OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 13, 2002 00:00
350 yıllık Osmanlı Kalesi'ni yıkan Suudi Kralı Fahd, Kâbe'nin 1612'de temelden çatıya kadar Türkler tarafından yenilendiÄŸini unuttu.Ecyad Kalesi'ni yıkan ve Kâbe'deki Türk revaklarını da yıkmaya hazırlanan Kral Fahd, Kâbe'nin Suudi kimliÄŸine bürüneceÄŸini zannederken yanılıyor. Mekke'de, bütün Türk yapılarından çok daha önemli olan bir baÅŸka Türk eseri hâlâ dimdik ayakta: Kâbe'nin kendisi... Bugünkü Kâbe, Hazreti Ä°brahim zamanından gelen yapı deÄŸildir. bizden kalmadır, 1612'de temelinden çatısına kadar yenilenmiÅŸtir ve yenilemeyi Sultanahmed Camii'nin de mimarı olan Mehmed AÄŸa yapmıştır. Dolayısıyla, Fahd'ın kutsal topraklardaki Türk izlerini silebilmek için, Kâbe'yi de yıkması ÅŸarttır..Kral Fahd, Taliban'ın verdiÄŸi ilhamla Ecyad Kalesi'ni yerle bir etti. Sırada ÅŸimdi Kâbe'yi çevreleyen Türk Revakları geliyor. Sultan Abdülâziz ve Abdülhamid zamanında kutsal toprakları güzelleÅŸtirmek ve oralarda bizden bir iz bırakmak maksadıyla fakir Türk insanının nafakasından kesilen paralarla inÅŸa ettirilen güzelim revaklar yakında buldozerlere havale edilecek.Fahd bu iÅŸi de becerdikten sonra Kâbe'ye Suudi kimliÄŸi verme operasyonunu tamamladığını zannedecek ama kazın ayağı hiç de öyle olmayacak; zira Mekke'de yıkılan Ecyad Kalesi'nden de, yıkılacak olan revaklardan da önemli ama onlar kadar bizim olan bir baÅŸka Türk eseri var: Kâbe'nin kendisi...ÇoÄŸumuz bilmeyiz, hatta belki Kral Fahd bile farkında deÄŸildir ama, altın iÅŸlemeli kalın siyah örtünün altındaki Kâbe bundan binlerce sene öncesinden, Hazreti Ä°brahim zamanından gelen eski orijinal bina deÄŸildir. 17. asırdan kalmadır, 1612'de, Birinci Ahmed'in saltanatında, temelinden çatısına kadar yenilenmiÅŸtir, bu yenileme iÅŸi Türk mimar ve ustalarının eseridir ve planları çizip uygulayan kiÅŸi de Sultanahmed Camii'nin mimarı olan Mehmed AÄŸa'dır.KÂBE’NÄ°N DAMI ÇÜRÃœMÜŞİşte, Kâbe'yi bundan tam 390 sene önce baÅŸtan aÅŸağı elden geçiriÅŸimizin kısa öyküsü:Mekke'den dönen hacılar Kâbe'nin periÅŸan bir halde bulunduÄŸunu; çatısının neredeyse çöktüğünü, duvarlarının da yıkılmak üzere olduÄŸunu anlatmaktadırlar.Sultan Ahmed, baÅŸmimarı Mehmed AÄŸa'yı Kâbe'yi tamirle vazifelendirir. Kutsal yapının ölçüleri mimarbaşının elinde zaten vardır. Bir plan çizilir ve yenilenecek direklerle çatı tahtaları Ä°stanbul'daki atelyelerde imal edilir. Ä°ÅŸin tamamlanmasından sonra Edirnekapı taraflarındaki bir çiftlikte Kâbe'nin bire bir maketi kurulur ve herÅŸeyin tamam olduÄŸu anlaşılınca Mehmed AÄŸa yola çıkar.Tamir, 1612'nin 4 Mart günü baÅŸlar. Önce bir dua edilir, arkasından iskele kurulur, Kâbe'nin damı açılır, tahtaların neredeyse tamamının erimiÅŸ olduÄŸu görülür ve deÄŸiÅŸtirilir.Sıra, çürümüş direklere gelmiÅŸtir. Mehmed AÄŸa duvarları askıya alır, eski direkleri çıkartıp Hazreti Ä°brahim zamanından kalma temellere iner ve yeni direklerle kemerleri yerleÅŸtirir.Asırlar öncesinin duvarları hemen her dokunuÅŸta küçük parçalar halinde dağılmaktadır ve Mehmed AÄŸa duvarları yıkıp yeniden yapar. Ä°ÅŸlerin tamamlanmasından sonra dam tekrar elden geçirilir, Ä°stanbul'dan gönderilen ve bugün Kábe'nin hálá üzerinde bulunan altın oluk yerine yerleÅŸtirilir, kapıdaki gümüş kitabenin yerine de som altından bir baÅŸka kitabe konur.Kâbe'nin tamiri dört ay sürer. Ä°ÅŸ bitince yeniden dualar edilir ve Mehmed AÄŸa ile adamları Ä°stanbul'a dönerler.ÜÇÜNCÃœ MAHMUD MASALI Mimar Mehmed AÄŸa'nın 1612'de yaptığı Kâbe restorasyonun ayrıntılarını öğrenmek isterseniz, Türk Edebiyatı'nın son büyük âlimlerinden rahmetli Orhan Åžaik Gökyay'ın 1988'de yayınlanan ‘‘Ord. Prof. Ä°smail Hakkı Uzunçarşılı'ya ArmaÄŸan’’ isimli eserde yeralan ‘‘Risâle-i Mimâriyye-Mimar Mehmed AÄŸa-Eserleri’’ baÅŸlıklı uzun makalesini okuyun. Daha fazla bilgi için Mustafa bin Ä°brahim'in Topkapı sarayı Kitaplığı'nda ‘‘Revan, 1304’’ numarada saklanan ‘‘Zübdetü't-Tevârih’’ine ve Kâtip Çelebi'nin ‘‘Fezleke’’sine bakın.Dolayısıyla, Kral Fahd'a ÅŸimdi Kâbe'yi yıkıp yeniden yapmak düşüyor... Haydi majesteleri; buyurun, yıkın! Sizin bu hırsınız, bizim ise Ecyad yıkıldığı dakikada bile dünyadan bihaber halde TV'ye çıkıp hiç utanmadan ‘‘Yıkımı önledim’’ diye ÅŸahsi reklâmını yapan bir kültür müsteÅŸarımız ve Meclis'te bundan iki sene önce verilen soru önergelerine ‘‘Ecyad'ı Sultan Üçüncü Mahmud yaptırmıştı’’ deyip ‘‘Üçüncü Mahmud’’ adında hayali padiÅŸahlar icad eden böyle bir hariciyemiz varken, siz bu iÅŸi de becerirsiniz!Ecyad Kalesi iÅŸte bu çocuk için yıktırıldıDünyanın en zengin delikanlısı sayılan Abdülâziz, bugün 24 yaşında. Suudi Kralı Fahd'ın, en sevdiÄŸi karısından olan oÄŸlu...Suudi Arabistan'a sık gittiÄŸim senelerde Abdülâziz 8-10 yaÅŸlarında bir çocuktu. Kral babası hemen her yere onu da götürürdü. Hatta saraydaki bazı ziyafetlerde küçük Abdülâziz'le birkaç defa konuÅŸmuÅŸluÄŸum da vardı.Derken seneler geçti, Abdülâziz büyüdü ve iÅŸadamlığına soyundu. Gerçi ileride sıkıntı çekmemesi ve aÄŸabeylerine muhtaç olmaması için babasının Ä°sviçre'de onun adına 10 milyar dolarlık mütevazi bir hesap açtırdığı biliniyordu ama, genç prens meblâğı az bulduÄŸundan olacak, mevcut bin küsur diÄŸer Suudi ‘‘prens’’leri gibi yaptı ve bazı yabancı ÅŸirketlerin temsilciliklerini aldı. Derken otelciliÄŸe merak saldı, Intercontinental Grubu'nun temsilcisi oldu, geçen sene Kâbe'nin önünde uzanan ve metrekaresi 50 bin dolar olan caddeye devâsa bir Intercontinental Oteli dikti.Ecyad Kalesi rezaletinin baÅŸladığı günden itibaren Cidde, Riyad ve Mekke'deki tanıdıklarımla temas halindeyim ve hepsinden aynı ÅŸeyi duyuyorum: Kale'nin yerine yapılacak olan bina kompleksini Abdülâziz'in inÅŸa ettireceÄŸini... Kulelerden, restoranlardan ve alışveriÅŸ merkezlerinden meydana gelmesi planlanan 231 bin 300 metrekarelik ‘‘699’’ sayılı projenin tamamının, 24 yaşındaki bu delikanlıya ait olduÄŸu söyleniyor.Aklıma gelmiÅŸken bir de ÅŸunu sorayım: Ä°stanbul'da, Ä°slam Konferansı TeÅŸkilatı'na baÄŸlı ‘‘İslam Tarih, Sanat ve Kültür AraÅŸtırma Merkezi (IRCICA)’’ diye bir kuruluÅŸ vardır. Bazı kitaplar çıkartır, toplantılar düzenler, ve arada bir Ä°slam ülkelerinin önde gelen kiÅŸilerini ağırlar.Ben, IRCICA'nın Ecyad Kalesi yahut Kâbe'deki revaklar konusunda hiçbir açıklamasını iÅŸitmedim. Acaba yaptılar da ben mi duymadım, yoksa Mekke'de hâk ile yeksân edilen Türk eserlerini ‘‘İslamî’’ saymıyorlar mı? Bekliyorum, göreceÄŸiz...Öneriyorum: Hacı elbisesine Ecyad’ın resmini koyalımSuudi küstahlığına karşı haccın bu sene boykot edilmesi fikrini ortaya ben attım. Boykot dini bir vecibe olan haccı deÄŸil, Suudi yönetimini hedef alıyordu ve maksat Riyad Sarayı'nın hususi jakuzilere düşkünlüğüyle meÅŸhur sakinine, kutsal topraklarda canının istediÄŸini yapma hakkına sahip olmadığını göstermekti.Boykotun örnekleri de vardı, daha önce birkaç defa yapılmış, istenen sonucu vermiÅŸ, yani Suudiler'i yola getirmiÅŸti. Dolayısıyla, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı'nın önceki gün söylediÄŸi ‘‘boykotun hukuki sorunlar yaratabileceÄŸi’’ ifadesindeki kerameti ben bir türlü anlayamadım.Merak edenler için, son hac boykotlarından ikisini kısaca anlatayım:Kâbe'nin üzerindeki altın iÅŸlemeli siyah örtüyü, asırlar boyunca her sene biz deÄŸiÅŸtirirdik. Mekke'nin elimizden çıkmasından sonra bu iÅŸi Mısır üstlendi. 1950'lerin sonunda, Suudi Arabistan'ın o zamanki kralı ve ÅŸimdiki Kral Fahd'ın babası olan Ä°bni Suud, Mısır'dan yollanan örtüyü geri gönderdi. Gerekçe olarak ‘‘Mekke benim toprağımdır, benim bu örtüyü yapacak gücüm ve param vardır’’ diyordu ama asıl sebep Mısır lideri Cemal Abdülnasır'ın Yemen'e asker göndermesi üzerine Suudi tahtının zangırdamasıydı.Ä°bni Suud'a cevap, Kahire'nin meÅŸhur El Ezher'inden geldi. Ezher Åžeyhi ‘‘Mekke, Suudi iÅŸgali altındadır, dolayısıyla hac yapılamaz’’ diyen bir fetva verdi ve Mısır bu fetvayla haccı boykot etti. Boykot, Ä°bni Suud'un yeni elde etmeye baÅŸladığı petrol gelirine dayanarak Ä°slam dünyasında giriÅŸtiÄŸi liderlik oyununa büyük darbe oldu ve ertesi sene Kahire'nin yeniden yolladığı örtüyü kabule mecbur kaldı.Ä°kinci hac boykotu, 1987'de yaÅŸandı. Suudi askerleri bir sene önce gösteri yaptıkları gerekçesiyle Ä°ranlı hacıların üzerine ateÅŸ açıp yüzlercesini öldürmüşlerdi. Bugün Ä°ran'ın CumhurbaÅŸkanı olan Muhammed Hatemî o günlerde ‘‘İslamî Ä°rÅŸad Bakanı’’ idi, boykotu gündeme o getirdi. Fetvalar verildi ve Ä°ran'dan tek bir kiÅŸi bile o sene hacca katılmadı. Kriz ertesi yıl Sudan'ın arabuluculuÄŸu ve Suudiler'in ‘‘hacılara sert davranmayacağını’’ vaadetmesiyle çözüldü.Bilmem, farkında mıyız? Kral Fahd, Yavuz Selim'den itibaren Osmanlı hükümdarlarının kullandığı ve ‘‘Mekke ile Medine'nin hizmetkárı’’ demek olan ‘‘Hâdimu'l-Haremeyn-i Åžerifeyn’’ unvanını 1980'lerden itibaren sahiplenmiÅŸ ama kutsal toprakların ‘‘hâdimi’’ yani ‘‘hizmetkârı’’ gibi deÄŸil, ‘‘hâkimi’’ olarak hareket etmeye baÅŸlamıştır. Bu iÅŸin ileri aÅŸaması, ‘‘hilâfet’’ yahut bu sözü kullanamasa bile ona benzer bir unvan takınmaktır. Böyle bir unvanı üstlenmenin ÅŸartlarından biri, dört asır boyunca Türkler'in temsil ettiÄŸi hiláfetin hükümsüz ilân edilmesi ve Mekke ile Medine'nin ‘‘Sultan-Halife’’ olan Osmanlı hükümdarları tarafından yaptırılmış eserlerden ‘‘temizlenmesi’’dir.Dolayısıyla, Suudiler'in bu giriÅŸimlerini durdurmak Türkiye'nin tarihe olan bir borcudur, Diyanet'tin vereceÄŸi fetvaya dayalı bir hac boykotu bu yolda atılacak ilk adımdır ama umre boykotu ‘‘tavÅŸan daÄŸa küsmüş’’ misali bir iÅŸ...Diyelim ki boykota cesaretimiz yok... O zaman hacca veya umreye giden Türk vatandaÅŸlarının göğüslerindeki ayyıldızın altına Ecyad Kalesi'nin resmini de mi iliÅŸtiremeyiz?Biz koyalım, Suudiler çıkartsınlar.Â
button