Güncelleme Tarihi:
Hafızamız, üstelik siyasi hafızamız öylesine zayıf ki 1991 Körfez Savaşı’nda, Kuveyt’in işgaline son vermesindan sonra, ABD yönetimlerinin hiç de boş durmadığını hatırlamıyoruz bile.
ABD Vietnam hezimetinden sonra, baba Bush’un Ortadoğu’da tohumlarını attığı savaş histerisi sonrası ABD yönetimleri hiç de boş durmadılar.
1990 sonrasını tekrar hatırlayalım.
ABD yönetimleri özellikle Kuzey Irak ve Kürt liderlere Beyaz Saray kapılarını açarken, tüm güçlerini istihbarata verip geleceğin savaş stratejisini hazırlarken, bizler “aval-aval” gelişmeleri izliyorduk. Aslında izliyor gibi yapıyorduk.
Zaman zaman da Kuzek Irak’ta Saddam yönetime karşı olan Kürt partileri ve liderleri ile görüşmeler yapıyorduk.
Yapıyorduk ama meğer hiçbir zaman ne Barzani, ne de Talabani’nin samimiyetsiz olduklarını anlayamamışız.
Bütün kozlarını ABD üzerinden oynayan bu ikilinin, kapılarını sonuna kadar açtıkları Kuzey Irak’da ABD’lilerle birlikte çalışıp, kucak kucağa bugünlerin hesaplarını yaptığını bizler, yani sade vatandaş tahmin edemezdik ama ya Türk hükümetleri?
Demek ki gelmiş geçmiş hükümetlerin hepsi, Özal, Demirel, Çiller, Erbakan ve Yılmaz’lar 10 yıl süreyle ya kulaklarının üstüne yatmışlar, ya da Kürt ve PKK sorununun bugünkü duruma geleceğini akıllarından geçirmemişler.
Ya da ellerinden hiç bir şey gelmemiş.
Demem o ki, ABD Saddam yönetimini devirme planlarını sürdürürken “kuluçka” dönemini Kürt liderlerin verdiği bilgi, belge ve istihbaratla pekiştirmişler.
ABD uçaklarının Saddam yönetimini devirme provaları hep Kuzey Irak sayesinde gerçekleşirken, bizler savaş sonrası PKK’nın koz olarak kullanılacağı günleri hiç ama hiç hesap edememişiz.
Ne var ki ABD’nin “Artık Irak hükümeti var, sizler ordan izin almak zorundasınız” demesi karşısında şimdi elimiz kolumuz bağlı çıkış yolu arıyoruz.
Bırakalım 20-30 yıl sonrasını, aylık ve yıllık projeksiyon dahi yapmayan ve günlük yaşayan (yöneten) hükümetler, geleceği dizayn etmekten uzak kalınca şimdi dizimizi dövmek zorunda kalıyoruz.
Ne var ki, cihet-i askeriyemiz de ortaya çıkan bu son tablodan sorumlu olmak zorunda.
Neticede PKK’nın kökünün kazınması çok kolay görünmüyor.
Bir çıkış yolu muhakkak vardır.
Bu yol geç de olsa bulunmalı ve bu bölge halkının kaderi üç-beş çapulcuya bırakılmamalı.
70 milyonun huzuru, Kuzey Irak’ta ayrı bir yönetim peşinde koşanların geleceklerinden daha önemlidir. Türkiye var oldukça Kuzey Irak’taki yeni bir devletin Türkiye’siz kılını kıpırdatamayacağı bilinmelidir.
Yeni bir Kürt devletinin Türkiye’ye rağmen kurulamayacağını cümle alem öğrenmeli. Türkiye’nin elindekı bu güçlü kartın Avrupa, ABD ve Irak’taki Kürtlere hatırlatılması zamanı geldi de geçiyor bile.
Sevgiler,
Sezai