Kutlular ve Şirin'e 312'den ceza

Güncelleme Tarihi:

Kutlular ve Şirine 312den ceza
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2004 00:00

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Mehmet Kutlular ve Nurettin Şirin'e Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 312. maddesinin ikinci fıkrasından verilen mahkumiyet kararlarını onadı.Kutlular 312. maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişikliğin ardından yeniden yargılanmıştı. Kapatılan Ankara 1'nolu DGM, Kutlular'ı ilk ceza olan 2 yıl bir gün hapis cezasına çarptırmıştı.Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, kararı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın istemi doğrultusunda bire karşı dört üyenin oyuyla onadı.Kararda, Yeni Asya Gazetesi'nin sahibi sanık Kutlular'ın 10 Ekim 1999'da Kocatepe Camii'nde Saidi Nursi için düzenlediği mevlitten sonra gazetenin ilavesi olarak kitapçık dağıttığı, aynı yerde açıklamalarda bulunduğu anımsatıldı.Kitapçıktan alıntıların yapıldığı kararda, kitapçıkta, Marmara Bölgesi'nde 17 Ağustos 1999'da meydana gelen depreme, Saidi Nursi'den derlenen yazılarla “depremin oluşumunun hiçbir bilimsel gerçekle bağdaşmayan ve Nur risalelerini kabul etmeyenlerin deprem felaketine maruz kaldığı” gibi hurafe söylemi yoğun ve yüklü ifadelerle yaklaşıldığının anlatıldığı kaydedildi.“28 ŞUBAT BİZE NE GETİRDİ?”Sanığın aynı yerde basın mensuplarına, “Bu depremin üssü Gölcük'teki Donanma Komutanlığı'dır. 28 Şubat hadiselerinden sonra en çok tartışılan bir mesele Batı Çalışma Grubuydu... Bunun başkanı da Güven Erkaya idi... 28 Şubat bize ne getirdi, bize getirdiği şu oldu: Üniversitelerdeki başörtüsü meselesi... Bunların çektiği ıstırabı düşünün, herhalde bunlar rahmet okumayacaktır” şeklinde açıklamalar yaptığı belirtilen kararda, şöyle denildi:“Broşürdeki Said-i Nursi'nin görüşleri desteğinde, geçmiş depremlere gönderme yaparak ve gazetesinde ücretsiz olarak verdiği ek ile de yetinmeyip Kocatepe Camii gibi Ankara'nın en büyük camisinde Cuma namazından sonra sadece laik yaşam biçimini benimseyenleri değil, nur risalelerine karşı olanlara ve hatta anılan risalelerin girmediği yöre insanlarına karşı incitici, onur kırıcı, küçültücü ve bu kesimlerden dolayı depremin meydana geldiğini belirtmek ve benimsediği yaşam biçimine karşı da diğer kesimin direnmediğini, suskun kaldığını ifade etmek suretiyle toplumun bir kesimini hedef göstererek, din anlayışı temelinde kamu düzenini bozabilecek biçimde halkın bir kesimini diğer kesimine karşı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği anlaşıldığından TCK'nın 312/2 madde ve fıkrasında tanımı yapılan suçun oluştuğuna ilişkin kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.”“SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK” SLOGANIYargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Zeki Aslan, karara katılmayarak, sanığın beraat etmesi gerektiği görüşüyle bozma yönünde oy kullandı.Aslan, karşı oy yazısında, insanların devlet uygulamalarına karşı suskunluğunun söylenmesinin halkı direnişe ve şiddete teşvik olarak düşünülemeyeceğini işaret etti.Susmanın karşılığının konuşmak olduğunu, bunun da en doğal insan hakkı olduğunu belirten Aslan,”Yıllardır bütün sivil gruplar, 'Susma sustukça sıra sana gelecek' diye slogan atmaktadır. Hepimiz suskun ve tepkisiz toplum olmaktan yakınırız. Bu sözle sanığın belki de hiç düşünmediği eylemleri veya şiddet çağrılarını ona maletmek mümkün değildir” dedi.“AKLA VE İLME UYGUN OLUP OLMAMASI ÖNEMLİ DEĞİL”Dağıtılan kitapçıkta, Saidi Nursi'nin deprem ve insanların davranışlarının karşılığının dini inancına göre açıklandığını, bunların akla ve ilme uygun olup olmamasının önemli olmadığını ifade eden Aslan, “İnandığının doğruluğunu ispat etmek yükümlülüğü de yoktur. Yazar kendisi İslam dinini kendi inancına göre yorumlamaktadır” dedi.Suça konu yazılı metin ve konuşmaların din ve vicdan özgürlüğü ile düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında olduğunu kaydeden Aslan, özetle şu görüşlere yer verdi:“Düşünceyi açıklama özgürlüğü, demokratik toplumun başlıca temel taşlarından, kişinin ilerleyip gelişmesinin asıl koşullarından birini teşkil eder. Bu özgürlük sadece itibar gören veya zararsız sayılan fikirler için değil, devlet veya halkın bir bölümü için aykırı, şaşırtıcı ve endişe verici cinsten olanları da olabilir. Anayasamızda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilgili maddelerindeki düşünce özgürlüğünü kısıtlayan istisnaları dar yorumlamak gerekir.Vatandaşların devletin başörtüsü gibi uygulamalarını eleştirmek en doğal hakkıdır. Ayrıca en sert eleştirilerin devlet ve devletin üst yönetimine olması doğaldır. 28 Şubat olarak adlandırılan oluşumun ve sonucunda o gruba maledilen uygulamaların eleştirilemeyeceği, buna yönelik her eleştirinin halkı inanan ve inanmayan, laik-antilaik diye ayrıma tabi tuttuğu, öyleyse suç olduğu gibi bir sonuca varmak mümkün değildir. Başörtüsü uygulaması nedeniyle üniversiteler ve bazı üniversite yetkilileri de en acımasızca eleştirilere maruz kalmıştır. Bu konuda cezalandırma hiç düşünülmemiştir. Ayrıca 28 Şubat hazırlayıcı ve uygulayıcıları veya devlet, TCK'nın 312/2 maddesindeki sosyal sınıf veya halk kesim değildir. Bu nedenle de bu suç oluşmaz. Bu risalelerin yayınlanması TCK'nın 163. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde zaman zaman suç oluşturduğu kabul edilmekle beraber bu gün artık düşünce özgürlüğünün tam olarak güvence atında olması gerekir.”Zeki Aslan, maddedeki suçun oluşabilmesi için bir halk kesiminin din ve mezhep farklığı nedeniyle diğer bir halk kesimine karşı kin ve düşmanlığa tahrik edilmesi ve bu tahrik edilen kesimin husumetinin diğer kesime yönelmesi gerektiğini, yazıda iki halk kesimi ve birbirine karşı düşmanlığı tahrikin söz konusu olmadığını savundu.“SATANİZM YA DA KEMALİZM” YAZISIKapatılan İstanbul 2 Nolu DGM'nin Selam Gazetesi Yazarı Nurettin Şirin'e gazetenin 3-9 Ekim 1999 tarihli nüshalarında yazdığı, ”Satanizm ya da Kemalizm” yazısı nedeniyle TCK'nın 312/2 maddesi nedeniyle bir yıl 8 ay hapis cezasını çarptırdı.Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın istemi doğrultusunda mahkumiyet kararını bire karşı dört üyenin oyuyla onadı.Yazarın dava konusu yazısında daha önce “Sincan Kudüs Günü” ve ”Şehitler Günü” yazısı nedeniyle hapis cezası aldığını anımsattığı kaydedilen kararda, yazıda, “28 Şubat sürecinde satanizmin ortaya çıktığının” ifade edildiği belirtildi. Kararda, şöyle denildi:“Yazıda, 'Batı Çalışma Grubu'nun yaptığı çalışmalarda satanistler hakkında fişlemelerin yapılıp operasyonların düzenlendiği görülmüş müdür? Halbuki yasadışı Kuran kursu adı altında bastıkları evlerde ve kurumlarda mütedeyyin insanları ve masum yavruları asker/polis operasyonlarına maruz bırakılanlar, satanist denilen grubun bulundukları fesat merkezlerine bir kez olsun baskın düzenlemişler miydi?' gibi ibarelerle ve yazının tümünde ülkenin kuruluş felsefesine göre anayasamızda yer alan laiklik ilkesini ve yaşam biçimine saldırarak toplumun bir kesimini ve bu bağlamda Kemalist düşünceyi benimseyenleri satanistlere benzettiği ve bu kesimin satanistleri koruduğunu ifade ederek ve ayrıca satanistlerin Kemalist kisveyle ortaya çıktığını belirtmek suretiyle incitici, onur kırıcı, küçük düşürücü, toplumda kin ve nefret uyandırıcı, düşünce özgürlüğü kapsamında kalmayan ve söz konusu özgürlüğün nesnel sınırı olan ifadelerle kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde halkı birbirine karşı din anlayışı farklığına dayalı olarak düşmanlığa ve kin beslemeye alenen tahrik ettiği anlaşılmıştır.”Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Zeki Aslan, bu onama kararına da Kutlular kararındaki gerekçelerle katılmadı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!