Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2005 00:00
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, Türkevi’nin yıkılıp yerine 22 katlı bir gökdelen inşa edileceği açıklamasıyla benim ilginç bir anım tekrar aklıma geldi.1980’li yılların ortası. Vatanda geçirdiğim yaz tatilimin sonunda Amerika’ya dönüyorum.Jumbo jetin pilot kabini arkasındaki bölümde kadınlı-erkekli yabancı bir grup var. Hepsiçakırkeyif. Uçak, rota yüksekliğine tırmanırken yanına düştüğüm alımlı kadın ırkımı merak ediyor:“Sen İtalyan mısın?” “Hayır.”Yüzümü inceliyor: “Rum, Fransız, İspanyol?” Merakını gideriyorum. “Emilio, bak birTürk katıldı aramıza.”Önde oturan erkek, elinde kadeh yanımıza gelince alımlı kadının kalktığı koltuğa oturuyor. “Bir Mavi Tur yaptık Ege’den Akdeniz’e. Türkiye enfes. Hepimiz çok mutluyuz.”Ardından Bodrum’daki eğlenceli geceleri anlatmaya başlıyor. Başımı sallayıp dinlerken birden ne iş yaptığımı soruyor. Mesleğimi öğrenince aniden ciddileşiyor. Sarhoşluğun dil sürçmesi yok artık: “New York’taki Türkevi projesinde son durum nedir? Hâlâ cevap bekliyorum.” Daha hava sınırlarımızı geçmeden bir
haber konusu ayağıma düşmüş. Soru sırası bende:“Hangi proje bu? Beklediğiniz yanıt ne?”Emilio Gioia, büyük binalar, iş ve iskan merkezleri inşa eden bir şirketin sahibi. Konuyuayrıntılarıyla New York’ta anlatacağını söylüyor. İki gün sonrasına verdiği randevu üzerine Manhattan’daki ofisine gidiyorum. Bu kez karşımda mültimilyon dolarlık şirketin sahibi gerçek bir işadamı görünümünde. Yanında şirketinin baş mimarı ile mali danışmanı var. Konferans salonunun maun masası üstünde bir gökdelen maketi, plan, belge ve dosyalar yanyana. Anlatmaya başlıyor...“Özal hükümeti New York’taki onbir katlık Türkevi yerine 42 katlı bir gökdelen dikmek istiyor. Arkadaşım Ahmet Ertegün’le temas etmişler, o da beni önermiş bu iş için.Geldiler görüştük. Ardından mimarlarımız fizibilite raporu çıkardılar. Mevcut binayı yıkıp, açık araba parkı ile bitişiğinde dört katlı bir binayı satın alıp gökdeleni inşa edecektik. Cadde cephesi Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Delegeliği, Başkonsolosluk ve diğer resmi kuruluşların ofislerine tahsis edilecek, yan sokak girişi ise daireler, dubleksler için ayrılacaktı. Bir kısmına Türk diplomatları yerleşecek, gerisi kiraya verilecekti. Bu bölümde ayrıca lokanta, dükkan ve mağazalar da yer alacaktı. Yakın zamana kadar üst düzeyde Türk yetkililerle sıkı görüşmeler sürdürüyordukama üç-beş aydır temaslarımız koptu.” İzlediğim bir konuydu Türkevi projesi. Proje 30 milyon dolara (bugünün parasıyla300 milyon dolar) çıkacak idi. Gioia, gerek adresinin önemi gerekse BM karşısındaki konumu nedeniyle giriştiği inşaatı banka kredileriyle sağlayacak, kiralarla borçlar bitene kadar işletmeciliğini sürdürecekti. Oysa görüşmeler sırasında önemli bir hata yapmıştı. İtalyan asıllı inşaatçı, muhatabı olan Başbakan Özal’ın bir danışmanına (ismi bizde mahfuz) Türkevi gökdeleninde bir daire vermeyi vaat etmişti. Türklerin yoğun yaşadığı bu kentte Özal’ın yakınlarına daire rüşvetinin gizli kalmasına imkan yok. Türkevi’nin dört misli büyümesi girişimi gazetelerde yer alınca rüşvet dedikodusu yayılmaya başladı. Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’ı New York’ta bir toplantıda Türklerin soru yağmuruna tutması üzerine Gioia’nın maket ve mimari çalışmalara 250 bin dolar harcadığı proje, iptal edildi. Geçenlerde yine Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, Türkevi’nin yıkılıp yerine 22 katlı bir gökdelen inşa edileceği açıklamasıyla konu tekrar gündeme geldi. Ama 20 yıl önceki proje gerçekleşmiş olsaydı, 42 kat inşaat izni almış Türkiye, bu gökdelen sayesindemilyonlarca dolar gelir kazanacaktı. Bu son girişim hakkında Atlantic Records kurucusu Ahmet Ertegün, “Projeyi yetenekli Türk şirketleri üstlenmeli. Tüm işlemler şeffafolmalı” diyor. Gioia, maketli-planlı Türkevi brifingini takiben beni öğle yemeğine davet etti. Limuziniyle gittiğimiz lüks İtalyan lokantasında pahalı şaraplar ısmarladıktan sonra sıcaklıktan şikayet ederek ceketini çıkardı. Oysa içerisi buzdolabı gibi soğuktu. Kravatını gevşetip gömlek yakasını açtı. Mavi Yolculuk’tan kalan bronz yüzünde terler belirmişti, tekleyerek konuşuyordu. Sohbete dalmış mimar ve mali müşavirine döndüm: “Arabasını çağırın, acilen hastaneye gitmesi lazım.” Birlikte lokantayı terk ettik. Ertesi gün sekreteri telefon etti: “Zamanında müdahale edildi. Kalp krizi geçiriyormuş patronum. Size candan teşekkürlerini iletmemi istedi.”
button