Güncelleme Tarihi:
EMEP'ten yapılan açıklama şöyle:
"Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve onun yönettiği AKP’nin yukarıdan yaptığı dayatmalarla 1 Kasım’da yeniden seçime gidiyor.
Yeterli süre olduğu halde, hükûmeti kurmak için ikinci bir isme görüşmeler yapma hakkı tanımayan Erdoğan’ın, Türkiye’yi seçime götürecek hükûmeti oluşturma görevini yeniden Ahmet Davutoğlu’ya vermesi, bu siyasi dayatmalar zincirinin bir devamıdır.
Davutoğlu bu kapsamda, HDP listesinden seçime giren ve İstanbul milletvekili seçilen partimizin önceki Genel Başkanı Levent Tüzel’e, kabinede yer almayı teklif etmiştir.
Öncelikle; bu seçim hükûmetinin oluşturulma süreci, AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 yıllık siyaset geleneğine uygun olarak, tamamen anti-demokratik biçimde gelişmiştir. Bakan olarak önerilecek isimlerin, partileri aracılığıyla belirlenmesi yoluna bile gidilmemiştir.
İkinci olarak; içeride ve dışarıda bir savaş hükûmeti olarak davranan ve emekçi düşmanı politikalara imza atan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin kuracağı bir hükûmetin, Türkiye halklarına vereceği hiçbir şey yoktur. Bu hükûmet de önceki hükûmetler gibi özgürlüklere ve halka karşı bir saldırı hükûmeti olacaktır.
Partimiz böyle bir seçim hükûmetinde yer almayı yukarıda özet olarak sıraladığımız nedenlerle uygun görmemektedir."
LEVENT TÜZEL'DEN TBMM'DE AÇIKLAMA
Levet Tüzel TBMM'de yaptığı basın toplantısında kurulacak seçim hükümetinde yer almayacağını açıkladı.
Tüzel toplantıda şunları söyledi:
Başkanlık rejimini gerçekleştiremeyen sayın cumhurbaşkanı ve ekibi ülkeyi böylesi olağanüstü koşullarda bir seçime götürüyor. Bu bir dayatma ve süreç o günden bugüne anti demokratik şekilde işledi, işlemeye devam ediyor. Yeniden savaş başlatıldı. HDP’nin, 7 Haziran seçimlerindeki elde etmiş olduğu başarı, halk desteği, çözüm barış halkların gönüllü birliği için vermiş olduğu çabaların halk tarafından karşılık görmüş olmasını, saray çevresi bir türlü hazmedemedi. Ne yazık ki memleketi kaos ortamına ve çok açık halka açık ilan edilmiş bir savaşla seçime götürerek, buradan yeniden değişik seçim sonuçlarını elde etmeyi hesaplıyor. Biz bu hesabın tutmayacağını düşünüyoruz. Çünkü halkımızın büyük çoğunluğu, barışın kardeşliğin, hiçbir gencin gözünün yaşının akmasını istemiyor.
Yaşam hakkı en kutsal hak. Ama yaşam hakkı devlet yönetimi tarafından her gün ihlal ediliyor. Ülkenin Kürt illerinde, bölgede, bugün Yüksekova’da olan gelişmeler her yerde olağanüstü hal ve halka karşı yürütülen operasyonlar söz konusu. Öz yönetime dair görüşler ileri sürdükleri iddiasıyla tutuklanıyorlar. Ama bunun bir de terse dönmesi söz konusu. Bu savaşın kendilerini vurduğunu her gün görüyor. Artık asker polis cenazelerinde yüreği yanan acılı insanlarımız, bu savaşın sorumlularını teşhir ediliyor. Bu masa niçin devrildi? Üç yıldır süren bu süreç niye artık bitti denilip, silahlar konuşmaya başladı?
Bugün de öncelikle benim de diğer HDP’li vekil arkadaşlarımızın, eş başkanlarımızın çağrısı gibi, öncelikli dileğimiz bu haksız savaşın halka karşı yürütülen savaşın derhal durdurulması. Kürt halkı adına, Türkiye halkları adına, demokrasi adına mücadele ettiğini söyleyen her kimse, bu savaşın tarafı olmaması gerektiğini söylüyorum.
Sayın Başbakan, bakanlık görevi tevdi etti. Kabul edip etmediğimizi saat 6’ya kadar iletmemizi istediler. Resmi görüşümüzü kendilerine ileteceğiz. AKP hükümeti ve aslında bir numara diyeceğimiz sayın cumhurbaşkanı “seçimlere ben mi giriyorum” diye hala konuşan cumhurbaşkanı, muhtarlar toplanıyor, başbakan müftüleri topluyor. Bir devlet anlayışını adım adım uyguluyor, topluma empoze ediyor. Evet seçime kendisi giriyor. 7 Haziran’da da böyleydi 1 Kasım’da da böyle. Ve ben inanıyorum ki 7 haziran seçim sonuçları ortaya çıktığında, 1 Kasım’a kadar işleyecek süreci 8 Haziran’dan itibaren AKP kurmayları planladılar. Ve bu senaryoları simülasyon üzerinde yürüttüler. Özel güvenlik bölgeleri ilan edilmesi, iç güvenlik yasasının devreye sokulması, cenazede canı yanan insanların sözlerinin hakaret sayılıp tutuklanmaları ve bir dizi hukuksuzluk.
Anayasa yok, hukuk yok, teamül yok. Her şey cumhurbaşkanı başbakan ikilisinin keyfiyetleri çerçevesinde uygulanıyor. Ve şimdi bizim katılmamızı istedikleri, tekrarlanacak seçimin yürütülmesini sağlayacak seçim hükümetinin de bu işleyişin bir devamı olacağı çok açık. Hem halka karşı yürütülen savaş, hem baş gösteren ekonomik kriz, işte kamu emekçileriyle imzalanan toplu sözleşmede örnekte olduğu gibi, hem ülkedeki halkları refaha kavuşturacak bir dil tersine nefret söylemini hala sürdürüyorlar. Hala HDP’yi düşmanca hedef gösterir halde olmaları aslında bu hükümetin aynı çizgide iş yapacağını gösteriyor.
Teslim edelim, kabul edelim ki yeni hükümetin de ana işlevi bu olacaktır. Her tür keyfiyetle, entrikayla arzu ettikleri sonucu elde etmek için her şeyi göze almak… Ama bu hepimizden kaybettiriyor. Canımızdan, geleceğimizden, ortak yaşamımızdan. Temsil ettiğim Emek Partisi’nin de esas kaygısı budur.
Bölgede olanlar hayli kaygı verici. AKP hükümeti çok açık Kürt hareketine, barış isteyen güçlere, HDP’ye tuzak hazırlıyor. Bugün hükümette HDP’nin varlığını bile sindirmekten çok çok uzakta demokrasi kültürü kesinlikle yok. Yılların teamülü Kılıçdaroğlu’na işlemedi. En küçük bir saygı gereği parti yönetimlerine, önerecekleri vekillerin isimleri sorulmadı. Başbakan benim hakkımdır benim anayasal yetkimdir deyip işin içinden çıkmaya çalışıyor.
LEVENT TÜZEL KİMDİR
Abdullah Levent Tüzel, 12 Temmuz 1961'de Giresun Bulancak'ta doğdu. Babasının adı Osman, annesinin adı Havva Çağlayan'dır.
Avukat; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.
Serbest avukat olarak çalıştı. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği ve Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanlığı yaptı. 1996 yılında kurulan Emek Partisinin kurucu Genel Başkanı oldu ve 2011 yılına kadar EMEP Genel Başkanlığı görevini yürüttü.
Tüzel, evli ve 1 çocuk babasıdır.