Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2005 00:00
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı ve Adana Milletvekili Ömer Çelik, Alem dergisine verdiği röportajda laikliği ‘Türkiye’nin nükleer gücü’ olarak tanımladı. Çelik, Başbakan Erdoğan’ı ise ‘Ülkenin temel politikalarında tavizsiz, diğer konularda ise son derece hızlı karar alabilen, pratik bir kişilik’ sözleriyle anlattı.
Türkiye’nin etrafındaki kronik siyasi krizlerden ve sosyal kaoslardan kendini uzak tutabilmesinin ardında laiklik ilkesinin yattığını vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:
‘Türkiye’nin elindeki en büyük gücün laiklik ilkesi olduğunu görüyoruz. Laiklik ilkesi bizim hem iç barışımız sağlıyor; hem de etrafımızdaki kaynayan kazandan kendimizi korumamızı sağlıyor. Çevremizde yaşanan tecrübelere baktıkça, laikliği elimizdeki en büyük nükleer güç olarak görüyorum.’
Çelik, Türkiye’nin AB sürecini cumhuriyetin çağdaşlaşma projesinin devamı olarak nitelerken, şöyle devam etti:
‘Cumhuriyetimizin mayası ve başta Büyük
Atatürk olmak üzere cumhuriyeti kuranların idealleri, zaten keskin ve kesintisiz bir çağdaşlaşma perspektifi öngörüyor. Kuşkusuz bu, milli kimliğimizi, milli değerlerimizi ve milli güç kaynaklarımızı koruyarak evrensel değerlerle uyum içinde olmayı öngören bir projedir. Bir yabancılaşma projesi de değildir. Burada iki hususa dikkat etmek lazım. Birincisi; evrensel değerlere entegre olurken kendi değerlerimize yabancılaşmamak. İkincisi; kendi kimliğimizi korumak adına, içe kapanıp evrensel değerlere sırtını dönen izole bir hayat sürmemek. Cumhuriyet, bizim bu topraklardaki, vatanımızdaki tarihsel tecrübemizin evrensel değerlerle uyum içinde olduğunu gösteren, Türk tarihinin en devrimci ve aydınlanmacı projesidir. Dolayısıyla 3 Ekim, cumhuriyetimizin zaten mayasında var olan çağdaşlaşma idealinin çok ciddi bir dinamizme kavuşturulması, çok yüksek bir aşamaya getirilmesidir.’
17 Aralık’taki uçak hikayesiÖMER Çelik, 17 Aralık’taki AB zirvesinde yaşanan çetin pazarlıklar sırasında Türkiye’nin çektiği restin gerçekliğini anlatan bir anısını şöyle anlattı:
‘Avrupalı siyasetçilere ‘Biz artık dönüyoruz. Hıristiyan kulübünüz size hayırlı olsun’ dedik. Onlar blöf olduğunu zannedip, uçakta dönüş için hazırlık olup olmadığını takip ettiriyorlarmış. Birisi ‘Uçak kalkacak diyorsunuz ama hálá hazır değil’ dedi. Biz de, ‘Büyük uçakla geldik ama dönüş için dün gece ATA uçağını da getirdik. ATA şu an hazır’ dedik. Bunun üzerine işin ciddiyetini bir başka açıdan da anlamış oldular.’