Güncelleme Tarihi:
Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Verda Çiçekli'nin kararında, basın özgürlüğü ve kişilik haklarını düzenleyen hükümlerin yerleşmiş Yargıtay kararları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) hükümleri ve AİHM kararlarıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.
Dava konusu yazıda, Doğu Karadeniz'de yapılan hidroelektrik santrallerinin çevrede birçok tahribat yarattığı ve yaratacağı, bölge halkının bunlardan duyduğu rahatsızlığa dikkat çekilerek, Çevre Bakanlığı'nın ve hükümetin enerji politikalarının eleştirildiği ifade edildi ve şunlar kaydedildi:
“Yazıda kullanılan ve kişilik haklarına saldırı oluşturduğu iddia edilen ifadeler yönünden yazı incelendiğinde, basın özgürlüğünün sadece lehte kabul edilen, zararsız ve ilgilenmeye değmez görünen haber ve düşünceler için değil, devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanması gerektiği AİHS, AİHM kararları ve Yargıtay içtihatlarıyla benimsenmiştir. Demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü, yöneticilerin veya kamu makamlarının hoşuna gidecekleri söylemek hakkı değil, her türlü düşünceyi açıklama özgürlüğüdür. Düşünce ve düşünceleri ifade etme özgürlüğü, demokratik süreçte önemli bir yer tutmaktadır.”
“Yazı bütün olarak değerlendirildiğinde, Ekşi'nin çevre ve HES politikalarını eleştirdiği, kullanılan bazı söylemlerin ve özellikle son cümlenin anlatılan konuya kamuoyunun dikkatini çekmek ve olayı vurgulamak yönünden kullanıldığı ve sert bir eleştiri olduğu” ifade edilen kararda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bazı kararlarında olduğu gibi eleştirinin doğasından kaynaklanan sertliğin suç oluşturmayacağı, “eleştiri övgü olmadığına göre, sert, kırıcı ve incitici olmasının doğal olduğuna” yer verildi.
Yazıda kullanılan bazı ifadelerin tek tek değerlendirildiği ve Başbakan Erdoğan'a yönelik olmadığı kaydedilen kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“AİHM'nin bazı kararlarında, benzer olaylarda, demokratik bir toplumda basının temel işlevini yerine getirirken basın özgürlüğünün aynı zamanda abartmayı ve hatta provokatif olmayı kapsadığı, siyasi makamları, temsil eden kişilerin eleştirilere açık olması, haklarında yazılan yazıları geniş bir açıdan yorumlaması ve hoşgörü ile yaklaşması gerektiği kabul edilerek, bu gibi yayınlar yapan basın mensuplarının cezalandırılmasının bir tür sansür olacağı yönünde karar vermiştir.
Basın mensuplarının yaptığı her eleştirinin suç sayılması ya da hakaret sayılıp manevi tazminata hükmedilmesi halinde, mahkemelerin sansür işlevi göreceği ve basının temel hakkı olan basın özgürlüğünü ortadan kaldırır bir sonuç doğuracağı gözden uzak tutulmamalıdır. İddia, savunma, taraflarca dosyaya sunulan tüm bilgi ve belgeler ve yukarıda yapılan tespitler karşısında, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.”
Erdoğan, Ekşi'ye, yazı dolayısıyla 100 bin liralık manevi tazminat davası açmıştı.