Güncelleme Tarihi:
Türkçenin Zenginleştirilmesi Kurultayı romancı Buket Uzuner ile dilbilimci Bahriye Çeri'nin (altta) arasını açtı. Bir çok romanın dil yanlışıyla dolu olduğunu söyleyen Çeri, Uzuner'in Kumral Ada Mavi Tuna romanını örnek gösterince, yazar Uzuner salonu terketti.
YILDIZ Teknik Üniversitesi Mezunlar Derneği ile Hürriyet Gösteri Dergisi tarafından düzenlenen Türkçenin Zenginleşterilmesi Kurultayı, önceki gün tartışmalı bir oturuma sahne oldu.
Romancı ve Dil başlıklı bir bildiri sunan Kocaeli Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Bahriye Çeri ‘‘Bazı yazarların romanları dil yanlışlarıyla dolu’’ deyip konuşmasına da Buket Uzuner'in Kumral Ada Mavi Tuna adlı kitabından örnekler verince, izleyiciler arasında bulunan yazar Uzuner, toplantıyı terketti.
Konuşması tartışma yaratan Bahriye Çeri, pek çok kişinin Türkçeyi yanlış konuştuğunu söyleyerek ‘‘Dilin en güzel örnekleri olması gereken edebi eserler de önemli dil yanlışlarıyla dolu’’ dedi.
Uzuner'in kitabında, 100'ü aşkın Türkçe yanlışı bulduğunu söyleyen Çeri ‘‘Üstelik ben yabancı sözcük kullanımını dikkate almadan, sadece anlamayı güçleştiren dil yanlışları üzerinde durdum. Benim Buket Uzuner'le herhangi bir kişisel problemim yok. Bu roman sadece bir örnektir. Bir çok yazarın kitabında bu tür dil yanlışları var. Bu yüzden eleştirilen yazarlardan biri de Orhan Pamuk'tu. Yeni yetişen yazarların bu konuda daha dikkatli olması gerekiyor. ’’ diye konuştu.
BEN ROMANCIYIM
Kumral Ada Mavi Tuna adlı kitabındaki Türkçe yanlışları eleştiri konusu olan yazar Buket Uzuner ise imla kılavuzu yazmadığını, bilinçaltı akımını gözönüne alarak roman yazdığını söyledi.
Uzuner ‘‘Ben çok fazla sataşma olduğu gerekçesiyle söz hakkı istediğimde bir beyefendi kalkıp bana, bir dakika, ben de önce hanımefendiyi alkışlama hakkımı kullanmak istiyorum dedi. Oradaki en genç romancı bendim herhalde. Zaten bundan sonra da olmaz. Benim romanımdan cümleler seçilmiş ve yanlış olarak bütün salona dağıtılmıştı. Sonra kürsüye çıkıp bunlarla ilgili bir iki şey söyledim. Şöyle bir cümle örnek olarak gösteriliyordu. Manik depresif bir adamı anlatırken, ‘‘Tanrım dışarda çok birileri ölüyor’’ diye bir cümle kullandım. Bu bilinçli yapılmış bir şeydi. O adamı ifade edebilmek için Türkçeyi kırmak zorundaydım. Ama o hanımefendi 'Güzel Türkçemizi böyle bozamazsınız, çocuklarımızı zehirleyemezsiniz' dedi. Salondan bu sözler üzerine müthiş bir alkış yükseldi.’’
NE DEDİLER?
Ahmet Bican Ercilasun (Türk Dil Kurumu Başkanı): Bir yazarın Türkçeyi kullanırken dikkatli olması gerekir. Ama bu, yazarın kendine özgü bir üslup yaratma çabası içine girmesini de engellemez. Bir çok yazar, dilin kurallarını bozarak özgün olmaya çalışıyor. Bu kolay olan yol. Asıl zor ve önemli olan, dilin kurallarını bozmadan özgün bir üslup yaratmayı başarabilmektir.
Mustafa Şerif Onaran (Dil Derneği Başkanı): Bilinçaltı akımıyla roman yazılırken, hastalıklı duyguların yazıya yansıtılmasında dil yanlışı diye yorumlanabilecek konulara özen göstermek gerekir. Gogol ‘‘Bir Delinin Hatıra Defteri’’nde düşünce tutarsızlıklarını yazıya yansıtırken şaşırtıcı bir dil kullamıştı. Yusuf Atılgan ‘‘Anayurt Oteli’’nde, Zebercet'in ruh durumunu anlatırken noktasız, virgülsüz bir yazı denemişti. Yine Oğuz Atay ‘‘Tutunamayanlar’’da tartışmaya açık bir tarz kullanmıştı. Hastalıklı düşünce ile hastalıklı dil arasında ilişki kurarken yazardan kaynaklanan yanlışları iyi belirlemek gerekir.