Güncelleme Tarihi:
"ÇOK zayıf bir çocuktum ergenlikten bir iki yıl sonra beni mutsuz edecek kadar çok kilo aldım. Kilosu yüzünden aldığı kıyafetleri kendine yakıştırmayan, bundan dolayı gerçekten mutsuz olan bir çocuk haline geldim. Sürekli diyetler ve nefret ederek yapılan sporlar... Daha sonra kendimi dışarıdan dayatılan kalıplar yüzünden ne kadar yıprattığımı ve baskıladığımı gördüm.” Bu cümle standart güzellik kalıplarının mutsuzlaştırdığı çocuklara yönelik “İşte Bu Benim Bedenim” kitabını kaleme alan yazar Seda Yılmaz’a ait.
KALIBA SOKMAYA ÇALIŞIYORLAR
Yılmaz tarihten bu yana süregelen ancak son yıllarda zirveye ulaşan güzellik ve kusursuzluk dayatmalarına karşı çıkıyor. Yılmaz, kitabını kaleme aldığı süreci şöyle anlatıyor: “Koç Üniversitesi sosyoloji mezunuyum. Uzun yıllar moda alanında yazarlık ve editörlük yaptım. Moda dünyasındaki tüm o şaşaalı dünya bana çok güzel gelse de uzun yıllar boyunca kadın yazarların kitaplarıyla ‘kadın olmak, bedenimizdeki değişimler’ ve daha pek çok konuyu sorguladım. Ben moda dergilerinde çalıştığım süre boyunca beden olumlama hareketi başladı. Bu sebeple dergide artık daha çok balık etli ya da farklı vücut formundaki kadınları görmeye başladık. Ancak bunun iki taraflı bir baskı oluşturduğunu görmeye başladım. Çünkü bir taraftan dış dünya sana bir “güzel” tanımlıyor ve bu kalıba girmeni istiyor.
KUSURSUZ OLMAK MI KUSURLARINI SEVMEK Mİ
Bir yandan da başka bir söylem ‘kendini sev, kendinle barış, bu senin görevin’ baskısını dayatıyor. Özellikle gençlik çağındakiler bu çelişkili mesajlara maruz kalarak zor bir durumun içine sokuluyorlar. Bütün kusurlarımızı örtüp kusursuz olmak mı daha iyi yoksa kusurlarımızı sevmek mi? İşte bu yüzden bu beden konusuyla ilgili meseleyi gençlere yönelik bir kitap olarak tasarladım. Bu çelişkili mesajlardan kurtulmanın kolay olduğunu asla söylemiyorum ama farklı örneklerle ve farklı bakış açılarıyla gençler için bu meseleyi daha kolay hale sokmak için bu kitabı kaleme aldım.”
BEDENİMİZ BİR PROJE DEĞİL
Seda Yılmaz sosyal medya dönemiyle birlikte herkesin kendi vücudunu bir proje gibi ele aldığını söylüyor: “Sanki bedenimiz bir proje ve biz onu hep daha nasıl iyi bir hale getirebiliriz gibi bir telaş tayız. ‘Yaşlanıyor musun? Kırışıklıklarını şu şekilde sakla...’ Neden o bedenin doğal akışına izin vermeyip dışarıdan müdahale ederek sürekli onu belli bir algıya göre ‘daha iyi’ kılmaya çalışıyoruz? Diziler, filmler, reklamlar sürekli kusurlu yerlerimizi kapatarak herkesin kendisini daha iyi sunması gerektiğini söylüyor. Peki kusur nedir? Eksiklik nedir? Tüm bunlara kim karar verdi? Kadınların bedenleri vazo, elma, armut gibi adlandırılıyor. Benim bedenim bir meyve ile özdeşleşemez.”
ZORBALIKLA NASIL BAŞA ÇIKILIR?
- Kendini olduğu gibi kabul et.
- Kendinle mücadele etmeyi, savaşmayı bırak.
- Güvenebileceğin birileriyle konuş. Ailen, öğretmenlerin olabilir. Bu zorbalıkla tek başına mücadele etmek zorunda değilsin. Ayrıca yalnız da değilsin. “Ben çirkinim o yüzden bunlar benim başıma geliyor” düşüncesini bir kenara bırak. Bazılarımız zorbalık yaparak kendi iç dünyalarındaki bazı meseleleri çözmeye çalışıyor. Bunu aklında bulundur.
- Farklı deneyimler duy... Filmler, kitaplar, podcastlerde yakalayacağın bazı detaylar senin kafandaki sorulara yanıt olacak.
12 KADIN HİKÂYELERİNİ ANLATTI
- KİTABIN “Birlikte kuvvet doğar” kısmında ise aralarında ünlü isimlerin de bulunduğu 12 röportaj bulunuyor. Aralarında şarkıcı Kalben, voleybolcu Zehra Güneş, oyuncu Nezahat Erden’in de bulunduğu pek çok isim bedeniyle olan ilişkisini anlatıyor. Yılmaz bu bölümle ilgili, “Örneğin gençlerin o hayran olduğu Kalben’in bedeniyle ilişkisinin nasıl değişmiş olduğunu görmelerini istedim. Bu noktada engelli okçu Gizem Girişmen’in çocukluğunda geçirdiği trafik kazası ve sonra değişen ve güçlenen hikâyesinin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Pek çok gencin farklı profillerden kadınların hikâyelerinden kendilerine dair bir şeyler bulabileceklerine inanıyorum” diyor.