Aslan BATUR
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 2008 00:00
Bilim adamları ve mühendisler, petrole bağımlılığı azaltmak için alternatif enerji kaynakları üzerinde çalışıyorlar ancak her 41 dakika sonunda, dünya genelinde 370 milyon litre petrol tüketiliyor. Bu rakam, bir rafinerinin bir yılda ürettiği akaryakıt miktarına eşit. Yani rezervlerdeki bir yana, depolanmış ve kullanılmayı bekleyen akaryakıtın sonuna doğru hızla yaklaşıyoruz.
Doğanın binlerce yıl sakladığı bu nimeti, insanoğlunun doğasında olan açgözlülükle tüketiyoruz. Ancak sona yaklaştıkça, bu kötü gidişten kurtulmak için farklı yollar arayan bilimadamları, doğanın çok uzun yıllarda oluşturduğu fosil yakıtı yine doğanın nimetlerinden faydalanarak daha hızlı bir şekilde elde etmeyi başardı.
İnsan hayatı için çok zararlı olabilen pek çok mikrop, yine insan hayatını olumlu yönde etkileyecek şekilde de kullanılabiliyor. Zararlı bakteriler vücudumuza girdiklerinde bizi hasta ederken, iyi niyetli olanlarını da yoğurt, maya, bira ve ethanol gibi birçok madde yapımında kullanıyoruz. Doğanın dengesinin nasıl işlediğini bize çok basit bir biçimde gösteren bu bakterilerden biri, geçtiğimiz yazın başında Amerikalı ’LS9’ adlı bir firma tarafından DNA’sı ile oynandıktan sonra damıtılmış petrol üretebilecek hale getirilmişti. "Benzin de mayalanır mı kardeşim?" diyenlere, petrol krizini çözmeyi hedeflediklerini söyleyerek bu ne kadar ciddi olduklarını gösteren firma; buğday sapı, mısır koçanı ya da saman gibi bitkisel atıklarla beslenen koli basili türündeki bu bakterinin, DNA’sı ile oynayıp dışkı olarak petrol vermesini sağlamıştı. 7 yıllık araştırma sonucu ortaya çıkan bu buluşu bir adım daha ileri götüren ’LS9’, insan sağlığı için oldukça tehlikeli olan koli basilini biodizel üretir hale getirdi.
’MODİFİYELİ’ KOLİ BASİLİ
Koli basili mikrobunun ne kadar zararlı olduğunu bilmeyen yoktur. Sindirim sistemini çökerterek ölümlere sebep olabilen bu mikrop ile ilgili, her yaz başında, özellikle Marmara denizindeki miktarı ile ilgili bilgiler medyada genişçe yer alıyor. Hatta denizdeki bu mikrobun bu kadar gündemde olması, ’İstanbul nesi meşhur?’ diye sorulduğunda, cevabın ’koli basili’ olma olasılığını, denizin her geçen yıl biraz daha kirlenmesiyle artırıyor. LS9 tarafından geliştirilen ’modifiyeli’ koli basili, şekerkamışı ile aynı ortama sokulduğunda, kendine enerji üretmek isteyen bakteri ortamdaki şekeri alıyor ve bünyesinde gerçekleştirdiği kimyasal reaksiyonlarla şekeri enerjiye dönüştürüyor. Dış ortama da artık olarak biodizel bırakıyor. Bakterinin dışkısında bulunan hidrokarbon ve yağ asitlerinin yapısının, petroldeki ile aynı olması sayesinde yakıt elde edilmiş oluyor. Fermantasyon sonrasında ortaya çıkan yakıtın, damıtılması için de herhangi bir işleme gerek kalmıyor. Çünkü oluşan biodizel, aracın deposuna doldurulmak üzere suyun üzerinde ayrı bir tabaka halinde duruyor. Bu yolla bir varil biodizel elde etmenin 50 dolara mal olduğunu söyleyen LS9 yetkilileri, koli basilinin ağaç parçası ve diğer doğal atıklarla beslenmesi durumunda, maliyetin daha da aşağı çekilebileceğini belirtiyorlar. Benzin ve biodizelin yanı sıra uçak yakıtı ve yüksek yanma yetisine sahip pek çok akaryakıtın bu yolla üretilebileceğini söyleyen Amerikalı firma 2011 yılında seri üretime geçmeyi hedefliyor. Koli basili bakımından oldukça zengin olan Marmara denizine çöp yerine şeker kamışı atılırsa tutar mı bilinmez ama Nasrettin Hoca’nın da dediği gibi: "Ya tutarsa?"