Güncelleme Tarihi:
Şahin, gündemdeki konulara ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Demokratikleşme paketinde yer alan kamuda türban yasağının kaldırılmasına ilişkin değerlendirmesinin istenmesi üzerine Şahin, üniversitelerde uzun süredir devam eden başörtüsü yasağının fiilen ortadan kalkmasının, memnuniyet doğurduğunu, rahatlama sağladığını söyledi. Şahin, okumak, ülkesine hizmet etmek isteyen genç kızların, artık kılık kıyafetleri nedeniyle okul kapılarından dönmediğini ifade etti.
Şahin, başörtüsü taktığı için kamu görevi yapamayanlara yönelik yönetmelik değişikliğine işaret ederek, bu alanda da bir rahatlama sağlandığını belirtti. Şahin, bunun, geç kalınmış bir rahatlama, yönetmelik değişikliği olduğunu dile getirerek, AK Parti iktidarı olarak, geç de olsa bunu gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını kaydetti. Şahin, "Bu konuda tüm siyasi partilerin, bu değişikliğe pozitif baktığını görüyorum. Bu konuda herhangi bir tereddüt yok" dedi.
Meclis'te türban
Meclis'te başörtülü milletvekiline nasıl baktığı sorusuna Şahin, "Sayın Meclis Başkanı Cemil Çiçek, TBMM İçtüzüğü'nde milletvekillerinin başörtülü Meclis'e giremeyeceğine yönelik bir düzenleme olmadığını ifade etti, böyle bir yasak içtüzüğe göre yok, dedi. İçtüzüğün ilgili maddesi okunduğunda bayanlar, tayyör giyerler diyor. Bunun dışında başka bir hüküm içermiyor. Meclis Başkanımızın bu değerlendirmesine katılıyorum" karşılığını verdi.
Şahin, başörtülü bir milletvekilinin Genel Kurul'a girmesi halinde tepki gelip gelmeyeceğine yönelik soru üzerine, şunları söyledi:
"Bunun önünü kesmenin yolu, içtüzükte bu konuda bir değişiklik yapmaktır. Zannediyorum bayramdan sonra içtüzükte bir değişiklik gündeme gelebilir. Böyle bir gündem, Meclis'in çalışacağı dönem içerisinde önümüze gelirse, bizim mutlaka bu konuda hanımların kılık kıyafetiyle ilgili bir düzenlemeyi Meclis Genel Kurulu'ndan geçirmemiz, buna bir yasal statü kazandırmamız, bu konudaki itirazları önemli ölçüde azaltacaktır diye düşünüyorum. Şu anda Meclis Başkanımızın yasak olmadığını söylemesine rağmen şimdi bir milletvekili arkadaşımızın başörtülü şekilde Genel Kurul'a girmesi, birtakım tartışmaları da gündeme getirecektir. 'Madem böyleydi, bu zamana kadar niye bu yapılmadı' denilebilir. Bu nedenle benim kanaatime göre, içtüzükte bu konuda bir rahatlamayı sağladıktan sonra arzu eden hanım milletvekillerimizin gerekirse başörtülü şekilde Genel Kurul'a girmesinin yolunun açılması daha doğru olur diye değerlendiriyorum."
Ant devam etseydi, nasıl olmalıydı
Şahin, demokratikleşme paketinde yer alan bir başka düzenleme olan Andımız'ın okullarda okutulmasının kaldırılmasını da değerlendirdi.
Dünyanın hiçbir ülkesinde buna benzer bir uygulamanın olmadığını dile
getiren Şahin, öğrencilere, her sabah andı okutarak yemin ettirme usulünün, çok
geçmişte kaldığını, birtakım baskıcı rejimlerin, tektip insan meydana getirme projelerinin devamı anlamında bir uygulama olduğunu vurguladı. Böyle bir uygulamaya hiç gerek olmadığını kaydeden Şahin, "Bu and devam etseydi, nasıl olmalı diye sorarsanız, şöyle cevap verebilirim: 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Doğru olmaya çalışacağım. Çalışkan olmaya gayret edeceğim. Varlığım, Türkiye'ye armağan olsun.' Böyle denildiğinde, bu ülkede yaşayan, hangi etnik kökene sahip olursa olsun, anadili ne olursa olsun, her vatandaş kendini bulabilir. Kaldırılan andta, anadili farklı olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kendilerini bulamıyorlardı. Sanki kendilerinin başka bir ırka mensubiyetini zorla kabul ettirmeye çalışıyorlarmış gibi bir izlenim vardı" diye konuştu.
"Kimsenin Türklük'ten rahatsız olduğu yok"
Şahin, bu konuyu terör örgütünün yıllardır kullandığına işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:
"(Bakın siz Kürtsünüz ama sizin bu özelliğiniz Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilmiyor, sizi zorla asimile etmek istiyorlar. Bunun en önemli delillerinden biri bu andtır. Varlığım Türk varlığına armağan olsun derken, sizin kendi etnik kökeninizin sizden reddi isteniyor) diye propaganda yaptı ve bu taban buldu. Terör örgütü, bu tabanın üzerine güçlenme yolunu seçti. Bu and, onun kullandığı en önemli istismar alanlarından biriydi. Şimdi AK Parti iktidarı,
böyle bir bahaneyi, istismar kapısını kapatmış oldu. O nedenle bunu son derece
hayırlı ve isabetli bir adım olarak değerlendiriyorum.
Kimsenin Türklüğü inkar ettiği, Türklük'ten rahatsız olduğu yok. Ben Türküm, Oğuzlar'ın Kayı boyundan geliyorum. Bir Türk olarak o andtan ben de rahatsızdım. Bu ülkede farklı etnik kökenlere bağlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları var. Bundan 30 yıl önce ABD'ye gitmek zorunda kalmış, Türkiye'de tahsil görmüş bir udi, şu anda Diyarbakır'a yerleşti. Bu kişi, 'Ben Ermeniyim, neden varlığım Türk varlığına armağan olsun ki?' diyor. Buna ne cevap vereceksiniz? Konuya başlangıçtan beri Türkiye varlığına, Türkiye vatandaşlığı bağlamında yaklaşılsaydı yıllardır yaşadığımız birtakım sorunları yaşamamış, belki daha az yaşamış olurduk. Konuya, Türklük gibi birtakım yaklaşımlardan ziyade bunun sosyolojik boyutlarını da incelemek, doğurduğu birtakım sorunları değerlendirmek suretiyle yaklaşmak, buna göre bir değerlendirme yapmak daha isabetli olur."
Balyoz Davası kararı
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şahin, Balyoz Davası kararına ilişkin de soruları yanıtladı.
Bir suç isnatı, iddia varsa, bununla ilgili karar verecek tek merciin, bağımsız yargı olduğuna işaret eden Şahin, yasama organının ise kanun çıkardığını, kurumların da bunları uyguladığını söyledi.
Türkiye'de kimin suçlu, kimin suçlu olmadığı kararını verecek tek mercinin bağımsız yargı organları olduğunu belirten Şahin, bağımsız yargı organlarının, çok önemli, darbe teşebbüsü iddiasıyla açılan bu davada bir karar verdiğini anımsattı.
Şahin, kararın hukuken değerlendirileceğini, eleştirilebileceğini ancak herkesi bağlayacağını dile getirdi. Şahin, sözlerini, "İtiraz edenler, acımasızca bu kararı eleştirenler, yargıçların, siyasi karar verdiğini iddia edenler, acaba bu iddianamenin kararının kimler tarafından verilmesini düşünüyorlar? Bu iddianameyi, bu davanın kararını vermesi için bu dosyayı, CHP, MHP Genel Merkezleri'ne mi göndermeliydik, onlar mı vereceklerdi? Bu ülkede, bu kararı verecek yargı organlarıdır. Türkiye'de bir ceza davasında kararı ceza mahkemeleri verir, Yargıtay'ın ilgili dairesi buna bakar. Buradan farklı siyasi sonuçlar çıkarmaya çalışmak doğru değil" diye sürdürdü.
"Milletvekillerinden ziyade RTÜK'ü ilgilendirir"
Şahin'e, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in, bir program sunucusunun kıyafetine yönelik eleştirileri de anımsatıldı.
Çelik'in genel bir değerlendirme yaptığını, herhangi bir isimden söz etmediğini dile getiren Şahin, "Devletin televizyonu da özel televizyon da olsa, bunlar bir noktada kamu görevi yapıyorlar. Vatandaşın haber alma hakkının gereğini yerine getiriyorlar. Kamuoyunun çokça yadırgayacağı, söz, davranış, kılıkta olunmaması daha uygun olur diye değerlendiriyorum. Bunu da kimseyi kast etmeden söylüyorum. Sayın Çelik de bu anlamda, bunu kullanmıştır" diye konuştu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şahin, bir televizyondaki sunucunun, sanatçının hangi kılıkla televizyonda program yaptığı, yapacağının, siyaset kurumu, milletvekillerinden ziyade RTÜK'ü ilgilendirdiğini kaydetti.