Madonna hedefi gösterdi: NO FEAR* (KORKU YOK)

Güncelleme Tarihi:

Madonna hedefi gösterdi: NO FEAR* (KORKU YOK)
Oluşturulma Tarihi: Haziran 08, 2012 12:40

Dün Madonna konserinden bildiremedim. Elimdeki telefonu yere atıp parçalamak istedim. Ne yapıp ettiysem, yazdıklarım, çektiklerim gitmedi. Kusura bakmayın. Konser izlenimlerim bugüne kaldı. Başlıyoruuuuz…

Haberin Devamı

http://dosyalar.hurriyet.com.tr/haber_resim_2/isyan_banner.jpgBir Madonna geldi geçti İstanbul’dan…

19 yıl önce de gelmişti.

Aradan geçen zamanda onun pek de değişmediğini -en azından sahnede- dün gece bir kere daha gördük.

Bense epey yaşlanmışım.

19 yıl önce de sahne içindeydim ve pek bir keyifliydim.

Ama bu sefer, konser başlamadan, o tıkış tepiş kalabalığın arasında, 1 saat 20 dakika filan dikilirken, ağırlığımı hangi ayağımın üzerine vereceğimi şaşırdım.

Nöbet tutan zavallı askerleri düşündüm.

Dip dibe olmaktan, beklemekten, oturamamaktan herhangi bir şey yapamayıp öylece aptal aptal durmaktan sıkıldım.

Demek ki sabrım azalmış!

Demek ki konserlerde saha içi, saha önü bana artık klostrofobik geliyormuş!

Hani içki içebilsen bir derece.

Haberin Devamı

Bir gevşiyorsun, bir gayret geliyor insana, zaman daha kolay geçiyor.

Ama o da yoktu.

Bu da ayrı bir sorun, Smirnoff da sponsorlardan biri olacak ama konserde bir damla içki tüketilemeyecek.

Elin Abu Dhabi’sinde bile serbestti oysa, Yonca Tokbaş yazdı.

İçler acısı.

Her şeyi kabul eder hale geldik.

Geliyoruz.

Sesimizi çıkarmazsak daha da geleceğiz.

MADONNA KONSERİNE TİŞÖRTÜMÜ GİYDİM DE GELDİM

 

                                            * 

 
AYŞE ARMAN'IN YAZISI REKOR KIRDIRDI

Sonra önce bir küçük hareketlenme oldu…

Işıklar mışıklar açıldı.

Orkestrayı gördük sahnede.

Ve işte o an geldi.

Nefesler tutuldu.

Koskoca GS standında, o kadar insanın nefesini tuttuğunu hissetmek özel ve tuhaftı…

Ve işte Madonna

Az önce düşündüklerimden utandım.

“Bu kadın 5 saat bile beklenirmiş!” dedim.

Peşinen söyleyeyim, ben çok beğendim.

Farklı görüşler de duyduğum için böyle söylüyorum.

Bence süperdi.

Kadın gerçekten müthiş.

Neden 30 yıldır bir numara olduğunu anlıyorsun.

Bir ara şöyle dönüp izleyenlerin gözlerine, yüzlerinin ifadesine baktım.

Şaşkınlık, hayranlık.

Biraz öyle oluyor, ağzın açık kalıyor ona bakarken.

Haberin Devamı

Ona bakarken tabii kendi çocukluğunu, gençliğini filan da düşünüyorsun.

Yıllar geçmiş, o hala meydan okuyor.

Zamana meydan okuyor, bedeniyle.

O kaslı kollarıyla iki erkeği döver.

Baldırları süper seksi bence, ama hiç kadın gibi değil, bayağı sporcu, futbolcu baldırı.

Popo…

Kadın poposu gibi değil, kadın poposu deyince aklına Jennifer Lopez ya da Brezilya popoları gibi yumuşak, yuvarlak bir şey gelir ya…

Yok, bu harbi taş gibi sıkı bir şey!

Kas yani.

Öyle şefkatle okşamak filan mümkün olamaz...

Diye geçti benim aklımdan.

Bedeniyle çok uğraştığı belli.

Ve çok çalıştığı, çalıştırdığı.

Yoksa insan, iki saate yakın bu yaşta (53-54 di mi?) bu performansı sergileyemez.

Bu tabii insanı büyülüyor.

Haberin Devamı

Bir de o her zamanki baş kıldıran, “Sizin de, düzeninizin de canı cehenneme!” diyen, otoriteyi ciddiye almayan, genel geçer kuralları hiç sayan hali…

Dibine kadar özgürlük, sınırları zorlamak, hatta aşmak, kalbini açmak, karşındakinin sana kalbini açmasını sağlamak, içindekini kadını özgür bırakmak, “yasak” diye dayatılanı delmek, ölüm, aşk, korkusuz olmak, kendine inanmak, kendine güvenmek…

Bence altını çizdiği genel temalardı.

 

                                    *

 

Madonna insana gaz veren biri.

“Korkularından, kalıplarından, sınırlarından, endişelerinden sıyrıl!” diyen biri.

Kendine inan.

Bana öyle bir his geçti.

Bir de en çok ne hissi geçti biliyor musunuz?

O bir kadın.

Haberin Devamı

Ama aynı zamanda onda yoğun bir “erkek enerjisi” de var.

Buna da çok etkileyici.

Günümüz kadın starları, ikonları…

Evet müthişler…

Ama genellikle fazla “dişi”ler...

Sahnede, “Gel beni al” diyorlar doğrudan.

Daha yumuşak ve kıvrımlılar ya da daha kırılgan.

Madonna’nın farkı ise, hem sana inceden “Gel beni al” yapıyor, hem de “Gelip alırsam fena yaparım seni!” diyor.

Kıyafetlerinde aynı duygu var.

Ultra kadınsı olduğu kadar ultra erkeksi de.

Dantelli siyah sutyenler, sutyeni açıp meme göstermeler ama aynı anda erkeksi bol paça pantolonlar.

Beden dili de çift cinsiyetli.

Sahnede hem kadın gibi soyunuyor, hem de Michael Jackson gibi ayakta bacaklarını aralayıp, cinsel organını tutuyor.

 

Haberin Devamı

                                       *

 

Düşündüm biz de kim var böyle diye.

Ne yazık ki, bu kadar cesuru, bu kadar pervasızı yok.

Ertuğrul Özkök gibi ben de bir mesaj vermesini bekledim.

Ama o, zaten mesajların en büyüğü veriyor, “Sizin düzeniniz, kurallarınız, kalıplarınız, sınırlarınız benim umurumda bile değil!” diyor.

Bir ara arkamdan “Aaa AKP’liler şimdi gelip indirecek Madonna’yı sahneden” gibi laflar işittim, güldüm.

Sting’i U2’yi filan da izledim sahnede çoğunuz gibi.

Onlar, sözcüklere yükleniyorlar, toplumsal mesajlarını kelimelerle veriyorlar.

Madonna öyle değil.

Gerçi dünkü şovda da vardı, hayatını kaybetmiş çocukların fotoğrafları gösterildi arkadaki ekranda…

Ama o daha çok davranışlarıyla, danslarıyla, tavırlarıyla veriyor mesajını.

O starlar da dans ediyor, Bono mesela, ama nerede Madonna’daki performans.

Erkek rockçılar, müzisyenler onun yanında daha hımbıl kaldılar.

Müthiş bir beden disiplini ve çalışma göze çarpıyor

Peki yaşlanmamış mı?

Yaşlanmış.

Ama öyle iyi dansçılar ve danslarla organize etmiş ki şovunu, kadının yaşı, en son düşündüğün şey oluyor.

Oğlunun çıktığı sahneyi çok sevdim.

9 yaşındaki Guy Ritchie’den olan oğlu hafif tombik, tam yaşının çocuğu, hani o yaşta bluğ çağı öncesi biraz tombulcadır ya vücut, öyleydi, çok şekerdi, geldi annesiyle birlikte hepimizi selamladı…

 

                                          *

 

Madonna konserine giderken…

Göktürk’te alelacele tişört bastırdım, bana ve sevgilime.

Biraz amatör oldu tabii.

Aslında Feride Edige çok şık bir tasarım yaptırmıştı kendine ve bütün ofise, oğlu yapmış ama zamansızlıktan elime ulaşmadı.

Mecburen daha amatör olanını giydim.

Ama ne önemi var.

Sevgilim de, “Karımın bedeni, karımın kararı” yazanı giydi.

Hoşuma gitti.

Tişört giymiş insanlar gördüm, fotoğraflarını çektim, koluna, eline yazmış olanlar da gösterdiler, aynı suçu işlemiş çocukların mutluluğuyla birbirimize sarıldık.

Pek çok kişi Bianet’in kampanyasına destek verdiğini söyledi. Bir kere daha Bianet’e teşekkür ettik.

Arada Neyyire Özkan’la haberleştik, bütün Vogue ekibi “Benim bedenim, benim kararım” yazan tişörtler giymiş, birini görebildim, diğerleriyle o kalabalıkta karşılaşamadım.

Yekta Kopan giymiş.

Mirgün Cabas giymiş.

Onları da göremedim.

Ertuğrul Özkök de giymiş, göremedim, fotoğrafını gönderdi.

Yani devam…

Mücadeleye devam…

Bıkmak, yılmak yok…

Bir Madonna geldi geçti…

Sırtını açıp hepimize hedefi gösterdi:

“No Fear”

Korku yok!

Korkmak yok!

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!