Oluşturulma Tarihi: Kasım 18, 2001 00:00
Sovyetler Birliği'nde ve Doğu Avrupa'da siyasal ve ekonomik sistemlerin çöküşünden ve Berlin Duvarı'nın yıkılışından sonra, Francis Fukuyama'nın kitabının ('Tarihin Sonu ve Son İnsan') dumanı altında, tarihin gerçekten sona erdiği inancı yaygınlaşmaya başlamıştı.Ancak 1999 sonunda Seattle ve daha sonra Porto Alegre'de ortaya çıkan 'reddiyeler', ardından Usame bin Ladin'in temsil ettiği zihniyet, tarihin sona ermediğini, en azından insanlığın bir kesimi için liberal ekonomi ve liberal demokrasinin, insanlığın önündeki 'son' model olmadığını ortaya çıkardı.*Son on yıl, ülkemizde, felsefesiz düşüncenin ve gazete köşelerinin şenlik yılları oldu. İnsan düşüncesi üniforma giydi; çoğulculuğu savunduğunu ileri süren kalemlerin 'tek düşünce' tekrarlamaktan başka bir şey yapmadıkları ortaya çıktı.Tarihin sona ermediğini savunan azınlıktan olan Server Tanilli, Adam Sanat dergisinin Ekim 2001 sayısında Fransız düşünür Edgar Morin'le yapılmış bir söyleşiyi çevirmiş. Edgar Morin de tarihin devam ettiğine inanlardan, uzmanlaşma karşıtı ve çağımızın en ilginç düşünürlerinden biri. Sosyolog olarak yetişse de, onun sınırlarına sığışmayı kabul etmiyor; daha geniş bir alanda, felsefe, ekonomi, politika, çevrebilim, hatta biyolojiye kadar uzanan alanlarda dolaşmayı seviyor.*Libération gazetesinden (5 Şubat 2001) Victorio de Filippis, Edgar Morin'e soruyor:'-Artık büyük tasarılar, ideolojiler olmadığı duygusunu paylaşıyor musunuz?'Edgar Morin yanıtlıyor:'-Büyük tasarı, işte karşımızda: İnsanlığı kurtarmak, Yerküreyi uygarlaştırmak! İletişim ağının dünya çapında korkunç yayılışına bakarak söyleyecek olursak, böyle bir fikir teknik olarak ütopik değil. Öyle olduğu içindir ki, bir dünya-toplum için, çekirdek ya da tohum halinde öğeler var. Eksik olan, siyasal bilinç ve Yurt-Dünya'ya yurttaş olarak ait olma bilinci. İdeolojilerin sona erdiği hikáyesi saçmadır, zırvadır, boş sözdür. İnsanların mitosa, ideolojiye hep ihtiyaçları vardır. Önemli olan aldatıcı mitoslara değil, iyi mitoslara, iyi ideolojilere sahip olmaktır. Komünist ideoloji güzel ve adildir; insanın insanı sömürmesine son verilmesini istiyordu. Ne var ki, söz konusu ideoloji, insanın insanı sömürdüğü bir rejimin hizmetinde oldu. Demokratik sosyalizm kadar komünizmi de dile getiren özlemler, durmadan doğan özlemlerdir: Onlarla anlatılmak istenen, daha fazla özgürlük, kendini daha fazla gerçekleştirme, daha fazla kardeşlik, daha az baskı, daha az adaletsizliktir.'Victorio de Filippis soruyor:'-Devrim kelimesini hiç kullanmıyorsunuz, neden?'Edgar Morin yanıtlıyor:'-Başta şundan: Devrim kelimesi, ondan yararlanan baskı güçlerince tozlanıp kirlendi. Sonra 'sil baştan' diyen devrimci mitos, barbarlığa götürüyor. Devrimi, koruyup saklama ile birleştirmeli. Hiroşima'nın ertesinde filozof Karl Jaspers, 'İnsanlığı kurtarmak isteniyorsa, her şeyi değiştirmek gerekir' diyordu. Dünyayı değiştirmek isteniyorsa, geçmişin kültürünün bütün hazinelerinden alacağımızı almalıyız. Devrimsiz koruyup saklama mümkün değildir; ama koruyup saklama olmadan da devrim olmaz.'*Musevilik, Hıristiyanlık ve İslám mitoslara dayalı birer ideolojidir. Yeryüzünde adalet sağlamak ve onu egemen kılmak amacıyla, bu misyonla ortaya çıkmışlardır.Çok doğal, çünkü adalet sağlamak bir (her) dinin en önemli görevidir.Komünizm, dinler adalet sağlayamadığı için (bunun iddiasıyla) çıkıp devrim yaptı. Ancak o da dinler gibi adalet sağlayamadı ve adalet yerine adaletsizliği egemen kıldığı için yıkıldı. Yıkıldı çünkü mitosu ve mitosları yoktu.Komünizmin uğradığı başarısızlığı dinler de yaşamışlardı, yaşıyorlar. Ama yıkılmadılar ve yıkılmıyorlar. Çünkü mitosları var.*İnsan daha fazla özgürlük, kendini daha çok gerçekleştirme, daha fazla kardeşlik, daha az baskı, daha az adaletsizlik istiyor. Ama tekboyutlu dünyada insanlık çıkmazda ve umutsuz! Umutsuzluğun bir adım ötesi çılgınlık.Edgar Morin şöyle diyor: 'İnsan aklı, bilinç ve sorumluluk eksik olduğunda, korkunç olabilecek güçlere sahip. Ne var ki, bu bilince sahip olduğunda, aşılmaz görünen determinizmlerin üstesinden gelebilecek durumda.'ABD, Usame bin Ladin'i teslim almak amacıyla Afganistan'a bomba yağdıracağına, açlık ve yoksulluğu yeryüzünden silmeyi deneseydi bu amaca daha çabuk ulaşmaz mıydı acaba?*Yazımın Arapça başlığının anlamı: Dünyada (hayatta) rahatlık yok!Rahatsızlığın egemen olduğu bir dünyada her şey mübah olabilir. O zaman vay insanlığın haline!
button