Güncelleme Tarihi:
Doğan, “Filmde, Doğu'ya giden bir öğretmen var. O Kürtçe bilmiyor, öğrenciler de Türkçe. İşte Kürt sorunu da bu sınıfın içinde başlıyor. Öğretmen öğrencileri, öğrenciler öğretmeni anlamıyor. Bu iletişimsizlik büyüyüp, devasa problemlere dönüşüyor” dedi.
Altın Portakal'ın yanı sıra ile Adana 16'ncı Altın Koza Film Festivali'nde Büyük Jüri Yılmaz Güney Ödülü ve SİYAD Ödülü'nün sahibi olan ‘İki Dil Bir Bavul’ filminin yönetmenlerinden Özgür Doğan, Adana Tabip Odası'nın davetlisi olarak geldiği kentte, bazı sendika ve sivil toplum örgütü temsilcileriyle Ariplex Sinema'da filmi izledi. Daha sonra sohbet toplantısı yapan Doğan, film hakkında bilgi verdi. Filmin, Denizlili bir öğretmenin, Şanlıurfa'nın Siverek İlçesi'ndeki köyde geçirdiği 1 yılı anlattığını anımsatan Doğan, eğitim sisteminde Doğu ile Batı arasında çok büyük haksızlıkların olduğunu, filmde bunu göstermeye çalıştıklarını söyledi. Diğer Doğu ve Güneydoğu illerinde olduğu gibi filmde de okula yeni gelen öğretmenle öğrencilerin dil farkından dolayı anlaşamadığını belirten Doğan, şunları söyledi:
“Kürt sorununu bu sınıfın içinde başladığını düşünüyoruz. Yönetmen arkadaşım, Orhan Eskiköy ile bunu tartıştığımızda, vardığımız yerde bu durumu işaret edelim dedik. Öğretmen öğrencileri, öğrenciler öğretmeni anlamıyor. Bu iletişimsizlik büyüyüp, devasa probleme dönüşüyor. Ortada sürekli ciddi bir adaletsizlik var. Batıdaki bir çocuk aralık ayında okumayı, yazmayı öğreniyor, 1’inci sınıf sonunda
‘HEM ÖĞRETMEN, HEM ÖĞRENCİ KURBAN’
Doğu ve Güneydoğu'da görev yapan öğretmen ile öğrencilerin sistemin yarattığı sorunlarla karşı karşıya kaldığını kaydeden Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “20 yaşında olan gencecik bir çocuğu oraya gönderiyorsunuz, hiçbir şey bilmiyor. Öğretmeni suçlayamıyorsunuz, çünkü bu işe ihtiyacı var. Zorunlu hizmet denen şey böyle bir saçmalık. O çocuklara da ’Hadi bu okula gidin’ diyorsunuz. O da zorunlu bir şey. İkisi de kurban. İkisinin de kabahati yok. Dolayısıyla sisteme dair problem var. Çok basit bir yerden bakıp, bu sistemi çözersek eğer çoğu şeyi çözmeye başlayacağız. O zaman birbirimizin dilinden konuşmaya, birbirimizi anlamaya başlayacağız. Empati kurup, başka bir dil, başka bir yaşama kültürü geliştirebiliriz diye düşünüyorum. Bunu da küçük yerden, o sınıftan başlayarak yapabiliriz. Büyük laflar ettiğimiz zaman kimse dinlemiyor. Herkesin kafasında çok büyük laflar var, problem burada. Bütün bu kimliklerimizden, büyük laflardan, politikalardan kurtulup insani bir yerden ilişki kuramıyoruz. Kimse kimseyi dinlemiyor, anlamıyor. Bazıları için Kürt elde silah dağda gezen kişi. Çünkü hayıtın oraya dair hiç düşünmeden geçirmiş, öyle anlatılmış. Sineme serüvenimizde başından beri böyledir. Ama biz diyoruz ki, ’Sizin bilmediğiniz, duymadığınız, tanık olmadığınız başka hayatlar var.’ Çok basit bir yerden, vicdani bir yerden buralara bakalım. Empati duygusunu geliştirebilelim ki beraber yaşayabilelim ve burası daha iyi bir ülke olsun.”
Toplantının ardından oda başkanı Dr. Rıza Mete, Özgür Doğan'a plaket verdi.