Güncelleme Tarihi:
İngiltere'ye 100 yıl kadar önce getirilen 11 Maori kafatası, Yeni Zelanda'ya iade edildi. Maori işlerinden sorumlu Bakan Tau Hanare, kafataslarını kişisel girişimiyle ülkesine götürmeyi başardı. Kendisi de bir Yeni Zelanda yerlisi olan Bakan Tau Henare, ‘‘Bir müzede dedenizin kurutulmuş kafatasıyla karşılaştığınızı düşünün. Bu, hoşunuza gidermiydi?’’ diye konuştu.
İNSANLAR her çağda kafatasını çok çekici buldular. Kafatası, binlerce yıl öncesinden günümüze kadar, hiç duyulmamış büyüleyici dinsel törenlerin, kurban vermelerin konusu olageldi. İnsan vücudunun başka hiçbir bölümü, bu kadar büyük ilgi görmedi. Boyanmış, süslenmiş ve ilaçlanarak sonsuzluğa ayarlanmış kafatasları, binlerce yıl belli dinsel törenlerin vazgeçilmez öğeleri oldular. Ataların veya düşmanların kafatasları, bir toplumda bireyleri birbirlerine yaklaştıran, bağlayan en önemli güçlerden biri oldu.
Yeni Zelanda yerlileri Maoriler de kafatasına tapan bir toplumdu. Avrupalı kaşifler, Yeni Zelanda ve Avustralya kıyılarına ilk ayak bastıklarında kendilerini en çok şaşırtan şeylerin başında bu kafatasları geliyordu. Birçok Avrupalı gezgin, 100-150 yıl öncesinden itibaren Maorilere ait kurutulmuş kafataslarını değişik amaçlarla yanlarında getirdiler. Bugün Avrupa ve Amerika müzelerinde birçok kurutulmuş kafatası var.
Ama günümüzde her şey değişti. Müzelerde Maorilerin atalarına ait eski kafatasları, artık onları rahatsız ediyor. Yeni Zelanda'nın Maori İşlerinden Sorumlu Bakanı Tau Hanare, bu duyguyu güçlü bir biçimde yaşayan biri. Kişisel girişimleriyle atalarının eski kafataslarını toplamayı da kendine amaç edinmiş.
Çabalarının ilk ürünü olarak 11 Maori kafatasını İngiltere'den ülkesine getirtmeyi başardı. Bakan Tau Hanare, kafataslarını alırken, ünlü İngiliz denizci ve gezgin Kaptan Cook'un doğum yeri olan Middleborough kentinde yaptığı duygulu konuşmasında, ‘‘Bir serginin broşüründe dedenizin küçültülmüş ve kurutulmuş kafasını gördüğünüzü düşünün. Bu hoşunuza gider miydi?’’ diye konuştu. Kendisi de bir Maori (Yeni Zelanda yerlisi) olan Hanare, sekizini Edinburgh Üniversitesi'nden, üçünü ise Scarborough Müzesi'nden aldığı kafataslarını sandıklarla başkent Wellington'na getirdi. Bakan, havaalanında törenle karşılandı. Törene katılan Maori yerlileri, gözyaşlarını tutamadılar. Hanare, kafataslarının nasıl saklanacağı konusundaki son kararı, ailelerin ve kabilelerin vereceğini, kafataslarının resmi olarak kimliklerinin belirlenmesinin ne kadar süre içinde gerçekleşeceğini ise bilmediğini söyledi. Polinezya yerlisi olan Maoriler için, bu kafatasları büyük önem taşıyor. Eski geleneğe göre, bir Maori köyünden uzakta öldüğünde, kafası ya da kalbi kurutulup saklanıyor ve doğduğu köye getirilip törenle gömülüyordu. Maoriler, Yeni Zelanda nüfusunun yüzde 13'ünü oluşturuyor.
Ölülere tapınma
Tarihin çok eski dönemlerinden itibaren Asya, Amerika ve Afrika toplumlarının dünyası, ölülere tapınma üzerine kurulmuştu. İnsanlar atalarının veya düşmanlarının ölülerine taparlardı. Kafatasları belirli zamanlarda ortaya çıkarılır, gençlerin topluma katılması, toprağın bereketli olması, kadınların ve vcil hayvanların daha bereketli olması için düzenlenen dinsel törenlerde kullanılırdı. Bu törenlerde hem ölüye iyi davranılmış olunur, hem de onun yeniden canlılar dünyasına çıkması sağlanırdı. Bir başka deyişle ölüye saygı duyulurdu. Atalara tapınmanın yamyamlıkla da ilişkusu vardı. Geçmişi Neanderthal dönemine kadar uzanan yamyamlık törenlerinde kurban, bazen korkunç işkenceler altında can veriyordu. Bazen de basitçe öldürülüyordu. Kafa kesilip vücut kuşbaşı parçalara bölünüyordu. Bu törenlerde önemli olan şu veya bu şekilde ölüyle bütünleşmekti. Kafatasları süslenerek ya da ilaçlanarak da bu amaçlara ulaşılıyordu.
Yukarıdaki kafatası, 1880 yılında Brezilya'nın Amazon havzasıhda bulundu. Munduruku Kızılderililerine ait olan bu kafatası üzerinde işlemler yapılmış. Göz çukurlarına reçine doldurulmuş ve gözkapakları yerine tapir dişleri konmuş. Ağzından çıkan iplerin her biri, savaşçının kestiği kafataslarını simgeliyor.