Güncelleme Tarihi:
Uzun boylu, uzun saçlı, yakışıklıydı. Kalbini çaldığı kızın babası öldürülünce katil damgasını yedi. Manken olmayı hayal ederken mahkûm oldu.
Muhittin Bektaş 20 yaşındaydı. Yakışıklıydı. Restoranlarda garsonluk yapıyordu. Ama niyeti manken olmaktı. Birkaç ajanstan teklif de almıştı. Podyumlara kapağı bir atarsa, hayatının değişeceğini umuyordu. Mankenlik hayalleri kurduğu sıralarda tanıdı Aysun Koçyiğit'i. Almanca öğretmeniydi Aysun, ama çalışmıyordu. Babasının kazancı yerindeydi. Muhittin'den beş yaş büyüktü, ama aşkın yaşı yoktu işte. Yaş farkı, Muhittin'in Ailesi'nin pek hoşuna gitmemişti. Bir de, Aysun Koçyiğit'in yıllar önce yaşadığı bir aşkın hikâyesi, kulaklarına gelmişti. Aysun'un annesi Yıldız Hanım da duymuştu bu beraberliği. Konuyu eşi Ayhan Koçyiğit'e açtı. Sorun çıkmadı.
İlk karşılaşma olumlu
Muhittin ile Aysun, aralarında söz kestiler. İlk adımı Muhittin'in ailesi attı. Aysun'un annesini ve ablasını oturmaya davet ettiler. Aileler tanışmaya ve kaynaşmaya başlamışlardı. Muhittin de müstakbel kayınpederini yemeğe davet etti. İlk karşılaşma olumlu geçti. Ailelerin tanışması, iki gencin aralarında kestiği sözü resmileştirdi. Artık sık sık birlikte oluyorlardı. Öyle ki, Muhittin ile Aysun, birlikte Ayhan Koçyiğit'in Didim'deki yazlığına gittiler. Yazlıkta Aysun'un ablası ve arkadaşları da vardı. Gençler gündüz denizde ve havuzda, geceleri de diskoteklerde unutamayacakları günler geçirdiler.
Beklenmedik tepki
Her şey güllük gülistanlık gitmeye başlamışken, Ayhan Bey'de ani değişiklikler başladı. Her şeye sinirleniyor, evde karısına ve kızına ettiğini bırakmıyordu. Bir gün Muhittin'le yemeğe çıktılar. Muhittin, yemekte nişan işini açtı. Ayhan Koçyiğit, beklenmedik bir tepki gösterdi: ‘‘Bıktım bu kadınlardan. Yıldız, bana arkasını döndü. Babanla ilişkiye girmiş’’ dedi. Muhittin, babasının böyle bir şey yapmayacağını söyledi, ama Ayhan Koçyiğit'in öfkesi daha da kabardı: ‘‘Nedir senin bu halin. Şu saçlarına bak i....ler gibi uzatmışsın.’’ Yemek tatsız bitti. Muhittin, sözlüsünün evinden ayağını kesti. Ama yemekteki konuşmaları Aysun'a anlatmadı. Geçtiğimiz yıl 12 Kasım günü evde televizyon seyreden Ayhan Koçyiğit, gece yarısı ani bir kararla dışarı çıktı. Bir daha geri dönmedi. Ailesi, sabaha karşı saat 06.00 sıralarında Pendik Şehit Adil Gözalıcı Karakolu'na başvurdu. Kara haber tez geldi. Evinin birkaç yüz metre ilerisinde, Ayhan Koçyiğit'in, ensesine tek kurşun sıkılmış cesedi bulundu.
Akrabası ihbar etti
Ayhan Koçyiğit'in Almanya'dan izinli gelen yeğeni Gökhan Kara, cinayetin işlendiği yerin yakınlarında, Muhittin Bektaş'ın olay gecesi bir otomobille gezdiğini, yanında arkadaşı Oğuz Akdemir'in bulunduğunu ileri sürdü. Cinayeti Muhittin ile Aysun'un planlamış olabileceğini polise ihbar etti. Cinayet masası dedektifleri, ihbar üzerine iki genci, Yıldız Koçyiğit ve Oğuz Akdemir'i gözaltına aldı. Muhittin, polisteki sorgusunda, ‘‘Ayhan Bey'i ben öldürdüm. Çünkü bana hakaret etti. Babamla karısının ilişkisi olduğundan söz etti. Bunu reddedince bana 'Şu saçlarına bak i... misin, nedir senin bu halin' dedi. Bu sözleri çok ağrıma gitmişti. Olay gecesi konuşmak için yanına gittim. Beraber yürürken aynı hakaretleri sürdürdü ve küfür etti. Birkaç adım arkasında kalarak ruhsatsız tabancam ile kafasına tek el ateş ettim. Tabancayı da Kemikli Dere'ye attım'' dedi.
Ailesi öldürttü
Pendik Sulh Ceza Mahkemesi'ne çıkartılan Muhittin Bektaş tutuklanarak cezaevine gönderilirken, Oğuz Akdemir, Aysun ve annesi Yıldız Koçyiğit, olayla ilgileri olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldılar. 24-30 yıl arası hapis istemi ile ilk duruşmaya çıkartılan Muhittin, poliste verdiği ifadesini reddetti ve mahkemedeki ifadesinde şunları söyledi: ‘‘Ba-na poliste işkence yaptılar. Ayhan Koçyiğit'i ben öldürmedim. Ailesi öldürttü. Ben sadece Yıldız Hanım'ın verdiği tabancayı yok ettim. Cinayeti üzerime yıkmaya çalışıyorlar.’’
Bana para teklif etti
‘‘Gerçek suçlular dışarıda. Aysun cinayeti kabul etmem için bana para teklif etti. Babasının beni beğenmemesi söz konusu değildir. Onlar benim için değil, ben onlar için velinimettim. Aysun, kızlığını benden önce yitirmişti. Evlenirsek namusu kurtulacaktı. Ayrıca ben ona değil, o bana deli gibi âşıktı. Benim, babasını öldürmem için hiçbir nedenim yok. Onlar kurtulmayı düşü-nüyorlardı.’’ Mahkeme heyeti, örnek davaların aksine dördüncü celsede davayı bitirdi. Muhittin Bektaş dördüncü celsede 15 yıla mahkûm edildi.
Hayalleri yıkıldı
Muhittin Bektaş ile Aysun Koçyiğit, aşklarını evlilikle noktalamanın hesaplarını yapıyorlardı. Aysun'un babasının öldürülmesiyle iki gencin tüm hayalleri altüst oldu. Şimdi, Muhittin cezaevinde özğürlük, Aysun ise sevgilisiyle birlikte olacağı günlerin hayalini kuruyor.
Araları sonradan açıldı
Aysun Koçyiğit, ‘‘Önceleri babamla araları çok iyiydi. Sonradan bozuştular. Babam, Muhittin'in gayri meşru işler yaptığına inanıyordu. Olay gecesi Gökhan Kara, arkadaşı Oğuz ve Muhittin ile otomobil-le gezdik. Ben eve döndüm. Onlar, gez-meye devam etti. Televizyon seyreden babam, birden ortadan kayboldu. Eve birkaç sessiz telefon geldi. Cep telefo-num Muhittin'deydi. Arayıp aramadığı-nı sordum. 'Hayır' dedi. Sonra hepimizi gözaltına aldılar’’ diye konuştu.
Sevgiliden destek
Aysun Koçyiğit, gözaltına alındığı günden itibaren sevgilisi Muhittin'e gönderdiği aşk sözcükleriyle dolu mektuplarla destek vaat etti. İşte o mektuplardan paragraflar:
16.11.1997 Gayrettepe Asayiş Şubesi ‘‘Canım sevgilim, seni hiç bırakmayacağım. Seni deli gibi seviyorum. Bu yüzüğü göğsümü gere gere takacağım. Bir gün bizim de yüzümüz güler. Senin tüm masraflarını karşılayaca-ğım. Merak etme, kalbim ve bedenimle daima seninim canım.’’
18.11.1997 Pendik ‘‘Canım sevgilim, seni çok özledim. Beni verem eden bir şey var canım. O da seni ziyarete gelememem. Senin sülalen beni dağa kaldırmakla tehdit ediyorlar. Bu hasret ve olanlar beni öldürüyor. En büyük acı, seni görmeye gelememem.’’
22.11.l997 Bodrum ‘‘Sensiz günler çok zor geçiyor. Sabret inci tanem, bekleyeceğim seni, döneceksin. Mutlaka sabret, ağlama ne olur, vazgeçme döneceksin. Vız gelir dağlar, denizler, yaban eller, sevmeye engel değil. Mesafeler, geçici bir ayrılık bu rüya farz et. Sonunda zafer bizim olacak sabret.’’
26 11 1997 Bodrum ‘‘Burada yaşadığımız fırtınaları anlatamam. Gelen telefonlar beni çıldırtıyor. İstanbul'da olsam intihar ederdim. Döndüğümde seni ziyarete geleceğim. Canım öyle saçma dedikodular var ki; millet bemin esrar kullandığımı zannediyor. Bunu uydurduklarına göre kimbilir daha neler uyduracaklar. Bilirsin uyuşturucudan nefret ederim.’’
Oğlumuz suçsuz
Çocuklarının bir komploya kurban gittiğine inanan Behiye ve Mehmet Bektaş, ‘‘Oğlumuz, poliste çok işkence gördüğü için cinayeti üstlenmiş. Aysun, cezaevine gönderdiği mektuplarda cinayeti üstlendiği takdirde Muhittin'e her türlü desteği vereceğini, maddi manevi yardımlarda bulunacağını yazmış. Mahkeme, bir tek polisteki ifadesini göz önünde bulundurarak ağır bir ceza verdi. Temyize başvuracağız. Oğlumuzun tek suçu, Yıldız Koç-iğit'in verdiği tabancayı ortadan kaldırmak’’ dediler.