Güncelleme Tarihi:
Yaz sezonunda “Suç ve Delil” adlı programa başladınız. Kanal D’de yayınlanan “Kanıt” dizisi de devam ediyor, değil mi?
- Önümüzdeki hafta Kanal D’nin yeni sezon tanıtım filmi çekilecek. Oraya davet aldığımıza göre demek ki “Kanıt” devam ediyor. “Kanıt”, suçu önlemeye yarayan bir proje. Çünkü suç işlemeyi bir kere daha düşündürtüyor.
Cinayet haberlerinin gazete manşetlerine taşınması ya da ana haber bültenlerinde yer alması sıkça tartışılan bir konu. Bu haberlerin cinayetleri artırdığı yönünde iddialar var. Bu konudaki fikrinizi merak ediyorum...
- Şiddet haberlerinin televizyonda çok sık yer almasının özellikle genç kuşaklarda olumsuz etkiler bıraktığını, en azından duyarsızlaştırdığını söylemek gerekir. Ama bu da çağın gereği. “Ben bunları göstermeyeceğim” dediğiniz zaman o olaylar yok olmuyor. Toplumun dikkatini çekmek de haberciliğin birincil işlevi.
Peki ya sürekli cinayetlerin işlendiği, vurdulu kırdılı diziler suç oranını artırır mı?
- Dünyanın hiçbir yerinde bu dizilerin suç oranını artırdığına dair bilimsel bir veri yok. Dünyanın neresinde polisiye dizi gösterilse, orada bu tartışmalar yapılıyor. Bunun için de bir sürü kriminolog kafa yoruyor. Tabii ki kimse suçun artmasını istemez. Aslında bu dizilerin suçu caydırıcı niteliği var, çünkü “Nerede olursan ol, seni yakalarız” mesajı veriyorlar. Dizilerde gösterilen teknolojilerin hepsi de gerçek. Bizim “Kanıt”ta gösterdiğimiz teknolojilerin de tümü Türkiye’de kullanılıyor. Örneğin bu tarz dizilerin sayısının fazla olduğu ABD’de şiddet suçlarında bir azalma var. “Batman” filminin gösterimindeki katliamdan sonra suçlarda artış olduğu kaygısı yaşandı, buna karşılık istatistiksel olarak baktıklarında 120 bine yakın okulun çok az bir bölümünde adam öldürme gibi ciddi bir suça rastlamışlar.
MAĞDURİYET KORKUSU VAR
Türkiye’deki suç oranlarıyla ilgili bir araştırma var mı?
- Türkiye’de kadına yönelik şiddetin arttığı bir gerçek. Bunun sebeplerinin neler olduğunu araştırmaya çalışan çok sayıda ekip var. Sağlık Bakanlığı’nın, Adalet Bakanlığı’nın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın gündeminde bu olay. Kadına şiddeti, sosyolojik boyutunun adı koyulmadığı müddetçe önlemek mümkün olmaz.
Diğer şiddet olaylarında durum ne?
- Türkiye, sanıldığı gibi vahşetin çok yüksek olduğu bir ülke değil. Büyük ölçüde mağduriyet korkusu var. Bu korku sanki her köşe başında bir kadına tecavüz ediliyor, bir çocuk kaçırılıyor, bir ihtiyar öldürülüyor gibi bir intiba veriyor. Burada çözüm şu; İçişleri Bakanlığı, sayısal verileri sıklıkla vermeli. Meydan üçüncü sayfa haberlerine kalınca korku uyandırıyor.
Kadına şiddetten söz açılmışken; geçtiğimiz haftalarda hamile bir kadın, köfte yapmadığı için eşi tarafından öldürüldü. Söz konusu adamın akli dengesinin bozuk olduğu öne sürüldü. Bir uzman olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu olayı?
- Öyle olması yasa açısından bir şey ifade etmez. Yasa açısından eyleminin iyilik veya kötülüğünün farkında olup olmaması vardır, ki bu insanlar adam öldürmenin suç olduğunu gayet iyi biliyorlar. Fiilin kötülüğünün farkındalar. Dolayısıyla “Ben akıl hastasıydım, aniden tepem attı” gibi bir savunmaları olamaz.
HAK ARAMA BİLİNCİ YARATMAYI HEDEFLİYORUZ
“Kanıt” dizi formatında, “Suç ve Delil” ise daha bilimsel açıklamaların yer aldığı bir program. Bu programla seyirciye neler anlatıyorsunuz?
- Aslında eski bir proje bu. “Suç ve Delil”, benim yıllarca anlatmış olduğum bir dersin de başlığı. Farklı uzmanlarla belli bir olayı tartışmaya dayalı bir konsepti var.
Bu programla sağladığınız faydalar neler sizce?
- Gazetelerde birtakım bilgi eksikliklerinin olduğu, okuru tatmin etmeyen, hatta kafasında komplo teorileri kurmasına neden olan birtakım haberler yer alıyor. Toplum, bu olayların detayını ve nasıl aydınlatıldığını bilmek istiyor. Biz de bunları ele alıyoruz. Ayrıca birtakım bilimsel bilgileri de gösteriyoruz. Mesela “Otopsiyi yapanlar kimler?” sorusunun cevabını veriyoruz. Bizde genelde olayların arkasındaki kahramanlar bilinmez. “Suç ve Delil”, bir anlamda o teknolojiyi ve yüzleri tanıtmayı, aynı zamanda hak arama bilincini yaratmayı hedefliyor. Bu, hem eğiten hem de eğlendiren bir program.
Bu kadar çok cinayet haberinin içinde olmak sizi boğmuyor mu?
- Yok... Bir yerden sonra hepimizde “mesleki duyarsızlaşma” oluyor. Bugün bir adliye muhabiriyle konuşursanız, bu konularda bir magazin muhabirine göre daha dayanıklı olduğunu görürsünüz.
KRİMİNAL DİZİLER GERÇEKLERİ ANLATIYOR
Programın yeni bölümünde hangi konuyu tartışacaksınız?
- Aslında konuyu açıklayamıyorum ama alternatiflerimizi söyleyebilirim. Biri “Batman” gösteriminde yaşanan cinayet. Bir başkası da çocuk katilleri. Benzerleri Türkiye’de de var mı, yok mu? Bu insanlar neden bu cinayetleri işlemiş? Bunları sorgulayacağız.
Sadece Türkiye’de yaşanan olayları ele almıyorsunuz o halde?
- Yok, bir yabancı, bir de ona benzeyen Türkiye’den bir cinayeti ele alıyoruz ama soruşturması süren bir cinayet üzerine konuşmuyoruz.
Siz kriminal dizileri izliyor musunuz?
— İzliyorum. Çünkü onların çok büyük bir bölümü gerçek olaylardan yola çıkılarak yapılmış. Mesela “CSI”ın bölümlerinin tümü gerçek olaylara dayanarak yazılmış. Çünkü sipariş edilmiş bir dizi. Bu siparişi veren de benim de üye olduğum bir Amerikan derneği. Amacı da “Teknik imkanlar olsa, bakın kriminal laboratuvarlar ne mucizeler yaratır”ı ispat etmek.
Çözülmesi en uzun süren olay nedir, ne kadar sürmüştür?
- Çözülemeyen olaylar var tabii. Şimdilerde İngiltere’de en eski çözülememiş olay çözüldü. 38 yıl önceki bir cinayeti aydınlattılar. Dünya rekoru bu.
JAMES HOLMES, ANORMAL GÖRÜNMEYE ÇALIŞIYOR
“Batman” gösteriminde yaşanan katliamı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çok ciddi bir yatırım yapmış o katliamı gerçekleştiren kişi. Gerek kendi donanımına, gerekse silahlara. Eve kurduğu bubi tuzaklarına ve silahlara baktığınızda aşağı yukarı 20 bin dolar civarında bir masraf yapmış olması lazım. Şu anda işsiz olan ve ailesinden uzakta oturan bu adamın parayı nereden bulduğu da soruşturmanın cevaplandırılması gereken sorularından. İnternetten 6 bin mermi almış, adama 50 tane paket gelmiş, hiç kimse bunlardan şüphelenmemiş. Bu, silaha ulaşmanın çok kolay olduğu bir ülkede gelinen durum. Bir cumhuriyeti temsilciler meclisi üyesi de kalkıp “Sinemada bulunanların arasında hiç mi silah taşıyan birisi yokmuş, bunu neden vurmamış?” diyebiliyor. Böyle bir ülke... Bir de şu anda Amerika’da bir silah kısıtlama yasası gündemde. Bunu destekleyenlerin dahi komplo teorisi olarak bu adamı bu yola sürüklemiş olabileceği söyleniyor. Yani “Silahların kısıtlanmasını isteyenler mi bu katliamı yaptırdı?” deniliyor.
Siz bu olayla ilgili “Kesin şöyle olmuştur” gibi bir yargıda bulunabilir misiniz?
- Yok... Ama zanlı James Holmes, şu anda konuşmuyor ve bana kalırsa gözlerini kocaman kocaman açarak aklı yerinde değilmiş görünümü veriyor mahkemede. Anormal bir görünüm vermiş kendisine, bu da öğretilmiş gibi geldi bana. Çünkü bir ay önce verdiği seminerde gayet aklı başında konuşuyormuş...
KAZIĞA ÇAKILAN KADININ FOTOĞRAFLARI GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN GİTMİYOR
Şu ana kadar sizi en çok şaşırtan olay neydi?
- 1950’li yıllarda benim tanık olmadığım ama detaylarını çok iyi bildiğim bir kadın cinayeti... Kadının öldürülme tekniği beni çok şaşırtmıştı. 1,5 metrelik bir kazığa çakılmıştı. Kazık iki bacağının arasından sokulup ağzından çıkarılmıştı ve bu yönüyle Ortaçağ işkencelerini anımsatıyordu. Çok şükür ki Türkiye’de bir daha kolay kolay böyle bir olaya rastlanmadı. Beni hâlâ etkileyen, fotoğrafları gözümün önünden gitmeyen bir cinayettir bu.
Kaçıranlar internete
Sevil Atasoy’un uzman konuklarıyla birlikte yaşanmış olayların nasıl aydınlatıldığını ele aldığı “Suç ve Delil”, cuma akşamları saat 23.00’te CNN Türk’te ekrana geliyor. Programın eski bölümleri, tv.cnnturk.com adresinden izlenebiliyor.