Güncelleme Tarihi:
Ülkenin batı kesimleri geçtiğimiz günlerde şiddetli lodosa teslim oldu. İşlerin aksamasına, okulların tatil olmasına sebep olan hatta sokağa çıkmayı imkansız hale getiren lodos, korku dolu anlar yaşattı. İstanbul başta olmak üzere Marmara ve Karadeniz Bölgesi'nde etkili olan şiddetli yağış ve lodosun bilançosu ağır oldu. 7 kişinin yaşamını yitirdiği fırtına da 52 kişi de yaralandı. Ve pazar gününüden itibaren İstanbul'da yeni bir lodos fırtınası bekleniyor.
KAZALARIN SEBEBİ TEDBİRSİZLİK
İstanbul’da çatıları uçuran, Kocaeli’de cami minarelerini düşüren, İzmir’de denizi taşıran lodos için insanlar daha önce böylesini görmediklerini söylese de iklim bilimcilere göre anormal bir hava olayı değil.
Ne yazık ki uçan çatıların düşmesi sonucu hayatını kaybeden vatandaşlar oldu. Yine lodos etkisiyle yerinden fırlayan çatı malzemeleri ev ve arabalara zarar verdi. Esenyurt’ta evlerin balkonlarının çöküp, dış kaplamasının patladığı da görüldü.
Şiddetli lodos fırtınasında ortaya çıkan bilanço gözleri bina güvenliğine çevirdi.
Önceki gün yaşanan lodos felaketinde 7 kişi yaşamını yitirirken 52 kişi de yaralandı. Özellikle cam balkon, abajur gibi binalara sonradan eklenen kısımların yerinden koparak can kayıplarıyla sonuçlanan kazalara neden olduğu gözlendi.
Önceki gün yaşanan lodos felaketinde 7 kişi yaşamını yitirirken 52 kişi de yaralandı. Özellikle cam balkon, abajur gibi binalara sonradan eklenen kısımların yerinden koparak can kayıplarıyla sonuçlanan kazalara neden olduğu gözlendi.
OLUMSUZLUKLARDAN KAÇMAK İÇİN YAPI STANDARTLARINA UYULMALI
ODTÜ İnşaat Mühendisleri Yapı ve Deprem Mühendisi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu, gerekli önlemin alınmadığı durumlarda, fırtına ile birlikte binaların yan cephelerindeki kaplamaların çekme veya emme etkisi ile kopabileceğini, oturtma çatıların ve saçakların da kaldırma etkisi ile uçabileceğini ifade etti.
“Fırtına şiddetindeki rüzgar bina yüzeylerinde ciddi kuvvet etkileri oluşturur. Bu etkiler sadece basınç değil, aynı zamanda ters basınç, çekme, emme, kaldırma yönlerinde de olur. Bu olumsuzlukların meydana gelmemesi için yapı standartları ve yönetmeliklerinde rüzgar kuvvetlerinin hesabı ve bu kuvvetlere karşı çatıların, saçakların, cephe kaplamalarının ve vitrin camlarının esas taşıyıcı sisteme nasıl bağlanacağı tanımlanmıştır.”
HESAPLARDA HATA VEYA EKSİK YOK
Prof. Dr. Sucuoğlu, ülkemizdeki uygulamada rüzgar etkilerinin hesabı genel olarak 30 metre/saniye veya 108 km/saat baz rüzgar hızına göre yapıldığını ifade ederek, “Binanın etrafındaki diğer binalarla, tepe ve yamaçlarla olan konumuna göre ayarlama yapılır. Kıyı bölgeleri gibi açık alanda bulunan bir binanın proje hesabında dikkate alınan rüzgar hızı 120 km/saate kadar çıkar. Bu hız da bir fırtına sırasında İstanbul veya diğer sahillerde ölçülen hız ile neredeyse aynı. Diğer bir deyişle, hesapta bir hata veya eksik yok” diye konuştu.
HATA NEREDE?
‘Hatanın’ tıpkı depremde olduğu gibi bu hesapların hiç dikkate alınmamasından kaynaklandığını belirten Sucuoğlu şunları söyledi: “Bina yapımında projeci tarafından yapılan tüm hesapların ve uygulamanın yapı denetimi firmasınca kontrol edilmesi ve ruhsatı veren belediye tarafından onaylanması bir yasal zorunluluk. Deprem tehlikesi genel olarak kamuoyunda daha etkili olduğu için yeni binalarda deprem hesapları bir ölçüde yapılıp kontrol ediliyor. Ancak rüzgar için bunlar hiç yapılmıyor, hatta dikkate bile alınmıyor.”
"RÜZGARI CİDDİYE ALMIYORUZ"
Fırtına çıkınca çatılar uçmasın diye herkesin kendi önlemlerini aldığını gördük. Kimi çatıya ağırlıklar koyarken, kimi de halatla bağladı. Halkın bu gibi önlemler alması yerine önce rüzgarın ciddiye alınması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Sucuoğlu, “Mevcut binalara sonradan yapılan cephe kaplamaları, yapılan çıkmaların cephe ve saçakları için de hiçbir rüzgar hesabı yapılmıyor, nedense onaylanmasına da gerekli görülmüyor. Yani biz rüzgarı ciddiye almıyoruz. Deprem sonrası gördüklerimiz ne ise fırtına sonrası gördüklerimiz de aynı.” dedi.
Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal’a göre Türkiye’deki her 4 çatıdan birisi sorunlu ve bakımlarının bir an önce yaptırılması gerekli.
Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal’a göre Türkiye’deki her 4 çatıdan birisi sorunlu ve bakımlarının bir an önce yaptırılması gerekli.
POLİÇEDE FIRTINA TEMİNATI VARSA…
Lodosun ardından çatı tamiratı yapan ustalar yoğun mesai yaparken, araç tamircilerinin önünde de kuyruklar oluştu.
Peki maddi kayıplarda sorumluluk kimde? Bu soruyu yanıtlayan İstanbul Sigorta Acenteleri Derneği (İSAD) Onursal Başkanı Turusan Bağcı dikkat çeken uyarılarda bulundu.
Lodos kaynaklı maddi zararların sigorta yoluyla karşılanabilmesi için poliçede fırtına teminatının olması gerektiğini vurgulayan Bağcı, “Fırtına teminatı poliçelerin yüzde 99’unda bulunsa da yer almayan poliçelerde zararın karşılanması mümkün değil. Eğer fırtına teminatı varsa lodos sebebiyle oluşan hasarların tamamı sigorta tarafından temin edilir” dedi.
YÖNETMELİĞE UYGUN DEĞİLSE DAVALARLA KARŞILAŞILABİLİR
Bağcı, konut, işyeri, araç kaskosu ve ferdi kazalı hayat sigortası varsa ölümlerin, sağlık sigortası varsa da kişinin yaralanması sonucu ortaya çıkan tedavi masraflarının tamamının sigorta tarafından karşılandığını belirtti.
Bağcı şunları söyledi:
“Ancak binalardan uçan çatı, balkon gibi cisimler diyelim ki bir araca zarar verdi. Bu aracın kasko sigortası varsa sigorta şirketi bu hasarı da öder ve binaya rucu eder. Yani hasarı ödedikten sonra sorumlu olan kişiden bunu alır. Çatı yönetmeliğe uygun değilse veya gerekli bakımları yapılmamışsa bununla ilgili davalar ile karşılaşabilirler.”
“Kat sahipleri hisseleri oranında hasara katılmak zorunda. Tedbirsizlik nedeniyle oluşan her konu ile ilgili rucu gelebilir. Örneğin, çatı uçtu ve bir kişiyi öldürdü. Bu kişinin yakınları binaya, müteahhite ve çatıyı yapan kişilere dava açıp ciddi tazminatlar alabilirler. Araçlarda oluşan hasardan kaynaklı değer kayıplarını da sigorta ödüyor. Burada da yine kazaya sebep olan sorumlu binaya rucu edilebilir.
Bu tarz şiddetli hortum, rüzgar ve seller doğal afet olarak geçiyor. Bütün dünyada deprem, yangın gibi bazı hasarlar birinci sırada en büyük risk olarak görülüyordu. Şimdi ise sigortalar tarafından tüm dünyada yapılan toplantılarda rüzgardan, hortumlardan kaynaklanan doğal afet riskleri ve siber riskler birinci sıraya oturmuş durumda.”
HER DOĞA OLAYI MÜCBİR SEBEP DEĞİL
Lodos sebebiyle maddi ve manevi kayıplar yaşayan kişilerin hukuki hakları neler, hangi yolları izlemeli?
Avukat Elvan Kılıç, mücbir sebebin bir doğa olayı olduğunu ancak her doğa olayının da bir mücbir sebep olmadığını ifade ederek, "Örneğin, fırtınada yapıların zarar verdiği kişilerin durumu mücbir sebep kapsamına girmez. Buradaki ölüm fırtına sebebiyle değil binanın kusurlu bir şekilde yapılmış olması. Çoğu kez zararın temel nedeni bina ve yapıdaki bozukluk ve bakımsızlık olur. Bu binaların fırtınada yıkılabileceği veya zarar görebileceği hatta zarar verebileceği önceden hesaplanmalı, ona göre önlem alınmalı" dedi.
"Binaların yıkılması, insanların ölmesi ve yaralanması olaylarının sırf fırtına sonucu değil binalardaki inşaat hataları, malzeme eksiklikleri, teknik şartlara ve ruhsata aykırılıklar sonucu gerçekleşmekte. Burada şunu anımsatalım ki, yapım hataları yüklenicinin, mimarın, mühendisin kusurlu eylemlerinden kaynaklanmış olsa dahi bina sahipleri yine sorumlu olur ama asıl sorumlu kişilere rücu edebilir."
ZARAR GÖREN HERKES DAVACI OLABİLİR
Kılıç, bina ve diğer yapı eserlerinden zarar gören herkesin davacı olabileceğini belirterek, "Bunlar bina ve yapının bulunduğu yerden geçmekte olan üçüncü kişiler olabileceği gibi, bina içinde kiracı veya yapılardan şu veya bu biçimde yararlanan kişiler de olabilir. Davacının niteliğine göre, dayandığı yasa hükümleri de farklı olur. Zarar gören üçüncü kişi ise açılacak davada Borçlar Kanunu’nun 'bina ve yapı malikinin sorumluluğuna' ilişkin hükmü uygulanır" dedi.
"Her durumda ve öncelikli olarak malik dava edilir. Başka sorumlular olsa bile her durumda 'kusursuz sorumluluk' ilkesi gereğince ve öncelikli olarak cezai ve hukuki malik sorumlu tutulur. Kural olarak davacı davasını kanıtlamakla yükümlü olmakla birlikte, zararlı sonucun bina ve yapı eserinden kaynaklandığı açık ve belirgin ise davacının yapacağı fazla bir şey yok. Yalnızca bina ve yapıdan zarar gördüğünü, kısaca olayı kanıtlamakla yetinir."
YÜKSEK TUTARLARDA TAZMİNAT ÖDENİR
Yaşanan can kaybı ve yaralanmalar neticesinde oluşan maddi ve manevi tazminat talebi en yüksek tutarlarda tazminata neden olan destekten yoksun kalma tazminatının alınmasına sebep olabilmekte olduğunu vurgulayan Kılıç, "Bu tazminat türünde vefat eden kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişiye bir ömür boyunca sağlayacağı destek hesaplanmak suretiyle tazminat miktarı belirlenir" ifadelerini kullandı.
Kılıç şöyle konuştu:
"Şiddetli ve yıkıcı lodos fırtınasının arkasında bıraktığı hasarın ardından mevcut zararların nasıl karşılanabileceği son günlerin en merak edilen konusu haline geldi. Fırtınanın şiddeti öngörülemez bir etken olsa da bu durum sorumluluktan kurtulmak için yeterli değil. Herhangi bir kusur olmadan dış etkenler sebebiyle meydana gelen hasarlardan kimin sorumlu olduğunun belirlenmesi için öncelikle hasara sebep olan fiilin kaynağının belirlenmesi gerekiyor.
Zarara yol açan ikincil bir etken varsa örneğin bir binanın çatısı fırtınada uçarak bir araca zarar verdiyse bu husus bina ve yapı sahiplerinin herhangi bir kusuru olmasa dahi sorumluluklarını doğurur. Ceza hukuku yönüyle kast ve kusur olmadan sorumluluğun doğması pek olası değilse de bu tip sorumlulukta tazminat yaptırımı söz konusu olur."
BU VİDEO İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR