Güncelleme Tarihi:
Pek çoğunuz Seyfi Ölmez adını ilk defa duyuyorsunuz muhtemelen. Aslında düne kadar biz de duymamıştık. Merak ediyorsanız anlatalım, onu şu sıralar devam eden '11. İstanbul Kısa Film Günleri'nde keşfettik. İstanbul’a gelen kısa Alman filmlerinin neredeyse yarısında ('Film Kiss-Film Öpücüğü', 'Road to Palermo-Palermo Yolu', 'The Cookie Thief- Bisküvi Hırsızı') oynayan Seyfi Ölmez, Almanya’da yeni yeni tanınmaya başlayan yetenekli ve genç bir aktör.
Kısa Film Günleri’nin bugünkü programı
l Fransız Kültür Merkezi Salonu
11.00 Bana Old and Wise'ı Çal, Oromi, İstanbul-Berlin, Enjektör, Kedi Gözü (TÜRKİYE)
14.30 Hayalet, Devridaim, Son Meyhaneci, Vahşi Çöp (TÜRKİYE)
17.00 Leonie, 6 Haiku 1-2, Western, Hey Sen, Tarihi Kültürel Gece Manevrası, 8 Nolu Kapı, Anı, Hamurcuklar (BELÇİKA & MACARİSTAN)
19.30 Dükkan Sahibi, Savaş Zamanı Andares, Kraliçe'nin Manastırı, Koşucular (İNGİLTERE)
l İtalyan Kültür Merkezi Salonu
14.30 Pasajlar, Sophia'nın Yılı, Manga Train, Tekrarlama, Mısır (AVUSTURYA)
17.00 Psychic Tequila Tarot, İhtiras Feneri, Islak Ölüm Hakkında (ALMANYA)
19.30 Çatılar, Benden Haber Alıncaya Kadar Bir Şey Yapma, Elele, Kan ve Ruj, Hamn, Pin-up, Şimdi Ne Oluyor! (İSVEÇ)
Fotoğrafından pek o kadar belli olmuyor ama Seyfi Ölmez , hem Sean Penn’i hem de Vincent Gallo’yu (Kusturica’nın 'Arizona Rüyası' ve Abel Ferrera’nın 'Cenaze Töreni'nde oynayan sabit mavi gözlü çocuk) fena halde andırıyor. Bunu kendisine de söylediğimizde; 'Evet, çok benzetiyorlar. Ben ikisini de çok beğeniyorum' diyor. Hainlik yapıp Gallo’nun aşırı sağcı olduğunu bilip bilmediğini soruyoruz. Belli ki bilmiyor, çünkü ciddi ciddi çok şaşırıyor ve 'Gallo' konusunu tekrar düşüneceğini söylerken, parmağındaki yüzüğe bakıyor. Gümüş yüzük Rıfat Özbek’in meşhur ettiği stilize ayyıldızlarla bezenmiş.
Kendi hikayesini anlatırken eski neşesine ve canlılığına kavuşan Seyfi, 60’lı yıllarda 'taşı toprağı altın' diyerek Almanya’ya göçen Sivaslı bir ailenin sekiz çocuğundan dördüncüsü. 1971’de Sivas’ta doğmuş ve üç yaşından beri Münih’te yaşıyor. Üniversitede İngilizce’den Fransızca’ya simültane çevirmenlik okumuş. Zaten, garip ama Almanya’da büyüyenlere özgü o kırık Türkçeyle değil, bayağı bayağı Amerikan aksanıyla konuşuyor.
Kafasını lise yıllarından beri oyunculuğa takan Seyfi, bir bölümünü Marsilya’da okuduğu üniversite öğrenimi boyunca sürekli okulların tiyatro gruplarında bulunmuş. '1994’te okulu bitirdim ve diplomamı bir dolaba kaldırdım ama dolabın anahtarını kaybettim' diyor. Ha, bu arada unutmadan, adamımızın bir zamanlar -dünyadaki bütün karizmatik aktörler gibi- kendi rock grubunu da kurduğunu da belirtelim. Üniversite sonrası Münih’teki devlet tiyatro okullarına başvuran Seyfi bu okullara kabul edilmemiş ama oyunculuk ısrarından da vazgeçmemiş. Tiyatro gruplarında ve Alman ve Avusturya televizyon dizilerinde (30-40 tane) oyunculuk yapmayı sürdüren Seyfi, reklam filmlerinde oynuyor, dublaj da yapıyor. Seyfi’ye bu dizilerde ve tiyatroda sadece 'ikinci sınıf sayılan Türk işçisi'ni mi oynadığını soruyoruz; 'Ben tipimden dolayı çok şanslıyım, sadece Türkleri değil, Almanları ve İtalyanları da oynuyorum' diyor ama yine de Eski kuşak Alman yönetmenlerin Türk oyuncuları hep aynı klişelere hapsettiğini düşünüyor. Almanya’daki ikinci kuşak İdil Üner, Ayşe Romey, Fatih Akın gibi oyuncularla neredeyse bir 'çete' oluşturduklarını söylüyor. İki uzun metrajlı Alman filminde oynayan Seyfi, Alman sinemasını ’idare eder’ buluyor ama Avrupa, özellikle de Fransız sinemasını harika buluyor. Emir Kusturica’nın AİDS ile çektiği bir kısa film olan 'Magic Bus'da oynayan Seyfi, Kusturica’dan büyülenmiş ve onun yeni bir projesinde rol alma ihtimalinden söz ederken 'Ben tam Kusturica tipiyim' diyor.