Güncelleme Tarihi:
Kamusal alanda türban konusu, yıllardır ana çelişkiyi örten bir simge haline geldi. Batılı demokrasiler bu çelişkiyi çok net görüyorlar. Simgeleşen ve kutuplaşan Türk siyasi yaşamı ne yazık ki esasen tartışması gereken özgürlükler ve demokratik haklar konusunu tartışmak yerine, generallerin çok hassas olduğu başörtüsü meselesine kilitlenmiş durumdalar.
Neden bu kamusal alan tartışması?
Laik Kamusal Alan nedir?
Böyle bir kavram var mıdır?
Siyasi kuramlara göre demokratik devletin en başta gelen unsuru tüm dinler karşısında aynı uzaklıkta olmak ve herhangi bir dinsel inancı benimsememek, desteklememek ve dinsel özgürlükleri güvence altına almak anlamında laik bir yapıya sahip olmaktır. Eğer kamusal alanın genişletilmesi laik yapıyı korumak için yapılıyorsa burada açık bir çelişki göze çarpmaktadır.
Åžunu unutmamak gerekir ki, demokratik devlet laik olmak durumundadır. Buna zorunludur. Aksi takdirde demokrasiden söz etmek mümkün deÄŸildir.Â
Ancak her laik devlet demokratik değildir-Nazi Almanyası ve faşist İtalya laik devletlerdi-. İdeal olan demokratik devlet yapısını eksiksiz bir biçimde kurmaktır.
Laik kamusal alan
Bunun yanında acaba bir laik kamusal alan yaratılması mümkün müdür?
Bireylerin, kendi dini inançlarını belli eden semboller ve giysiyle kamusal alan sayılan yerlerde bulunması laik devleti tehdit eder mi?
Yani, haç takmış bir Hıristiyan öğrencinin üniversiteye gitmesi ya da kippasıyla bir Musevinin belediye binasına girmesi laikliği tehdit eden bir durum mudur?
Demokratik devlet anlayışı bu tip durumları bireyin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmektedir.
Çünkü, ifade özgürlüğü yalnızca düşünceleri sözle ifade etmek değildir; felsefi anlamda, bireyin varlığı bile bir ifadedir. Kişinin duruşu, giyimi, davranışları, bir bütün olarak ifade özgürlüğü içinde yer alır.
 Bu bağlamlarda bireye yapılacak bir müdahale ve sınırlama, ifade özgürlüğünün sınırlanması anlamı taşır ki, her nasıl olursa olsun kamusal alan gerekçesi bile bu sınırlama olgusunu ortadan kaldırmaz ve meşrulaştıramaz.
Sınırlama ancak yurttaşların özgürlük alanlarının diğerleri tarafından ortadan kaldırılma girişimi ile birlikte düşünülebilir. Bu durumda bile, potansiyel tehdit yerine, eylemin varolması koşulu aranması evrensel hukukun temel normlarındandır.
Kamusal alanda kıstlama yanlıştır
İşte bu nedenlerle kamusal alanda türbanın yasaklanması yanlıştır, demokratik değildir.
Mevzuatımızda ne bir kamusal alan tanımı vardır ne de yurttaşların nereye, nasıl girebileceğini belirleyen bir yasa mevcuttur.
Acaba bu yolla özgürlük alanlarına kısıtlama getirilerek, bu sorunu sürekli gündeme getirerek demokratikleşme engellenmek mi, ya da 12 Eylülün kurguladığı yapının devamının sağlanması mı istenmektedir?
Kamusal alan, bırakın özgürlüklerin kısıtlandığı, halkın özgür ve güvenli bir biçimde yaşadığı, bireye müdahale edilmediği ve farklılıkların barış içinde bir arada yaşandığı bir ortam olmalıdır.
Türkiyede dayatılmak istenen kamusal alan anlayışı, özgür ve demokratik bir ülke hedefine değil, ayrıştırıcı, kategorize edici, öteleyici ve otoriter yanları ağır basan bir devlet idealine hizmet etmekte ve faşizan uygulamalara da zemin hazırlamaktadır.
Eğer amaç anayasal anlamda laikliğin güvence altına alınması ise, bunun yolu kişisel özgürlükleri kısıtlamaktan veya kısıtlamaya özendirmekten değil, hukukun üstünlüğünü ve hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirmekten geçmektedir.