Güncelleme Tarihi:
Bayramlar küskünlerin barıştığı özel günler. Aile içi, akraba ve arkadaş arasındaki küskünlüklerde, fırsat bulunup sorun çözülememişse bayramdan medet umulur. Ancak bazı küskünlükler bayram dinlemiyor. Aralarında öyle olaylar, öyle tartışmalar geçmiş kişiler var ki onlar bu bayrama da küs giriyorlar. Hürriyet Ankara Bürosu ve Dizi Araştırma Servisi Türkiye'nin küskünlerini tespit etti.
Siyaset dünyasından bilim dünyasına, müzikten sinemaya, edebiyattan basına tanıdığımız birçok ünlünün deyim yerindeyse kan davalıları var. Birçoğunun bozuşmasında iktidar rol oynamış. Bir çoğunun birbirine sırtını dönmesine aralarındaki keskin rekabet sebep olmuş. Onların barışması asla söz konusu değil. En azından şimdilik. Her birinin küsüşme öyküsüyle, işte kan davalı ünlüler.
Küslük rekortmeni Çiller
ÇİLLER-YILMAZ:
Güvensizlik, nefret ve karşısındakini yok etme hırsı. Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz arasındaki ilişkinin özeti bu üç kavramla anlatılabilir.
Çiller'in 1993 yazında DYP Genel Başkanı seçilip Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte Türk merkez sağının en önemli çatışmalarından biri de başlamış oldu. Çiller ile ANAP lideri Yılmaz arasındaki çekişme Türk siyaset tarihinin en gergin rekabetlerinden birine sahne olurken, Türkiye'nin 1990'lı yılların önemli bir bölümünü siyasi belirsizlik içinde yaşamasına da yol açtı. Çekişme, 1994'te Çiller'in Amerika'daki malvarlığının ortaya çıkmasından sonra iyice tırmandı. Yılmaz, Çiller'in gizli servetinin peşine düştü ve Meclis'te Çiller ile ilgili soruşturmalar başlatılmasına önayak oldu. Tek hedefi, Çiller'i Yüce Divan'a gönderip, merkez sağın tek lideri olmaktı. 1995 seçimleri doğrudan birbirlerini hedef aldıkları, birbirlerine en ağır suçlamaları yönelttikleri acımasız, kanlı bir kampanyaya dönüştü.
Aralarındaki ilişki bir nefret ilişkisiydi. Karşılıklı güvensizlik 1996 başlarında kurdukları ANAYOL koalisyonun kısa zamanda çökmesine yol açtı. Üç aylık koalisyon dönemi bir sinir harbi şeklinde geçti. Çiller'in Yılmaz'ı sinir etmek için sabahları erken saatlerde yatağından uyandırıp devlet meseleleri konuşması, ilişkinin tabiatını göstermesi açısından fikir vericiydi. Yılmaz, bu dönemde Çiller'le yaşadığı gerilim nedeniyle iki kez mide kanaması geçirdi. Birbirlerini bir türlü alt edemeyince 1998 yılında anlaşıp haklarındaki yolsuzluk iddialarını karşılıklı olarak aklamak zorunda kaldılar. Birbirlerini akladılar, ama dost olamadılar. Sadece resmi törenlerde karşılaştıklarında protokol gereği olarak el sıkışıyorlar.
ÇİLLER-AĞAR:
Çiller, DYP Genel Başkanlığı'na seçilip Başbakan olduktan hemen sonra yakın çevresinde sivrilen isimlerden biri Erzurum Valisi Mehmet Ağar'dı. Ağar'ı Emniyet Genel Müdürlüğü'ne getirdi. En güvendiği bürokratlardan biriydi; üstelik ‘‘Enişte’’ye de çok yakındı. Ağar, Çiller'den aldığı destekle 1993-95 yılları arasında Türkiye'nin en güçlü iktidar odaklarından biri oldu. 1995 seçimlerinde İstanbul'dan milletvekili, ANAYOL hükümetinde Adalet, Refah-Yol döneminde ise İçişleri Bakanı yaparak ödüllendirildi. Gelgelelim Ağar, Refah-Yol döneminde Çiller'e muhalefet etmeye başladı, Ağar'ın yerine oynadığı kanaatine vardı. O, ihaneti affetmezdi. Tam o sırada patlak veren Susurluk Skandalı Çiller'in Ağar'ı ‘‘biçmesini’’ kolaylaştırdı. Çiller Susurluk'u gerekçe göstererek Ağar'ı istifa ettirdi. Ağar da parti içinde Çiller'e karşı muhalefet bayrağını açtı. Çiller'in yayın organı Öncü gazetesi Ağar için ‘‘Eşkiya Mehmet’’ manşeti attı. Çiller'li bir DYP'de kendisine siyasi gelecek görmeyen Ağar partiden istifa edip, 1999 seçimlerinde Elazığ'dan bağımsız milletvekili olarak adaylığını koydu. Seçimden önce Elazığ'a giden Çiller, Kırat otobüsünün içinde Ağar yanlılarının çürük domates ve yumurtalı harekátına hedef oldu. Ağar, seçimi kazandıktan sonra Ankara Hipodrom'da bir miting düzenleyerek, ‘‘Çiller Go Home’’ pankartları altında Çiller'e istifa çağrısı yaptı.
ÇİLLER-AKŞENER:
Meral Akşener, 1995 seçimleri öncesinde Şehit Anaları Vakfı Başkanı olarak Çiller ailesinin en güvenilir sırdaşıydı. Çiller'in yanından ayrılmazdı. Akşener, 1995 seçimlerinde ‘‘aile kontenjanı’’ndan İstanbul Milletvekili seçildi. Yıldızı Susurluk Skandalı'ndan sonra İçişleri Bakanlığı'na getirilmesiyle parladı. Akşener, Refahyol döneminde Çiller ile Erbakan arasında arabuluculuk yaparken, parti içinde ‘‘Ailenin Bakanı’’ olarak anıldı. Çiller Ailesi'ne göğsünü siper etti ve lideri için iş çevreleri, medya ve hatta Türk Silahlı Kuvvetleri ile çatışmaktan çekinmedi. En cesurane hareketlerinden biri de Hürriyet Gazetesi yöneticilerinin gizlice dinlenip kaydedilen özel konuşmalarına ait bantları basına açıklamasıydı. Bu hareketinden dolayı 22 milyar tazminat cezasına çarptırıldı. Gelgelelim, Çiller'in bu amansız müridi 1999 seçimlerinden sonra liderine ihanet etti. ‘‘Çiller artık gitmeli’’ diyerek DYP'deki muhalefet hareketinin öncülerinden biri olunca, Çiller kendisinden hainliğini ima ederek, ‘‘Brutus’’ diye söz etti. Akşener de, ‘‘Brutus varsa, Sezar da vardır. Ama Sezar'ın mezarı bilinmiyor,’’ diye karşılık verdi. Kavga büyüdü. Çiller yanlılarının bastırdığı bir broşürde, Akşener'in, milletvekili adayı yapmak için bir ‘‘genelev patroniçesi’’nden rüşvet aldığı iddiaları ortaya atıldı. Akşener, DYP Grubu'nda söz alarak Çiller'i yüzüne karşı ‘‘yalancılıkla’’ suçladı. Akşener, DYP'nin 20 Kasım Kongresi'nde Çiller'e karşı Köksal Toptan'ı destekledi. Çiller ve ‘‘eski tetikçisi’’ bugün el bile sıkışmıyorlar.
Sivri kalemin dokunduĞU
ÜÇ YIDA 127 YAZI
Emin Çölaşan'ın sivri uçlu kalemi Özal'dan sonra en çok kime dokundu diye sorulsa, bu soruya Hürriyet okuru olmayan insanların vereceği yanıt bile açıktır: Melih Gökçek. Gerçekten de Hürriyet arşivine bakıldığında Çölaşan'ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında son üç yılda tam 127 yazısının olduğu görülür. Bu yazıların içeriği de uslübu da 'Melih nereden koşuyor?' adlı yeni bir kitabın habercisi gibidir. Birbirleri hakkında yüzlerce dava açtılar. Melih Gökçek bu tazminat davalarından birini kazanınca, eline geçen tazminatla Ankara'da açık havada döner partisi verdi.
sırtımdan hançeri çıkar neCmi
Süleyman DEMİREL Necmettin CEVHERİ
Ankara kulislerine bakılırsa, bu küslük bir büyük ihanetin öyküsüdür. Necmettin Cevheri, Süleyman Demirel'in en sadık dava arkadaşlarındandı. Demirel'in göz hapsinde tutulduğu Zincirbozan'dan ‘‘DYP'yi kurun’’ talimatını verdiği kişi ondan başkası değildi. Demirel'in gözünde bir vefa sembolüydü. Demirel Çumhurbaşkanı seçilip Çankaya Köşkü'ne çıkınca, bütün gözler DYP'deki başkanlık yarışına çevrildi. Bu yarışta Demirel'in ağırlığını İsmet Abi'den (Sezgin) yana koyduğuna inanılıyordu. Cevheri ise sürpriz bir şeklide Tansu Çiller'in yanına geçecek ve daha sonraki dönemde Çiller'in en önemli akıl hocası olacaktı. Demirel, Cevheri'nin bu sadakatsizliğini affetmedi. Demirel'in DYP kongresinden sonraki bir görüşmelerinde Cevheri'ye ‘‘Sırtımdan hançeri çıkar Necmi...’’ dediği da Ankara kulislerinde sır olmaktan çıktı! Cevheri, bu yöndeki haberleri tekzip etti ve Cumhurbaşkanı'nı da tekzibe davet etti. Ama Demirel bu haberler karşısında suskun kalarak tekzibe yanaşmadı. Böylelikle hançerlendiğini kamuoyuna hissettirmiş oldu. Geçen yıllarda aradaki buzlar eriyor gibi olduysa da ilişkileri hiçbir zaman eskisi kadar yakın ve özel olmadı. Yaygın kanaate göre, hançerin açtığı yaranın izi Demirel'in sırtında hálá duruyordu.
SAHALARDAKİ KAVGA
Ali ŞEN-Erman TOROĞLU
Ali Şen ve Erman Toroğlu arasındaki anlaşmazlık iki otoriter kişiliğin çarpışmasından kaynaklanıyor ve çok eskilere uzanıyor. Ali Şen, ilk kez Fenerbahçe Başkanı olduğu 1981-1983 yılları arasında Erman Toroğlu hakemdi. Takımı saha içinde ve dışında kollayan Ali Şen, hakem hatalarına keskin üslubuyla isyan etti. Suçladığı hakemler arasında Erman Toroğlu da vardı. Ali Şen ve bazı Fenerbahçelilere göre bu eleştirilerden sonra Erman Toroğlu sinirli kişiliğinin etkisiyle hep Fenerbahçe aleyhine kararlar verdi. Erman Toroğlu ise hep kuralların gereğini yaptığını söyledi. Ali Şen'in ikinci kez başkanlık koltuğuna oturduğu 1995-98 yıllarında Erman Toroğlu, televizyonda hakem hatalarını inceleyen bir yorumcuydu. O dönemde de Şen telefon bağlantısıyla Toroğlu'nun yorumlarına karşı çıktı. Sonra Erman Toroğlu spor yazarlığına başladı. Ali Şen de aynı yoldan, gazete sütünlarından Toroğlu'nun eliştirilerine başkan olsun olmasın Fenerbahçe'li kimliğiyle yanıt verdi. Bu çekişme Show TV'nin canlı yayınında zirveye ulaştı.
DÜELLO İSTANBUL
DALAN-SÖZEN
1989'da Nurettin Sözen, Bedrettin Dalan'a karşı İstanbul'un patronluğu yarışını kazandı. Birçok İstanbullu seçim öncesinde kıran kırana mücadele eden biri ANAP'ın diğeri SHP'nin bu iki kumandanı arasındaki kavganın seçimle biteceğini düşünmüştü ama bu görüşte olanlar yanıldılar. Bu seçim aslında düşmanlığın henüz başlangıcıydı. Bir taraf diğerini kendi vakfına usülsüz olarak helikopter sağlamakla mı suçluyordu? Demek ki diğeri zırvalamaktaydı! Yenisi eskisini Haliç'i temizlemek yerine kirletmekle mi suçluyordu, o halde, yeni başkan kesinlikle beceriksizdi. Sen misin yenisini beceriksizlikle suçlayan? İşte kollektörleri böyle kapatırlar, toptan. Cevap çoktan hazırdı tabi buna: ‘‘Benim tesislerimi önce kapatıp sonra açıyorlar.’’ Ya metronun gecikmesi? Sorumlu Dalan'a göre Sözen, Sözen'e göre Dalan! Merkez sağ ve sol politikaların bir zamanlar İstanbul'daki iki büyük rakibi şimdi kendi köşelerine çekilmiş görünüyor. Nurettin Sözen mesaisini ağırlıklı olarak SODEV'e, Dalan ise İSTEK'e ayırıyor.
KISA KISA KÜS HABERLERİ
Klasik müziğin dünyasının kavgalıları deyince de Filiz Ali-Aydın Gün. Filiz Ali, 8 Temmuz 1992'de eşyalarını toplamak için makam odasına girmek istediğinde yönetimin ona izin vermemişti. Ali, hem görevden alınmasına, hem de kendi görevine getirilen Gün gibi bir ismin bu işe alet olmasına içerledi.
Cem Özer, Hülya Avşar ve Sibel Can'a ‘‘medya maymunları’’ deyince Kaya Çilingiroğlu cevabı yapıştırdı: ‘‘Vatan Haini, asker kaçağı’’! Taraflar iki senedir dargın.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz ile MHP Elazığ milletvekili Doç.Dr. Mustafa Gül'ün arasındaki kara kedi yıllardır yerinden memnun. YÖK hakkında verilen araştırma önergesinin kabulüyle kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığı'na seçilen isim de Gül olunca, karakedinin tüyleri daha da parladı.
DSP'li Kültür Bakanı İstemihan Talay ile CHP'li eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar arasındaki kavga 1997 yılı bütçe görüşmelerinde ortaya çıktı. Emniyet'in güvenlik gerekçesiyle Sağlar'a makam arabası verilmesi yolundaki yazısına rağmen Talay'ın araba tahsis etmemesi sürtüşmeyi derinleştirdi.
Panter Emel (Emel Yıldız) hayvanlara olan sevgisi yüzünden herkesle kavgalı ama tuhaftır ki hayvan koruma dernekleriyle de kavgalı.
Gazeteci Fehmi Koru için özellikle 1994-95 yılları epey hararetli geçti. Aralarında Emin Çölaşan, Serdar Turgut ve Can Ataklı'nın da bulunduğu pek çok köşe yazarı ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden ile yaşanan tartışmalar küçük çatışmalara, hatta köşe savaşlarına dönüştü. Ancak Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya ile yaşananlar tam bir meydan muharebesi hem de dava konusu.