Güncelleme Tarihi:
İşte Kurtulmuş’un sorulara verdiği cevaplar ve yaptığı açıklamalardan satır başları:
ABD’de peşpeşe kritik ziyaretler gerçekleştiriliyor. FETÖ’nün iadesi konusunda olumlu mesajlar var. CIA direktörü ve ABD genelkurmay başkanı geldi. Bugün de ABD’li senato üyesi Cumhurbaşkanı ve Başbakan bir araya geldi. FETÖ’nün iadesi konusunda son çalışmalar nelerdir?
Türkiye’nin ABD’den çok üst düzey bu yetkililerle görüşmeleri hayra alamettir. Bazı görüş ayrılıklarımızın giderilmeye başlandığı, görüş yakınlaşmalarının da işaretidir. Bir kere daha söylemek isterim. Bizim ABD ile çok uzun yıllara dayalı müttefiklik ilişkimiz var. Ayrıca bu bölgede yakın zamandaki teröre karşı mücadelede çok yakın işbirliğimiz var.
Sahada PYD’ye vermiş oldukları desteği sonlandırmaları… Yapacakları operasyonlarda yerli unsurlarla, Türkiye’nn desteklediği ve ABD’nin de destekleyebileceği ılımlılarla operasyon yapmalarını istiyoruz. PYD’ye verdikleri destekleri gözden geçireceğini ümit ediyoruz. İkincisi de FETÖ’yü iade etmelidirler. Bütün görüşmelerde FETÖ’nün iadesi gündeme gelmiştir. Sadece Gülen’in değil, ABD’ye kaçmış olan suç işlemiş kişilerin iadesinin üzerinde de durulmaktadır. FETÖ’yü ve onun suç makinesi olan adamlarını Türkiye’ye iade etmelerini istiyoruz.
Özellikle siz konuşmanızda, Bakanlar Kurulu’nda Fırat Kalkanı operasyonuyla ilgili muhtemel riskleri gözden geçirdik dediniz. Önümüzdeki süreçte en önemli operasyonlardan biri Rakka operasyonu olarak görülüyor. Türkiye çekincelerini ortaya koydu. Bakanlar kuruludna ne olursa Türkiye’ye var, ne olmazsa Türkiye yok detayları belirlendi mi?
Güvenlikle ilgili olarak en iyi senaryodan en kötü senaryoya kadar gözden geçirirsiniz. Sahada da bir çok gelişme olur. Şu anda konuştuğumuz şartlar bile bir saat sonra değişebilir.
Bir terör örgütünü şehirden çıkarırken, yerine başka terör örgütünü ikame etmenin yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Türkiye hem DEAŞ’tan olağanüstü rahatsız olmaktadır, aynı şekilde PYD YPG güçlerinin PKK ile kol kola yapmış olduğu saldırıları da bire bir takip etmekte ve PYD’yi de DEAŞ kadar zararlı görmektedir. Bizim için iki terör örgütünden birini tercih etmek gibi bir şıkkımız yoktur. Son zamanlarda özellikle EL Bab’ta koalisyon güçlerini artırdıklarını görüyoruz.
İşte gördüğümüz Cerablus örneği. Biz o şehirleri kurtarırken, ılımlı muhaliflerini destekleyelim, askeri destekleri verelim operasyonun ana gücü bunlar olsun, kendi şehirlerini kurtarsınlar, sonra da o şehrin halkı dönüp yerleşsin. Cerablus’ta yaklaşık 45 bin insan oraya geldi. El Bab’ta da sona gelindi. Özgür Suriye ordusu güçleri şehrin bütününe hakim olmuştur. DEAŞ’ın olası intihar saldırılarının ortaya çıkması muhtemeldir. TSK da ÖSO unsurları da temizleme faslı sürdürülüyor. El Bab temizlendikten sonra oraya da insanlar gelecektir.
Şimdi diyoruz ki aynısını Rakka’da kullanalım. Muhtelif yerel unsurlar desteklensin, uluslararası camia buraya lojistik destek versin, DEAŞ’tan temizlensin ve başka terör örgütünün eline teslim edilmesin. Belli sonuç alınırsa Türkiye buna göre hareket eder. Şu an görüşmeler devam etmektedir.
Az önce dediniz ki Türkiye ile ABD arasındaki görüşler yaklaştı… Rakka’nın temizlenmesi konusu ABD PYD’ye verdiği destekten vazgeçip, Türkiye’nin tezleriyle mi hareket edecek? İlnur Çevik’in “PYD bir Barzani olamaz mı” sözünü nasıl yorumlarsınız?
Ben başkasının cümlesini yorumlamam. Söylediklerim çok net, Türkiye’nin pozisyonu da çok net. Türkiye görüşlerini paylaşmıştır.
Öğretmen ataması konusu gündeme geldi mi? 20 bin öğretmenin Şubat ayında atanacağı açıklanmıştı…
Bunu Milli Eğitim Bakanlığımız takvimi en kısa zamanda açıklayacaktır.
Kafalarda merak ettiğimiz bir soru oluştu. Rakka operasyonu olursa İncirlik üssü mü kullanılacak?
Bunların hepsi meselenin teferruatıdır. Önce uluslararası koalisyonun Rakka ile ilgili ortak eylem planı çıkmalıdır. Ortak bakış açısı ortay bir eylem planını ortaya koyar. Bu plan için nereden nereye hareket edileceği sonraki kısmıdır.
Almanya’da imamların evine bir arama yapıldı. Nasıl değerlendirirsiniz? Ankara’nın atacağı adımlar nelerdir?
Bu konu sayın başbakanımız ve Merkel ile görüşmede gündeme geldi. Ümit ederiz ki alman makamları yanlış uygulamaları sonlandırır. Türkiye’nin DİTİB üyesi hiçbir mensubu ajan değildir.
Özellikle Avrupa’daki Almanya’daki varlığı önemli bir garantidir. Din hizmetlerini diyanet işleri başkanlığımız ya da DİTİB örgütümüz sürdürmektedir. Aşırı akımlara karşı, yabancılarla yan yana yaşamak istemeyen sert ve yanlış İslam algılarına karşı en önemli garanti, en önemli şart, Türkiye’nin DİTİB vasıtasıyla vermiş olduğu din hizmetidir.
Sayın Cumhurbaşkanı hafta sonu şunu söyledi. “istihdam konusunda sözünü tutmayan işadamlarını açıklayacağım” demişti. Açıklanan bir rakam var mı?
Çok keyifli bir toplantı oldu. Türkiye’nin yüzde 85’ini oluşturan iş adamları kitlesinin vermiş olduğu sözler, kimseye baskıyla o sözler alınmadı. Bunların hepsi kaydedildi. Bunlar milli seferberliktir. Ben bütün işadamlarımızın hassasiyetle dikkatle eğileceklerini düşünüyorum. Sayın cumhurbaşkanımız şunu söylüyor, bu odaların daha hızlı katılmaları için onları teşvik ediyor. “sizi deşifre ederim” sözünü tersinden okuyun, sözlerini yerine getirenleri olumlu şekilde kamuoyu ile paylaşırız.
Türkiye’nin İran hakkında yaptığı açıklamaları kınadı ve Türk büyükelçiyi dışişleri bakanlığına çağrıldı. Bu konu gündeme geldi mi?
Hayır gelmedi. Zaman zaman bu tip şeyler olur. Onlar bizim büyükelçimizi çağırır, biz onlarınkini çağırırız. Nihayetinde bölge ülkeler, aynı coğrafyanın kardeş ülkeleridir. Nihayetinde siyasetçiyiz, siyasetçiler de bir takım görüşleri dile getirilebilir. Bu sözler dolayısıyla ülkeler düşmanlık ilişkisi geliştirmezler. Siyaseten çok farklılıklarımız var ama sonuçta bunların üzerinden başka bir ilişki ortaya çıkmaz. Bunları çok büyütmemek lazım.