MANASTIRDA BÄ°R ÖNCÜ FEMÄ°NÄ°ST: SOR JUANA INES DE LA CRUZ Manastırlar çoÄŸu insan için ürkütücü çaÄŸrışımlar uyandıran yerlerdir. Kimilerinin dinsel inançları

Güncelleme Tarihi:

MANASTIRDA BİR ÖNCÜ FEMİNİST: SOR JUANA INES DE LA CRUZ Manastırlar çoğu insan için ürkütücü çağrışımlar uyandıran yerlerdir. Kimilerinin dinsel inançları
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 14, 2000 00:00

MANASTIRDA BÄ°R ÖNCÃœ FEMÄ°NÄ°ST: SOR JUANA INES DE LA CRUZ Manastırlar çoÄŸu insan için ürkütücü çaÄŸrışımlar uyandıran yerlerdir. Kimilerinin dinsel inançları uÄŸruna kendilerini böylesine dünyadan soyutlamaları diÄŸer birçokları için kolay anlaşılabilecek bir durum deÄŸildir. Bir kiÅŸinin manastıra kapanması her zaman mutlaka dinsel inançlarından da kaynaklanmayabilir; bazen yetenekli insanların da gündelik hayatın sorumluluk ve yükümlülüklerinden kurtularak sadece kendileriyle baÅŸ baÅŸa kalıp yaratıcı yönlerini istedikleri gibi geliÅŸtirmek amacıyla manastır yaÅŸamını seçtikleri olur. Ä°ÅŸte bu insanlardan birinin öyküsü...Latin Amerika edebiyatının ilk önemli ismi sayılan Meksikalı ÅŸair ve yazar Sor Juana Ines de la Cruz, eÄŸitimsiz bir çiftçi kadınla hakkında çok az ÅŸey bilinen, tahminen Bask kökenli bir askerin evlilik dışı çocuÄŸu olarak Juana Ines de Aspaje y Ramirez de Santillana adıyla 1651'de San Miguel Nepantla'da doÄŸdu. DoÄŸumundan birkaç yıl sonra babası evi terk etti.Juana'nın dahi bir çocuk olduÄŸu çok küçük yaÅŸta anlaşıldı; henüz üç yaşındayken okumayı öğrendi, kültürlü bir adam olan büyükbabası, eÄŸitiminde çok etkili oldu; altı yaşına geldiÄŸinde büyükbabasının kütüphanesindeki bütün kitapları okuyabiliyordu. Sekiz yaşındayken ilk ÅŸiirini yazdı; bu 'loa' denilen türde, ayinlerde okunan dinsel konulu bir ÅŸiirdi. Öğrenme isteÄŸi o kadar güçlüydü ki o günlerde kız çocukları için son derece kısıtlı olan eÄŸitim olanaklarını zorlamak için elinden geleni yaptı; hatta erkek kılığına girip Meksika Ãœniversitesinde okumak istediyse de ailesi tarafından engellendi. Dokuz yaşındayken büyükbabasının ölümü ve annesinin yeniden evlenmesi üzerine Meksiko'daki teyzesinin yanına gönderildi. Böylece büyük bir ÅŸehirde daha iyi eÄŸitim alma fırsatına da kavuÅŸacaktı. Özel bir öğretmenden Latince dersleri almaya baÅŸladı, sadece yirmi derste bu dilin ustası oldu. Sanat, teoloji, edebiyat, bilim gibi farklı konularla da ilgileniyordu. Juana ÅŸehirde kısa zamanda harika çocuk olarak ün kazandı; zamanın Ä°spanya Genel Valisinin eÅŸi kendisine hayran olarak 1664'de onu saraya nedime olarak aldı. Juana, burada Ä°spanya'da en son basılan kitapları okuma ve ÅŸehrin en kalburüstü aydınlarıyla tanışma olanağını buldu; yetenekleri, etkileyici kiÅŸiliÄŸi ve güzelliÄŸiyle sarayın gözdesi oldu. On yedi yaşındayken valinin düzenlediÄŸi bir sözlü sınavda bilgisi ve zekasıyla sınava katılan 40 öğretmeni de hayrete düşürdü.O zamanlar, toplum içinde saygın bir yer edinmek isteyen bir kadın için baÅŸlıca iki seçenek vardı; evlilik ya da rahibelik. Çalışmaları Juana için baÅŸka her ÅŸeyden önce geldiÄŸinden evliliÄŸi düşünmüyordu; manastırı seçti. Bu seçimi yapmasının sebebi, bazı kaynaklarda iddia edildiÄŸi gibi umutsuz bir aÅŸk serüveninin yarattığı kırgınlık ya da güçlü dini duygulara sahip olmasından ziyade, kendini bütünüyle entelektüel çalışmalarına adamak isteÄŸiydi. Önce Carmelites Descalzas (Yalınayak Karmelitler) manastırını denedi; fakat buranın ağır koÅŸullarına sadece birkaç ay dayanabildi, hastalanınca ayrılmak zorunda kaldı. Bir buçuk yıl kadar sonra 1669'da rahibelik yeminini etti ve kuralları daha esnek olan San Jeronimo manastırına girdi. Burada kendisine verilen 'hücre', diÄŸer manastırlardan farklı olarak, deÄŸiÅŸik amaçlarla kullanabileceÄŸi birkaç odası, mutfak ve banyosu olan, hizmetçi çalıştırabileceÄŸi, konuklarını ağırlayabileceÄŸi, kitaplarını, müzik aletlerini ve bilimsel çalışmalarında kullandığı araç gerecini de bulundurabileceÄŸi bir apartman dairesi büyüklüğündeydi. Sor Juana burada muhasebecilik, arÅŸivcilik ve sekreterlik gibi manastırla ilgili görevlerini sürdürürken, bir yandan da edebi, sanatsal ve bilimsel çalışmalarına devam etti. Manastırdan ayrılması yasak olmasına raÄŸmen ziyaretçi kabul etmesine izin veriliyordu, manastırdaki dairesi zamanla kentin aydınlarının uÄŸrak yeri olan bir salon haline geldi, pek çok sanat ve bilim insanıyla da mektuplaşıyordu. Saray soylularının istediÄŸi ÅŸiir ve komediler yanında dini ayinlerde kullanılacak ÅŸiir, ÅŸarkı ve oyunlar da yazıyordu ama bunları asıl istediÄŸi ÅŸeyleri yazabilmesi için vermesi gereken ödünler olarak görüyordu. Yayımlanan ÅŸiirleri büyük beÄŸeni kazanıyor, ünü Ä°spanya'da da yayılıyordu. Dindışı konularda yazması kilise büyüklerince pek hoÅŸ karşılanmıyordu ama Genel Vali ve eÅŸinin desteÄŸine sahip olduÄŸundan kendisini engelleyemiyorlardı.Valinin 1672'de Meksiko'dan ayrılıp yine Ä°spanya'dan atanan yeni bir valinin geldiÄŸi 1680 yılına kadar valilik görevi bir din adamı tarafından yürütüldü. Bu süre içinde Sor Juana'nın neler yaptığı konusunda herhangi bir kayıt bulunmuyor. Yeni valinin göreve baÅŸlamasıyla birlikte yeni dost ve koruyucular kazandı.Kilise, din adamlarının deÄŸiÅŸik konularda yazmasına belli bir hoÅŸgörüyle yaklaÅŸmasına raÄŸmen, bir rahibenin 'iffetsiz' aÅŸk ÅŸiirleri yazmasını hoÅŸ görmediÄŸi gibi, onun teoloji gibi erkeklere özgü sayılan bir konuda kalem oynatmasını da uygun bulmuyordu. Sor Juana, bu konuda defalarca uyarılmıştı ama, koruyucuları sayesinde yine istediÄŸini yazabiliyordu. 1690'da bir piskopos arkadaşına yazdığı mektupta Brezilyalı Cizvit papazı Antonio de Vineyra'nın bir vaazını eleÅŸtirmesi kilisedeki düşmanlarının eline büyük bir koz vermiÅŸ oldu. Dost bildiÄŸi piskopos, bu mektubu, yanına kendi kimliÄŸini gizleyerek 'Sor Filotea' adıyla imzaladığı, Sor Juana'yı dindışı yazılarından dolayı eleÅŸtiren ve dini görevlerine geri dönmesini öğütleyen bir baÅŸka mektubu da ekleyerek yayınladı ve kilise çevrelerinde kıyamet koptu. Vineyra'nın bir izleyicisi olan ve kadınlardan hastalık derecesinde nefret eden BaÅŸpiskopos, uzun zamandır diÅŸ bilediÄŸi Sor Juana'yı kendisini rahatsız eden bütün çalışmalarından men etmek için bir fırsat yakalamıştı sonunda. Aynı görüşteki baÅŸka din adamları da Sor Juana'yı eleÅŸtirip BaÅŸpiskoposa destek verdiler.Sor Juana, bütün bunlara 1691'de yayınladığı 'La Respuesta a Sor Filotea' (Sor Filotea'ya Yanıt) isimli uzun mektubuyla cevap verdi. Bütün yazınsal ustalığını gösterdiÄŸi bu mektubunda, kadınların eÄŸitim görme ve entelektüel faaliyetlerde bulunma hakkını savunuyordu. Kadınların eÄŸitim görmesinin engellenmesinin dinin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığını; kadınların da erkekler gibi öğrenmeye hakkı olduÄŸunu; eÄŸitimli kadınların topluma neler kazandırabileceÄŸini ve bildiklerini kadınlara özgü olduÄŸu kabul edilen baÅŸka beceriler gibi kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa aktarabileceklerini son derece etkileyici bir dille anlatıyor ; erkek egemen toplumu ve bunun bir uzantısı olan kiliseyi de kıyasıya eleÅŸtiriyordu. Bu mektup Sor Juana'nın en baÅŸarılı yapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. Benzeri tartışmalar, aradan üç yüz yıl geçmesine raÄŸmen dünyanın birçok bölgesinde hala güncelliÄŸini koruyor ne yazık ki; Sor Juana, bu açıdan feminizmin öncülerinden biri sayılıyor.1692'de koruyucusu olan valinin görevden ayrılması, Sor Juana'yı kilise karşısında bütünüyle savunmasız bıraktı. Kentin tutucu kesimlerini de arkasına alan BaÅŸpiskopos Sor Juana'nın yazmasını engellemek için bütün gücünü kullandı. Direnmeye devam etmesi sonunda engizisyon tarafından yargılanmasına yol açabilirdi, bu riski göze alamadı. Kendi kanıyla imzaladığı piÅŸmanlık bildiren bir itirafname yazdı; 4000 cilt kitabını, müzik aletlerini, teknik araç gerecini satarak parasını yoksullara dağıttı. Yazmaya son verip ibadet ve hayır iÅŸleri gibi sadece rahibeler için uygun görülen görevleri yapmaya baÅŸladı; 1695'te ÅŸehri saran bir veba salgını sırasında öldü. Ölümünden sonra hücresine tamamlanmamış bir ÅŸiir bulunması, aslında yazmaya sadece görünüşte son verdiÄŸini gösteriyordu.Böylece kurulu düzene karşı çıkan bir insan daha statükoyu korumaktan baÅŸka bir ÅŸey düşünmeyen kodamanlar tarafından susturulmuÅŸtu. Artık bu kiÅŸilerin ismini anan yok ama, Sor Juana'nın eserleri hala okunuyor. Sor Juana'nın lirik aÅŸk ve mistik ÅŸiirleri yanında en tanınmış ÅŸiirlerinden biri de onun öncü feminist tavrını ortaya koyan 'Satirica Filosofica' ya da tam adıyla 'Kendi Aşıladıkları Nitelikler Yüzünden Kadınlara Saldırırken Erkeklerin GösterdiÄŸi Övgü ve Yergi Tutarsızlığına Karşı'*. Åžiir, erkeklerin çeliÅŸkilerini sorguluyor, ikiyüzlü ahlak anlayışlarını eleÅŸtiriyor, kadınların olumsuz davranışlarından erkeklerin sorumlu olduÄŸunu, ne ektilerse onu biçtiklerini, bu yüzden kadınları suçlamaya hakları olmadığını çarpıcı bir dille savunuyor. "Kadınların direniÅŸini kırmak için ısrarla uÄŸraşır, sonra da onları hoppalıkla suçlarsınız","Kadını elde edene kadar göklere çıkarır, amacınıza ulaşınca da aÅŸağılarsınız", "Hiçbir ÅŸeyden memnun olmazsınız, hor görülünce sızlanır, iltifat görünce de burun kıvırırsınız","Hangisi daha zavallı; para için günah iÅŸleyen kadın mı; yoksa günah iÅŸlemek için para ödeyen erkek mi?", "Hepinizin aynı derecede suçlu olduÄŸunuz düşüncesi sizi niye bu kadar ÅŸaşırtıyor? Ya onları ne hale getirdiyseniz o halde sevin, ya da onları sevebileceÄŸiniz bir hale getirin." gibi bugünün erkekleri için bile kolay yenilir yutulur gibi olmayan ifadelerle dolu olan bu ÅŸiire; 17.yüzyıl Latin erkeklerinin nasıl tepki gösterdiÄŸini tahmin etmek için fazla hayal gücü gerekmiyor. Aradan üç yüz yıl geçtikten sonra bile bu cephede de hala deÄŸiÅŸen bir ÅŸey yok.Sor Juana Ines de la Cruz, doÄŸduÄŸu ülkenin en güçlü kurumlarıyla mücadele etmiÅŸ, ama bu mücadelesi bireysel olduÄŸu için yarım kalmıştı. Entelektüel özgürlüğünü koruyabilmek için seçtiÄŸi manastır, yaÅŸadığı çevrenin dar görüşlülüğü yüzünden sonunda kendisini kısıtlayan bir hücre haline gelmiÅŸti. Arjantinli ÅŸair ve yazar Victoria Ocampo'nun dediÄŸi gibi "Rio Grande'nin güneyinde kadın olarak dünyaya gelmekten daha büyük bir talihsizlik olamaz." Güney Amerikalı kadınların benzer sorunları günümüzde de yaÅŸadığı düşünülürse Sor Juana'nın neye karşı savaÅŸtığı ve zamanının ne kadar ilerisinde olduÄŸu daha iyi anlaşılır. Toplam 17 dörtlükten oluÅŸan bu ÅŸiirin ilk üç dörtlüğü şöyle:Siz sersem erkekler nasıl yok yere kadınlara açıkça dil uzatırsınız,iÅŸinize gelmez sizin olabileceÄŸinizsuçladığınız tavrın kökeninde;Böyle canla baÅŸla çalışırsanızövgü düzmeye ezilmiÅŸliklerine,nasıl erdemlerini korurlar gönlünüzcesiz onlara nasıl yine günahkar dersiniz?Azıcık yumuÅŸamasın dirençlerionca üstelemenizden sonra,doÄŸru, çok çalıştım, dersiniz, amabaÅŸarımın nedeni, yine onların hafifliÄŸiydi.(BaÅŸka AteÅŸler, Latin Amerikalı Kadın Hikayeciler Antolojisi; Derleyen Alberto Manguel'in Önsözü; Çeviren: Tomris Uyar; Afa Yayınları, 1988.)Gülnur SEYHANOÄžLU - 14 AÄŸustos 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!