Güncelleme Tarihi:
‘EKMEK bulamıyorlarsa pasta yesinler’ sözüyle tarihe geçen ve 1793’te giyotinle idam edilen Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’in ‘infial stratejisi’nin kurbanı olduğunu savunan Naci Bostancı, özetle şunları söyledi:
“İnfial stratejisi; yani sanki toplumun çeşitli kesimleri infial içinde de değerli arkadaşlarımız bu infiali temsil ediyorlar kürsüde. Tabii, eğer toplum infial içindeyse bunu temsil etmek anlamlıdır. Ama infial stratejisiyle topluma ‘Ne duruyorsunuz, kalkın ayağa!’ demek; bu propagandadır ve tarih boyunca infial stratejisine uygun birçok örnek vardır.
EN BÜYÜK YALAN
Fransız İnkılabı 1789’da oldu. Tarihin en büyük yalanlarından biridir, Kraliçe Marie Antoinette demiş ki, ‘Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!’ Kışkırtmaya bakın. Ne zaman diyor bunu? İşçilerin günde bir kilo ekmek parası kazandıkları bir zamanda, ‘Kraliçe böyle diyor’ derseniz insanlar sokağa iner.
SOKAĞA DÖKTÜLER
Fukara Kraliçe ne demiş; öyle dememiş. Ekmeği idareli kullanmalarına ilişkin bir laf söylemiş ama maksat, o zalim krallığa karşı, o eşitliksiz krallığa karşı, o tiranlığın krallığına karşı özgürlüğü, eşitliği ve kardeşliği kurmak ise Marie Antoinette’nin söylediğinin ne önemi var; infial stratejisiyle insanları sokağa dökersin, döktüler.
BASTILLE DE YALAN
Bastille’i bastılar... Güya böyle yönetimin cezalandırdığı halk ve orta sınıftan insanlar orada kalıyorlarmış da onlar da 3’üncü Meclisin taraftarlarına katılarak inkılabı gerçekleştirmişler; bu da ayrı bir yalan da... Bastille’de soyluların insanları kalırdı, o Bastille hikâyesi de farklı. Kastım şu: Derdim tabii, Fransız İhtilali’ni anlatmak değil ama bu infial stratejisine dayalı propaganda dilinin tarihte de çok insanca, hani pek insanca örnekleri vardır. Onu alırsınız, elbette devrim yapmak için değil ama demokratik siyaset içerisinde, o rekabet içerisinde bir yerlere yerleştirerek aynı yöntemle gidersiniz.
SAINT-JUST ÖRNEĞİ
‘Eşitlik, kardeşlik, özgürlük’ diye sokaklara dökülenler ne yaptılar? O sokaklara dökülenler Saint-Just’ün ifadesiyle ‘Özgürlük düşmanlarına karşı özgürlüğün tiranlığını kurdular.’ Demek ki sadece güzel sözler söylemek yetmiyor, sadece slogan atmak yetmiyor. Sen ne yapacaksın? Bunun sonunda ne gerçekleştireceksin? Ve Fransız İhtilali’nin bulduğu giyotindi -cumhuriyet düşmanlarına karşı 24 saat çalışan giyotin- çünkü o kadar çok düşman vardı ki. ‘Özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ sloganlarıyla iktidara gelenler bunu yaptı.
HAKİKATÇI DİLLE ELEŞTİRİN
1917’de Sovyet Devrimi ‘ekmek ve barış’ diye yola çıktı, insanları ekmeğe de barışa da muhtaç etti. Stalin de 27 milyon kişiyi öldürdü. 1991’de Bolşevik rejimi biterken Svetlana Aleksiyeviç ‘İkinci El Zaman’da gayet güzel anlatır. Onlar da başka bir rüyanın peşine düştüler. Sonuçta yıktılar Sovyetler Birliği’ni ama yerine harabe hâlinde yeni bir düzen kurdular. Son derece dramatik ve acıklı. Kastım şu: İnsanların arzularına hitap eden ama gerçeklerle ilişkisiz siyasal dil, trajediler yaratıyor. Gerçekçi olmak lazım. Bu ülkenin imkânlarına bakacaksınız, yapılanlara bakacaksınız, hakikatçı bir siyasi dille elbette eleştirilerinizi yapacaksınız.”