Maaşlı çingeneler

Güncelleme Tarihi:

Maaşlı çingeneler
Oluşturulma Tarihi: Nisan 14, 2001 00:00



Ersin KALKAN
Haberin Devamı

Türkiye'nin ilk resmi Çingene müzik topluluğu Edirne'de... Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın girişimiyle Edirne İl Kültür Müdürlüğü bünyesinde kurulan ‘‘Roman Halk Müziği Topluluğu’’'nda 12 müzisyen çalışıyor. Kültür Bakanlığı çatısı altında ‘‘geçici işçi’’ statüsünde maaşa bağlanan grup, özel olarak hazırlanan kostümlerle sahneye çıkıyor.

Edirne İl Kültür Müdürlüğü tarihi 600 yıl öncesine kadar uzanan ve geçtiğimiz yıl restore edilerek yeniden hizmete açılan Deveci Han'ın içinde yer alıyor. Bizi karşılayan İl Kültür Müdürü Gür Karasu, topluluğun her sabah muntazam olarak saat sekizde çalışma yerine geldiğini ve dört saat boyunca prova yaptığını söyledi. Deveci Han'ın alt katında çalışmalarını sürdüren grubun yanına ulaştığımızda istiflerini bozmadan çalışmaya devam ettiler.

Topluluğun tohumları taa 1978'de atılmış. Çeribaşı Körüklü ile birkaç arkadaşı, o tarihte ‘‘Edirne Müzik İcra ve Yardımlaşma Derneği’’ni kurmuş. Hemen tümü Çingeneler'den oluşan müzisyenleri bu derneğin çatısı altında toplayan Çeribaşı, onların ortak bir kültür bilincine sahip olmaları için çabalamış. Kenan Paşa gelince dernek, diğer tüm sivil toplum örgütlerinin karşılaştığı akıbete uğrayarak kapanmış.

Ortalık biraz yatıştıktan sonra Çeribaşı bu sefer ‘‘Geleneksel Kekava Şenlikleri Yardımlaşma Derneği’’ni oluşturmuş. Kısa bir zamanda etkisini artıran dernek özellikle seçim zamanlarında politikacıların akınına uğrar olmuş. Dernek yöneticileri, son seçimler öncesinde milletvekili adaylarından Roman kültürünü geliştirme konusunda sözler almış. DSP Edirne Milletvekilleri verdikleri sözü unutmamış ve önceki yıl Kültür Bakanı İstemihan Talay'ı kente davet etmiş. Çeribaşı Mehmet Ali Körüklü de Talay'dan kaybolmakta olan Çingene kültürünün araştırılması ve geliştirilmesi konusunda destek istemiş. Bakan da söz vererek kentten ayrılmış. Beklenen haber birkaç ay sonra Edirne'ye ulaşmış ve devletin Roman Halk Müziği Topluluğu'nun kurulmasına icazet verdiği ilan edilmiş.

Çeribaşı, ‘‘Bu haberi alınca ortalık bayram yerine döndü. İzin çıktığını duyan Çingeneler meydanlara çıkıp göbek attı’’ diyor. İznin çıkmasından sonra Edirne'nin en iyi müzisyenlerinden 12 kişilik bir kadro kurulmuş ve çalışmalar başlamış.

Grup bir yıldan beri düzenli olarak prova yapıp bazı günlerde sahneye çıkıyor. Turistler ve yabancı misafirlerin topluluğun gösterilerini teyp ve video kasetlerine kaydetmeleri sayesinde grubun ünü kısa zamanda yayılmış.

Avrupa Birliği'nin kültür komisyonlarında görevli parlamenterler bu topluluğun konserlerini izlemek için Edirne'ye gelmiş. Çeribaşı Körüklü, bu ilgiyi ‘‘Biz çoktan AB'ye girdik bile’’ diye yorumluyor. Çeribaşı bizimle sohbet ederken bir taraftan da ekip üyelerine, ‘‘Bak sen ikametgáhını hálá getirmedin. Vizede gecikeceğiz,’’ gibi uyarılarda bulunuyor. Çantasında tüm ekibin pasaportları var. Vize işleri için koşturuyorlar. Avrupa'nın birçok ülkesindeki festivallere davet almışlar. Yaz boyunca neredeyse bütün Avrupa'yı turlayacaklar.

Edirne Valiliği'nin davetlisi olarak kente gelen bir grup Yunanlı milletvekili ve belediye başkanı topluluktan çok etkilenmiş. Çeribaşı, ‘‘Selanik Belediye Başkanı bizi Yunanistan'a davet etti ve 'biz de o tarafta böyle bir topluluk kuralım be yav' dedi’’ diyerek ilk yolculuklarının Yunanistan'a olacağını söylüyor.

Sağdan sola, Naci Üründülcü, Zela Bileca, Hülya Başparmak, Göksel Zurna, Mehmet Ali Körüklü (Çeribaşı), Nuran Eldiyar, Nermin Körüklü, Selami Karali, Hicret Onat, Mehmet Yerkabartan, Remzi Üründülcü ve Erkan Körüklü. Kadroya Çeribaşı'nın ‘‘Dünyanın en kısa ama en büyük kemancılarından biri’’ diye takdim ettiği 55 yaşındaki Durmuş Kestan'ı da almaya çalışıyorlar.

ÇERİBAŞI MEHMET ALİ KÖRÜKLÜ

(Roman Halk Müziği Topluluğu Şefi)

Çeribaşı Mehmet Ali Körüklü, ‘çingene’ kelimesinden şikayetçi değil. ‘Şimdiki gençler Roman denince memnun oluyor, ama roman biraz uydurma’ diyor.

EPTEN AÇ KALMIŞTIK

Dedem de Çeribaşıydı. Ama dedem de babam da müzisyen değil, demirciydi. Çocukluğum at arabası üstünde memleketin topraklarını gezmekle geçti. Göçebe Çingene'nin karnı pek doymazdı. Bir de savaş ve kıtlık gelip bastırınca epten aç kaldık. Almanlar ve İtalyanlar Yunanistan içlerine doğru ilerlerken biz sınır boylarında dolaşır, geceleri kurşun ve top gürültüleri uykularımızı bölerdi. Fırtına çıktığında çadır uçmasın diye anacığım çadırın bir direğini, babacığım da ötekini tutardı. Biz ortada titrerken onlar, yavrucuklarımız yağmurun altında kalmasın diye çabalardı. Şimdi tenekeden, samandan da olsa bir evimiz var. Hiç olmazsa dam uçmuyor, kar geçmiyor içinden.

GENÇLERİMİZ ALINIYOR

Rahatlık gelince lisan elden gitti, çingeneceyi unuttuk. Şimdiki gençler kendilerine Çingene denilmesinden alınıyor, Roman denilince koltukları kabarıyor. Halbuki Roman biraz uydurma. Ben Çingene'yi tercih ediyorum. Çingene bir oynar bir de müzik yapar zannediliyor. Oysa bu millet çok büyük sanatkarlar yetiştirmiştir. Eskiden kalaycı, demirci ve sepetçi Çingene diye üç meslek erbabı var idi. Şimdi şehirlere gidin hangi demirci ustaysa onun ya kendi ya da ustası Çingenedir.

KİM KARA YANAĞIMIZDAN ÖPER?

Dedemin kimliğinde ‘‘Kıpti’’ yazardı. Osmanlı zamanında tüm Çingenelerin nüfusunda böyle yazarmış. Şimdi bu yazmıyor. O yüzden bana 'Çingenelerin Türkiye'de nüfusu kaçtır?' diye sorduklarında '65 milyon' diyorum. Çünkü nüfus sayımında Cumhurbaşkanımıza da Koliva Mahallesi'ndeki gariban Çingeneye de aynı sorular soruluyor. Siyaset insana varlığı da yokluğu da öğretir. Türkiye'de o sandık önümüze gelmese hangi politikacı gelip bizim kara yanaklarımızdan öper ki.

KARIMI KIZDIRDIM

Ben biraz kendi işimi savsakladım. Bu işlere baş koyduktan sonra evime daha az ekmek girmeye başladı. Beni İstanbul'da büyük bir konsere davet ettiler. Büyük adamlar ve yabancı misafirler de vardı. Konser bitince bana bir ödül verdiler. Şöyle afilli, parlak, cafcaflı bir plaket. Aldım onu eve getirdim. Göğsüm kabara kabara benim karıya uzattım ödülü. Şöyle bir aldı evirdi çevirdi. Sedirin üstüne sallarken, 'bu karın doyurmaz ki' dedi. O da kendince haklıydı ama kazın ayağı öyle değil ki...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!