Hikmet B. Çağlayan
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2006 00:00
Son yılllarda gündemden düşmeyen küresel ısınma, beraberinde geleceğe ilişkin farklı senaryoları, farklı yapılanmaları da getiriyor. Küresel ısınma sonucu, kutuplardaki donmuş buz kütlelerinin erimesi ile dünyanın bu en ücra köşesindeki zengin potansiyel enerji bölgelerine ulaşma imkanı doğuyor. Ancak bu kez ülkeler arasında kıyasıya bir yarış, hatta giderek sertleşen bir çekişme söz konusu: Söz konusu bölgelerde kim hak sahibi olacak?
Eskiden olsaydı Kuzey Kutbu’nda bulunan Hans Adaları’na sahip olmak için hiç kimse kılını bile kıpırdatmazdı. 1.5 kilometrekareden daha az bir yüzölçümüne sahip, eksi 40 dereceye kadar düşen iklim koşullarında foklar ve kutup ayılarından başka hiç kimsenin yaşama şansının olmadığı buz kütlesi için çaba sarfetmenin bir anlamı olmadığı düşünülürdü. Ancak bir süreden beri Kanada ve Danimarka, Hans Adaları’nda kimin söz hakkına sahip olacağı konusunda adeta soğuk bir savaşa tutuşmuş durumda. Her iki ülke de son yıllarda bu bölgeye keşif gezileri düzenleyip kendi bayraklarını dikiyor, kimi zaman iddialarını güçlendirmek için hücumbotlar gönderiyorlar.
Peki birden alevlenen bu ilgi niye? İşin sorumlusu küresel ısınma.
BAKİR REZERVLERİN ÜÇTE BİRİ BURADA
Bugüne kadar küresel ısınmanın yol açtığı tahribata, iklim değişikliklerine, kasırgalara, sel baskınlarına, canlı türlerinin nasıl olumsuz etkilendiğine ilişkin sayısız araştırma yapıldı, sayısız rapor gözler önüne serildi. Ancak kutuplarda küresel ısınmadan kaynaklanan bir toprak savaşının gündeme gelebileceği düşünülmemişti. Bilim insanlarının yaptıkları hesaplara göre, küresel ısınmadan dolayı buzulların erimesi sonucu, bu yüzyılın sonlarına doğru, kutuplardaki kuzey Buz Denizi tarih öncesi dönemden beri ilk kez açık su havzası haline gelecek. Bölgede henüz ortaya çıkarılmamış olsa bile geniş petrol ve doğalgaz rezervlerinin bulunduğu tahmin ediliyor. Hatta, ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin yaptığı bir çalışmaya göre dünyanın henüz keşfedilmeyen rezervlerinin üçte biri bu bölgede. Bugün için bu gizli hazineye ulaşmak neredeyse imkansız.
Ancak küresel ekonomiye katılan Çin ve Hindistan gibi yoğun nüfuslu ve hızlı sanayileşen ülkelerin giderek artan enerji talepleri, rezervlerin hızla azalması ve fiyatların yükselmesi, enerji pazarının büyük oyuncularını yeni arayışlara yöneltti. Çokuluslu enerji şirketleri, Alberta’daki ve Venezüella’nın Orinoco Havzası’ndaki donmuş kumlardan petrol üretmek için ek harcamalar yapıyor. Kutupların donmuş suları ise enerji avı için son bir cephe olarak ortaya çıkıyor.
Aslında, eriyen buzulların vaat ettiği ettiği tek şey enerji kaynakları değil. Suların erimesi ile dünyanın en tepe noktasından geçecek bu yeni deniz yolu sayesinde Pasifik ve Atlas Okyanusları arasında bir bağ kurulacak. Böylece Atlantik’ten Pasifik’e geçmek için binlerce kilometre yol kat etmeye gerek kalmayacak ve gemicilerin çok eski dönemlerden beri süregelen bir hayali gerçekleşmiş olacak.
DENİZ HUKUKU SINIRLAR İÇİN DEVREDE
Kuzey Buz Denizi’ne kıyı sınırı olan 5 ülke bulunuyor: Rusya, Norveç, ABD, Danimarka ve Kanada. Hepsi de bölgede hak iddia ediyor. Kuzey ülkeleri de, denizler hukukunun sınırlarını zorlayarak bölgeden pay kapma uğraşı içinde.
Hans Adaları üzerinde yapılan tartışma aslında işin yalnızca küçük bir kısmı. Rus parlamentosu, Bering Boğazı’nın, Alaska ve Sibirya’nın doğru şekilde paylaşımı ve sınırların yeniden belirlenmesi konusunda ABD ile 1990 yılında yapılan anlaşmayı hálá onaylamaya çalışıyor.
Yine Rusya ve Norveç, Barents Denizi’nde 176 bin kilometre karelik "gri alan" üzerindeki çekişmelerini sürdürüyor. İskandinavya’nın yukarısında bulunan denizin de, zengin petrol ve doğalgaz rezevlerine sahip olduğu düşünülüyor. Massachusetts’deki Hampshire Koleji’nde barış ve güvenlik konusunda ders veren Michael T. Klare’ye göre bu bölgelerde sınırları belirlemek son derece zor.
Tüm bunlar bilimi, siyaseti ve uluslararası hukuku bir araya getiren yeni tartışmaları doğuruyor. Ülkeler bölgeye araştırma grupları göndererek buzulların erimesi ile değişecek olan şelf alanlarını incelemeye alıyorlar. Örneğin, ABD’de New Hempshire Üniversitesi’nin Okyanus Haritacılığı Bölümü, Alaska’nın kuzeyinde bulunan Chukchi Denizi’ne gönderdiği araştırmacı sayısını iki misli artırdı.
YENİ ENERJİ KAYNAĞI DONDURULMUŞ METAN
Bilim dünyasına göre, 50 yıl gibi bir zaman dilimi içinde, Kuzey Kutbu yalnız petrol ve doğalgaz açısından değil, biyolojik ve genetik kaynaklar açısından da büyük önem taşıyacak. Kuzey Buz Denizi’nin olağanüstü koşullarında yaşayan son derece ilginç mikroorganizmaların incelenmesi ile yeni açılımların ortaya çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor. Şimdiden Kanadalı ve Japon bilim insanları dondurulmuş metan üzerinde çalışmalar yapıyor. İstenilen ilerleme sağlanabilirse, dondurulmuş metan da yakın bir zaman dilimi içinde geleceğin enerji kaynakları arasına dahil edilecek.
KUTUP PETROLÜ MEKSİKAPETROLÜNDEN BEŞ KAT MASRAFLI
Büyük petrol şirketleri, kutuplardaki gelişmeleri şu an için uzaktan izlemeyi tercih ediyor. İncelemeler daha çok üniversiteler ve ülkelerin araştırma merkezleri tarafından yürütülüyor. Petrol ve doğalgaza gereksinim artınca birden gündeme oturan Kutup enerji kaynaklarının işlenmesi hiç de kolay değil. Kuzey buzullarında dondurucu soğukta petrol çıkarmanın maliyeti, örneğin Meksika Körfezi’nde petrol çıkarmaktan 5 kat daha yüksek. Büyük uğraşlar sonunda kalın buz tabakaları delinse bile petrole hemen ulaşılamıyor. Çünkü petrol yatakları buz katmanlarının altındaki suların en az 4 bin metre altında.