Güncelleme Tarihi:
UNICEF ve Pure Earth tarafından yayınlanan bir rapora göre dünya genelinde yaklaşık her üç çocuktan biri kurşun zehirlenmesine maruz kalıyor. Bu sayı CDC’nin (Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi) tanımlama biçimindeki değişiklik sonrası daha da artış gösterecek. Kurum, çocuklarda kurşun zehirlenmesini bir çocuğun kanının desilitresi başına 5 mikrogram olarak tanımlardı. Şimdi, bu sayıyı desilitre başına 3.5 mikrograma indirdi. Bu adım çocuk sağlığı, toksikoloji ve ilgili alanlarda uzmanlardan oluşan bir komitenin tavsiyelerine yönelik atıldı.
New York’ta çocuk doktoru olan Jill Cioffi, kanda ölçülebilen hiçbir kurşun seviyesinin güvenli kabul edilemeyeceğini belirterek, “Sürekli olarak düşük seviyelerde kurşuna maruz kalmak, daha yüksek kurşun seviyelerine daha az maruz kalmaktan daha kötü sağlık sonuçlarına neden olabilir” ifadelerini kullandı.
Yutulan bir kurşunun kan dolaşımına gittiğini ifade eden Cioffi, “Hemen hemen tüm ana organlar etkilenir. Bu sorunlardan bazıları giderilebilir veya tedavi edilebilir olsa da sinirsel hasar söz konusu olduğunda şiddetli kurşun maruziyetinin etkisi tersine çevrilemez.” dedi.
Kurşun zehirlenmesine dair tüm bu soruları ve daha fazlasını Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan ve Gıda Mühendisi Ebru Akdağ hurriyet.com.tr okurlarına özel yanıtladı.
KURŞUN MARUZİYETİNDE GÜVENLİ BİR SEVİYE YOK
Kurşunun çocuklar başta olmak üzere insan organizmasına oldukça zararlı etkileri olan bir ağır metal olduğunu ve tüm dünyada her yıl ölümlerin yüzde 1,5’undan sorumlu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Çağlayan, “Aslında kurşunun toksik etkileri uzun yıllardır çok iyi bilinmekte ve her geçen gün bu etkilere dair yeni kanıtlar elde edilmekte. Ancak endüstriyel olarak çok yaygın kullanılan bir metal olması nedeniyle kurşun maruziyetine, belirli sınır değerler getirilerek bir anlamda izin veriliyor. Kurşuna maruziyette izin verilen düzey 20. yüzyılın başlarında 100 mikrogramdı. Zamanla bu değerler aşağıya çekilse de vücutta hiçbir şekilde kullanılmayan ve en düşük dozlarda bile toksik olan kurşun için güvenli bir seviye yok" dedi.
ETKİLERİ DÜŞÜK DOZLARDA HİSSEDİLMEZ
Prof. Dr. Çağlayan, kurşunun vücuda alındıktan sonra başta sinir sistemi, kan hücreleri ve böbrek olmak üzere birçok organ ve sistemi etkilemeye başladığını söyleyerek, “Düşük dozlarda bu etkileri hissedilmez ancak kandaki düzeyi arttıkça etkileri belirgin hale gelir. Bu nedenle kurşun zehirlenmesinin tanısı kandaki kurşun düzeyinin ölçülmesi ile konur” ifadelerini kullandı.
ÇOCUKLARDA ÖĞRENME SORUNLARINA YOL AÇABİLİR
Kurşun zehirlenmesinin çocuklarda özellikle sinir sistemini etkilediğini belirten Prof. Dr. Çağlayan, “IQ skorlarında azalma, duyu ve motor sinir iletim hızında yavaşlama, hafıza kaybı, öğrenme sorunları gibi nörolojik sorunlara yol açar. Bunu dışında iştahsızlık, karın ağrıları, kabızlık gibi mide-barsak sistemi sorunlarına, kansızlığa, böbrek yetmezliğine, hipertansiyona, kemik metabolizması üzerine etkileri nedeniyle osteoporoza neden olabilmekte” dedi.
KURŞUN İÇEREN BOYALAR, OYUNCAKLAR, SU BORULARI…
Prof. Dr. Çağlayan, kurşunun vücuda solunum yolu, sindirim yolu ve deriden emilim yoluyla alındığını belirtti.
“Solunum yoluyla maruziyetler çoğunlukla endüstriyel üretim süreçleri sırasında kurşun dumanına bağlı olarak veya hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde karşımıza çıkar. Sindirim yoluyla maruziyet daha çok çocuklarda yaygın olup gıdalar yoluyla da olabilmekte. Kurşun içeren boyalar, bu boyaların kullanıldığı oyuncak ve diğer malzemeler, kurşun içeren kap ve cam ürünleri, kurşunlu su boruları, kurşun lehimli ambalajlardaki konserve, mama ve diğer gıda ve içecekler, kurşunla kontamine olmuş su ve topraktan elde edilen sebze ve meyveler ile bu ortamlardan etkilenen balık, beyaz ve kırmızı et, sakatat türleri, süt, süt ürünleri sindirim yoluyla alınan kurşunun başlıca kaynakları olarak bilinir.”
Topraktaki doğal kurşun seviyeleri yüzde 0,005 ila yüzde 0,04 arasında değişir.
“Bunlara bir de anne karnındayken de plasenta yoluyla ve doğumdan sonra da anne sütünden emzirme yoluyla kurşunun geçebileceğini eklemek gerekiyor. Deriden emilim ise diğer kaynaklara göre daha az olmakla birlikte bazı kurşun formlarında söz konusu.”
NEDEN ÇOCUKLARDA DAHA ÇOK GÖRÜLÜYOR?
Çocukların küçük yetişkinler olarak değerlendirilmemesini ve çevresel risklere karşı daha duyarlı olduğunu, bu nedenle de kurşuna daha fazla maruz kaldıklarını ifade eden Prof. Dr. Çağlayan, nedenini şu şekilde açıkladı:
“Çocuklar vücut ağırlığı başına yetişkinlere göre daha fazla yemek yer, su içer ve daha fazla hava solurlar. Böylece çevrede bulunan kurşunu solunum ve sindirim yoluyla daha fazla miktarda vücutlarına alırlar. Yine bebekler ve küçük çocuklarda sindirim yoluyla alınan kurşun yetişkinlere göre 4-5 kat daha fazla emilir.
Bebek ve çocuklarda organlar ve sistemler tam gelişmediğinden vücuda alınan kurşun gibi toksik maddeleri etkisiz hale getirmeleri ya da vücut dışına atılmasında erişkinlere göre daha yetersizdirler. Ayrıca kan-beyin bariyeri tam gelişmediğinden merkezi sinir sisteminin etkilenme riski daha yüksek. Gelişmekte olan sistemler çevresel etkilere karşı çok hassas ve onların oluşturdukları hasarı tamir edemezler.”
CDC’NİN ADIMI DAHA ETKİLİ ÖNLEMLERİ GETİRİR
Son CDC güncellemesinin ne gibi etkileri olacağını yorumlayan Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan, “Vücutta hiç bulunmaması gereken kadar yüksek kurşun miktarı, ABD’deki çocuklarda en sık ölçülen kan kurşun düzeyi olarak karşımıza çıkıyor. CDC de çocuklarda tespit edilen ölçüm verilerine dayanarak eşik değeri 3,5 mikrograma çekmiş. Bir anlamda çocukların kurşuna maruz kalmalarını engelleyecek adımların daha etkili olarak atılması yönünde bir farkındalık yaratmayı hedeflemiş” ifadelerini kullandı.
KORUNMADA EN ETKİLİ YOL MARUZİYETİN ÖNLENMESİ
Kurşununun vücutta herhangi bir olumlu fonksiyonu olmadığı gibi kan ve sinir hücrelerinde enzimatik reaksiyonları baskılamakta, yararlı elementlerin emilimini ve antioksidan etkilerini de engellemekte olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çağlayan, “Kurşun zehirlenmesinden korunmada en önemli yol kurşun maruziyetinin önlenmesi. Kurşun maruziyeti en çok yoksul bölgelerde yaşayan çocukları etkiliyor. Kurşunlu benzinin ve kurşun bazlı boyanın aşamalı olarak kaldırılmasından bu yana, yüksek gelirli ülkelerde kandaki kurşun seviyeleri önemli ölçüde azaldı. Ancak, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki çocuklar ve yetişkinler için bu seviyeler tehlikeli derecede yüksek olmaya devam ediyor” dedi ve ekledi:
“İster yetişkin ister çocuk olsun herkesin sağlıklı bir çevrede yaşamak hakkı vardır. Bu nedenle kurşun maruziyetine neden olan kaynakların kontrol edilmesi, hava, su, toprak kirliliğinin önlenmesi gıda hijyeni, kurşunun endüstriyel kullanımının azaltılması ve kontrol edilmesi gibi önlemlere ihtiyaç var.”
TAHIL ÜRÜNLERİ, PATATES, MUSLUK SUYU…
Çevremizdeki havada, toprakta ve suda bulunması nedeniyle kurşuna çeşitli gıdalarda rastlanabileceğini belirten Ebru Akdağ, “Avrupa’da yapılan araştırmalara göre tahıl ürünleri, hububatlar, patates, yapraklı sebzeler ve musluk suyunda kurşuna daha çok rastlanma ihtimali olabilir” dedi.
MAKSİMUM KURŞUN MİKTARI ÜRÜN ÇEŞİDİNE GÖRE DEĞİŞİKLİK GÖSTERİR
Gıdalarda bulunan maksimum kurşun miktarının ürün çeşidine göre değişiklik gösterdiğini, İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmeliğe göre sularda kurşun miktarının da litrede 10 mikrogramı aşmaması gerektiğini vurgulayan Akdağ, “Vücuttaki kurşun beyin, karaciğer, böbrek ve kemiklere dağılır. Zamanla biriktiğinde dişlerde ve kemiklerde depolanır. Dolayısıyla gıdalarda belirlenen limitlerin üzerinde kurşun bulunması çok ciddi sağlık riskleri yaratabilir.” dedi.
Grafik: Harun Elibol
YIKANARAK TEMİZLENEMEZ
Kurşunun gıdalara kasten ilave edilmediğini ve bir bulaşan olduğunu ifade eden Akdağ, “Topraktaki kurşun, bitkilerin üzerine bulaşabilir veya topraktan emilebilir. Bu durumda meyve, sebzelerde veya bitkilerden elde edilen bileşenler ve gıda takviyelerinde rastlanabilir. Kurşun bitkilere bulaşırsa, yıkama veya diğer gıda işleme adımları ile ortamdan tamamen uzaklaştırılamaz. Bitkilerdeki veya sudaki kurşun, onları tüketen hayvanlar tarafından da alınabilir ve bu hayvanlardan elde edilen ürünleri tüketmemiz durumunda vücudumuza girebilir” dedi ve devam etti:
“Kurşun, hatalı bir şekilde de üretim süreçlerine girebilir. Örneğin, kurşun içeren tesisatlardan geçen su kirlenebilir ve bu uygun olmadığı halde gıda üretiminde kullanılırsa ürüne bulaşabilir. Gıda ile temas eden yüzeylerde bulunan kurşun, gıda hazırlandığında, servis edildiğinde veya bu ambalajların içinde saklandığında gıda veya içeceklere geçebilir.”
KONTROLSÜZ ŞEKİLDE SATILAN YİYECEKLERE DİKKAT!
Gıdada kurşuna maruz kalmamak için nelere dikkat etmemiz gerekir sorusunu yönelttiğimiz Akdağ, “Gıdalarda yetersiz kontrol, hijyen uygulamalarındaki eksiklikler, üretim ve saklama hataları, kurşuna rastlanmasına neden olabilir. Bu nedenle Bakanlık kayıt veya onayına sahip olmayan, açıkta veya internette kontrolsüz bir şekilde satılan ürünlerden uzak durulmalı. Kurşun borulardan veya kurşun lehimle birleştirilmiş borulardan verilen içme suyu kurşun içerebilir. Emin olunmaması durumunda musluk suyuna dikkat etmeli.” ifadelerini kullandı.