Küs akrabalar

Güncelleme Tarihi:

Küs akrabalar
Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2000 00:00

Çakıcı-Kılıç aileleriKılıç-Çakıcı düşmanlığının ilk tohumları Alaattin Çakıcı'nın 12 Eylül'den sonra 100-150 adamıyla çek-senet tahsilatı ve haraç piyasasına girmesiyle atıldı. Dündar Kılıç, Çakıcı'nın kendisinden de hoşlanmıyordu, tarzından da. Haraç alınan mekanlarda çatışıldı ama hiçbir zaman silahlı bir çatışma yaşanmadı. Sonra olan oldu ve Uğur babasının hiç hoşlanmadığı Alaattin Çakıcı'ya aşık oldu. 1991'deki nikah töreniyle iki aile birleşti! Civan Skandalı iki aile arasında ipleri kopardı. Kocasına cephe alan Uğur, ‘‘Hatırlı kişi Semra Özal'dı’’ diyerek sırları açığa vurdu. Kocası, onu oğlunun önünde Uludağ'da öldürterek ‘‘cezalandırdı’’ Çakıcı-Kılıç ailelerinin arasına artık kan girmişti. İsmail Onur Bizerdik annesinin, gözünün önünde üvey babası tarafından öldürülmesini unutmadı. Şoförü Adil Cesur, 6 Aralık'ta Alaattin Çakıcı'nın kardeşi Gencay Çakıcı ve sevgilisi Gönül Özyürek'i Akmerkez önünde vurdu.Seval-Tuğrul TÜRKEŞ MHP'nin kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş, eski eşi Muzaffer Hanım öldükten sonra, kendinden en az 30 yaş genç olan Seval Türkeş ile evlendi. Türkeş, bu evliliğini MHP Genel İdare Kurulu kararı ile partisine de onaylattı. Ancak, Türkeş'in eski eşinden olan çocukları ile Seval Türkeş'in yıldızı hiçbir zaman barışmadı. Cemi-Cemşit Demiroğluİstanbul Üniversitesi eski Rektörü ve Türk Kardiyoloji Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cemi Demiroğlu ile vakfın iki şirketinin murahhas üyesi olan oğlu Doç. Dr. Cemşit Demir, yeni yıla kavgalı ve küs girdiler. Bu kavga, adliye koridorlarına da yansıdı. Ama Cem'i Demiroğlu ile oğlunun arasını açan esas kahraman, bir kadın. Florance Nightingale Hastanesi Müdürü Yüksel Tufan. Cemi Demiroğlu'yla yakın arkadaş olmaları, babayla oğulun arasını açtı. Ama basına yansıyan kavga daha farklı. Baba, oğlunun yanında yer alan beş vakıf üyesinden biri olan Prof. Dr. Sulhi Dönmezer'i suçlarken, oğul da babasının safında yer alan Ümit Utku ve Tayfun Akgüner'e ateş püskürüyor. Gelişmeler gösteriyor ki bu hikáye burada bitmez....Orhan-Burhan Bıçakçıoğlu Meclisin küs kardeşlerinin arası 1978 yılında açıldı. Küçük kardeş Orhan, Trabzon'un Beşikdüzü ilçesinde mahallenin kızlarına baktı diye ağabeyi Burhan'ın en yakın arkadaşlarından birini tabanca ile bacağından vurdu ve soluğu hapishanede aldı. Aralarında bir yaş fark olan ağabey ile kardeşin yolları o olayda ayrıldı. Orhan, hapis çıkışı karısının üzerine bir de kuma getirince, ağabeyi ve ailenin diğer fertleri kendisini defterden tümüyle sildiler. Ağabey Burhan Bıçakçıoğlu, bugün İzmir'den DSP milletvekili. Kardeş Orhan Bıçakçıoğlu ise TBMM Genel Kurul salonunda kendisinden birkaç sıra ilerideki MHP grubunda Trabzon milletvekili sıfatıyla oturuyor. İki kardeş, Meclis'te birbirleri ile karşılaşmamak için yollarını bile değiştiriyorlar. YARGININ KÜSLERİÖZDEN- SEZER Yekta Güngör Özden, 18 yılının 6 yılını başkan olarak geçirdiği Anayasa Mahkemesi’nde Atatürkçü tavrı, laiklikten ödün vermeyen sert konuşmaları ile dikkat çekiyordu. Mahkemede ise karşısında, ‘‘Sen Anayasa Mahkemesi Başkanı'sın. Bu kadar çok ön plana çıkma, konuşma!’’ diyen bir ‘‘Muhalefet cephesi’’ oluşmuştu. Bu cephenin önde gelen isimleri arasında o dönem üye olan, şimdiki başkan Ahmet Necdet Sezer de vardı. Özden 31.12.1997 tarihinde yaş haddinden emekli olup, yerine 6 Ocak 1998'de süpriz şekilde, Sezer Başkan seçilene kadar. Gazetelere yansıyan ilk haber, Sezer'in, 1998 yılı Anayasa Mahkemesi Kuruluş Yıldönümü törenine Özden'i davet etmemesi oldu. Sezer cephesinden, ‘‘Davetiye gönderildi’’ açıklaması geldi. Ardından da davetiyenin Özden'e geç gönderildiği ve eline ulaşmadığı belirtildi. Ancak kırılan Özden, emekliye ayrıldıktan sonraki ilk kuruluş yıldönümü törenine katılmamayı tercih etti. Ardından Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'nın, Özden'in koruma araçlarının benzin parasını ödemediği ortaya çıktı. HAZİN BİR KOPMAİsmail CEM-Deniz BAYKAL İsmail Cem, Deniz Baykal'ın 1992'de CHP'yi kurduğu siyasi harekette onun en yakın arkadaşlarındandı. Hatta yardımcılığını üstlendi. Omuz omuza günler, Baykal'ın 1995 seçimlerinde milletvekili listelerini hazırlarken Cem'i liste dışı bırakmasıyla geride kaldı. Baykal, bu konuda hiç konuşmadı. Yakın çevresine göre, kopmanın nedeni Hikmet Çetin'in geçiş dönemindeki Genel Başkanlığı sırasında Cem'in kendisine sıcak davranmış olmasıydı. Baykal tarafından ortada bırakılan Cem, ani bir manevrayla DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in kapısını çaldı ve 1995 seçimlerinde sürpriz bir şekilde Kayseri'den milletvekili seçildi. Bu ani karar, Cem'in kariyerinde büyük bir sıçramaya yol açacak ve kendisine Türkiye'nin en popüler siyasetçilerinden biri olması yolunu açacak olan Dışişleri Bakanlığı'nı getirecekti. Baykal, 1995 seçimlerinde kendisini dışlamamış olsaydı, Cem bugün muhtemelen baraj altında kalmış bir partinin üyesi olarak gazetede köşe yazarlığına devam ediyor olacaktı. KALEMLERİ KILIÇ OLDUHilmi Yavuz’dan Batur’a:Geniş kalçalı BaturusEdebiyat dünyasının en sert kavgalarından biri, Hilmi Yavuz ile Enis Batur arasında geçti. İkisi de kalemlerini birer kılıç gibi kullanarak birbirlerine ‘‘kavgada söylenmeyecek’’ şeyler söylediler.1990'ların başında Enis Batur derginin birinde bir yazı yazdı. Yazıda, tasavvuftaki ‘‘vahdet-i vücud’’ kavramından bahsediyordu. Bilmeyenler için söyleyelim, vahdet birlik, vücut da tasavvuftaki anlamıyla varlık, varolmak. Batur ise vücudu beden (İngilizce’deki body) gibi yorumlamıştı. Şair ve denemeci Hilmi Yavuz, bu hatayı affetmedi ve bir kitapta topladığı ‘‘Okuma Notları’’nda Enis Batur'dan, ‘‘ne yazıp söylediğini bilmeyen biri’’ olarak sözetti: ‘‘...Adam Tasavvufta varlık anlamına gelen vücud'u gövde sanıp yazılar yazacak, üstüne üstlük, yalancı pehlivanlar gibi ortada arz-ı endam etmeye devam edecek. Vahdet-i vücuddaki vücud sözcüğünü, örneğin, Brigitte Bardot'nun vücudu tümcesindeki vücud'la eş anlamlı sanıyor!’’ENİS BATUR’DAN Yavuz’a:Bana takıntılıBatur Yavuz'a cevap vermekte gecikmedi, sonra Yavuz'dan cevabın cevabı geldi. Bu atışmalar benzersiz biçimde sertleşti. Enis Batur, Hilmi Yavuz'un kendisine takıntılı olduğunu yazarak ‘‘o bana aşık’’ imasında bulundu. Hilmi Yavuz ise buna Batur'a ‘‘Geniş kalçalı Yunan Tanrıçası Enis Baturus’’ diye hitap ederek cevap verdi.Daha sonraki yıllarda, artık yayımlanmayan Negatif Dergisi’nde İrfan Külyutmaz takma adıyla yazılar yazan Hilmi Yavuz, Enis Batur'a Muhsin Paşazade (Enis Batur, General Muhsin Batur'un oğlu) diye laf atmaya devam etti. Atışmalar sürdü gitti.Görüldüğü gibi bu kavganın geçmişi on yıl öncesine dayanıyor, ancak taraflar birbirlerine öylesine karşı ki, herkes onları analarının karnından küs doğdular sanıyor. Biraz araştırdık, bu iki edebiyatçı bir araya gelince ne yapıyorlar diye. Aynı çevrelerde at koşturmalarına rağmen onları on senedir bir arada gören olmamış.Onları cumhuriyet ayırdıHasan CEMAL-İlhan SELÇUK5 Kasım 1991 Salı günü Cumhuriyet Gazetesi Yayın Kurulu'nun üç üyesi Berin Nadi, Osman Nuri Torun ve İlhan Selçuk kuruldan çekilme kararı aldı. Bu haber Bab-ı Ali'ye bomba gibi düştü. Aslında bu sonuç çok garip değildi. Çünkü iki yıl önce gazetenin sahibi Nadir Nadi'nin sağlığının bozulması nedeniyle bir Yayın Kurulu oluşturulmuştu. Bu iki yıl boyunca yayın kurulunda çetin savaşlar verilmişti. Fırtına, seçimlerden yenilgiyle çıkan SHP'nin DYP ile koalisyonunu destekleyen Cumhuriyet gazetesinde, Osman Ulagay'ın 'Seçmen ve ekonomi için DYP-ANAP koalisyonu mu?' başlıklı bir yazı yazmasından sonra koptu. Diğer köşe yazarları İlhan Selçuk, Uğur Mumcu ve Ali Sirmen ad vermeden Ulagay'ı ‘‘TUSİAD'ın yazarı’’ olmakla suçladı. Ulagay alay dolu bir yazıyla karşılık verdi. Ulagay'ın durumu 22 Ekim günü yayın kurulunda tartışıldı. Oylamaya Genel Yayın Müdürü Hasan Cemal ve Yazı İşleri Müdürü Okay Gönensin karşı çıktı. Oylama sonucunda Ulagay'ın haftada üç gün ekonomi yazısı yazmasına karar verildi. Hasan Cemal, konuyu yönetim kuruluna götüreceğini söyleyerek gazeteden ayrıldı ve yönetim kurulu toplantısının olduğu 5 Kasım gününe kadar gazeteye gelmedi. Yönetim Kurulu Hasan Cemal'i tek yetkili ilan etti ve istifalar ardı ardına gelmeye başladı. İstifa eden grubun başını, her ne kadar kendisi ‘‘Ben ayrılırken kimseye, ayrılın demedim,’’ dese de, İlhan Selçuk çekmişti. Aralarında Ali Sirmen, Uğur Mumcu, Yalçın Bayer, İsmail Gülgeç, Cüneyt Arcayürek, Oktay Akbal, H. Veldet Velidedeoğlu, Mustafa Ekmekçi, Melih Cevdet Anday gibi isimlerin bulunduğu 55 kişinin istifası, okur kaybına ve neredeyse Cumhuriyet gazetesinin iflasına neden oldu. Beş ay sonra Hasan Cemal istifa edip yerini Okay Gönensin'e bıraktı, Sonra o da ayrıldı, İlhan Selçuk gazeteye döndü. Ancak Cumhuriyet Gazetesi'nin satışının tırmanmasına neden olan ‘‘yenilikçiler-muhafazakarlar’’ dengesi bozulmuş, Osman Ulagay'ın deyişiyle vazo kırılmıştı.... Cumhuriyet Gazetesi de bir daha eski satış rakamlarına ulaşamadı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!