Güncelleme Tarihi:
THE RAVEN
KUZGUN
Yön: James McTeigue
Oyn: John Cusack, Luke Evans, Alice Eve, Brendan Gleeson
Tür: Dram-Polisiye
İngiliz Dili ve Edebiyatı okuduğum yıllarda ağır İngiliz eserleri arasında zaman zaman bunalıma girerken, Amerikan edebiyatının renkli ismi Edgar Allan Poe nefes alma kaynağım olurdu.
Katilleri, gerilimli kısa hikâyeleri, gizemli karakterleri, ağır edebi eserlerden uzaklaşıp, biraz olsun başka boyuta geçmemi, rahatlamamı sağladı hep.
Kuzgun’un, Edgar Allan Poe’nun eserlerinin başlıklarından alınan fikirlerin birleştirilmesi sonucu oluşmuş bir film olduğunu öğrendiğimde heyecanımı tahmin edersiniz...
HEM KURGUSAL HEM OTOBİYOGRAFİK
Hannah Shakespeare ve Ben Livingston’ın yazdığı senaryonun en önemli özelliklerinden biri kurgusal olduğu kadar yazarın hayatı ve gerilimli hikâyeleriyle de bağ kuruyor olması.
Yönetmen James McTeigue, “Eğer Edgar Allan Poe ile ilgili bir film çekiyorsanız, onun dünyasını tüm gerçekliği ve karanlığıyla filme aktarmak zorundasınız” diyerek başlamış işe.
Bu, hem filme otobiyografik öğeler katmasını hem de Poe’nun bazı hikâyelerindeki şiddeti çekinmeden, kesmeden perdeye getirmesine neden olmuş.
GENÇ YAŞTA GELEN ŞÜPHELİ ÖLÜM
Acılarla dolu bir hayat geçiren Edgar Allan Poe, polisiye edebiyatının öncülerinden olarak tanınsa da yaşadığı dönemde pek takdir görmedi. Alkol bağımlılığı, hor görülmesine neden oldu.
Sivri dilli eleştirileri ve korku dolu kısa hikayeleriyle yuvarlanıp giderken, ölüm onu beklenmedik bir anda ve çok erken bir yaşta buldu.
7 Ekim 1849’da, 40 yaşlarına girdiğinde bilinmezliklerle dolu bir vedaydı onunki.
Ölüm nedenleri arasında alkol, kuduz, kolera ve zehirlenme de vardı.
Kuzgun, Poe’nun ölüm nedeninin zehirlenme olduğu fikrinden yola çıkarak başlıyor hikayesini anlatmaya.
Çemberin kapanması için bu zehirlenme olayına filmin finalinde tekrar geri dönülecek tabii. Adını, yazarın Kuzgun adlı şiirinden alan film, Edgar Allan Poe’nun ölüm sahnesinin ardından, en dehşet dolu eserlerindeki detaylarla bir seri katil hikayesi koyuyor önümüze.
Bir anne kızın cesetleri kapının kilitlendiği, pencerinin çivilendiği bir odada bulunuyor. Aslında çiviler pencereye kapalı izlenimi veren yaylı bir sistemin parçası. Olay yerinde inceleme yapan dedektif Emmett Fields, bu sahnenin nereden geldiğini çok geçmeden anlıyor.
Bu cinayetteki her şey Edgar Allan Poe’nun ‘Morg Sokağı Cinayeti’ adlı hikâyesinden alınma.
ZOR İZLENEN VAHŞET DOLU SAHNELER
Seri katilin bundan sonraki vukuatlarındaki detaylar da Edgar Allan Poe’nun en vahşi hikâyelerinden alınma.
Bu cinayetlerin çoğu zekice olduğu kadar vahşi de...
Hatta öyle sahneler var ki değme kanlı bağırsaklı korku filmine taş çıkartır.
Özellikle de Kuyu ve Sarkaç’dan (The Pit and the Pendulum) esinlenilen cinayetin fena halde iç kıyıcı olduğunu söylemem gerek.
Üstelik kamera son harekete kadar çekiyor, nasılsa göstermezler diye gözünü açık tutacaklara kolaylıklar diliyorum.
Buradan yola çıkarak Kuzgun’un dehşet verici sahnelerle dolu bir korku filmi olduğunu sanmayın. Birkaç zor sahne dışında film daha çok bir dedektiflik ve seri katil hikâyesi gibi ilerliyor.
KATİLİ SAKLAMAK İYİ BİR FİKİR OLABİLİRMİŞ AMA!
Poe, çok sevdiği kadın da bu dolambaçlı ve ürkütücü oyunun içine çekildiğinde ipuçlarını daha da yakından takip etmeye başlıyor.
Dedektif Fields (Luke Evans) ile birlikte katilin peşinde koşturmaktan yılmıyorlar.
Edgar Allan Poe ile kedi fare oyunu oynayan seri katilin kimliğinin saklı tutulması iyi bir fikir olabilirmiş.
Ama katilin kayda değer biri olması şartıyla.
Ve ne yazık ki Kuzgun’un finalinde öyle ahım şahım, motivasyonu sağlam bir katil kimliği ile karşılaşmıyoruz.
Katilin kim olduğu ile ilgili beklentilerimiz boşa çıkıyor.
Bu durumda katili saklama kararı işe pek yaramıyor.
JOHN CUSACK 12 KİLO VERMİŞ
John Cusack, Edgar Allen Poe rolünün içine girmiş. Filmin başarısındaki etkisi büyük.
Poe’ya benzemek için saç ve sakalını koyu renge boyadığını ve 12 kilo verdiğini de ekleyelim.
Dedektif rolündeki Luke Wilson filmin parlayanlarından.
Güzel Alice’i oynayan Alice Eve’in filmin görsel cazibesine katkısı büyük.
Görsellik demişken 19. yüzyılın renklerine ve hikâyenin tonuna uygun bir atmosfer yaratıldığının altını çizmek gerek.
Korkunç cinayetlerin izinin sürüldüğü karanlık sokaklar, mahzenler, dehlizler, yeraltındaki kanalizasyon kanalları hikâyenin ruhuna hitap ediyor.
Kuzgun, zayıf finali hariç heyecan verici bir çalışma.
Edgar Allan Poe hayranlarına ve okuyucularına vereceği çok şey olduğu bir gerçek.
Ama Poe’yu tanımayanları da sinemadan aynı keyifle uğurlayacağına şüphe yok.
Türü sevenler kaçırmasın.