Güncelleme Tarihi:
GELİYOR ÖNÜNÜZE DİKİLİYOR
Sistem düzgün kurulmamış, sistemde yaşadığımız sıkıntılar var. Düzgün kurulmadığı içindir ki umulmadık yerde, umulmadık şekilde bakıyorsunuz bürokrasi karşınıza dikiliyor, bürokratik oligarşi karşınıza dikiliyor, umulmadık yerde yargıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Yasama, yürütme, yargının bu ülkede öncelikle bu milletin menfaatini düşünmesi lazım ve ardından da bu devletin menfaatini düşünmesi lazım. Eğer biz güçlü hale geleceksek böyle güçlü hale gelebiliriz. Ama benim yapacağım yatırımı bir kelimeden dolayı kalkar da 3 ay, 6 ay erteletirsen,
1 sene, 2 sene giderse o zaman bu ülkenin, halkının bedelini, ne tarihe hesabını verebilirsiniz, ne de bu toprağın altında yatanlara hesabını verebilirsiniz. Biz, şehir hastaneleri projemizi ne yazık ki bürokratik oligarşi ve yargı sebebiyle hâlâ hayata geçiremedik. Artık hastane kampüslerinde sedye üzerinde hastaların taşınmasını görmek istemiyoruz. Hâlâ bunu aşamadık, bitiremedik. En başarılı olduğumuz alanlardan biri olmasına rağmen. Sağlıkta bunu aşamadık. Niye? Bürokratik oligarşi ve yargı bunlara takılıp kalıyor. Ama dışarıdan bakanlar, ‘326 milletvekiliyle gene mi bahane’ diyorlar. İşte bu kuvvetler ayrılığı denilen olay var ya, o geliyor sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor. Diyor ki ‘Senin de bir oynama sahan var.’
MİNARE DEĞİL KUYU YAPIYORUZ
Anamuhalefet Partisi’nin Genel Başkanı, ‘Yapın diyor, yaptınız da biz mi engel olduk’ diyor. Zaten yasama noktasında engel olabileceğin kadar oluyorsun. Oradaki zaman kaybının hesabını onun vermek gibi bir durumu yok. Çünkü sırtlarında onların küfe yok, küfe bizim sırtımızda, sorumluluk, mesuliyet bizde. Konya Ovası Projesi ile artık Konya denizine kavuşacak. Biz yerin altıyla uğraşıyoruz. Kuyu yaptığınız zaman görülmez. Onun için kimse farkına varmaz. Ama minare yaptığınız zaman görünür. Onun için minare yapan çoktur ama kuyu yapan azdır. İşte şu anda bunu yapıyoruz.
28 ŞUBAT’IN ZARARI KONYA’YA
27 Nisan’da yayınlanan e-bildiri, dik duruşumuz sayesinde tasavvur safhasında kalmıştır. Faiz yoluyla Türkiye’ye maliyeti yıllık 2 milyar dolar olmuştur. Hükümet olarak tabii ki dik durduk, sağlam durduk, geri adım atmadık. Faturanın daha da ağırlaşmasını önledik. Türkiye 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de ve 28 Şubat’ta antidemokratik girişimlere maruz kaldı. En son yaşanan 28 Şubat tüm Türkiye ile birlikte, Türkiye’den çok Konya’ya zarar verdi. Eminim ki benim ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaklardır. Biz Türkiye olarak şu gerçekle yüzleşmek durumundayız. 28 Şubat ya da o dönemin aktörleri bu Konya’da, Konyalı sanayici tüccardan ne istediler?
EMİRLERİ YERİNE GETİRDİLER
Hani o 5’li vardı biliyorsunuz. Güya sizler adına ortada gezip dolaşan STK’lar vardı. Onlar sizlerin hakkını savunmak için değil, kendilerine verilen emirleri yerine getirmek için oradaydılar. Sadece Konya’dan değil Kayseri, Gaziantep, Denizli, Uşak’tan bu adamlar ne istediler? Onları rahatsız eden neydi acaba? Şöyle bir geriye dönüp baktığınızda bu ve benzeri soruların cevaplarını görüyoruz. Çünkü Konya’nın sanayisi sırtını devlete dayamıyor. Siz o dönem burada üvey evlat muamelesi gördünüz, sadece üvey evlat muamelesi görmekle kalmadınız sizler kendilerini öz evlat olarak görülenler tarafından aynı zamanda kıskanıldınız. Sizler ucuz kredi almadınız.
SUÇUNUZ ‘BİSMİLLAH’ DEMEKTİ
Sizin suçunuz şuydu, her sabah ‘Bismillah’ deyip fabrikanızın, atölyenizin, dükkanınızın, işyerinizin kapısını açtınız. Her akşam ‘Elhamdülillah’ deyip kanaat içinde o kapıları kapattınız. Şimdi komisyon raporları geliyor ya. Şahsım için şunu söylüyorlar. ‘Konuşmalarında Allah yardımcınız olsun’ dedi. Konuşmalarında ‘Ya Allah Bismillah’ dedi. Bunları benim için suç layihasına yazıyorlar. Kimler artık anlıyorsunuz. Şimdi ben bir kere daha diyorum, ‘Elhamdülillah.’ Yeter ki bizim suç layihamız bunlarla dolu olsun.
CADI AVININ SONUCU
Türkiye’deki 2000, 2001’deki krizler, sadece o yılların, ayların krizleri değildi. O krizler, 28 Şubat’ta başlatılan cadı avının birikimidir, sonucudur. Ortaya çıkan bedeli hesap etmek çok kolay değildir. Ama farklı hesaplamalara göre, 28 Şubat’ın Türkiye’ye sadece ekonomik maliyeti 100 milyar ile 250 milyar lira arasında olmuştur.
BUNLAR CÜCE, CÜCE
Dış politikamızı eleştiriyorlar. Biz Hazreti Mevlânâ’nın torunlarıyız. Zulüm ve zalimin karşısında dimdik duran, cesaretle hakkı söyleyen Mevlânâ’nın izindeyiz. Çünkü biz Hint Yarımadası’na orada zulme uğrayan insanlar için donanma gönderen Osmanlı’nın torunlarıyız, onun için ilgileniyoruz. Böyle bir ecdadın torunu olacaksın, dünyadaki bu zulme duyarsız kalacaksın. Var mı böyle bir şey? Ama bunların büyük devlet olma diye bir ufku yok. Bunlar cüce, cüce... Bunlardan bir şey olmaz. Selçuklu Devleti’nin büyük Sultanı Kılıçarslan, Haçlı orduları karşısında ‘Bana ne Kudüs’ten’ demeyip kahramanca mücadele verdiyse biz de aynı şekilde ‘Bize ne Kudüs’ten, bize ne Gazze’den’ diyemeyiz.”