Güncelleme Tarihi:
Yeni doğmuş bebekleri anlaştıkları özel hastanelerin yoğun bakımına sevk edip para kazanan ve 10 bebeğin ölümüne neden olmakla suçlanan ‘Yenidoğan Çetesi’ hakkındaki duruşma bugün de sürüyor. Bugün görülecek olan celsede tutuksuz sanıkların savunma yapacağı öğrenildi. İşte Türkiye'nin gündemine oturan davada son gelişmeler...
Tutuksuz sanık Selenay Şenkalaycı ise "Savunmamı soru cevap şeklinde yapmak isterim. Özel Avcılar Hospital'de yoğunbakım hemşiresi olarak çalışıyorum. 2016 yılında Özel Güngören Hastanesinde çalıştım.
2022 yılı Nisan ayında Avcılar Hospital yenidoğan yoğun bakım sorumlu hemşiresi olarak işe girdim. Ceren Hatice Kanık, Fırat Sarı, Hasan Basri Gök, Gıyasettin Met Özdemiri ismen tanıyorum Sümeyye Arslan'ı tanıyorum. Can Suat Yıldırım'ı fiziki olarak görmedim ismen tanıyorum. İşletmeye bağlı çalışmadım hastanenin personeli olarak çalıyorum.
Ekstra olarak medisense a.s sağlık adı altında para geliyordu. Ek mesai olarak geliyordu. Aldığım paralar emeğimin Karşılığıdır. 5 bin tl gibi bir para hesabıma gelmiyor. Bu rakamlar 3bin-2bin olarak değişiyor bu paralar kaldığım mesai karşılığıdırö dedi.
'SÖYLENEN TÜM TALİMATLARI YERİNE GETİRDİM'
Şenkalaycı, "İlker Gönen ile 'Yağmur'u arayabilir misin' konuşmasını hatırlıyorum. Sohbet esasında arkadaşımla görüştüm. Çok gazla hasta geldiğini söylemiştim. Kendi aralarında Giyasettin ile konuşmuşlar. Sonra beni arayarak bu konu hakkında bilgi almak istedi. Sonra arkadaşımı arayarak bilgi almak da istedi ben arkadaşımı aramadım. En son çocuk doktoru Fahrettin Yıldızdı.
Danışman doktor İlker Gönendi. Danışman konusunda her yenidoğan ünitesinde özellikle 3.basamak ise danışman bulunmalı. Hastanın tedavi süreci, doktor bilgisi her konuda yardım alınırdı. Her gün fiziki olarak hastaneye gelirdi.
Kenan bebek 08.13’te doğdu. Bebek için öncesinden yer ayarlandı. Ben bebek hemşiresi doktor olmak üzere hazır olduk. Bebek kötü doğdu. 15 dakika müdahale edildi. Müdahaleler kadın doğumcunun gözüönünde oldu. Yattığı süre zarfında kötüydü.
Müdahale etmeye başladık. Bana söylenen tüm talimatları yerine getirdim. İlker Gönen'i arama saatim belli. Müdahale ettiğimizi ve sonunda olduğumu biliyordu. Müdahaleyi bırakmayın bebeğe 20 dakika daha müdahale edin ve ekstra şekilde kaydedin diyor bunlar tapelere doğru şekilde yansıtılmamış. Aileye müdahale edildiğine dair bilgi verildiğini biliyorum. Bebeğin doğumundan ölümüne kadar sorumlu doktor Zeki Ödünçtü danışman doktor da İlker Gönen'di" dedi.
'GÖREVİM BASAMAK YAZMAK DEĞİL'
Sanık Şenkalaycı, "Basamak nasıl gösterilir bilmiyorum. Doktorlar kendi sistemlerinden belirler. Biz de ona göre hemşire gözlem notuna yazarız. Benim görevim budur basamak göstermek değildir. Hakan Doğukan Taşçı ile 'Uzun yatan birisi vardı onlar da gerçekten entübe oldu, adam nasıl takıldı niye taburcu etmiyorsun' bu benim suçlandığım yer alan konuşma, benim konuşmam değildir. Denetim sırasında 'Bu hasta niye burada yatıyor dediler ben de taburcusunu planladık ailenin özel bir durumundan dolayı bekliyoruz' dedim. Denetim ekipleri aileyi aradı aile beni onayladı bu kadar. Ben Fırat Sarı ile konuşmayı sürekli sorguladım meslektaşlarıma da sordum insanlara devamlı soru yönetiyorum. Mahkeme başkanının İlker 'Tamam olsun, boş ver eks olacak' demiş ne diyeceksin?' sorusuna cevap veren sanık Şenkalaycı, 'Efendim, izin verirseniz toplum vicdanını rahatlatmak adına bir açıklama yapmak isterim. Bu bebek, Kerem bebek.Biz hazır bir ekip olarak, bizzat bebeğin doğumuna katıldık. Yaklaşık 15 dakika kadar doğumhanede bebeğe müdahale ettiğimizi hatırlıyorum. Ardından, uygun koşullarda yenidoğan ünitesine sevkini gerçekleştirdik" dedi.
'İLKER GÖNEN BENİ UYARDI'
Mahkeme başkanının Mehmet Gürül ile Fırat Sarı arasında geçen bir görüşmede adınız ilaç düşmek konusunda geçmiş sorusuna cevap veren sanık Şenkalaycı, "Burada birçok meslektaşım ifade verdi, ancak hiçbiri bu durumu açıklayamadı. 'Düşüyorum' kelimesi, doktorun 'Reçete ediyorum' demesi anlamına gelir.
Ben CUROSURF kullanmıyorum. Bu konuyla ilgili Hasan Basri Gök ile görüşmelerim oldu. Hasan Basri, beni bu konuda manipüle etmeye çalışıyordu. Hastane olarak CUROSURF’a geçmemiz konusunda ısrar ediyordu. Bu kadar ısrar edince şüphelendim ve durumu İlker Gönen’e ilettim. İlker Gönen de bana, 'Ben de şüpheleniyorum' dedi. Ayrıca, sağda solda satış yaptıkları söylentilerini duyduğunu da belirtti. Daha sonra İlker Gönen beni bu konuda uyardı" şeklinde konuştu.
'KAMERA VARDI AMA KAYIT YOKTU'
Sanık Selenay Şenkalaycı savunmasının devamında, "Yoğunbakımda kamera vardı ama kayıt yoktu. Neden kayıt yaptığını bilmiyorum. Yoğunbakım içinde kamera vardı ama alan içinde kamera yoktu.Savcının, 'Fırat Sarı epikrizleri değiştirmemi istedi ben kabul etmedim dedin ama tepelerde 'Günlük epikrizleri sisteme atarız ama onaylamayız ay sonunda değiştiririz diyorsun' sorusuna cevap veren sanık, "Epikrizi doktor yazar, ben epikriz kesinlikle yazmadım. Hemşire gözlem notumu paylaştım.
'SÜRÇİ LİSAN ETMİŞİMDİR'
Konuşma, benim sorular yönettiğim soruların devamındadır. Sürçi lisan etmişimdir asla epikriz değiştirmedim bilgim ve haberim yok. Fırat Sarı benden epikrizleri değiştirmem konusunda neden böyle söyledi bir bilgim yok bana söyledi ben de reddettim zaten. Reddetme sebebim usulsüzlüktür" dedi.
Tutuksuz sanık Mehmet Salih Kaya da savunma yaptı. Kaya savuınmasında, "Daha önce savunmamı yapmıştım. Ekstra birşey söylemeyeceğim. Çam Sakura Hastanesinde asistan olarak çalışıyordum. Mecburi hizmet için Ağrı İlçe Devlet hastanesine gittim. Çam Sakura Hastanesinde 3.5 yıl çalıştım. Bu süre zarfında İlker beyi tanıdım. Toplantılarda, popüler olması sebebiyle Fırat Sarı'yı tanıyorum.
'KONUŞMAM OLMUŞTUR AMA EYLEM OLARAK GERÇEKLEŞTİRMEDİM'
Başka kimseye tanımıyorum. Silivri Kolon Hastanesinde başka doktorun kaşesiyle imza atmadım zaten Çam Sakura Hastanesinde asistanlık eğitimi alıyordum bir yere gitmem imkansızdı. Fırat Sarı ile Benan Mansuroğlu aradında 'Salih ile 112 çözelim' konuşmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı ile '2 hafta sana yer buldum' konuşmasını hatırlamıyorum Fırat Sarı ile konuşmam olmuştur ama eylem olarak gerçekleştirmedim.
İşletmeden kasıt şudur, ben asistanlık eğitim bittiği için bir yerde çalışmam gerekiyordu güzel bir hastane olursa şartları iyi olursa çalışabilirim onu söylemiştim ama bir yerde çalışmadım. Silivri’de ablam, kız arkadaşım var sık sık oraya giderdim. Silivri Kolan hastanesinin nerede olduğunu bilmem ve bir muayene yapmadım. Fırat Sarı' dan hiçbir menfaatim olmadı. Herhangi bir para almadım" dedi.
Duruşmada, Çorlu Reyap Hastanesi’nde yoğun bakım hemşiresi olarak görev yapan ve Halime bebeğin ölümünde sorumlu olduğu iddia edilen tutuksuz sanık E.K. savunma yaptı. E.K., "Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Çorlu Reyap Hastanesi'nde yeni doğan hemşiresi olarak işe başladım. Fırat Sarı'yı iki yıldır tanıyorum. Kendisi bizim sorumlu doktorumuzdu. Yoğun bakım işletmesi nedir hiç duymadım, burada ilk kez duyuyorum. Burada bulunan hiç kimseyi tanımıyorum, bir örgüte üye olmam imkansızdır. Halime bebek anne karnında oksijensiz kalmıştı. Tekirdağ Devlet Hastanesi'nden 112 aracılığıyla geldi hastaneye. 55 gün yoğun bakımda kaldı ve elimizden geleni yaptık ama hayatını kaybetti. Tape kayıtlarında bir kez Fırat Sarı'yla konuşmamız var o konuşmada bebekle ilgili bilgi veriyordum. Bebek o gün hayatını kaybetmedi, yoğun bakımdaydı. Doktor olmadığı için bebeğe hemşireler yardım etti. Saat 16.19 gibi bebek eks oldu.
'DOKTOR BEY GELMEDİ, BİZ MÜCADELE VERDİK'
Doktor bey gelmedi, biz son ana kadar mücadele verdik. Eks işlemlerini hazırladık, o sırada da denetim ekibi geldi. Denetim ekibi bebeğe detaylı bakmadı, yakından baksalardı açılan damar yolu ve işlemleri görebilirlerdi. Denetim ekiplerini yanıltan şey, bebeğin ölüm saatlerinin değiştirilmiş olmasıdır. Bunun dışında biz bebeğe son ana kadar müdahale ettik. Çorlu Reyap Hastanesi'nin sorumlusu Hasan Yüksel'di" ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı sanığa, Fırat Sarı'yla arasında geçen Halime bebeğin ölümüne ilişkin konuşmayı sordu. Sanık, "Fırat Sarı'ya bebeğin sürecini olduğu gibi bilgi akışı ile aktarmıştım. Biz hemşireler epikriz yazmayız. Epikrizleri doktorlar yazar" diye yanıtladı.
Savunmasına devam eden E.K., "Fırat Sarı ile aramızda ticari çıkar bulunmuyordu. Kendisinden bu doğrultuda para almadım. Zaman zaman bize yemek ısmarlardı. Sadece bana değil, diğer hemşirelere de maaşlar düşük olduğu için sorumlu hemşiremize paralar vermiş, sorumlu hemşire de bize dağıtmıştı” dedi.
Mahkeme başkanı, Fırat Sarı ile arasında geçen hesap hareketlerini sordu. Sanık, "Yoğun bakımdaki bebeklere kendi cebimizden bir şeyler almıştık. Kendisi bize onun ödemesini yaptı" diye yanıtladı.
Hakimin bebek sevkleri ile ilgili bilgin var mı? sorusuna hemşire E.K., “Trakya ve Çorlu bölgesinde çok fazla yoğun bakım yok. En iyi yoğun bakım bizdeydi. Bu nedenle diğer hastanelerden bize bebek gelirdi. Doğum oranımız çok yüksek. Yoğum bakımı gerçekten güvenilir olduğu için hamileler bizde doğum yapmak istiyordu. Günde 8 kez doğuma gittiğimizi biliyorum” dedi.
"DENETİME GELDİKLERİNDE HALİME BEBEK VEFAT ETMİŞTİ"
Bebeklerin ölümü sonrası işlemlerden bahseden E.K., "Bebekler öldüğünde bağlı tüm aletler çıkarılır, bebek sıcakken ailesi aranır, bebek kefenlenmeden önce aile görür, bebeği son kez gördükten sonra biz de son görevimiz olarak bebeği yıkar ve kefenler, aileye teslim ederiz. Halime bebeğe de aynısını uyguladık. Denetime geldiklerinde Halime bebek vefat etmişti biz de bağlı olduğu makineleri çıkarmıştık, bekliyordu. Denetime gelen görevliler kuvözde yatarken gördüler" dedi.
CUMHURİYET SAVCISINDAN SANIĞA ÇELİŞKİLİ SAVUNMA SORUSU
Savunmasına devam eden sanık E.K., "Fırat Sarı her gün hastaneye gelirdi. Bizi rahat bırakmaz, sürekli başımızda dururdu. Halime bebekle Fırat Sarı, her gün ilgilendi ailesiyle de yakından ilgilendi. Halime bebeğin ailesi yabancı uyrukluydu. Kendileriyle tercüman eşliğinde iletişim kurarlardı" dedi.
Cumhuriyet savcısı sanığa, "Her gün doktor olması gerekiyor ama olmuyordu diyorsun aynı zamanda Fırat Sarı'nın her gün hastanede olduğunu söylüyorsun, bu çelişkiyi açıklar mısın?" diye sordu. Sanık, "Fırat Sarı belli saatlerde gelirdi, benim kastım sabit olarak her gün hastaneye gelen bir doktor olmasını istememdi" şeklinde yanıtladı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada, çok sayıda basın mensubu da izleyici olarak yer aldı.
18 Kasım Pazartesi gününden itibaren devam eden ve 22 tutuklunun savunmalarının tamamlandığı duruşmanın bugünkü oturumunda tutuksuz sanıkların beyanlarının alınmasına geçildi.
Duruşmada tutuksuz sanık hemşire Ecem Koç, savunma yapıyor.
Öte yandan, davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
Yenidoğan çetesi yönetici ve üyelerinin yargılandığı davanın cumartesi günkü duruşmasında örgüt lideri Fırat Sarı savunma yapmıştı.
Örgüt lideri Sarı "Yakınlarım bana savunmamı ertelememi önerdiler, ben katılmadım. Savunmamı yapacağım. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda infial oluştu. Benim hayattan artık bir beklentim, umudum kalmadı. Burada içtenlikle her şeyi anlatmak istedim" dedi.
Fırat Sarı, hemşire sanık Bahar Kınık ile aralarında geçen "Çek fişi" konuşmasıyla ilgili soruya ise, "Biz o bebek için çok mücadele ettik. Durumu kötüydü. Öyle bir şey yok ama, niye fişini çeksin? Şimdi bunu siz duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız, ama bunlar sadece muhabbet. Hastanın fişini neden çekelim? Ben, madem hastaların uzun yatışı ile para kazanıyorsam, neden fişini çekeyim? Siz kendi aranızda konuşmuyor musunuz, 'Birinin kellesini aldım' diye? Keşke konuşmasaydım. Espri yapılmış ama yapılmaması lazımdı" cevabını verdi.
'SADECE BİR RAPORLA SUÇ ÜZERİMİZE ATILDI'
Sarı, "Ölümlere gelecek olursak, sadece bir raporla suç üzerimize atıldı, adeta ateşe atıldık. 10 hastane kapatıldı. O hastanelerde birçok çalışan vardı; insanlar işsiz kaldı, sağlık sistemi sekteye uğradı. Eğer Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, onlardan bizden önce Beylikdüzü, Esenyurt ve Avcılar'daki ölüm oranlarını karşılaştırmalarını istiyorum. Bakalım, önceki dönemle kıyaslandığında durum daha mı kötü?" şeklinde konuştu.
'SAVCI TEHDİT OLAYLARINDAN SONRA OLAYIN RENGİ DEĞİŞTİ'
Sarı savunmasında, "Ben savcıyla konuştum. Bana, 'Fırat, seni bebek ölümleriyle suçlamıyorum' dedi. Tabii, bu savcı tehdit olaylarından sonra olayın rengi değişti" dedi.
Sarı, Deniz Korkmaz hakkında, "CİMER şikayetini yapan adam, evladım gibi yanımda taşıdığım biriydi. Benim yanımda çalışıyordu, hatta CİMER şikayetini yaptıktan sonra da Duygu Hastanesi'nde çalışmaya devam etti. Beni en çok şaşırtan şey, Deniz Korkmaz'ın bu şikayeti yapmış olmasıydı. Üslup, Deniz'in üslubu değildi.Deniz Korkmaz, Deniz Gezmiş parkası giyerdi. Şikayetinde 'Aziz milletim' diyerek başlamış. Ama Deniz böyle bir şeyi bilmez; o aşırı solcudur. Deniz, vatan millet kaygısı taşımaz. 'Bir sürü bebek öldü' demiş. Madem böyleydi, neden bizim yanımızda çalışmaya devam etti?' ifadelerini kullandı.
OĞLUNDAN MEKTUP ALDIĞINI ANLATTI
Sarı, "Bugün oğlumun mektubunu aldım, Oğlum 15 yaşında. Mektubunda, 'Telefon geldi, korktum' diyor. Telefonda, 'Baban iyi bir doktor' demişler. Okula gitmekten korktuğunu söylemiş. 'Biz kimseye bir şey diyemiyoruz, babam hep hastalarına giderdi, bizimle ilgilenmedi' diyemezdi" şeklinde konuştu.
İKİ HEMŞİREYİ SUÇLADI
Fırat Sarı, Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı hakkında, "Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı İlker Gönen ile aramı bozan kişilerdir. Bu iki çocuk beni sistematik olarak zehirledi" dedi.Hasan Basri Gök
'BU ŞAKA, VALLAHİ ŞAKA'
Mahkeme başkanın, diploma kullanma ve mesaiye gitmeme üzerine yapılan telefon konuşmalarını okuması üzerine, Sarı gülerek, "Bu şaka, vallahi şaka. Kimsenin diplomasını kullanmadık. Nasıl böyle bir şey olabilir?" şeklinde konuştu.
'YOĞUN BAKIM İŞLETİYORLAR GİDERLERİ VAR'
Fırat Sarı, "Hastane yönetimleri beni sıkıştırıyordu hasta bulmak için. Çünkü onlarda yoğun bakım işletiyorlar giderleri var" dedi. Mahkeme başkanının "Ceren Hatice Kırım diyor ki, 'Her türlü usulsüzlüğü ortaya çıkardılar, çomak soktular' Ne diyorsun?" sorusuna Fırat Sarı "bilmiyorum" cevabını verdi.
'HASAN VE HAKAN İLAÇ ÇALIYORDU'
Mahkeme başkanının, "Hasan Basri Gök ile bir konuşmanız var. 'Bugün ilaç düştük' diyor. Siz de 'İlaçları kontrol edin, bütün yerlere gidiyorsun' diyorsunuz. Buna ne diyeceksin?" sorusuna Fırat Sarı, "İlaçlar çalınıyordu. İlk başta Hüseyin Günerhan çalıyor dediler. Sümeyye Nur Arslan gitti, kontrol etti, eksik yoktu. Meğer Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı, kendileri ilaçları çalmak için böyle söylentiler çıkarıp zemin hazırlamışlar" dedi.
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.