Güncelleme Tarihi:
Uzmanlara göre ayı olarak nitelenebilecek ilk hayvanlar, 20 milyon yıl önce Miyosen devrinde görüldü. Bu hayvanlar bugün bildiğimiz köpekler kadardı. Zamanla büyümeye ve mağaralarda yaşamaya başladılar. Boyutları şu andaki ayılardan çok daha büyük bir hale geldi. İlk ayılar Avustralya ve Antarktika dışında tüm kıtalara dağıldılar. Bundan 200 bin yıl önce Avrasya ve Kuzey Buz Denizi tamamen donmuş durumdayken, bizim kahverengi ayılar yiyecek yeni birşey keşfettiler; Fok balıkları!
Etraftaki fok ölülerini yiyerek tadına vardılar bu hayvanların. Varınca da canlı olanlarının baş düşmanı oldular. Kendilerine son derece besleyici, enerji veren bir besin deposu keşfetmişlerdi. Fok balıklarını canlı yakalama metodları geliştirdiler; buzun üstünde sessizce oturuyor, fokların nefes almak için deliklerden kafalarını çıkarmalarını bekliyor ve bir vuruşta ziyafetlerini önlerine seriyorlardı.
Bu keşif ekolojik değişiklikleri de beraberinde getirdi. Zamanımızdan 125 bin yıl kadar önce Avrasya'da yeni bir ayı türü ortaya çıktı. Bu yeni ayıların başları ve gövdeleri atalarından daha büyüktü. Dişleriyse, fok avına uygun olarak daha küçük fakat daha keskin hale gelmişti.
Tüyleri de çevreye uyum sağlayarak beyazlaşan bu genç kuşak ayılar tabii ki ‘‘Kutup Ayıları’’ydı. Fok Balığı bulabilmek için akılalmaz mesafeler kat edebilen Kutup Ayıları, birkaç bin yıl içinde Kuzey Buz Denizi'ni geçtiler. Günümüzde 25 ya da 40 bin civarında Kutup Ayısı bu buzlarla kaplı dünyada yaşamakta.
Uluslararası ilgi
Bu hayvanlara gösterilen uluslarası ilgi sayesinde türleri henüz tehlike içinde değil. 1960'larda Norveç, Kanada, ABD, Danimarka ve eski Sovyetler Birliği'nin aldığı önlemler sonucu aşırı avlanma durdurulmuş. Ancak, 1955'te avlanmayı yasaklayan Sovyetler Birliği'nin serbest ekonomiye geçmesiyle Alaska ve Sibirya arasındaki Chucki Denizi'nde tekrar avlanma başlamış. Her ne kadar şu an için güvende görünseler de bilimle uğraşan insanlar Kuzey Buz Denizi'ne akan petrol artığı dolu ırmakların uzun vadede Kutup Ayıları'na zararlı olacağından endişe duyuyorlar.
ABD'de Kutup Ayıları üzerinde araştırma yapan Saskatchewan Üniversitesi profesörlerinden Malcom Ramsey, Kutup Ayıları'nın sütlerinde ve yağlarında çeşitli zehirli madde saptadıklarını ve bunun tüm canlı türleri için olduğu gibi Kutup Ayıları için de avlanmadan çok daha zararlı olduğunu belirtiyor. Bu tür toksinler nehirler yoluyla Kuzey Buz Denizi'ne geliyor, denizden beslenen bu hayvanları doğrudan etkiliyor.
Sekiz ay oruç
Kutup Ayıları tam bir enerji depolama ustası. Hamile Kutup Ayıları nisandan temmuza kadar tıkabasa fok balığı yiyerek enerji topluyor ve bu süre zarfında vücutlarındaki yağ oranı yüzde 50'yi geçiyor. Sekiz ay süren kış oruçları boyunca, bebek besleyen dişi ayılar vücutlarındaki yağın yüzde 45'ini harcıyorlar. Vücut ısısını korumak Kutup Ayıları'nın fazla enerji harcamalarını önlemek için şart. Anatomik yapıları bu konuda her türlü kolaylığı sağlıyor. Kürkleri son derece sık, ışığı yansıtıp beyaz görünüm sağlayan tüylerden oluşuyor. Tüyleri araladığınız zaman, güneş ışınlarını emen koyu bir deri tabakasıyla karşılaşıyorsunuz. Uzun burunları, kuru ve soğuk havayı ciğerlere gitmeden önce ısıtıp, nemlendiren geniş zarlar içeriyor.
İkiz doğuruyorlar
Kışı inlerinde geçiren siyah ve kahverengi ayıların aksine, sadece hamile Kutup Ayıları kışı inde geçiriyor. Hamile olmayan dişiler ve erkekler kış boyunca geziniyorlar. Sadece kar fırtınası gibi durumlarda geçici kalkanlar yaparak gezintilerine ara veriyorlar.
Baharda çiftleşen ayıların döllenen yumurtaları hemen gelişmeye başlamıyor. Uzmanlar buna ertelenmiş aşılama diyorlar. Bu sayede dişiler bahar boyunca fok balıklarıyla beslenerek kış boyunca kendisi ve yavrusu için gerekli yağı depoluyor. Müstakbel anneler kışa kadar yaklaşık 200 kilo yağ tüketiyorlar. Embriyolar sonbaharla birlikte gelişmeye başlıyor ve aralık ya da ocak ayında doğum gerçekleşiyor. Kutup Ayıları genelde ikiz olarak dünyaya geliyorlar, arada sırada üçüzler de olabiliyor. Normalde saniyede 60 kez olan kalp atışları, 30'un altına düşüyor. Anne ayılar yeni doğmuş bebeklerini inde kaldıkları sürece çok zengin olan sütleriyle besliyorlar. Mart ya da nisan ayı geldiğinde hala bebeklerini emzirmekte olan anneler enerji rezervlerini yenilemek için dışarı çıkıyorlar ve yeni doğmuş fok yavrularını avlayarak baharla yeniden hayata başlıyorlar.
Savaş değil, oyun
Bekar bir erkek, bebeklerini koruyan anneyi izliyor. Fırsat verildiği taktirde erkek ayılar yavru ayıları öldürüp yiyorlar. Anneler yavrularını yaklaşık iki yıl besleyip koruyorlar. Kutup Ayıları'nın sütü sert Kuzey Denizi iklimiyle başa çıkabilmesi için yüzde 35 yağdan oluşuyor.
Ekim ayında erkek ayılar birbirleriyle güreşiyorlar, ama niyetleri savaş değil oyun. Uzmanlar, enerji bütçelerini bu kadar kısıtlı kullanan ayıların neden böyle amaçsız bir sarfiyat yaptıklarına anlam veremiyorlar. Burun buruna, kocaman ağızları açık, ön ayakları kenetlenmiş halde güreş tutuyorlar ama bir damla bile kan çıkmıyor. En sonunda taraflardan birinin teslim olmuşcasına sırt üstü yere yatmasıyla oyun bitiyor. Bu savaş oyunu sayesinde, yaz boyunca kilo kaybeden ayıların kasları hareket etmiş oluyor. Ayrıca, oyuncular karşı tarafın gücünü kırarak, üstünlük sağlamayı öğreniyorlar. Nitekim böyle bir antrenman, bahar aylarında dişiler için girişilecek kanlı savaşlara da hazırlık oluyor.
Ayı hapishaneleri
Kutup Ayıları, baharda buzlar kırılana kadar fok balığı avlıyorlar. Yazın karlar eridiğinde ayılar da kıyılara geliyorlar. Aylarca yiyecek hiçbir şeyleri olmayan ayılar, uyuyorlar ya da aylak aylak dolaşıyorlar. Kısacası kış uykularını uyur gezer olarak geçiriyorlar. Bu kış dolanışları sırasında bazı ayılar Dünya Kutup Ayıları Başkenti Churchill'in çok yakınına gelebiliyorlar. Bu kabadayı ayılar, bazen görevliler tarafından öldürülüyor, bazen de tutuklanıyorlar. Churchill'deki hapishaneler 23 kadar tutuklu ayı barındırabiliyor. Bu ayıları kış boyunca sadece su veriliyor. Bu tabii ki cezanın bir parçası değil, ayıların doğal yapısı bunu gerektiriyor. Tutuklular bir ay içinde salıveriliyor ve kıyıdaki vahşi hayata geri dönüyorlar.