Güncelleme Tarihi:
Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanığın yargılanmasına Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince başlandı. Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşma salonunda 5 gün sürmesi planlanan duruşmalar nedeniyle salon girişi ve içinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemleri alındı. Duruşmayı müştekiler ile bazı siyasiler de takip etti. 22 sanıklı davanın ilk duruşması tamamlandı. İşte duruşmadan detaylar...
Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanıklı davanın ilk duruşmasında 8 sanığın savunması alındı.
Duruşmaya, tutuklu sanık eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın savunmasının alınmasıyla devam edildi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Demirbaş, "Benim böyle bir işin içinde olmam söz konusu değil. Maktulle hiçbir husumetim ve tanışmışlığım yoktur. Diğer sanıklarla da hayatımın hiçbir anında bir araya gelmedim. Ben onları tanımam, onlar da beni tanımaz." dedi.
"BENİM BU OLAYLA HİÇBİR ALAKAM YOKTUR"
Ateş'in öldürüleceğinden haberinin olmadığını savunan Demirbaş, "Benim bu olayla hiçbir alakam yoktur. Hayatımda hiç kimseyi bir suça sevk etmedim. Dosya FETÖ iltisaklı basın mensuplarına sızdırılarak bu süreçte algı operasyonu yürütülmüştür. Benim vicdanım rahat. Olay olup bittikten sonra bir camiayı zan altında bırakmak maksadıyla yapılmış olan kamuoyu baskısı ve algı operasyonuyla tutuklanan bir kişiyim ben." ifadelerini kullandı.
Olayın ardından kendisi hakkında medyada "komplo teorilerinin yer aldığını" savunan Demirbaş, buna rağmen Ankara'dan ayrılmadığını, davet üzerine de savcılığa gittiğini anlattı.
Sanık Demirbaş, cep telefonunda yer alan bilgileri sakladığı iddiasını yalanlayarak, "Kamuoyu, sosyal medya baskısıyla değil, somut delillerle bir yargılama olursa aklanacağıma inanıyorum." diye konuştu.
Telefonunda yapılan incelemelerde Sinan Ateş'le ilgili araştırmaları neden yaptığı sorulan Demirbaş, şöyle devam etti:
"Ben cep telefonumu 'bu olayla hiçbir bağım, alakam yok' diyerek kendi rızamla şifresiyle teslim ettim. Bu cep telefonunda çıkanlar olaydan 8 ay önce olup, bu olayla alakalı değildir. Geçmişte üzüntü verici bir olay yaşanmıştı. Yaşanan üzüntü verici olay sebebiyle kendisine camiada bir tepki oluşmuştu. Bu sebeple de arkadaşlar maktulün evinin önüne pankart asarak protesto yapmak istediler. Herkes kendi çapında pankartın asılacağı yerle ilgili çaba sarf etmişti. Ben de bu çabayı gösterdim. O bilgilerin maktulün ev adresi olduğunu bilmiyorum. O eve hiç gitmedim, kimseyi de yönlendirmedim. Maktule ait uçuş bilgisini kimseye atmadım, kimseyi yönlendirmedim."
Sanık Demirbaş, hiçbir kamu görevlisinden maktul veya bir başkası için bilgi talep etmediğini öne sürdü.
Davanın sanıklarından dönemin Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal ile yaptıkları görüşmeye ilişkin soru üzerine Demirbaş, "Bu kişinin beni aradığı doğrudur. 'Çukurambar'daki olaydan haberin var mı?' diye sordu. Ben de 'Haberim yok' dedim, 'Tamam' dedi, kapattı. Birinci konuşmadan sonra bir kez bile hiçbir yerde hiçbir şekilde kendisiyle iletişim kurmadım." savunmasını yaptı.
Demirbaş, soru üzerine, davanın tutuklu sanıklarından Çağlar Zorlu'nun kendisine bir bilgisayar programından bahsettiğini, bilgileri girince ilgili kişilerin yerinin program tarafından tespit edildiğini söyledi.
"Ateş'in evinin önüne pankart asmak" için Ateş'in bilgilerine bakmasını istediğini aktaran Demirbaş, "İki adres verdi, o adreslerin hiçbirine gitmedim, kimseyi yönlendirmedim. Zaten o adresler de sahtedir, raporlarda da ortadadır. Ben, 'haylazmış, kulak çekeceğiz' gibi hiçbir ifade kullanmadım." diye konuştu.
Cinayetten önce Emre Yüksel'e konum gönderdiği, konumun tetikçi Eray Özyağci'ye gelen konum ile aynı olduğunun hatırlatılması üzerine Demirbaş, şu iddialarda bulundu:
"Bunun nasıl olduğu hakkında bir fikrim yok. Sosyal faaliyette bulunmak için yıllardır gittiğim bir çiftlik evine gitmeye karar verdim. Emre Yüksel bir gün önce ruhsatlı tabanca almıştı, atış yapacaktı. Olay günü Yüksel ben babamlarda otururken beni aradı, yanında arkadaşı olduğunu söyledi. Bana ne yapacağımı sorunca ben de çiftliğe geçeceğimi söyledim. Ben geçtim, merkezi bir yerden kendisine konum attım. Emre gecikeceğini söyleyince benzinliğe girdim. Bu arada Yüksel misafirinden ayrılamadığını söyleyince ben direkt çiftliğe geçtim. Sonra Emre beni aradı, misafirle beraber yemeğe gideceğini söyledi. Ben de onlarla buluşmak için Ankara'ya döndüm ve beraber yemek yedik. O konumun başka birinde çıkmasından bilgi sahibi değilim."
ANKARA EMNİYETİNDEN CİNAYETLE İLGİLİ BİLGİ NOTU
Tolgahan Demirbaş, telefonuna Ankara emniyetinden cinayetle ilgili bilgi notu gelmesine ilişkin soru üzerine ise "Bilgi notunu ben talep etmedim." dedi.
Sanık Demirbaş, "Ben ve ailem mağduruz. Olayla hiçbir alakam yokken 'azmettiren' deniliyor. Tahliyemi, davanın sonunda da beraatimi talep ediyorum." ifadelerini kullandı.
Olay günü cep telefonundan Sinan Ateş'le ilgili neden arama yaptığına dair soru üzerine Demirbaş, olay gecesi İstanbul'da bulunduğunu anımsatarak, "geçmişte camiada görev almış biriyle ilgili gelişmeleri takip ettiğini" belirtti.
"OLAY GÜNÜ OLCAY KILAVUZ İLE GÖRÜŞTÜĞÜMÜ HATIRLAMIYORUM"
Demirbaş, soru üzerine, "Olay günü Olcay Kılavuz ile görüştüğümü hatırlamıyorum, olay başka yöne çekilmek isteniyor. Tespit vardır bilemem, varsa bilirkişi raporu hatalıdır." diye konuştu.
Sanık Aykal ile bir yazışmasında Sinan Ateş'i kastederek, "Onun ipini çekmişler" ifadesinin ne anlama geldiği sorusu üzerine Demirbaş, "İpini çeken eden yok. Ben böyle bir şeye hiçbir ortamda şahit olmadım. Orada 'ipini çekmişler'den kastım; teşkilatla, camiayla bir bağı olmadığı, aforoz edildiği anlamında kullandığım bir tabirdir." iddiasında bulundu.
TETİKÇİNİN EVİNDE KALDIĞI SANIK SAVUNMA YAPTI
Savunması alınan sanık Zekeriya Asarkaya, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Ateş'e Allah'tan rahmet, ailesine de başsağlığı dileyen Asarkaya, "İstemeyerek böyle bir işin içinde bulunduğumdan kendimi suçlu hissediyorum. Sanki rüyadaymışım gibi geliyor. O kadar cezaevi hayatım var ama böyle bir şey görmedim." dedi.
Kendisini arayan, dosyanın sanıklarından Hakan Saraç'ın arkadaşının kalacak yere ihtiyacı olduğunu söylediğini ifade eden Asarkaya, "Bana, 'Misafir edebilir misin?' dedi. Ben de bir müddet düşündükten sonra kabul ettim. Bu kişiler, birkaç gün evimde kaldı. Bana, alacak meselesi olduğunu o yüzden Ankara'ya geldiklerini söylediler. Suçsuz yere cezaevinde yatıyorum. Haberim olmadan kullanıldım. Böyle bir cinayet işleneceğinden haberim yoktu. Beraatimi talep ediyorum." diye konuştu.
DİĞER SANIKLARIN SAVUNMALARI
Savunma yapan sanık Hakan Saraç da suçlamaları kabul etmediğini belirterek, 16 yıldır kaldığı cezaevinden izinle çıktığını söyledi.
Sanık Suat Kurt'un kendisini arayarak Ankara'da kalacak yer sorduğunu anlatan Saraç, "Bana, hastası olduğunu, otelde kalacak parasının olmadığını söyledi. Suat Kurt'la bir samimiyetim yoktu, bu soruyu sormasına şaşırdım. Kendisi de daha önce cezaevinde kaldığı için üzüldüm. Cezaevinden arkadaşım Zekeriya'yı arayıp ona sordum. Benim hikayem bundan ibaret. Rahmetli Sinan Ateş'in adını cezaevinde duydum. Bu olayla bir ilgim yok." dedi.
Sanık Aşkın Mert Gelenbey ise Özyağci'yla çocukluk arkadaşı olduğunu belirterek, 2019'da polis memuru olarak İstanbul'a tayininin çıkmasının ardından kendisiyle birkaç kez görüştüğünü anlattı.
Özyağci'nin 26 Aralık 2022'de kendisini arayarak Ankara'ya gitmek isteyip istemediğini sorduğunu söyleyen Gelenbey, "Maddi durumumun müsait olmadığını söylemem üzerine, 'Ben aracı ayarlarım, sen de orayı gezmiş olursun.' dedi. Ben de kabul ettim. Bana aranması olduğunu söylemedi. Söyleseydi asayiş ekiplerine teslim ederdim." diye konuştu.
Dosyanın sanıklarından Murat Can Çolak'a Ankara'ya birlikte gitme teklifinde bulunduğunu aktaran Gelenbey, Ankara'ya gitme amacının hem ağabeyini görmek hem de bir mekanda eğlenmek olduğunu savundu.
Aşkın Mert Gelenbey, "Kocaeli civarında Murat Can uyumaya başlayınca Eray ön koltuğa geldi. Ankara'da ağabeyimi arabaya alınca Eray arka koltuğa geçti ve uyudu. Eray'ı gideceği adrese bırakmaya yakın bir yerde uygulama noktasına geldik. Aracın iç ışıklarını açtım. Ekipler, 'Gençler geçin' dedi. Eray'ı gideceği adrese bıraktıktan sonra bir büfeden alkol aldım. Murat Can, İstanbul'dan Ankara'ya kadar hep uyudu. Murat Can uyanmayınca, ben de ağabeyimi gördüğümden İstanbul'a geri döndük." ifadelerini kullandı.
Savunmanın ardından mahkeme başkanı, bugünkü duruşmada 8 sanığın savunmasının alındığını belirterek, duruşmanın yarına bırakıldığını bildirdi.
AVUKATLARIN MHP ADINA KATILMA TALEBİNE RET
Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya 22 tutuklu sanığın tamamı katıldı. Cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen sanık Doğukan Çep, 'Bay Kemal nerede' diye bağırdı. Jandarmalar tarafından salondan çıkarılan Çep, bir süre sonra mahkeme başkanının talebiyle yeniden salona getirildi. Avukatlar İbrahim Ethem Yiğit ve Çağrı Can Pak, MHP adına davaya katılma talebinde bulundu. Sanıklar ve avukatları talebin kabul edilmesini istedi. Savcı ise katılma talebinin reddini istedi. Mahkeme başkanı, MHP’nin suçtan zarar gören sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle katılma talebinin reddine karar verdi. Avukatlar salonun izleyici bölümüne alındı.
‘POLİS ARKADAŞLARIM, BERABER GİDELİM DEDİLER'
Ardından sanıkların savunmasına geçildi. İddianamede Sinan Ateş cinayetinin tetikçisi olarak yer alan Eray Özyağcı, emniyetteki ifadelerinin baskı altında alındığını öne sürerek, "Sinan Ateş’e ulaşmaya çalışıyordum. Bir dosya için bana sözünü tutmadı. Benden para istedi. Suat ağabeyi aradım, 'Yardım eder misin’ dedim. ‘Evet’ dedi. Doğukan ağabey ile beraber otoparka gittik. Otururken bana ‘Her şeyi ayarladım, Ankara’ya gitmem kaldı’ dedi. Benden Sinan Ateş’i ayaklarından vurmam talep edildi. Polis arkadaşlarım Ankara’ya eğlenmeye gidecekti. 'Beraber gidelim' dediler. İfadelerimde Doğukan Çep’i korumak için kendim tasarlamışım gibi ifade verdim, yalan söyledim. Doğukan Çep bana Gölbaşı’nda gideceğim konumu atmıştı, 'Sinan Ateş'i sadece ayaklarından vur uzaklaş' dedi, ben de önlerine çıktım Sinan Ateş’in sağlı sollu sadece ayaklarına ateş ettim. Ateş ettikten sonra Ateş’in yanındaki şahıslar bana karşılık verdiler. Ardından ‘Reisi vurduk, reisi vurduk’ diye bağırdıklarını duydum. Olaydan sonra Doğukan Çep beni aradı, ‘Sinan Ateş ölmüş, ben sana sadece yarala demedim mi’ dedi. ‘Ben öldürmek istemedim, ben bu adamı öldürmedim’ dedim. Akşam tekrar aradı, ‘Vedat yakalanmış sakın İstanbul’a gitmeyin, orada saklan çıkma dışarı’ dedi. 4 güne yakın kadar kaldık. Ben Doğukan Çep ağabeyimin Sinan Ateş ile sorunlarından dolayı ayaklarına sıktım. Ben öldürmedim, nasıl öldürüldüğü araştırılsın istiyorum. Tahliye talebim yoktur" diye konuştu.
'BU DAVANIN BAŞ AKTÖRÜYÜM'
Mahkemeden izin almadan konuşan, sanıklardan silahlı eylemi organize ettiği iddia edilen Doğukan Çep, "Ben bu davanın baş aktörüyüm, azmettiricisiyim, ifade vermek istiyorum" dedi. Mahkeme Başkanı 'Sıran gelince konuşursun, otur yerine" diye karşılık verdi.
İddianameye göre tetikçi Eray Özyağcı’yı olay yerine getiren ve oradan kaçıran motokurye sanık Vedat Balkaya ise emniyette verdiği ifadeleri baskı altında verdiğini öne sürerek "Doğukan Çep, alacağının olduğunu, tahsilatı ise Eray Özyağcı’nın yapacağını söyledi. Beni kandırarak buraya getirdiler, ben alacak verecek durumu için araç konusunda yardımcı olmak için oraya gittim. Burada birinin vurulacağını bilmiyordum. Eray’ın vurduğu kişinin öldüğünü emniyette öğrendim. Beni kandırdılar, yaptıkları iyiliğin altında kalmamak için yardım etmek istedim. Suç işlemedim yasa çiğnemedim. Tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.
'TAKSİYE BİNDİM, SİLAH SESLERİNİ DUYDUM'
İddianamede, cinayet öncesi keşif yapan olarak yer alan sanık Suat Kurt, Doğukan Çep’in kendisinin manevi kardeşi olduğunu söyleyerek kendisinden ricada bulunduğunu iddia etti. Eray Özyağcı’yı tanımadığını iddia eden Kurt, "Doğukan Çep, ‘Ankara gider misin; adres vereceğim bu şahıs adrese kaçta giriyor kaçta çıkıyor, ne yapıyor ne ediyor?’ dedi. 'Dövülecek, en fazla ayaklarından yaralanacak' dendi. Olayın olduğu gün Eray’ın orada olduğundan haberim yok. Eray’ı İstanbul’dan geldiğinde karşılayan benim. Rahmetlinin adreslerini atan benim. Benim meselem de değil, olayı ben yaptırmışım gibi ne torbacılığımız kaldı ne başka bir şey. Ben sadece bilgileri attım" dedi. Doğukan Çep’in kendisine adres bilgilerini attığını belirten Kurt, Ateş’in adrese giriş çıkış saatlerini Çep’e söylediğini belirtti. Eray’la Doğukan telefonda görüşürken Sinan Ateş’in vurulacağını öğrendiğini iddia eden Kurt, "Adamı gördüğümü Doğukan’a söyledim. Geldiklerini söyledim. Doğukan ‘Ağabey sen taksiye bin git’ dedi. Taksiye bindim, taksideyken silah seslerini duydum. Sonra otobüs değiştirip kaçtım" dedi.
'AYAKLARINDAN VURDURMAYA GÖNDERDİM'
Sanıklardan Doğukan Çep ise cinayeti kendisinin azmettirdiğini söyleyerek "Dışarıdaydım, aranıyordum. Bir gün sabah namazında Ateş’le yan yana kıldık. 2013’te ceza aldım. 'Yardımcı olabilir misin' dedim Ateş’e. Ateş de ‘Ne demek, yardımcı olurum’ dedi. Telefonda olayı anlattım. 2020 yılında telefonum çaldı; 'Kanalı buldum dosyayı halledecekler, 1 milyon lira istiyorlar' dedi. 'Ben o kadar bulamam' dedim. ‘200 bin verelim peşinat geri kalanı hallederiz’ dedi. Parayı bir otelde verdim, ayrıldık. Bazen İstanbul’dan birilerini soruyordu. 2021 yılında tekrar telefonum çaldı; 'Kardeşim 200 bin lira daha lazım aynı kişiler değil, farklı kişilere vereceğiz' dedi. Borç harç hallettim verdim. Kız Kulesi'nin karşısında bir gün oturuyorlar beni çağırdılar; 'iş uzun sürebilir ama hallolacak' dedi. 2022 yılı Kasım ayı 'Artık sona yaklaştık, paranın tamamını vermen lazım' dedi. Ankara’ya geldim. Parayı verdim bir poşette. Poşeti beyaz bir arabaya koydu, arabanın plakasını da gördüm. Aralık ayı başlarında aradım. ‘Haber bekliyorum ben de’ dedi. ‘Ağabey hani sonuna gelmiştik?’ dedim. 2-3 gün sonra tekrar aradım; ‘müsait değilim’ dedi telefonu kapattı. Daha sonra aradım açmadı. Dedim ki 'benim paraya el koydu, 'ben bunu ayaklarından vuracağım' dedim. Ben öldürmeye gönderseydim ‘öldürmeye gönderdim’ derdim. Ben gerçekten ayaklarından vurdurmak istedim. Ben 4'üncü gün yakalandım İstanbul’da. Bir baktım ölmüş, istemediğim bir şeydi üzüldüm. Ben cezama razıyım; ama ayaklarından vurmaya gönderdim. Suikast yapmaya gelen adam ayaklarına sıkmaz, arkasından, sırtından atar, kimse de görmez" dedi.
Çep, Sinan Ateş'in gövdesine isabet eden kurşunun olay sırasında onun yanında bulunan arkadaşı Selman Bozkurt’un silahından çıktığını iddia ederek, araştırılmasını talep etti ve tahliye talebinin olmadığını söyledi.
Sanıkların savunmalarının ardından duruşmaya ara verildi.
22 sanıklı davada, sanıklar Eray Özyağci ile Vedat Balkaya'nın savunmaları alındı. Duruşmada ilk savunması alınan tutuklu sanık tetikçi Eray Özyağci, dosyanın sanıklarından Doğukan Çep'in, kendisine, "Sinan Ateş bir dava dosyası için bana söz verdi. Benden para istedi, gönderdim ama sözünü tutmadı." dediğini öne sürdü.
Çep'in, dolandırıldığı için öfkelendiğini söylediğini iddia eden Özyağci, "Ona, 'Abi, sen beni biliyorsun. Sen ayarla ben ayaklarından vururum' dedim. Daha sonra Suat Kurt'u aradım. Ona 'Ankara'da bir hasmım var ayaklarından vuracağım yardım eder misin?' dedim. O da kabul etti." ifadesini kullandı.
"REİSİ VURDUK DİYE BİR SES DUYDUM"
Ankara'ya gitmesinin ardından cinayet anında motosikleti kullanan sanık Vedat Balkaya'yla buluştuğunu söyleyen Özyağci, olay gününü şu sözlerle anlattı:
"Vedat'a, Doğukan abinin alacak meselesi için biriyle görüşeceğimi, silah sesi duyması halinde korkmayıp beklemesini söyledim. Sonra kafeye oturup Doğukan abimden haber bekledim. Beni arayıp 'Sinan Ateş'in yanında iki kişi var. Ayaklarından vur uzaklaş, diğerleriyle uğraşma' dedi. Yukarıdan aşağıya üç kişinin geldiğini gördüm. Sinan Ateş'in ayaklarına sağlı, sollu ateş ettim ve sonra kaçmaya başladım. Bir kişi, hedef gözetmeksizin ateş etmeye başladı. Ben de onlara ateş ettim. Daha sonra 'reisi vurduk, reisi vurduk' diye bir ses duydum."
Özyağci, kendisini bekleyen motosiklete binerek, Çep'in daha önce kendisine gönderdiği Gölbaşı'ndaki konuma gittiklerini kaydetti.
Araçta daha önceden tanıdığı "Mustafa Kemal" isimli kişinin olduğunu söyleyen Özyağci, araca binmesinin ardından Çep'i aradığını belirterek, "Ona, 'Abi ben ayaklarına doğru sıktım ama 'reisi vurduk' diye bağırdılar. Bunda başka bir iş olmasın' dedim. Bana, 'Mustafa Kemal'le Gölbaşı'ndaki yere gidin, kafanıza göre iş yapmayın' dedi. Kimin olduğunu bilmediğim bir eve gittik. Doğukan abi, 1 saat sonra yine aradı ve 'Sinan Ateş ölmüş. Sana sadece ayaklarına sık demedim mi? dedi. Ben de adamı öldürmediğimi, ayaklarına sıktığımı söyledim. Bana kızıp telefonu kapattı. Akşam bir daha aradı ve 'Vedat yakalandı İstanbul'a gitmeyin. Birkaç gün misafir kalın' dedi. 4 güne yakın Gölbaşı'ndaki evde kaldık." savunmasını yaptı.
BOTLA YUNANİSTAN'A KAÇTI
Sanık Eray Özyağci, cinayetten 4 gün sonra Mustafa Kemal ismindeki arkadaşının yardımıyla araç bagajında İzmir'e götürüldüğünü anlattı.
Bir villada yaklaşık 1 ay saklandığını anlatan Özyağci, şunları söyledi:
"Mustafa Kemal, 'botu ayarladım, seni Edirne'den yurt dışına çıkaracağız' dedi. Sonra beni bagaja soktular ve Edirne'ye bu şekilde gittim. Bagajdan indirdiklerinde 'biz yoldayken deprem oldu, o yüzden yol boştu' dedi. Beni bekleyen kişilerle botla nehre indim. Orada, bizim askerlerimiz ateş etti. Herkes panik oldu ben de direk suya atladım. Yüzerek Yunanistan'a çıktım. Birkaç saat yürümemin ardından Yunanistan askerleri yakaladı. Türk olduğumu, terörist olmadığımı söyledim. Beni kelepçeleyip dövmeye başladılar. Sonra beni botla sınır hattımıza attılar. Orada teslim oldum."
Daha sonra Ankara Emniyetine teslim edildiğini, emniyet sorgusunun ardından savcılığa sevk edildiğini belirten Özyağci, şu iddialarda bulundu:
"Orada üç savcıya ifade verdim. Savcı Durmuş Ali Kaya, 'Bize hikaye anlatma. Bu işin siyasi olduğunu düşünüyoruz. Devlet Bey'den talimat aldıysan bizi uğraştırma. MHP'den iki, üç yöneticinin ismini ver seni kurtaralım. Seni içeride de dışarıda da koruyacağız. Sana insan ve araç fotoğrafları göstereceğiz. Bunları onayla yeter' dedi. Ben bunları duyunca şok oldum. 'Böyle iftiralara alet olmam. Beni neden böyle bir şeye alet etmeye çalışıyorsunuz? dedim. Ondan sonra iyice öfkelendi. Yanıma geldi ve fotoğraflar göstermeye başladı. Tanımadığımı söyledim. Sonra araçlar gösterdi. 'Bunlara binmedim' dedim. Bana, 'Öldürülmekten korkmuyor musun?' dedi. Ben de 'Ölüm kalım triplerim olsa bu işi yapmazdım' dedim. 'Ben bu dosyanın kalemşoruyum. Her türlü müdahaleyi yapacağım. Seçimden sonra herkes görecek' dedi. Bana gösterilen fotoğraflar ve araçları sonradan medyadan gördüm."
Sanık Eray Özyağci'nin savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.
Özyağci, İstanbul'dan ayrılmadan önce sanık Çep'in wi-fi cihazı verip vermediği sorusu üzerine, "Hatırlamıyorum." dedi.
Olay gününden önce Ateş'in ofisinin olduğu bölgeye gittiği hatırlatılarak, adresi kimden aldığı sorulan Özyağci, "Abim bana ne diyorsa onu yaptım." ifadesini kullandı. Sanık Özyağci, olayda kullanılan silahı nereden temin ettiğine ilişkin soruya, "Benim yıllardır tabancam var zaten, parasını verip temin etmiştim." cevabını verdi.
"BANA, 'SİLAH SESİ DUYARSAN KORKMA' DEDİ"
Duruşmada savunma yapan ikinci sanık, cinayette kullanılan motosikleti süren kişi olan Vedat Balkaya oldu.
Olay tarihinden bir süre önce cezaevinden çıktığını, iş bulma konusunda zorluk çektiğini anlatan Balkaya, sanıklardan Doğukan Çep'in "uyuşturucudan uzak durması" şartıyla motor alabileceğini söylediğini, kendisine verdiği sözü tuttuğunu belirtti.
Çep'in kendisine bir miktar para ve 2-3 tane de motosiklet ilanı attığını ifade eden Balkaya, bir süre sonra motoru aldığını, motoru aldıktan bir gün sonra sanık Çep'in kendisini aradığını anlattı. Sanık Balkaya, "Ataşehir'de buluştuk. 'Ankara'da birinden alacağım var, Eray'ı Ankara'ya götürecek araba var ama getirecek kişi yok.' dedi. Bunun üzerine yardım amaçlı sabah 6 suları Ankara'ya vardım." sözlerini sarf etti.
Sanık Vedat Balkaya, olay gününe ilişkin şunları anlattı:
"Ayın 30'unda öğlen 12.30 sularında Eray beni uyandırdı. 'Alacağımız olan kişi gelmiş, almaya gidiyoruz acele et' dedi. Eray arkama bindi, beni yönlendirdi, Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi üzerinde indirdim. Bana, 'Silah sesi duyarsan korkma.' dedi. Bunun üzerine Doğukan'ı aradım, bir sıkıntı olup olmadığını sordum. Bir süre orada bekledim, sonra Eray bir hışımla geldi. Eray'ın yönlendirmesiyle yaklaşık yarım saat gittikten sonra bir petrol ofisine gittik. Eray iner inmez kaskı fırlattı. 'Benimle İstanbul'a gelmeyecek misin?' dedim. 'Gelmeme gerek kalmadı, sen devam et, İstanbul'da görüşürüz.' dedi. Kendisini bekleyen arabaya bindi ve gitti."
"BİRİNİN ÖLDÜRÜLECEĞİNİ BİLMİYORDUM"
Sanık Balkaya, olay tarihinden önce Ateş'i tanımadığını, öldürülmesinden de haberdar olmadığını ileri sürdü.
Balkaya, "Bana alacak verecek meselesi dediler. Vurulma olayı deselerdi cezaevinden yeni çıkmış biri olarak asla yardım etmezdim. Doğukan'ı aradım, Eray tedirgindi, bir şey olduysa bana söyleyin dedim. Ben bu olayın aslını Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde öğrendim. Eray'ın birini vurduğunu orada öğrendim. Beni buraya kandırarak getirdiler. Ben Sinan Ateş'i tanımıyorum, sosyal statüsünü bilmiyorum. Burada birinin vurulacağını, öldürüleceğini bilmiyordum." savunmasını yaptı.
Sanık Balkaya, suçsuz olduğunu iddia ederek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Davanın görülmesine devam ediliyor.
Sanıklar ve müştekilerin hazır bulunduğu duruşmayı bazı siyasiler de takip ediyor. Duruşma salonunda, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da izleyici olarak yer aldı. Duruşmayı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ve bazı il baro başkanları da izliyor.
Özgür Özel, duruşma salonunda, Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş ve Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte oturdu.
DOĞUKAN ÇEP, DURUŞMA SALONUNDAN ÇIKARILDI
Duruşma öncesi, sanıklardan Doğukan Çep, müşteki sıralarında oturanlara yönelik sözleri nedeniyle kolluk personeli tarafından duruşma salonundan çıkarıldı.
Duruşmanın başında mahkeme başkanı, taraflara, "Herhangi bir sataşma, laf atma olmasın. Gerek sanıklar gerek müşteki tarafından. Bunlara gerek yok. Bırakın işimizi yapalım. Tahrik etmeye çalışanlar olabilir. Meseli şahsileştirmeyin. Aşağıda bir sanığımız varmış. salona gelmeden önce bazı sözleri olmuş, olabilir. Sabırlı olacaksınız, sakin olacaksınız, tahriklere kapılmayın." uyarısında bulundu.
Mahkeme başkanının uyarılarının ardından Çep, duruşma salonuna getirildi.
MHP'NİN DAVAYA KATILMA TALEBİNE RET
Bu sırada, müşteki sıralarında söz alan MHP avukatları, davaya katılma talebinde bulundu. Savcı, "suçtan doğrudan zarar görmedikleri" gerekçesiyle katılma talebinin reddine karar verilmesini talep etti. Mahkeme, "MHP'nin suçtan zarar gören sıfatı bulunmadığı" gerekçesiyle katılma talebinin oy birliğiyle reddine karar verdi.
Daha sonra, mahkeme başkanınca iddianame özetinin okunmasının ardından sanıkların savunmalarının alınmasına geçildi.
Çankaya ilçesi Çukurambar semtindeki Kızılırmak Mahallesi'nde 30 Aralık 2022'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Ateş'in ölümüyle ilgili hakkında işlem yapılan toplam 39 kişiden tutuklu 22'si hakkında iddianame düzenlenerek dava açılmış, haklarında yurt dışına çıkış yasağı getirilen diğer 17'si hakkındaki soruşturmanın ayrı dosya üzerinden sürmesi kararlaştırılmıştı.
Ateş'in ölümüyle alakalı ilk duruşmayı izlemeye gelen Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, basın mensuplarına açıklama yaptı.
Ayşe Ateş, "Bugün eksik bir iddianame ile yarım bir mahkeme kurulacak. Bizim buradan beklentimiz ve isteğimiz şu, ayrılan dosyadaki 17 kişi hakkında gerekli işlemlerin hızlı yapılarak, bu dosyanın da bizim dosyamıza eklenmesi, eksik olan bu iddianamedeki boşlukların tamamlanarak, yeni ve doğru bir iddianamenin yazılması ve yargılamanın hızlı yapılması." diye konuştu.
Suçluların adil şekilde yargılanmasından başka hiçbir talepleri olmadığını ifade eden Ateş, "Dilekçeler verdik, eksik deliller var, halen gelmeyen, dosyaya eklenmeyen deliller var. Bu delillerin hızlı bir şekilde dosyaya eklenmesi, eksiklerin tamamlanması, halen bazı arkadaşlarımızın ifadeleri eklenmedi, bu ifadelerin hızlı bir şekilde eklenmesi, iddianamedeki boşlukların doldurularak tamamlanması ve hızlı şekilde yargılan devamını istiyoruz. Şimdi mahkemede bunun hepsini dile getireceğim." dedi.
Ateş, bir basın mensubunun, "Sinan Ateş'in Mersin'de bazı ticari bilgileri istihbarata bildirdiği yönünde iddialar vardı. Bu konuyu gündeme getirecek misiniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bahsettiğiniz şey iddialardan ibaret. Ben elimdeki somut delillere, bilgi ve belgeleri dayanarak konuştum hep. Eğer bir gün o konuyla alakalı somut bilgi ve belge elimize ulaşırsa o gün onunla alakalı da yorumumu, söyleyeceğim şeyleri söylerim ama şu an için böyle bir şey mevcut değil. Ancak Mersin olayı tabii ki de bizim olayımızın öncüsü, oradan başlayarak, onun da değerlendirilerek, gerekli ifadelerin de alınarak dosyaya konulması ve hep birlikte işlem görmesi gerektiğini sayın mahkeme heyetine ileteceğim."
"YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALTINDA YAŞIYORUM"
Ateş, bir basın mensubunun "Bugün yoğun güvenlik önlemleri var, yanınızda da korumaları görüyoruz, bu korumalarınız uzun süredir var mı?" sorusu üzerine, "Yaklaşık bir buçuk ay oldu sanırım koruma talebinde bulunalı, uzun süredir korumalarım var. Yoğun güvenlik önlemleri altında yaşıyorum. Normal bir hayat yaşamıyorum. Evde, kızlarımla akşama kadar, çok gerekli haller dışında dışarıya çıkmadan. Bazılarının halen yaşamadığı ancak yaşaması gereken cezaevi hayatını maalesef bize layık gördüler." ifadelerini kullandı.