Güncelleme Tarihi:
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Soğuğa rağmen Ankara’da Esenboğa Havaalanı’nda coşku dolu karşılamalarına şahit olduk. Havaalanından şehir merkezine kadar kuyruk oluşturan taksici, minibüsçü ve otobüsçülerimize, gençlerimize teşekkür ediyorum.
Gençlerimiz hep bir ağızdan “Dik dur eğilme, bu gençlik seninle” dediler. hiç kimsenin şüphesi olmasın, tereddüdü olmasın. Bu kalp Allah sıhhat verdikçe, önce rabbim, sonra aziz milletim için çarpmaya devam edecektir.
KAZANDIĞIMIZ GÖNÜLLERDE MUTLUYUZ
Azim ve kararlılık her türlü tezgahı boşa çıkarır. AK Parti hükümeti Türkiye’deki 74 milyon vatandaşın, herkesin ve her kesimin hükümetidir. Biz aldığımız oyla değil, kazandığımız gönüllerle mutlu olan bir hareketiz.
GRUP TOPLANTISINDAN FOTOĞRAFLAR
HOCALI KATLİAMI
O PANKART MARJİNAL
Pazar günü son derece anlamlı ve kederli bir yıl dönümünü hep birlikte idrak ettik. Bundan 20 yıl önce, 26 Şubat 1992’de Hocalı’da 82’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’ten fazlası yaşlı olmak üzere toplam 613 insan hunharca katledildi. Buradan Azerbaycan’a Türkiye’nin dayanışma mesajlarını iletiyorum. Bir çok şehrimizde katliam anıldı. İstanbul’daki mitingde marjinal ve münferit birkaç pankartın olması, katliama dair acımızı gölgelemeye yetmez.
Türkiye her platformda, çok güçlü şekilde savunduğu hukukun gereği olarak her vatandaşına eşit mesafededir. Etnik kökenine dinine, diline, inancına bakılmaksızın, bu ülkenin her bir vatandaşı birinci sınıf vatandaştır. Biz Hocalı katliamını unutmayacağız, unutturmayacağız, orada katledilen kardeşlerimizin yasını tutmaya devam edeceğiz.
UNUTMAYACAĞIZ
Geçtiğimiz yıl 27 Şubat’ta hakka uğradığımız değerli hocamız değerli Necmettin Erbakan’ı rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyoruz.
Türkiye’nin demokrasi tarihinde maalesef hatırlamak istemediğimiz bazı dönüm noktaları, karanlık tarihler var. 27 Mayıs bunlardan bir tanesi 12 Eylül karanlık tarihlerden bir tanesi. Bugün de işte böyle karanlık bir tarihin yıl dönümünde grup toplantımızı gerçekleştiriyoruz. 15 yıl önce yaşanan 28 Şubat olayı kara bir leke olarak yazılmış post modern bir müdahale olarak zihinlere kazınmıştır.
28 ŞUBAT MÜDAHALESİ
Altını çizmek istiyorum, 28 Şubat müdahalesi, 12 Eylül’ün, 27 Mayıs’ın devamı niteliğinde, aynı ideolojinin eseri bir müdahaledir. 28 Şubat’ta farklı yöntemler kullanılmıştır. Ama nihayetinde, tıpkı öncekilerde olduğu gibi, milletin iradesi ve milletin kendisi hedef alınmıştır. Seçimle gelmiş bir hükümet, kirli senaryolar bazı medya ve STK’ların içinde yer aldığı tertiplerle görevden uzaklaştırılmış, siyaset adeta dizayn edilmek istenmiştir.
28 ŞUBAT MAĞDURLARI OLARAK BURADASINIZ
Biz 28 Şubat'ın mağduru olarak bugün gururla ayaktayız, buradayız. Sizler 28 Şubat'ın mağdurları olarak bugün büyük bir gururla ayaktasınız ve buradasınız.
TBMM, 28 Şubat'ın bir mağduru olarak bugün burada ve millet iradesini gururla, onurla temsil ediyor. 28 Şubat'ta hakkı yenen, mağdur edilen nice kardeşimiz haklarına kavuştu, haklarına kavuşuyor.
28 Şubat’ın arkasında büyük bir enkaz bıraktığını hatırlatmak zorundayım. Yüzlerce insan inançlarından, görüşlerinden, görünüşlerinden dolayı bu süreçte mağdur edilmiştir. Bürokraside cadı avı başlatılmış, fişlemeler fişlemeler gerçekleşmiş, TV ekranlarından ve gazete sayfalarından inançlı kimseler saldırıya maruz kalmıştır.
Belediyelerin hizmet üretmesinin önüne geçilmiştir. 28 Şubat sadece siyaseti değil, toplumu da dizayn etmeyi amaçlamıştır. Üniversite kapılarında nice kız öğrenci, kılık kıyafetinden dolayı eğitimden soğutulmuş, eğitim hakkından mahrum bırakılmıştır. 28 Şubat mağdurları olarak buradasınız.
AVI VAHI YERDE KALIR MI?
Hastayım. Ben de bugünkü bezmi alemde yatıyorum. İki tane kız yanıma geldi ve hayırdır nedir rahatsızlığınız diye sordum. O zaman belediye başkanıyım. Ne olacak başkanım dedi, kafayı üşüttük dediler. Niye dedim, eğitim öğretim hakkımız elimden alındı da onun için dedi. Meğerse bezmi alemin o dönemde, psikolojik tedavi olmak üzere gelmişler orada yatıyorlar. O sadece iki taneydi, bu sayılar aslında, yüzlerce binlerce kızımız için geçerliydi. Bunların ahı, bunların vahı yerde kalır mı?
Bu kardeşiniz, AK Parti Gençlik Kongresi’nde kullandığımız, üstad Necip Fazıl’a ait sözler yüzünden günlerdir fırtına koparmaya çalışılıyor.
O DA ZİNDANLARDA ÇOK ÇEKTİ
"Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik” diyor. Bu sözün sahibinin Necip Fazıl olduğunu bilemeyen cahiller hemen yorum yapmaya başladılar. Çünkü o da zindanlarda çok çekti.
Bazı CHP’liler nasıl olduysa Yunus Emre’yi hatırlamış, bize Yunus’la cevap veriyor. Biz kime karşı Yunus’un, kime karşı Dadaloğlu’nun diliyle konuşacağımızı çok iyi biliriz.
Mazlumun, mağdurun, masumun, yolda kalmışın, ihtiyaç sahibinin, insanın karşısında bizim dilimiz Yunus’un, Mevlana’nın dilidir.
HİÇBİRİNDEN İBRET ALINMAMIŞTIR
Ama zalime karşı, diktatörlere karşı, dikta heveslilerine, onların taşeronlarına karşı dilimiz Köroğlu dilidir, Dadaloğlu’nun, Necip Fazıl üstadın dilidir.
Merhum Mehmet Akif’i de konuştu. Şaşırdım, hayret. Mehmet Akif’in şu çok bilinen dizelerini bir kez daha hatırlatıyorum.
“Geçmişten adam hisse kaparmış, ne masal şey. 5 bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi? 'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi”
27 Mayıs’tan ibret alınmadığı için 12 Mart yaşanmıştır, 12 Mart’tan ibret alınmadığı için 12 Eylül yaşanmıştır, hiçbirinden ibret alınmadığı için 28 Şubat yaşanmıştır.
AK Parti’yle bu kırılmıştır. Millet iradesi bu dönemde anlam kazanmıştır.
Vesayetçi sistemin, özellikle bu ülkede millet iradesine musallat olmasına hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz. Demokrasilerde karar da yetki de milletindir. Demokrasi dışı kurumların, yasama, yürütme ve yargıya hükmetmesi de aynı şekilde kabul etmeyiz. Şunu herkes bilsin ki, milleti vesayete velayete muhtaç görüp, kendi şahsi hırslarını öne çıkaranlar bugün artık karşılarında milleti bulurlar.
Bizim babalarımız 27 Mayıs’ın gölgesinde yaşadılar, bizler 12 Eylül’ün gölgesinde yaşadık. Ama bugün vesayetçi sisteme izin vermeyiz.
CHP'YE ELEŞTİRİ
Bugün burada, tekrar ifade ediyorum. 27 Mayıs’ta 12 Eylül’de 28 Şubat’ta, kendisini milletin üstünde gören bu ukala zihniyet, millet iradesini çiğnemiştir. Ne yazık ki başta CHP olmak üzere, bu zihniyetin taşıyıcılığını yapmıştır. 27 Mayıs’a zemin hazırlayan, çanak ve alkış tutan CHP olmuştur, 12 Eylül müdahalesine zemin hazırlayan CHP olmuştur 28 Şubat’a sessiz kalan, kenarda ellerini avuşturan yine CHP olmuştur. Bunlar demokrasiyi sadece işlerine geldiği için kurultayda hatırlarlar.
27 Nisan’da Ergenekonla mücadelede hatırlamadıkları demokrasiyi, bunlar sadece kurultay kürsülerinde hatırlarlar. Kurultay demiyorum dikkat edin, kurultayda demokrasinin olmadığını gördük.
NEREDEYDİNİZ?
Demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat’ta neredeydiniz?
Hatta o kadar ileri gittiniz ki, “Ankara’da da savcılar var” dediniz. Bunların demokrasi aşkı platoniktir. Bunlar demokrasiyi ancak uzaktan severler. Yapacak bir şey yok. CHP’nin jetonu çok geç düşüyor.
Genel başkanları da geçen hafta itiraf etti. 40 milletvekili oylamaya katılmayınca ne dedi? Hatırlayın.
“Bu kadar sık meyhane gitmeyin. Gidecekseniz de bari hepiniz aynı meyhaneye gitmeyin”
BİZE GÜNAYDIN DEMEK DÜŞECEK
Oğuz Atay’ın çok enteresan bir sözü var. “Türk solu geç kalkar, çünkü bir gece önce sabaha kadar içmiştir.”
İnşallah mahmurlukları geçtiğinde Ergenekon konusunda da uyanacaklar. Bize de bugün olduğu gibi günaydın demek düşecek.
Şimdi yeni kurultaylarında kadın ve gençlik kollarını MYK’ya almakla övünüyorlar. Türkiye’nin ilk partisi diyorlar. Kendilerine orada da günaydın diyorum. AK Parti’yi izlemeye devam edin diyorum.
Lütfedip tüzüklerimizi incelemiş olsaydılar, bu kadar büyük gaf yapmazlardı. Kendi partisi içinde muhalif seslere baskı uygulayan bir genel başkandan biz açıkçası demokratik bir duruş beklemiyorum. Biz de kadın kolları ve gençlik kolları başkanımız, MYK’nın da MKYK’nın da tabii üyesidir. Tabi bunların bundan haberi yok.
BİZ SAMİMİYET DE BEKLEMİYORUZ
Kendi ülkesini dünyaya şikayet eden, sonra da kendi partisi içinde Dersim konusunda doğruları söyleyen kadroları görevden alan genel başkandan biz samimiyet de beklemiyoruz.
Sayın Kılıçdaroğlu kurultay konuşmasında, CHP’nin tek parti dönemine sahip çıkıyor.
Dersim katliamından dolayı da geçmişinizden gurur duyuyor musunuz? Yasaklarınızdan, zulmünüzden bu ülkeye fitil fitil ödettiğiniz ağır bedellerden dolayı da gurur duyuyor musunuz?
CHP’den bir enkaz devrelan, Türkiye’nin her alanda çevresini değişen 27 Mayıs darbesinden dolayı da gurur duyuyor musunuz?
Siz İstiklal Mahkemesi yargıcı Kel Ali ile, Kılıç Ali ile Necip Ali ile gurur duymaya, isimlerini parklara vermeye devam edin.
Biz bu ülkenin şehitleriyle, gazileriyle, büyük siyaset adamlarıyla gurur duyacağız, onların isimlerini yaşatmaya devam edeceğiz.
MİLLET KEYİFLE SENİ SEYREDİYOR
Şimdi çıkmış “Başbakan 46 dakika konuştu, 45 dakikasını CHP’ye ayırdı. Başbakan CHP’den çekiniyor.” Millet dizi seyretmeyi bıraktı, sabah akşam keyifle seni seyrediyor. Ben de biraz, baktım. Bir de baktım ki Erdoğan kurultayıymış. Böyle bir kongre olur mu?
BİZ GENEL BAŞKANDAN MEMNUNUZ
CHP’den bu haliyle fazlasıyla memnunuz. Günde on yalan söyleyen, hakareti politika zanneden, millet nezdinde tüm itibarını yitiren bir genel başkandan biz memnunuz. CHP’nin böyle bir genel başkanı olduğu sürece, AK Parti gücüne güç katmaya devam edecektir.
Ama biz Türkiye’de ana muhalefetin böyle olmasından rahatsızız. Biz CHP seçmeninin böyle bir genel başkana mahkum edilmesinden rahatsızız.
Kurultayda, konuştuğu kürsünün önünde, kendi milletvekili var. Neredeyse orada
Sayın Kılıçdaroğlu engel olması gerekirken, hala bize hakaret ediyor. Bir taraftan da enteresan.
Yahu dayağı yiyen CHP’li milletvekili. Sadece bir dosyayı verecek. Seni milletvekili dövüyorlar orada. Sen hala diyorsun ki beni CHP’lilerden korumayın. Bu kadar mantığın iflas ettiği an.
İstediğiniz kadar hakaret edin, seviyeyi ayaklar altına alın Kılıçdaroğlu onların hepsini biz kâr hanemize yazıyoruz.
28 Şubat süreci imam hatiplerle birlikte, aslında Anadolu çocukları zeki çocukları hedef almıştır. Anadolu’nun yoksul çocuklarının elinden fırsatı almıştır. Merhum Adnan Menderes ile Turgut Özal ile Anadolu’nun fakir çocukları okuma hakkını alırken, 28 Şubat zihniyeti bu çocukların önünü kapatmış ve istikbalini kapatmıştır.
28 Şubat Anadolu’nun bu şahlanışına karşı yapılmış bir müdahaledir. AK Parti iktidarları kendi dönemlerinde, bu seçkinci yapıyı kırmak için de yoğun bir mücadele vermiştir.
Eğitim altyapısını modern bir yapıya kavuşturduk. Okumanın önündeki tüm engelleri kaldırdık, kaldırıyoruz.
YENİ EĞİTİM SİSTEMİ
Şimdi bakın AK Parti grubumuz, zorunlu eğitimin kademeli olarak 12 yıla çıkarılması için yasa teklifini TBMM’ye sundu. 4+4+4.
Dünyada özellikle de gelişmiş ülkelerde zorunlu eğitim 9 ila 13 yıl arasında. Bir çok gelişmiş ülke, öğrencilerin yaş grubuna göre kademeli sistem uyguluyor. İlk ve ortaöğretimin 12 yıla çıkmasını en başından beri savunduk.
Bu üç kademeli bir eğitim. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sağlıklı ve en modern sistem. Bu sistemle 8 yıllık eğitim sisteminin Türkiye’ye verdiği ağır hasarı düzelteceğiz. Türkiye’nin ekonominin ihtiyaç duyduğu eğitim bu sistemle karşılanacak. Batı’da meslek liselerine giden öğrenci sayısı yüzde 65’tir. Biz de tam tersidir düz liseler yüzde 65’tir.
4+4+4 sistemine karşı başta CHP ve TÜSİAD olmak üzere malum çevrelerin verdiği tepki tamamen bayat, çağdışı ve Türkiye gerçeklerinden uzak tepkilerdir.
Demek ki, CHP’nin taraf olduğunu biliyoruz, yani TÜSİAD’da taraf olabiliyormuş. Bu TÜSİAD daha önce yine imam hatiplerle ilgili olarak yine 1982 veya 92’ydi sanırım, o zaman da bir zat’a bir imam hatip raporu hazırlattı ve o raporla imam hatiplerin orta kısmı kapatıldı. Bunların kininin neler olduğunu biliriz. Bunu bildiğimiz için de bu yanlışı düzeltmek bizim görevimizdir. Şu an da yapılan budur.
KUSURA BAKMA TÜSİAD
Kusura bakma TÜSİAD. Senin arzun olmayacak, milletin arzusu olacak. Daha önce de kendilerine söyledim. Dedim ki siz işinize bakın, biz de işimize bakalım. Sanayi de ticarette ne söyleyecekseniz bunları söyleyin. Ama bu ülkenin eğitim sisteminde, Anadolu’nun çocuklarının okumasına yönelik yolları kapatmaya gelip de bariyer oluşturmayın.
Sıkılmadan şunu söylüyorlar. Kızların okumasının önü kesilecekmiş. El insaf. Şöyle bir raporlara bakar insan. Şecaat arz ederken sirkat söylüyorsunuz.
TÜSİAD 28 Şubat’taki rolünü sorgulasın. TÜSİAD, 8 yıllık eğitimle ekonomiye vurduğu darbeyi sorgulasın.
Ben de TÜSİAD’a aniden değişmesini, kör ideolojiden arınmasını tavsiye ediyorum.
Bu yeni sistemle kız çocuklarının okul dışında kalacağını ifade etmenin hiçbir nedeni yoktur. Kesintili diyoruz, 4 okuyacak, 4 daha okuyacak, burada hiçbir ayrım söz konusu değil. İkinci dörtte tercih meselesi var. Kız çocuklarının okuldan koparılacağı yalandır.
Okullaşma oranı özellikle kız çocuklarının okullaşma oranı AK Parti döneminde rekor düzeyde armıştır. 2002’de Ey TÜSİAD yüzde 11, bugün yüzde 43. Bu mu geriye gidiş? 2002’de ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 91, bugün yüzde 98. Ortaöğretimde okullaşma oranı 2002’de yüzde 51, bugün yüzde 69. Türkiye’de kız çocuklarının okullaşma hızı, erkek çocuklardan çok daha fazla.