Laikliği yeniden yorumla!

Güncelleme Tarihi:

Laikliği yeniden yorumla
Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 1998 00:00

Haberin Devamı

2. Din Şurası, Diyanet İşleri Başkanlığı'na bir ev ödevi verdi; Laiklik kavramını yeniden yorumlamak...

Ne gariptir ki, Fethullah Hoca cemaatinin, Abant'ta düzenlediği toplantıya katılanlar da bir türlü laikliğin yorumu konusunda anlaşamamışlardı! Aradan dört ay geçtikten sonra Diyanet'in düzenlediği Şura'da da benzer bir sonuç çıktı:

‘‘...laiklik bir amaç değil, toplumun birlikte ve uzlaşma içinde yaşama yöntemi demek olan bir araçtır. Zaman içinde ve toplumun şartlarına göre çeşitlenebilecek olan laikliğin içeriğinin tam olarak doldurulabilmesi ve konunun evrensel ve mahalli boyutlarının belirlenebilmesi için ilahiyat, hukuk, sosyoloji ve siyaset bilimcilerinin Diyanet'in koordinasyonunda biraraya gelerek ortak çalışmalarda bulunması isabetli olacaktır.’’

Şura'dan laikliğin tanımında anlaşma çıkmadığı, ‘‘Dinin farklı yorumlanmasından kaynaklanan problemler ve çözüm yolları komisyonu’’ raporundaki bu satırlardan belli. Oysa Şura, Diyanet İşleri Başkanı M. Nuri Yılmaz'ın deyimiyle, ‘‘Devletin düzenlediği’’ bir toplantı. Yine de çoğunluğu farklı isimlerden oluşan Şura'dan laiklik konusunda bir ortak anlayış çıkamıyor. 75 yıllık Cumhuriyet'in, temel ilkelerinden biri olan laiklik, onların gözünde hala net bir kavram değil. Bu da Diyanet'in, her ne kadar uzak durmaya çalışsa da kendisinin dışındaki İslami odakların tartışmalarından ne kadar etkilendiğini ortaya koyuyor.

TARİKATLAR DAİRE BAŞKANLIĞI

Şura'da türban tartışmalarının ele alınış biçimi de Diyanet'in ‘‘arada kalmışlığının’’ bir göstergesiydi. Şura'da genel kabul gören yaklaşım, türbanın yasaklanmasına karşıydı: ‘‘Türbanın eğitim hakkını elden alacak boyuta götürülmesi insan haklarıyla bağdaşmıyor. Bu konuyu siyasallaştırmak isteyenlerle samimi olanların ayırt edilmesi görevi yerine, işin yasaklanması ve polisiye tedbirlerle üzerine gidilmesi insan haklarına aykırıdır.’’

Tabii bu görüşler, Şura raporlarına yansımadı. Bunun yerine genel ifadeler kullanılması yeğlendi. Kadınların cenaze namazlarına katılması, cuma ve bayram hutbeleri, namazın beş vakit oluşu gibi güncel İslami tartışmalara da girilmedi. Tarikatların serbest bırakılması ve Diyanet'te ‘‘Tarikatlar Daire Başkanlığı’’ kurulması, Caferiler için üniversitelerde bölümler açılması önerileri de raporlara yansımadı. Şura'da kabul görmeyen önemli bir konulardan biri de, aylar önce kaçırılan Konca Kuriş ve İslamcı kesimin aforoz ettiği İslamcı yazarlardan Yesevizade'nin savunduğu ‘‘İslami hükümlerin tek kaynağı Kuran'dır’’ görüşüydü. Bunun yerine raporlarda,

‘‘Problemlerin çözümünde Kuran ve Hz. Peygamberin Sünneti esas alınmalı; bunun anlaşılmasında akıl ön planda tutulmalıdır’’ denildi.

Daha önemlisi, 8 yıllık zorunlu eğitim konusundaki huzursuzluğun Şura'ya da yansımasıydı. Kibar bir dille de olsa konuşmacılar, bu konudaki rahatsızlıklarını yer yer dile getirdiler ve bu görüşler de usturuplu bir ifadeyle raporlara girdi.

Beş yıl önce yapılan 1. Din Şurası raporlarında yeralan ve Diyanet'in yapısının güçlendirilmesine ilişkin öneriler, 2. Şura'da da aynen yinelendi:

Diyanet, sadece Cumhurbaşkanı'na bağlı ve özerk hale gelmeli,

Diyanet İşleri Başkanı seçimle belirlenmeli.

Bu istekler gerçekleşirse, Diyanet, dinle ilgili olup biten herşeyi devlet adına denetleyebilecek mi? Radikal İslami kesimlerin etkinliği ve gelişip serpilmeleri sona erecek mi? Bu sorulara olumlu yanıt verebilmek zor görünüyor. Çünkü asıl sorun, Diyanet'in yetkileriyle değil, yapısıyla ilgili. Şura'nın son günü, iki Diyanet görevlisinin sohbeti bu açıdan ilginç bir örnekti:

- Sence en seksi seksiyon hangisiydi?

- Bilmiyorum ki, raporları daha okumadım.

- Tartışmalara girmesek ne olur? Yoklama yaparlar mı?

- Yok canım. Niye yapsınlar?

Kimileri, Şura'yı ciddiye alıyordu; ama böylesine hafife alan Diyanet görevlileri de yok değildi!

İNANÇ TURİZMİNE DESTEK

Dinlerarası Diyalog komisyonu raporunda, diyalog çalışmalarının hiçbir dinin propagandası görünümünde olmaması gerektiği noktasına dikkat çekildi. Raporda yeralan bazı komisyon kararları şöyle:

UYUŞTURUCU VE TERÖRİZMLE MÜCADELE

- Her din mensubu, uyuşturucu ve terörizmle mücadelede birbiriyle yardımlaşmalı,

DERS KİTAPLARINDA UZLAŞMA

- Okullardaki ders kitaplarında ve iletişim organlarında dinler hakkında sağlam bilgiler verilmeli,

İNANÇ TURİZMİ

- Turizm Bakanlığı'nın ‘‘İnanç Turizmi’’ projesine, ilgili dinler hakkında sağlam bilgiler verilerek katkıda bulunulmalı.

DİNLER TARİHİ

- Önümüzdeki yıllarda Türkiye'de İbrahimi dinlerin tarihi, bugünü ve geleceği ile ilgili bir toplantı düzenlenmelidir.

DOKÜMANTASYON MERKEZİ

- Bu Genel Sekreterlik bünyesinde, ‘‘Dünya Dinleri Araştırma ve Dokümantasyon Merkezi’’ oluşturulmalıdır.

YÖK'E İMAM HATİP İSYANI

Din Eğitimi Komisyonu'nun hazırladığı raporda, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tüm personelinin dört yıllık dini eğitim görmeleri gerekliliği vurgulandı. YÖK'ün İmam Hatiplerle ilgili kararlarına karşı çıkış niteliği de taşıyan rapordan önemli başlıklar şunlar:

İMAM HATİPLER SINIRLANMASIN

-Yüksek öğretime geçişte İmam Hatip Lisesi mezunlarına fırsat eşitliğini zedeleyecek sınırlamalar getirilmemeli,

İLAHIYATLARA YETENEK SINAVI

- İlahiyat meslek yüksek okulları dört yıla çıkarılmalı, öğrenciler özel yetenek sınavıyla tespit edilmeli,

İLKÖĞRETİME KURAN DERSLERİ

- İlköğretimin 7. ve 8. sınıflarına isteğe bağlı olarak Kuran-ı Kerim dersleri konulmalı,

AHLAK KİTAPLARI YENİLENMELİ

- Okullarda okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin müfredat ve programları, kitapları yenilenmeli,

MÜEZZİNLERE EZAN DERSİ

- Müezzinlerin güzel ezan okumaları için hizmet içi eğitim kursları yaygınlaştırılmalı,

KADIN GÖREVLİLER

- Hanımlarımızı din konusunda aydınlatmak üzere hanım görevliler de yetiştirmek üzere özel tedbirler alınmalıdır.

ŞURA DEĞERLENDİRMELERİ

M.Nuri Yılmaz (Diyanet İşleri Başkanı) Bu şuranın farklı ve yeni tarafı, dinlerarası diyalog konusuydu. Bir de Şura'da, dinin farklı yorumlanması işlendi. Son zamanlarda gündeme gelen bu konuya ışık tutulması için böyle bir seksiyon ayırdık. 150 kişi katıldı, 50'ye yakın tebliğ sunuldu, herkes hür şekilde fikirlerini ortaya koydu. Temel meseleler yüksek seviyede tartışıldı.

Prof. Dr. Beyza Bilgin (A.Ü.İlahiyat Fakültesi) Şura'yı farklı buldum. Umduğumdan fazlasıyla karşılaştım. Çünkü bu alanda oldukça yavaş ilerliyoruz. Türbana fazla girilmedi. Dini olmaktan çok siyasi olduğu için tartışmalarda sonuca varılamıyor. Kadın temsilci azdı, daha çok olmalı.

Dr. Abdülkadir Sezgin (Diyanet Başmüfettişi-sosyolog) Şuradan, beklenen gelişme ve çağdaş ihtiyaçlara cevap çıkmadı. Entelektüel seviyesi de geçtiğimiz şuraya göre iyi değildi. Diyanet İşleri Başkanı'nın seçimle gelmesi, Papa'nın ve Patrik'in seçimle gelmesine özenilmiş gibi görünüyor. Ama bu konu tartışılmadı bile.

Kazım Güleçyüz (Yeni Asya gazetesi Genel Yayın Müdürü) Ülkeyi cendereye sokan 28 Şubat sürecinde, hissettirmemeye çalışsa dahi, Diyanet de ciddi sıkıntılar yaşamış; derin devlet kaynaklı tazyiklere maruz kalmıştır. Ancak bütün bunlara rağmen Diyanet yine de birçok konuda başarılı hizmetlere imza atabilmiştir. 2. Din Şurası'nın toplanması, bu hizmetlerin en taze örneğidir.

İsmail Öner (Din İşleri Kurulu eski Başkanı)- Gayet kibarca, ilmi kariyeri aşmadan, güzel müzakereler yapıldı. Bence dünya çapında bir şura oldu. Mesela İncil ile Kuran'da aynı şeyin söylendiği birçok madde olduğu anlatıldı. Bu yönler gayet enteresandı.

Dr. Lütfi Doğan (Diyanet İşleri eski Başkanı) Hiçbir İslam ülkesi, dinler arası diyalogun konuşulduğu böyle bir Şura düzenleyemez. Bu, Cumhuriyet devletinin laik yapısının ve inanç özgürlüğünün sonucudur.

Ayşe Sucu (Diyanet Vakfı Kadın Kolları Başkanı) Kadın eğitimci yetiştirilmesi önerim kabul edildi. Uydurma hadislerden kurtulmak için (Mesela erkeğin vücudundan akan irini kadın yalasa bile hakkını ödeyemez gibi) kadınlara özgü kitaplar neşredilmesi gerektiğine değindim. Artık dinin törelerden, kıssacılıktan kurtarılması gerektiği Şura'da kabul gördü.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!