Güncelleme Tarihi:
EN GÜÇLÜ ORDULAR KARŞIMIZDA DURAMAZ
“Siyasetten ticarete, teknolojiden sanata kadar tüm alanlarda attığımız her adımla kendimizle birlikte dostlarımızın ve kardeşlerimizin sorumluluğunu üzerimizde taşıdığımıza inanıyoruz. Bu sorumluluğu yerine getirmenin birinci şartı kim olduğumuzu unutmamak, ikinci şartı da birlik ve beraberliğimize sık sıkıya sarılmaktır. Eğer biz sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilemez, nankörlük yoluna saparsak akıbetimiz böyle olur. Buna karşılık şükrümüzü eksik etmez, birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıkarsak inanın dünyanın en güçlü ordularını toplasalar getirseler de bizim karşımızda duramaz. Maalesef bugün İslam dünyasında nerede bir acı, zulüm varsa gerisinde hep toplumların kendi eksikleri, yanlışları, dağınıklıkları var.
KENDİ MESELEMİZ OLARAK GÖRÜYORUZ
Türkiye bölgesinde ve dünyada hep hakkın, haklının, adaletin peşinde giderek başarıya ulaşıyor. Bugün Suriye’de yaşanan zulmün tek sebebi Suriye halkının kimi yerde Sünni, Şii diyerek kimi yerde Arap, Kürt, Türkmen diyerek paramparça edilmiş olmasıdır. Aynı durum Irak için geçerlidir, Yemen için geçerlidir. Benzer parçalanmışlıklar Libya için, Somali için, diğer kan ağlayan coğrafyalar için geçerlidir. Esaretin de sefaletin de sebebini kendi içimizde aramadıkça bu manzarayı değiştiremeyiz. İşte bunun için Suriye’deki Arapların güvenliğini ve huzurunu kendi meselemiz olarak görüyoruz. Kürtlerin sorununu kendi meselemiz olarak görüyoruz. Şu anda biz Suriye’de niye varız? Oradaki Arap kardeşlerimizin özgürlüğünü kendilerine iade için, Kürt kardeşlerimizin özgürlüğünü kendilerine iade için, yoksa terör örgütlerinin değil, onun için oradayız. Türkmenler zaten öz kardeşlerimiz elbette onların güvenliği ve huzuru bizim meselemizdir.
SİNCAR DA AYNI ŞEKİLDE GÜVENLİ HALE GELECEK
Suriye Araplarını DEAŞ’ın eline bırakmadığımız gibi Suriye Kürtlerini de PKK-PYD’nin zulmüne terk etmeyeceğiz. Aynı şekilde Arap kardeşlerimizi PKK-PYD’nin eline terk etmeyeceğiz. Nitekim ülkemizde hayatlarını sürdüren yaklaşık 4 milyon Suriyeliye baktığımızda bu manzarayı çeşitliliği rahatlıkla görebiliriz. Bugüne kadar 300 bine yakın Suriyeli evlerine döndü. Peki nereye gitti bu insanlar? Sadece Türkiye’nin güvenli hale getirdiği bölgelere gitti. Sincar aynı şekilde güvenli hale gelecek. Oraya da gerekenler yapılacak. Demek ki Suriye’de mesele Arap, Kürt, Türkmen meselesi değildir. Suriye’de mesele özgürlük meselesidir, Suriye’nin toprak bütünlüğü meselesidir, Suriye’de bir tarafta rejimiyle, DEAŞ’ıyla PKK-PYD’siyle zalimler, diğer tarafta tesis ettiği huzur ve güven iklimiyle, adaletiyle, merhametiyle, getirdiği hizmetlerle Türkiye var. Bu fark tıpkı canlarını ve geleceklerini kurtarmak için yola çıkan mültecileri Akdeniz’in karanlık sularına veya jiletli tel örgülerin önlerine mahkûm edenlerle, onlara sınırlarını açan, ekmeğini bölüşen Türkiye farkı kadar açıktır, nettir.
TÜM ZALİMLERİN ÜSTESİNDEN GELELİM
Zalimi başarılı kılan kendi gücü değil, karşısındakilerin zaaflarıdır. Buradan tüm milletime kalbi bizimle olan tüm dostlarımıza sesleniyorum. Gelin bir olalım, diri olalım, iri olalım, hep birlikte kardeş olalım. Böylece tüm zalimlerin üstesinden gelelim. Biz kendi aramızda birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi güçlü tutacağız. Sürekli yükselteceğiz ki diğer mazlumlar da bizim arkamızdan gelsin. Bunun için siyasi hayatımız boyunca hep milleti, milletin tercihlerini, milli iradeyi yani demokrasiyi önde tuttuk.”
ENGELLER KALPLERDE
BU yerleştirmede ilk defa devlet korumasındaki gençlerimiz öğretmenlik, mühendislik, hemşirelik gibi unvanlara atanıyor. Böylece toplam 5 bin 778 kardeşimiz yeni bir hayata başlamış oluyorlar. Bugünkü atamayla birlikte engelli kamu görevlisi sayımız 56 bini aştı. Biz engelli evlatlarımızı cennet çocukları olarak görüyoruz. Engellerin evlatlarımızın zihinlerinde veya uzuvlarında değil onları eksik olarak gören kalplerde olduğuna inanıyoruz. Devlet korumasından yararlanan çocuklarımız en iyi bakımı ailelerinin yapacağına inanıyoruz. Toplamda 143 bin evladımızın devlet korumasında büyümesini eğitim-öğretim görmesini sağlıyoruz. Her ne şekilde olursa olsun bu ülkede sahipsiz kalan her çocuğun annesi de babası da devlettir. Yetimine, garibine, mağduruna, mazlumuna sahip çıkmayan devlet bizim gözümüzde devlet değildir. Aynı şekilde vatandaşını güven ve huzur içinde tutmayan, çalışması, üretmesi, refahını yükseltmesi için imkan sağlamayan devlet de bizim nazarımızda devlet değildir.
Önümüzdeki dönemde bu ülkede tek bir sahipsiz vatandaşımızı, muhtaç insanımızı bırakmayana kadar bu çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Zalimlerin pençesi altında inleyen mazlumlar Türkiye’nin dik duruşuna, yükselişine, vakarına bakarak bir silkiniş, bir diriliş heyecanına kapılmışlardır. Yokluk, yoksulluk içinde kıvranan garipler ülkemizin geldiği refah seviyesini kendilerine örnek almıştır. Özgürlük kavgası veren nice toplumlar Türkiye’nin yedi düvele karşı yürüttüğü mücadeleden aldığı feyzle cesaretlerini katlamışlardır.”