını faaliyete geçirdi. Bu çalışmalar yıl içinde de devam edecek.
EGE VE AKDENİZ'DE TSUNAMİ RİSKİ
‘Kıyılardaki 6,5 büyüklüğündeki deprem, tsunami'ye neden olur’
Geçen yıl Ege Denizi’nde meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki depremin ardından Seferihisar ve Sığacık’ta tsunami oluşmuştu. Bu olay dışında Ege ve Akdeniz’de daha önce meydana gelen tsunami'ler var mı?
Prof. Dr. Hasan Sözbilir: Maalesef evet. Kandilli verilerine göre, Türkiye ölçeğinde son 3 bin yıl içinde kayda geçmiş en az 90 adet tsunami var. Bunların çoğu özellikle Marmara Denizi (İstanbul ve İzmit), Ege Denizi (İzmir), ve Akdeniz (İskenderun ve Fethiye) civarında etkili olmuş. Tarihsel belgeler bu tsunami'lerin Türkiye ve çevresinde ciddi hasar ve kayıplara neden olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle Ege Denizi ve Akdeniz’e kıyısı olan yerleşimler tsunami tehlikesi açısından çok daha riskli bir bölgede yer alıyor.
Prof. Dr. Hasan Sözbilir: Anadolu levhası ile Afrika levhasının sınırını oluşturan ‘Helenik ve Kıbrıs Dalma-Batma Zonu... Arnavutluk'un güneyinden başlayıp güneydoğuya bir yay çizecek şekilde Girit Adası’na kadar uzanan ve buradan Rodos Adası’na kadar devam eden bu zon, Kıbrıs Yayı adı verilen ikinci bir yay daha çizerek Kıbrıs’tan geçiyor ve Antakya’ya doğru devam ederek Doğu Anadolu Fayı ile Ölüdeniz fayına bağlanıyor.
1600 kilometre uzunluğa varan bu dalma-batma zonu tarihsel kayıtlarda mega deprem (8 veya daha büyük) adı verilen depremlere neden olmuş. Bu depremlerde can ve mal kayıplarına yol açmış olan tsunami'ler de meydana gelmiş.
365 yılında Girit’te 8,4, 1222’de Kıbrıs Yayı’nda 7,5, 1303’te Girit-Rodos adasında 8,0 ve 1481’de Rodos’ta 7,5 büyüklüğündeki depremler tsunami kaydı olan en önemli depremler.
Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Aydın ve İzmir riskli iller
Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşanabilecek tsunami'de en riskli iller hangileri olabilir?
Prof. Dr. Hasan Sözbilir: Şimdiye kadar yapılan tsunami modelleme çalışmaları, Helenik yayı üzerindeki fayların 6 ve 7’den büyük deprem üretmesi durumunda oluşacak 5-10 metreye varan tsunami dalgalarının Türkiye’nin batı, güneybatı ve güney kıyılarına 30-180 dakika içinde ulaşacağını gösteriyor.
Böyle bir durumda Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Aydın ve İzmir kıyılarında tsunami kaynaklı hasar bekleniyor. Tarihsel tsunami kataloglarında 12 dereceli tsunami şiddet ölçeğine göre, Santorini ve Girit taraflarında 10, İzmir kıyılarında 5 şiddetinde tsunami yaşandığı belirtiliyor.
Prof. Dr. Hasan Sözbilir: 2017 Bodrum-Kos ve 2020 Sisam depremlerinde oluşan tsunami'ler çok küçük ölçekliydi. Tarihsel dönemlerde çok daha büyük ölçekte tsunami yaşandığına ve denizin en az 500 metre kara içine ilerlediğine dair kayıtlar var. Nasıl sonuçlar ortaya çıkar? Denizin karayı basması ve geri çekilmesi sırasında altyapı ciddi hasar görür. Canlı-cansız varlıklar önce karaya doğru, sonra denize doğru sürüklenir. Eğer bölgede tarım alanları varsa ciddi şekilde zarar görür.
Bu konuda alınabilecek önlemler var mı?
Prof. Dr. Hasan Sözbilir: Öncelikle Türkiye kıyılarında eski tsunami izlerinin araştırılması ve bunların tarihsel depremlerle ilişkisinin ortaya çıkarılması lazım. Tsunami yaratması beklenen depremlerin sismik kaynaklarının iyi bir şekilde anlaşılması ve bu sismik kaynaklardan deprem senaryoları oluşturulması da şart. Ana şok sonrasında oluşacak tsunami boyutu ve yerleşim yerlerine varış zamanlarını belirleyecek modellemelerin yapılması da gerekiyor.
Ayrıca tsunami tehlikesi olan yerlerde tsunami erken uyarı sistemlerinin kurulması ve bu kesimlerde ana şoktan sonra kıyıdaki halkın daha yüksek yerlerde geçici barınmasını sağlayacak açık park alanlarının oluşturulması da en önemli durum.
Denizaltı heyelanları Ege ve Akdeniz için de geçerli
Marmara’da Avcılar, Silivri ve Tekirdağ’ın açıklarında deniz heyelanları var. Olası büyük bir depremde deniz heyelanlarının bölge için tehdit oluşturduğu konusunda birçok açıklama var. Aynı durum Ege ya da Akdeniz için de geçerli mi?
Prof. Dr. Hasan Sözbilir: Denizaltı heyelanları Ege ve Akdeniz için de geçerli. Özellikle Ege Bölgesi’ndeki Datça-Santorini-Yunanistan hattı boyunca yer alan aktif volkanlar ve diri faylar deprem ürettiklerinde denizaltı heyelanlarını tetikleyebilir.