Maçka Palas’ın tarihi yazıldı

Güncelleme Tarihi:

Maçka Palas’ın tarihi yazıldı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 1999 00:00

Haberin Devamı

‘‘Bir kente, onun toprağına, taşına sahip olmanın vazgeçilmez iki koşulu vardır’’ diyor Mimar Ali Esad Göksel: İmar planlarını haksız ve ani sermaye biriktirme imkanlarını içerir olmaktan çıkarmak ve ‘‘neye sahip olduğunu’’ iyi bilmek... Kaleme aldığı kitap, ikincisini anlatmayı deniyor.

‘‘Bir Sadakat Hikayesi...’’ adını taşıyan kitap, İstanbul Teşvikiye'de 1922'den günümüze, oradan da yeni yüz, hatta bin yıla uzanan Maçka Palas'ı anlatıyor. Maçka Palas, bir dönemin en önemli mekánı ve tanığı. Dört kapılı ve dört kapı numaralı görkemli binanın aslında kendisi tarih: Kerime Nadir kitaplarını orada yazdı; Abdülhák Hamit tutkulu aşkı Lüsyen hanımla orada kavga edip, son nefesini orada verdi; Celal Bayar orada oğluna yatıya geldi; Mesnevi'nin birinci cildi onun dairelerinden birinde tercüme edildi; Japon'undan Rus'una, İtalyan'ından Rum'una pek çok milletten insan orada yaşayıp izlerini bıraktı... Kendi kuralları, kendi kültürü olan büyükçe bir mahalle gibiydi Maçka Palas.

Peki neden Mimar Ali Esad Göksel bu binaya sadakatini kanıtlamak istedi? ‘‘20. Yüzyıl'ın başından beri İstanbul'un en önemli adreslerinden birisi Maçka Palas'tı. Çoğu zaman, Abdülhák Hamit'in de yaptığı gibi, adres olarak sadece bu binayı bildirmek yetiyordu. Böyle bir adres şimdi önemli bir değişim yaşıyor. Bu hem adresin kentle olan ilişkisi için önem taşıyor hem de adresin kendisi için.’’ Göksel, 15 yıl süreyle mimarlık ofisinin yeraldığı -ve ayrıldıktan sonra da uzunca bir süre önünden geçemediği- Maçka Palas ve sahipleri Caivano'lar hakkında bir dergiye yazdığı yazıya o denli olumlu tepki almış ki, bu konuyu daha detaylı olarak ele almayı düşünmekten kendini alıkoyamamış. Gayet iyi yapmış; ortaya harika bir ‘‘sadakat kitabı’’ çıkmış. Maçka Palas'ın bina olarak tarihini, tanık olduğu

dönemi, sakinlerini ve onların hikáyelerini biraraya getirmiş. Körfezbank'ın sporsorluğunda çıkan kitap, Mübeccel Kıray'la yapılan bir söyleşiyle başlıyor. Ali Esad Göksel ve İhsan Bilgin'in katıldığı bu söyleşide, ‘‘nostalji duymanın anlamı yok’’ diyor Kıray. Orhan Pamuk'un Cevdet Bey ve Oğulları adlı kitabının Maçka Palas'ta geçen bir bölümü de kitaptaki yerini almış. Afife Batur'un binanın mimarı Mongeri; İhsan Bilgin'in binayla ilgili yazıları da... Ayrıca eski fotoğraflar, belgeler (Mesela 2. Abdülhamit'in Teşvikiye Mahallesi'nde Osmanlı elitine ihsan ettiği arazilerin sınır ve miktarlarını gösteren, 1884 tarihli harita, Maçka Palas'ın muhasebe kayıtları, Lüsyen Hanım ve Abdülhák Hamit'in Maçka Palas antetli mektupları...) de görülmeye değer. İçinde yıllarca yaşayan ünlü ünsüz sakinlerini sessizce uğurlayan ve artık Armani ve Gucci mağazaları ile Körfezbank'a evsahipliği yapan Maçka Palas'ın, ‘‘yeni bir sahife açtığını’’ yazıyor son söz olarak Göksel. Peki önceki sahifelerde neler vardı? Onları da anlatıyor...

Vincenzo Caivano demiryollarında mühendis olarak çalışan bir İtalyan'dır. Maçka Palas'ı O yaptırmıştır. Cephesini ünlü İtalyan mimar Guilio Mongeri çizmiştir. Daha önce yerinde Sultan Abdülmecit'in torunu Münire Sultan'ın sarayı bulunan Maçka Palas, 1922'de, konaklardan büyük apartmanlara geçiş döneminin ünlü binalarından biri olarak, Teşvikiye'nin göbeğine ihtişamla kurulur.

İnşaat biter bitmez suyu, elektriği, havagazı, kaloriferi bağlanmış ve İtalya'dan asansörleri getirtilmiştir. Oysa apartmanlarda kalorifer ve asansöre o yıllarda ender rastlanır. Bu şık asansörler ile Mösyö Caivano'nun başı yıllar sonra derde girecektir. 1950'lerde belediye asansörler çok eski olduğu için tamir edilmesini isteyecek, Caivano da ‘‘benim ruhsatım var’’ diye karşı çıkacak, dava beş yıl sürecek ve Caviano kaybedecektir. Bu arada kiracılar merdivenleri yürüyerek çıkmak zorunda kalır.

Pek bonkör olmamakla tanınan Caivano zamanında Maçka Palas, bakımlı, pırıl pırıl ve son derece düzenli idare edilen bir apartmandır. Tertemiz mermer merdivenlerde kırmızı halılar serilidir. 4. kapıdaki maun telefon kulübesi evinde telefonu bulunmayan kiracılara hizmet verir. Telefonsuz kiracılar, kış aylarında kapıcı tarafından çağrıldıklarında üşümeden 4 kapının altından geçişi sağlayan koridordan geçerek telefona gelirler.

Mösyö Caivano, her sabah kapıcılarla apartmanı dolaşır; kontrol eder ve talimatlarını verir; pencereden tramvayın yeşil renkli 2. mevki vagonunu gördüğünde, içeriye karısına ‘‘Catterina, la bella, la bella beluta’’ (Catterina, güzeller güzeli) diye seslenir...

Maçka Palas'ta kiralar nispeten düşüktür. Bunun bir nedeni de Selami ve Kazım Çene kardeşlerin binanın hemen yakınında yaptırdıkları apartmandır. Maçka Palas'tan bu yeni binaya çok geçen olur. Mösyö Caivano, kiracılarını kaybetmemek için kiraları düşürür. Örneğin 4. kapı 3 numarada oturan Çobangil Ailesi'nin 50 lira olan kirası önce 45 liraya, sonra 40 liraya, en sonunda da 37,5 liraya kadar iner!

1. kapı 2 numarada oturan Alman Vegerhof ailesi, savaş nedeniyle Almanya'ya gidince, Vincenzo Caivano boşalan daireye talip olan yeni kiracıyı, Vegerhof'lar döndüklerinde daireyi boşaltmaları kaydıyla Maçka Palas'a kabul eder. Nitekim Vegerhof Ailesi Türkiye'ye döndüğünde eski evlerinde oturur. 1934 yılındaki büyük Teşvikiye yangını sonrası pek çok aile Maçka Palas'ın bodrumundaki boş odalara yerleştirilir. Bu ailelerden bazıları zaman içinde binada boşalan dairelere taşınırlar.

Karısı öldükten sonra Vincenzo Caivano, yaz kış aynı siyah kostüm, beyaz gömlek, siyah kravat, siyah ayakkabı ve siyah melon şapkayı giyer. Karısının odasını aynen muhafaza ederek; sabahlığını, terliğini son durdukları yerde bırakır. Yatağın üzerine yaklaşık 30 kadar eski çerçeve içersinde karısının aynı pozdaki fotoğrafını koyar. Kendisi de bu odada branda bir yatakta yatar.

LÜSYEN HANIM NASIL ATILDI

Maçka Palas'ın ilk kiracılarının çocukları gençliğe adım atmış; iş sahibi olmuştur. O ilk dönemin çocukları içinde bir yaşındayken Maçka Palas'a gelip 62 yılını orada geçiren Berrin Gönül, Ergun ve Erdoğan Hasman, Naz Yergök, Coşkun Bekdik ve Billy Warrington gibi isimler vardır. Çocuklar Mösyö Caivano'nun koyduğu saatlerde kapıcı nezaretinde bahçede oyunlar oynarlar. Bu oyunlara o sıralar Galatarasay'da orta 1. sınıfa devam eden Turgay Şeren katılınca çocuklarda bir futbol merakıdır başlar. Turgay Şeren, kaleye hep Berrin Gönül'ü koyar. İlk sahası Maçka Palas'ın bahçesi olan Berlin Panteri Turgay Şeren'in ağabeyi atlet Oğuz Şeren de Maçka Palas sakini sporculardandır.

Beyaz Rus, emekli albay Gorodetzky'nin işlettiği beton tenis kortunda, kendisinin yetiştirdiği ve senelerce Türkiye ve Balkan Tenis Şampiyonu olan kızı Mila başta olmak üzere, Maçka Palas'ın gençleri ve civardaki tenis meraklıları epey raket sallarlar. Gençlerin bir eğlencesi de iki gruba ayrılıp; Maçka Palas'la yanındaki Başarı Apartmanı'nın önünde durarak, bir misinanın ucuna bağladıkları kağıt parayı, ‘‘para buldum’’ diye sevinip yerden almak için eğilecek talihliyi (!) beklemektir.

Yıllar geçtikçe büyük aileler vefatlarla küçülür; bazı kiracılar çıkar; yenileri gelir ve zaman Maçka Palas'ta durmadan akar.

Bu kiracılar arasında kimler yoktur ki... Biri, Şair-i Ázam Abdülhák Hamit Tarhan ve eşi Lüsyen Hanım'dır. Hamit'in 1852'de başlayan hayatı 1937 yılında Maçka Palas'ta son bulur. Şairin vefatından sonra Lüsyen Hanım bir süre daha Maçka Palas'ta oturur. Balkonda mayo ile güneşlenmeyi pek sevmektedir. Apartmanın gençleri de (Bugün için bile cüretkar bir mayo ile) güneşlenen Lüsyen Hanım'ı seyretmeyi pek sevmektedirler. Gençler balkonlardan içeri girmez olunca, anne-babaları Vincenzo Caivano'ya şikayette bulunurlar. Mösyö, Lüsyen hanımı uyarır. Lüsyen hanım uyarılara rağmen güneş banyosu keyfine devam edince de apartmandan çıkarılır.

Maçka Palas'ta yaşanan önemli olaylardan biri de Safiye Erol'un dairesindeki ‘‘salı seansları’’dır. Nezihe Araz, Sofi Huri, Samiha Ayverdi ve Safiye Hanım, Nihad Sami Banarlı ile birlikte beşli bir grup kurarak yaklaşık iki yıl süre ile Mesnevi'nin 1. cildini tercüme ederler.

Maçka Palas'tan 1940'larda yükselen notalar ise Türk Müzik Tarihi'nin önemli bir çiftine aittir: Refik ve Fahire Fersan...

KERİME NADİR DE ORADAYDI

Apartman sakinlerinden Lulu Brentoviç Warrington, 14-15 yaşlarındayken geceliği üç kuruşa aşk romanları kiralar. Bir gün elinde Kerime Nadir'in Hıçkırık romanıyla eve dönerken asansörde karşılaştığı hanım kendisine ‘‘Evladım bu kitabı nereden aldın?’’ diye sorar. O da okumayı çok sevdiğini, Kerime Nadir'e bayıldığını, üç kuruşa kiraladığını anlatır. Bunun üzerine karşı komşusu olan hanım Lulu'ya bir daha Kerime Nadir'in kitaplarını almamasını, kendisinin vereceğini söyleyerek evine davet eder. O Kerime Nadir'den başkası değildir. 1940'lardan itibaren Devlet Deniz Yolları Muhasebe Müdürü Nadir Arzak'ın kızı olarak Maçka Palas'ta yaşamış, yazmıştır.

Ali Esad Göksel, 15 yıl içinde çalıştığı ve çok sevdiği bu binaya olan sadakatini, bunları ve daha pek çok hikayeyi gün yüzüne çıkarıyor. Maçka Palas'ın ve insanlarının hikáyesi sonlara doğru biraz hüzünleniyor:

Vincenzo Caivano, 1967 yılında ölünce Maçka Palas'ın idaresi yaşayan tek çocuğu Achille Caivano'ya geçer. Achille apartman ile babası kadar ilgilenmez ve bina yavaş yavaş eski ihtişamını kaybeder. Yıllar sonra alt katlarının bazıları dükkan olarak kiraya verilmeye başlar. İlk olarak Necmi Rıza çiçekliği gelir. Daha sonra 1. kapıda bir antikacı dükkanı açılır. Ardından da İstasyon Sanatevi. 1990'da 2. kapı 8 numaraya şarkıcı ve artistlerin kuaförü Cemal Şenelmas salon açar.

1972 yılında alt bahçe ve tenis kortu ifraz olur, İbrahim Polat'a satılır ve Polat Palas inşa olunur. Bina yapılırken bütün ağaçlar kesilir. Daha sonraları tenis kortunun yerini bir otopark alır. Bina 1978'den sonra iyice bakımsız kalmıştır.

Bina 1994'te Doğuş Holding'e satılır. 64 daire kısa bir süre içinde boşaltılır. 1996'da restorasyon başlar. 1997'de zemin katlar dükkan olarak, 1998 sonu itibariyle de üst katlar ofis olarak kullanıma açılır.

Göksel'e göre Maçka Palas yepyeni bir sahife açmıştır. Eski sahifelerin tamanı merak edenler ise bunları ‘‘Bir Sadakat Hikayesi’’nden öğrenebilirler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!