Güncelleme Tarihi:
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı duruşmada beşinci gün. Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. İşte dakika dakika yaşananlar...
4 bebeğin ölümünde sorumluluğu olduğu iddianamede belirtilen Dursun Eryılmaz, verilen aranın ardından savunma yaptı.
Yoğun bakım sorumlu doktoru Eryılmaz savunmasında, bir bebeğin ölümü ile ilgili basın tarafından linç edildiğini söylerken, ölümünden sorumlu tutulduğu bir başka bebeği ise hatırlamadı.
ÇALIŞTIĞI ŞİRKETİN SAHİBİNİ BİLMEDİĞİNİ İDDİA ETTİ
Eryılmaz savunmasının devamında, “Benim maaşım şirketten yatıyordu. Şirketin kimin olduğunu bilmiyordum. Tutuklanmadan birkaç ay önce Fırat Sarı’yı gördüm. ‘Ben buranın işletmesini devraldım’ dedi. Ben o şekilde Fırat Sarı’dan maaş aldığımı anladım. Bizde günlük epikriz yazacağız diye bir kural yok. Notlar alıyorduk. Sonrasında da yazabilirdik” ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı tarafından İlker Gönen ile Çağla Durmuş arasında geçen “Dursun ağabeyle ağzın bir olsun yani” konuşması Eryılmaz’a soruldu. Sanık bu konuşmaya ilişkin “Polis geldiği için o gün tedirgin olduklarından böyle söylemişlerdir” dedi.
Eşinin sigortalı olarak gösterilmesine ilişkin savunma yapan sanık, "Savunmamı tek bir bebek üzerinden yapabilirim. Diğer bebeklerle ilgili bilgim yok.
Kaya bebek, bebek sevki değil bir gebe sevkidir. Gebeliğin 28.haftasında yüksek riskli gebelik tanısıyla 112 nakil birimine bu hastayı bildirdiler. İstanbul’daki gebe sevkleri özel hastaneye yapılmamaktadır sadece kamu hastanelerine yapılmaktadır.
Kaya bebek 4 saat belki 5 saat boyunca 112 nakil birimine bildirilmiş, hiçbir kamu, şehir eğitim ve araştırma hastanesinde yer bulunamamıştır. Özel hastaneye de bu vaka ile ilgili arama yapılmamıştır.
Saatler geçip yer bulunamadığından dolayı hastane yetkilileri 112’den umudunu keserek hastaya yer bulmaya çalışmışlardır. Bu vakayı kimsenin kabul etmediğini belirtmek de isterim. Medisense'den para karşılığı hasta sevki yaptığımı kabul ediyorum. Normalde yaptığım iş burada bitiyor" ifadelerini kullandı.
İstanbul dışı 112 nakil birimine de değinen sanık, "Bu nakillerin hepsini 112 birimleri biliyordu. Yoğun bakımlarında yer bulunmadığında beni arıyorlardı. İddianame bin 400 sayfa olmasına rağmen hiçbir 112 çalışanının bilgi sahibi olarak ifadesi alınamamıştır.
Diğer il dışı 112 sağlık çalışanlarının da bu konuya ilişkin ifadeleri alınmalıdır. Hiçbir kuvöz ihtiyacı olan bebeğin sevkini ben yapmadım. Ben acil çağrı bölümünde çalışmaktayım. Hastalar GPS ile takip ediliyordu.
Benim hakkımdaki suçlamalar, hem 112'nin diğer çalışanlarını hem de beni zan altında bırakmaktadır. Ben hasta yönlendirmesi yaptığım dönemde, ben sadece Fırat Sarı'nın danışmanlık yaptığı hastanelere değil, diğer başka hastanelere de hasta yönlendirmesi yapıyordum ama her yerde sanki ben sadece Fırat Sarı'nın hastanesine nakil yapıyormuşum gibi bir algı var. Bu suçlamalar artık komiktir" dedi.
Savunmasında her ne kadar 10 bebekle suçlansa da adının sadece Kaya bebekle geçtiğini belirten Sanık Gıyasettin Mert Özdemir, "10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Savunmamı sadece Kaya Bebek üzerinden yapabilirim. 28 haftalık gebe birinin sevkiyle başlayan bir süreçti Kaya Bebek, 112 nakil birimine bu hastayı bildirdiler.
Gebe sevki ile ilgili aramalar sadece kamu hastanelerine yapılıyordu ancak o hastanelerde yer olmadığı için 112 kuralı gereği hiçbir özel hastaneye sevki yapılmamıştır. Saatler sonra yer bulunamadığı için hastaya kendi imkanlarla özel hastaneye sevki sağlanmıştır. Esenler Güney Hastanesi Başhekimine söyleyerek sevkini sağladım" diye konuştu.
Mahkeme Başkanı sanığa, "Hiç sevk yapmamış gibi konuşuyorsun ama konuşmalarda sevk yapacağın hastaları 112'ye bildirtmeyeceğini söylüyorsun, ne demek istiyorsun" diye sordu. Sanık ise, "Bildirmeyeceğimden kastım 112'ye bildirdiğimde zaman açısından değişiklik olmayacak, hastanın sevk süresinden bahsediyorum" diye yanıtladı.
Mahkeme Başkanı, "Neden konuşmalarında 112'ye bildirilmesi konusunda panik yaşıyorsun o zaman" diye sordu. Sanık, "Yanlış anlaşılma var. Bir panik olma durumu söz konusu değildir" diye yanıtladı.
Savunmasına devam eden Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, "Şafak Hastanesi'nden 67 bin 500 lira ve sonrasında 47 bin lira civarı para aldım hasta naklettiğim için" dedi.
'ÇOK BOŞ VAKTİNİZ VARMIŞ, 112 SİZİ FAZLA ÇALIŞTIRMALI'
Mahkeme Başkanın 'Sen Doktor Ali diye tanıtıyorsun kendini doktorun haberi var mı?' Sorusuna cevap veren sanık, “Var başkanım. 112 çok fazla aradığı için doktorlar muhatap olmak istemiyordu” Mahkeme Başkanı, '112'de çalışıp nasıl yapıyorsun tüm bunları. Ambulans şoförüsün; ama ayrıca TAG sürücüsüyüm diyorsun, telefonlara bakıyorsun. Çok boş vaktiniz var. Demek ki sizi daha fazla çalıştırmak lazım.
Demek ki sizin de normal memur saatleriyle çalışmanız gerekiyor' demesi üzerine sanık, “Ben çalışmayı seviyorum başkanım. İlaç satışı hakkında bir bilgim yok, 112'de işçi statüsünde çalışıyorum, Mart ayının sonunda işten atıldığım gösterildi. Nisan sonunda tutuklandım, disiplin soruşturmasında ifade verdim. Her hastanenin tüm birimlerinde işletme olduğunu biliyorum” dedi.
CNN TÜRK Muhabiri Ümit Uzun duruşmadan şu detayları paylaştı:
Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in kendisini bazı telefon görüşmelerinde doktor olarak tanıttığını da itiraf etti. Sadece bebekler için değil yetişkin hastalar için de benzer durum olduğunu söylüyor.
Özdemir, 'Bir keresinde 67 bin, bir keresinde de 45-50 bin TL aldım. Buralara hasta getir dolduralım buraları denildi. Hastanede boşluk olduğunda hep beri arıyorlar. Fırat Sarı yoğun bakım dolu olsun isterdi. Çok fazla aranmaya başladım. Hatta işi komple bırakmak istediğimi söyledim. Yorgunluktan dolayı işi bırakmamdan dolayı ayrılık süreci başlamıştır.' ifadelerini kullandı.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir, savcılığın hastane soruşturmasına ilişkin, "Art niyetliydi" dedi. Mahkeme başkanı ise, "Neden art niyetli olsun, bebek ölümlerini soruşturmak, usulsüzlüğü soruşturmak art niyet mi oluyor" diyerek tepki gösterdi.
Sanık ise, "Ben bunu şöyle açıklamak istiyorum, müdürlükten gelen denetim mi art niyetli yoksa savcılıktan gelen mi?" dedi.
MAHKEME BAŞKANI'NDAN TEPKİ
Mahkeme başkanı ise bu kez, "Savcı neden art niyetli olsun. Senin bu dediğin, 'Ya biz bebek öldürecektik, niye geldiniz, çok art niyetlisiniz' demek oluyor. Görevini yapmak art niyet mi? diye sordu. Sanık ise, "Bu benim kendi düşüncem" diye cevapladı.
Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, ifadesinde şunları söyledi:
112 ambulans şoförü olduğum için Savcı Yavuz Engin tarafından algı operasyonu yapıldı. Fırat Sarı'nın sahibi olduğu şirketinden hasta yönlendirmesi yapmam karşılığında para aldım ve kazanç sağladım. Anlaşmayı hastane yönetimi ile yapıyordum. Parayı Fırat Sarı'dan alıyordum. Aylık 5-6 hasta yönlendirdim, kendi istedikleri tutarlarda bana para atıyorlardı. Hasta başına şöyle bir ücret gibi bir şey yok. Genel olarak aylık 5 hasta yönlendirdiğimde hastaneler değerlendirir ve ödeme yapar.
Duruşmaya TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Yanık, Saadet Partisi Ankara Milletvekili Mesut Doğan, MHP Ordu Milletvekili Naci Şanlıtürk, DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, duruşma salonunda bulunurken, sanıklar ve mahkeme heyeti duruşma salonunda yer aldı. Duruşmanın görülmesine sanıkların yoklamasıyla devam ediyor.
Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Beşinci günde duruşma saat 10.15 itibariyle ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in savunması ile başladı.