Mal-mülk konusunda Türklerin dediği oldu

Güncelleme Tarihi:

Mal-mülk konusunda  Türklerin dediği oldu
Oluşturulma Tarihi: Nisan 02, 2004 23:12

Türk toplumunda ‘evimiz elden mi gidiyor’ korkusu yaratan belirsizlik, son Annan Planı’yla giderildi. Yeni modelin temel mantığı Rumlara bırakılacak taşınmazların, kuzeydeki mülklerinin üçte birini geçemeyeceği şartına dayanıyor. Kalan üçte ikilik bölüm ise tazminat ya da takasla karşılanıyor.

ANNAN Planı üzerinde yapılan son değişikliklerde Türk tarafının en çok kazançlı çıktığı bölümü Kıbrıslı Türk ve Rumların 1974 sonrasında geride kalan mal ve mülklerinin düzenlenmesi başlığı oluşturuyor.

1974 sonrasında yaklaşık 150 bin Rum’un güneye göç ettiği, 60 bin kadar Türk’ün de kuzeye geçtiği dikkate alınırsa, bu başlık Türklere kıyasla Rumlar açısından daha büyük bir hassasiyet yaratıyor.

Üçüncü taslağın Türk tarafında yarattığı en büyük rahatsızlık konularından biri, mal ve mülk konularında içinden çıkılması neredeyse imkánsız olan son derece karmaşık ve belirsizliklerle dolu bir sistem getirmesiydi.

Bu sistem, her Rum’un 1974 sonrasında kuzeyde bırakmış olduğu mal ve mülkün üzerindeki mülkiyet hakkını (aynı hak Türklere de tanınıyor) öne sürebilmesini kabul ederken, mülklerin Rumlara devrinde ciddi bir sınırlama getirmiyordu.

RUMLAR, MÜLKÜN ÜÇTE BİRİNİ ALACAK

Bu durum, 2020’li yılların ortalarına gelindiğinde, Rumların muhtelif mekanizmalarla kuzeydeki mülklerin çok önemli bir bölümünü kendi envanterlerine geçirmelerine yol açabilecekti.

Ayrıca, güneydeki ve kuzeydeki mülklerin takasında uygulanacak eşdeğer sisteminin işleyişindeki kıstaslar belirgin bir şekilde Rumların lehine işliyordu.

Sonuçta, çözümden sonra kuzeydeki toprakların ve konutların ne kadarının Rumlara geri döneceği belli değildi ve bu durum Türk toplumunda ‘evimizden mi oluyoruz?’ tedirginliğine yol açmıştı. Bu kaygılar, referandumda Annan Planı’nın reddedilmesi olasılığını da güçlendiriyordu.

PANDORA’NIN KUTUSU OLMAKTAN ÇIKTI

BM’nin nihai planı, mülkiyet düzenlemelerini üçüncü taslakta olduğu gibi ‘Pandora’nın kutusu’ olmaktan çıkarıyor ve en azından eskisi gibi karmaşık olmayan yalın ve Türk toplumunun kaygılarını önemli ölçüde hafifleten farklı bir sisteme oturtuyor.

Yeni modelin temel mantığı, Rumlara bırakılacak olan taşınmazların kuzeydeki mülklerinin üçte birini geçemeyeceği gibi bir tavanın getirilmesine dayanıyor. Kalan üçte ikilik bölüm ise ya tazminat yoluyla kapatılıyor ya da güneyde kalan Türk taşınmazları ile kuzeyde kalan Rum taşınmazları takas yöntemiyle mahsup ediliyor.

Bonoları ‘Tazminat Kurulu’ çıkartacak

BU sistemin işleyişinde, kuzeydeki mülklerini geri alacak olan Rumların geri alacakları müklerin oranı hiçbir şekilde toplam Rum mülklerinin üçte birini geçmeyecek, kotanın dolması halinde tazminat ve takas yöntemleri işylemeye başlayacak.

Tazminat sistemi, oluşturulacak bir Tazminat Kurulu tarafından yürütülecek. Bu mali operasyon için gerekli miktarın 10 milyar dolara kadar çıkabileceği hesaplanıyor. Bunun üstüne çıkan rakamlar da telaffuz ediliyor. Bu fonun ABD, AB ülkeleri ve uluslararası finans kuruluşları tarafından finanse edilmesi tasarlanıyor.

ÖNCE EKONOMİ SONRA YABANCIYA ARSA SATIŞI

1974 sonrasında mülkü geride kalanlarla ilgili bütün anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulduğunu varsayalım. Peki, Rumlar ya da başka AB ülkelerinin vatandaşları, Türk bölgesinde satın alma yoluyla mal ve mülk edinebilecekler mi?

Bu takdirde, ekonomik açıdan Türk tarafına kıyasla çok daha güçlü olan Rumlar, çok kısa zamanda Türk bölgesindeki toprakların önemli bir bölümünü kendi mülkiyetlerine geçiremezler mi?

15 YIL İÇİNDE RUMLAR KUZEYDE MÜLK EDİNECEK

Annan Planı’nın nihai metninde getirilen bir yenilik, Türk tarafının bu alandaki kaygılarını önemli ölçüde gideriyor. Bu yenilikle, Türk Federe Devleti’ne, taşınmazların yabancılara satışı konusunda ciddi bir moratoryum imkánı getiriyor.

Buna göre, kuzeydeki Türk oluşturucu devletinde kişi başına düşen milli gelir Rum tarafındaki gelirin yüzde 85’ine ulaşıncaya kadar ya da en geç 15 yıl içinde Rumların ya da AB vatandaşlarının Kuzey Kıbrıs’ta mülk edinme hakları Türk tarafınca sınırlanabilecek.

EN ERKEN 2019’DA EV YA DA ARSA ALINABİLECEK

Bir başka deyişle, Rumlar ve diğer AB vatandaşları muhtemelen en erken 2019 yılından itibaren kuzeyde arsa ya da ev satın almaya başlayabilecekler. Ancak Kıbrıslı Türkler, bu tarihe kadar ekonomik açıdan güçlü bir konuma geleceklerinden, bu dalgayı göğüsleyebilmeleri kolaylaşacak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!