Lisede de kilisede de büyük alkış

Güncelleme Tarihi:

Lisede de kilisede de büyük alkış
Oluşturulma Tarihi: Ocak 30, 1999 00:00

Haberin Devamı

Hacettepe Devlet Konservatuvarı Büyük Senfoni Orkestrası ilk yurtdışı turnesini tamamladı. Genç müzisyenler Rengim Gökmen ve Erol Erdinç yönetiminde Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'da beş konser verdi.

Yıllardır Hollanda'nın seçkin orkestralarında çalışan viyolacı İmer Saracoğlu, Rotterdam'daki modern mimari örneği 2000 kişilik De Doelen salonunun kafeteryasında, ‘‘Okulumla iftihar ediyorum’’ diyordu, ‘‘Biz Eskişehir'e kadar ancak gidebilmiştik. Şimdi gelinen noktanın güzelliğine bakın!’’

İmer Saraçoğlu'nun kıyaslaması, Atatürk'ün 1936'da kurdurduğu Ankara Devlet Konservatuvarı'nın çalgıcı adayı öğrencilerinin turneleriyle ilgiliydi. Yıllar önce, bir öğrenci orkestrası olarak ancak Eskişehir'e gidilebilmişken, 1999'da Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Büyük Senfoni Orkestrası'nı Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'daki müzikseverler dinliyordu.

Lisans bölümünün 86 öğrencisinden oluşan orkestrayı, Konservatuvar Müdürü çellist, devlet sanatçısı Ali Doğan, iki yıldır uluslararası şeflerimizden İzmir Devlet Senfoni Orkestrası müzik direktörü Rengim Gökmen'e emanet etmişti. Yurtiçindeki konserler, büyük ilerlemenin göstergesiydi. Bir öğrenci orkestrası için düşünülebilecek düzeyin üzerine çıkılmıştı. Bu tespit, orkestrayı zaman zaman çalıştıran İstanbul Devlet Senfoni'nin şefi Erol Erdinç'e aitti. Erdinç, üç yıl kadar önce, Belçika Kraliyet Konservatuvarı Senfoni Orkestrası'nı 10 gün kadar çalıştırıp bir konser yapmıştı.

Ankara'da Rengim Gökmen'in öğrencileri ise Erol Erdinç'i şaşırtmıştı. ‘‘Onların seviyesini yakalayıp geçmiş olduğumuzu memnuniyetle gördüm’’ diyordu. İşte bu tespit, düşünülen yurtdışı turnesinin de çıkış noktası olacak, müdür Ali Doğan hedefi Belçika olarak belirleyecekti. Yıllardır Brüksel'de serbest sanat koordinatörü olarak çalışan Birsen Demiriz'in oradaki organizasyonu, Konservatuvar Müdürü Ali Doğan'la şef Rengim Gökmen'in Ankara'daki gayretleriyle, 17-24 Ocak arasında Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'da beş konserlik turne programı ortaya çıkıyordu. Projeyi konservatuvarın bağlı olduğu Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Süleyman Sağlam gönülden desteklemişti. Finans ise İş Bankası, Şekerbank, Denizbank, Yapı Kredi Bankası, Esbank, Türk Ekonomi Bankası, AGE İnşaat, Halk Sigorta, Sevda Cenap And Müzik Vakfı ve Lir Müzikevi'nin katkılarıyla sağlanmıştı.

Program özenle düzenlenmişti. Rengim Gökmen'in yönettiği konserlerde önce İlhan Usmanbaş'ın Bir Gece Müziği çalınıyor, ardından okulun ürünlerinden halen Almanya'da gelişimini sürdüren Özgür Aydın'la Çaykovski'nin çok sevilen 1. Piyano Konçertosu seslendiriliyordu. Konserler Beethoven'in 5. Senfonisi'yle noktalanıyordu.

Erol Erdinç'in yönettiği konserlerde ise Nevit Kodallı'nın Telli Turna'sıyla başlanıyor, halen son sınıf öğrencisi ve orkestranın konsermaysteri olan Deniz Özasker'in Brahms'ın keman konçertosunu seslendirişiyle devam ediliyordu. Son eser ise Dvorak'ın Yeni Dünya'dan adını taşıyan Amerika'da yazdığı ünlü 9. Senfonisiydi.

Böylece hem Türk bestecilerinden iki örnek sunuluyor, hem de orkestranın klasik ve romantik dönemlerden eşlik ve icra düzeyi ortaya konuluyordu. Sonuç mükemmeldi. Uzun yolculuğun yorgunluğuyla çıkılan Brüksel konseri sonrası Belçika Kraliyet Konservatuvarı'nın müdürü, hemen ileriki yıllar için davet tazeliyordu. Rengim Gökmen 5. Senfoni'yi, ancak profesyonellerin altından kalkacağı müthiş tempolarla yönetmişti. Rotterdam konseri sonrası, çoğu orta yaşın üzerindeki Hollandalılar'dan oluşan dinleyici orkestrayı ayakta alkışlıyordu. Mons Radyo Stüdyosu'ndaki konser sonrası, NATO'da görevli subaylarımızdan Tuğamiral Şükrü Bozoğlu alkışlamaktan kızarmış avuçlarını gösterirken, Tümg. Selahattin Yücel ‘‘Keşke bu konseri NATO karargahında yapsaydık. İnşallah seneye’’ diyordu. Lüksemburg Diekirch Lisesi öğrencileri, yaşıtlarından oluşan orkestrayı ayakta alkışladı. Bissen'de kilisede verilen, dinleyicinin cemaat yerine sıralara oturarak dinlediği konser sonrası Lüksemburg Büyükelçimiz Yalçın Oral'ın şu sözleri ise tüm yabancı ve Türk dinleyicilerin ortak tesbitini ifade ediyordu:

- Böyle bir performans beklemiyorduk!

Sonrası ise Türklerin ortak duygusuydu:

- Bizleri gururlandırdınız.

Ankara Devlet Konservatuvarı'nın 63 yıllık tarihinde ilk kez gerçekleştirdiği yurtdışı turnesinden, sürekli yol ve provaların yorgunluğuna karşın, kendine güveni ve deneyimleri artmış, devlet para vermese de Türkiye'yi başarıyla temsil etmiş olmanın kıvancıyla döndü ülkeye. Şimdi, orkestrayı, üyeleri mezun oldukça değişen ama sürekli konser yapabilecek bir statüye kavuşturmanın çabaları başlıyor. 2000 yılı turnesinin ilişkileri de şimdiden kuruluyor.

Sanatçılardan Günceler yorumu

Günceler, tarihi ne ölçüde aydınlatır? Resmi tarih kayıtlarına yeni anlamlar getirmez mi? Doğanın bile ağaç odunlarında, kaya katmanlarında günce tuttuğunu farkediyor muyuz? Bu sorulara yanıt arayan 24 sanatçının eseri İstanbul'da sergileniyor.

Uzun yıllar Ankara'da galericilik yapan Nuran Terzioğlu, eşi Tosun Terzioğlu'nun (eski TÜBİTAK Başkanı) Sabancı Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasının ardından İstanbul'a taşındı ve sanat alanındaki birikimlerini de beraberinde getirdi. Başkent'te Urart başta olmak üzere çeşitli galerilerde yöneticilik yapan Terzioğlu'nun İstanbul Galatasaray'da açtığı Galeri Apel, bundan böyle kişisel, karma ve konulu sergilere evsahipliği yapacak.

Nuran Terzioğlu henüz erken olduğunu düşünse de Ankara ve İstanbul'daki sergi izleyicilerinin karşılaştırmasını yapıyor: ‘‘Ankara'da öğrenci, memur, bürokrat, sanatçı kesimlerinden izleyicilerimiz vardı. Ama hepsi de kendi sınıflarının en seçkin insanlarıydı. Sanatın tadını çıkarmayı bilen, sergiyi uzun uzun gezen, fikirlerini belirten insanlardı. Bir de Ankara'daki sanatseverler çok vefalı. İlk sergimize katılmak için Ankara'dan kalkıp buraya geldiler. İstanbul'un sanatseveri de şehrin kendisi gibi kozmopolit. Bir de burası büyük bir şehir. Herkesin her sergiye ulaşması zor olur herhalde.’’

DOĞA GÜNLÜK TUTUYOR

Nuran Terzioğlu'nun geçtiğimiz aylarda düzenlediği ilk sergisinin konusu ‘‘Damak’’ idi: ‘‘Bir işe başlarken ağız tadımızın iyi olmasını önemseriz. Biz de ilk sergimizde işe ağız tadı ile başlayalım dedik.’’ Damak sergisinin ardından düzenlenen ikinci konulu sergi olan ve şu anda devam eden ‘‘Günceler’’ sergisi için de şöyle konuşuyor: ‘‘Bu serginin bir benzeri 1996 yılında Ankara'da Enersis binasında izlenmişti. O yıl bir tez çalışmasında 17. yüzyılda yazılmış bir Osmanlı güncesinin konu edildiğine tanık olmuştum. Bu konu sergi teması seçiminde esin kaynağı oldu. Günceler, tarihi ne ölçüde aydınlatır? Resmi tarih kayıtlarına yeni anlamlar getirmez mi? Doğanın bile ağaç odunlarında, kaya katmanlarında günce tuttuğunu farkediyor muyuz?’’

Sergide, bu soruların ardından giden ve kendi içindeki günceyi araştıran yirmidört sanatçının adları şöyle: Ahmet Müderrisoğlu, Alp Tamer Ulukılıç, Arzu Başaran, Aydan Baktır, Balkan Naci İslimyeli, Barış Eren, Can Göknil, Canan Dağdelen, Emre Zeytinoğlu, Fatma Tülin, Ferhan Taylan Erder, Hale Arpacıoğlu, Hayriye Koç, İsmet Ergün, Jale Erzen, Meriç Hızal, Murat Morova, Müşerref Zeytinoğlu, Nurcan Giz, Reyyan Somuncuoğlu, Sümbül Eren, Şeyma Reisoğlu Nalça, Yavuz Tanyeli, Zeynep Perinçek.

Apel Galerisi: Hayriye Caddesi No:7 Galatasaray. Telefon: 292 72 36.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!