Güncelleme Tarihi:
Üsküdar’daki Selimiye Camii’nin avlusunda, 8 Eylül günü toplanan mavi takkeli ve kederli topluluk, Süleyman Efendi’nin torunu Ahmet Arif Denizolgun’u son yolculuğuna uğurluyordu. Eski Ulaştırma Bakanı Denizolgun, kamuoyunun ‘Süleymancılar’ dediği, kendilerinin ise böyle ifadeyi tasvip etmeyip ‘Süleymanlılar’ diye adlandırdığı topluluğun üçüncü lideriydi.
Avluda gözler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı aramaktaydı. Birçok tarikat ve cemaat liderinin tabutuna omuz veren Erdoğan, Denizolgun’un cenazesine katılmadı. Bu tavır, Erdoğan’ın da içinde yer aldığı Milli Görüş’çüler ile Süleymancılar arasındaki bazı meselelerde kırk yıllık anlaşmazlığın yansıması olarak yorumlandı.
TUNAHAN: VAİZLİKTEN ŞEYHLİĞE
Süleymancılar adı, bu tarikatın kurucu şeyhi Süleyman Hilmi Tunahan’dan geliyor. Bulgaristan’ın Silistre şehrinde 1888’de dünyaya gelen Tunahan, 2. Abdülhamit döneminde Osmanlı’ya davet edilen Özbekistanlı Selahüddin İbn-i Mevlana Siracüddin ile tanıştı. Siracüddin, Nakşibendiliğin Hindistan ve Pakistan’da yaygın bir kolu olan ‘Müceddidî’ ekolünden geliyordu. Tunahan, şeyhinden el alarak, faaliyetlerini sürdürdü.
Cumhuriyet’in ilanı ve medreselerin kapatılmasından sonra Tunahan vaizliğe başladı. İkişerli üçerli gruplar halinde topladığı öğrencilere dini eğitim vermeyi sürdürdü. Bu nedenle iki kez gözaltına alındı ve 1943’te vaizlikten uzaklaştırıldı. Bu arada, Kuran’ın öğrenimi için “Kur’an Harf ve Harekeleri” adlı tek kitabını yazdı. Kitap, şimdiye kadar yaklaşık iki milyon basıldı.
1949’da Kuran kurslarının açılmasına izin verilince, o ana dek yeraltında faaliyetini yürüten Tunahan, 1951’de Çamlıca Kuran Kursu’nu açtı. Zamanla Tunahan, kursları Anadolu şehirlerine yaydı. İlk öğrencilerinin çoğunlukla Antalyalı olması Süleymancıları, bu şehirde kitleselleştirdi. Tunahan’ın yetiştirdiği çok sayıda din adamı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) doğal kadrosu oldu. Birçok müftü, imam ve vaiz, Süleymancı’ydı.
Tunahan, 1957’den itibaren Demokrat Parti (DP) ile çatışarak, Osman Bölükbaşı’nın Cumhuriyetçi Millet Partisi’ni (CMP) destekledi. Damadı Kemal Kacar, CMP Kütahya Milletvekili adayı oldu. Meczup birisinin kurgulanarak Bursa Ulucami’de bağırarak “Süleyman Efendi mehdidir” demesi üzerine Tunahan ve Kacar 59 gün tutuklu kaldı. DP’nin öfkesi, Tunahan’ın 1959’daki ölümünden sonra da sürdü. Müritlerince Fatih Camii avlusuna defni için resmi izin alınmasına rağmen polislerin zoruyla Karacaahmet Mezarlığı’na gömüldü.
‘Mavi takkeliler’ dendi
Tunahan daha hayattayken, veliahtı olarak, Eskişehirli bir tüccar olan damadı Kemal Kacar’ı gösterdi. Kacar’ın namaz kılarken kullandığı mavi takke, zamanla bütün müritler arasında popüler hale gelince tarikatın adı yakın zamanlarda ‘mavi takkeliler’e çıktı.
Kacar, 1965’te Bölükbaşı’nın Millet Partisi’nden (MP), 1969’da Süleyman Demirel’in Adalet Partisi’nden (AP) Kütahya Milletvekili oldu. Süleymancıların önde gelenlerinden Hilmi Türkmen de aynı yıl AP’den Mersin’den seçildi.
Arkasına aldıkları siyasi güçle Süleymancılar, 1961’de Almanya’ya yönelik ilk işçi göçünden sonra yurt dışında Kuran kurslarını açan ilk grup oldu. Almanya’da İslam Kültür Merkezleri açıldı. Almanya’da Süleymancıların cami sayısı zamanla 150’ye çıkacaktı.
SÜLEYMANCILAR DİB KAVGASI
Süleymancıların DİB’teki otoritesi imam hatip liselerinin 1958 yılında ilk mezunlarını vermesiyle sarsıldı. 1965’teki bir yasal değişiklikle DİB, yalnızca imam hatip liselerinden ve ilahiyat fakültelerinden mezun almaya karar verince Süleymancılarla araları açıldı. Süleymancılar rakiplerini “ilmî yetersizlikle” suçlarken, rakipleri onları “Hurafeci, Atatürk düşmanı ve devlet düşmanı” diye nitelemekteydi. Süleymancıların en azılı düşmanları; DİB Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagör, Tarsus Müftüsü Süleyman Tekin, İskenderun Müftüsü Zübeyir Koç ve Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan’dı. Öyle ki Kaplan, Kozan İmamı Mustafa Akyıldız’a “Ben bir Süleymancı İdim” adlı kitabı yayınlatmıştı. Zaten gruba ‘Süleymancılar’ adını veren, sonradan Almanya’da, yasadışı İslami Cemiyet ve Cemaatler Birliği adlı örgütü kuran Cemalettin Kaplan ve arkadaşlarıydı.
12 Mart’tan sonra DİB Başkanı Tunagör görevinden alındı ve yerine Tayyar Altıkulaç getirildi. Bu kez de Altıkulaç, Kuran kurslarının devletleştirilmesini sağladı. Süleymancılar bir süre, DİB tarafından gönderilen müfettişlerin raporlarıyla kursların çoğunu devlete kaptırmaktan kurtulamadı. Elde kalan kurslar da ‘Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Dernekleri Federasyonu’ adı altında birleştirildi. Bu derneklerin sayısı, 1983 yılı itibariyle 909’a kadar çıkmıştı.
ERBAKAN'A KARŞI DEMİREL
Necmettin Erbakan, 1969’da ülkenin ilk İslami eğilimli partisi olan Milli Nizam Partisi’ni (MNP) kurdu. Bu parti 1971’de kapatılınca yerine Milli Selamet Partisi (MSP) açıldı. Ancak MSP, Süleymancıların kanlısı Tekin, Koç ve Kaplan’ı milletvekili adayı olarak gösterince iki grup arasında yolun başında ayrılık yaşandı. Dümeni Demirel’in Adalet Partisi’ine (AP) kıran Kemal Kacar, 1977’de AP’den İstanbul Milletvekili seçildi ve Erbakan’a karşı sert bir muhalefet yürüttü.
12 EYLÜL'DE CEZAEVİ
Kacar, 12 Eylül’den sonra kurs faaliyetleri nedeniyle bir buçuk yıl Antalya’da tutuklu kaldı. 80’li yıllar boyunca medyanın en gözde konularından biri, Süleymancı yurtlarında yaşanan bir intihar, şüpheli ölüm ve abartılan dayak haberleriydi. Süleymancılar bu tehdidi bertaraf edebilmek için yurtlarda Atatürk, hatta Kenan Evren köşeleri oluşturdu. Gruptaki ilk yol ayrımı, eski Mersin Milletvekili ve vaiz Hilmi Türkmen’le Hüseyin Kaplan’ın tarikattan ayrılması oldu. Bu iki ismin Süleymancılar’da yarattı çatlak çok çabuk telafi edildi.
Siyasetle bağını koparmayan grup 1983 ve 1987’deki seçimlerde ANAP’ı, 1991’de DYP’yi destekledi. Süleymancılar’a yakın bir isim olarak bilinen İsmail Amasyalı, DYP’den Kocaeli Milletvekili seçildi. Ancak 1995’te sürpriz bir karar alınarak, Erbakan’ın Refah Partisi’ne destek verildi. Tarikat bu desteği, “laik baskı altındaki dindarlarla dayanışma” diye izah etti. Kacar’ın baldızı ve Tunahan’ın kızı olan Ferhan Denizolgun’un oğlu Ahmet Arif Denizolgun, RP’den Antalya Milletvekili seçildi. Bir süre sonra RP’den ayrılan Denizolgun, Mesut Yılmaz’ın 55. hükümetinde Ulaştırma Bakanı oldu. Kacar, 2000’de hayatını kaybetti. Cenazesine büyük bir kalabalık katıldı. Törende, ne Erbakan ne de Erdoğan hazır bulundu. Karacaahmet Mezarlığı’nda şeyhinin yanına gömülen Kacar’ın yerine Denizolgun geçti.
TARİKATTA AK PARTİ YARILMASI
AK Parti’nin 2002’de kurulmasından sonra Ahmet Arif Denizolgun’un ağabeyi Mehmet Beyazıt, bu partinin kurucuları arasına girdi. Ardından 2002 ve 2007’deki genel seçimlerde İstanbul Milletvekili seçildi. Mehmet Beyazıt’ın gücü, Süleymancıları bölmeye yetmedi. Aksine yalnızlaştı ve kardeşiyle arası açıldı. Mehmet Beyazıt’ın halen ağır bir hastalık yaşadığı belirtiliyor.
Ahmet Arif Denizolgun ise 2002’de ANAP’ı destekledi. Desteğe gerekçe olarak, 28 Şubat’ta Mesut Yılmaz’ın “Diğer yatılı Kur’an kurslarını ve Süleymancılara ait kurs ve yurtları valilere talimat göndererek koruması” gösterildi. Fakat ANAP, barajın altında kaldı. Denizolgun, 2007’de Mehmet Ağar liderliğindeki Demokrat Parti’den (DP) Antalya milletvekili adayı oldu. Ne var ki DP de barajı geçemedi.
PİYALEPAŞA VE KARACAAHMET SAVAŞLARI
O yıl, Süleymancılar ile Başbakan Erdoğan’ın arasında Kasımpaşa’daki Piyalepaşa Kuran Kursu ve Okul Talebelerine Yardım Derneği nedeniyle anlaşmazlık çıktı. Süleymancıların bütün direnişine rağmen, kaçak olduğu gerekçesiyle kurs yıktırıldı.
Erdoğan, 7 Ekim 2011’de vefat eden annesi Tenzile Erdoğan’ı, -söylentiye göre- vasiyeti gereği Karacaahmet Mezarlığı’na, Süleyman Hilmi Tunahan’ın yanıbaşına defnettirdi. 1988’de vefat eden babası Ahmet Erdoğan’ın Kulaksız Mezarlığı’ndaki cenazesini de getirterek, bu mezarlığa koydurdu.
Bu işlem, sanıldığı gibi kolay olmadı. Doluluk nedeniyle yeni mezar yeri açılamayan Karacaahmet’te, “taşınmaz kültür varlığı” kapsamındaki Osmanlı mezarları kaydırıldı, mezar taşları kaybedildi. Bu defin işlemi, Süleymancıları çok kırdı. O yılki seçimlerde tarikat, MHP’ye oy verdi.
YENİ LİDER 34 YAŞINDA
Bu tarihten sonra Süleymancılar durağanlaştı. Denizolgun, 8 Eylül’de vefat ettiği ana kadar kamuoyundan uzak kaldı. Kuran kurslarını ziyaret ettiği haberleri hariç adı gündeme gelmedi. 2014’teki yerel seçimlerde, Antalya’da CHP ile pazarlık masasına oturuldu. 2015’teki 7 Haziran ve 1 Haziran seçimlerinde bir parti işaret edilmedi. Taban AK Parti’ye oy verirken, Saadet Partisi’ne ve MHP’yi seçenler de oldu.
Denizolgun’un cenazesine hükümetten Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş gitti. Oysa Kaçar’ın cenazesine, Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz katılmıştı. Denizolgun, gelenek olduğu üzere Karacahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tabuta omuz verenlerden mavi takkeli bir genç adam, tarikatın Denizolgun’dan sonraki lideriydi.
Denizolgun’un ablası Ayşe Gülderen Kuriş’in 34 yaşındaki oğlu Alihan Kuriş, grubun yeni lideri olarak seçildi. Yüksek Mimar Kuriş, tarikatın kurs ve yurt binalarının projelerini yapmaktaydı.
Halen tarikatın “Tunceli dahil” her şehirde açtığı bini aşkın yatılı kız ve erkek Kuran kursu ve öğrenci yurdu bulunuyor. Her biri bir dernek adına açılan kursların ve yurtların masrafları; bağış ve yardımlarla sağlanıyor.
Tarikat mı, cemaat mi?
Süleymancılar kendilerini “Süleymancılık tarikatı” olarak nitelendirmiyor. Bir dini grubu, tarikat ve cemaat olarak tasnif etmek için, “rabıta” geleneğinin olup olmadığına bakılıyor. Rabıta, tasavvufta “müridin mürşidin suretini gözünün önünde canlandırması” olarak tanımlanıyor. Süleymancılar rabıta ettiklerini ifade ediyor. Ancak tasavvuf geleneğinden farklı olarak, yaşayan liderlerini değil, ilk liderleri Tunahan’ın suretini gözleri önünde canlandırıyorlar. Zira onlar, şeyhleri Tunahan’ı “keramet sahibi mürşid” olarak tarif ediyorlar. Tunahan’ın Allah tarafından görevlendirilmiş bir şeyh, Kacar ve sonrakilerinin ise idari sorumlular olduğu ifade ediliyor.
Köklü bir Sünnî ekol halindeki Süleymancılar, Türkiye’nin İslam ülkesi olmadığını, bu nedenle fıkıh kitaplarının tarifine göre -müslümanlardan değil- gayri müslimlerden faiz alınabileceğini, kazanmanın kesin olacağı kaydıyla yine fıkha göre kumar oynanabileceğini savunuyor. İslam fıkhına göre Türkiye’nin “dar-ül harp” olduğunu söylüyorlar. Yaygın alarak sakal bırakmıyor ve kravat takıyorlar. Bu davranışla İslamî tebliğde bulunurken her kesime ulaşmayı hedefliyorlar.
TV’si ve gazetesi yok
Süleymancılar, ekonomik ve kitlesel güçlerine rağmen Menzil ve İsmailağa gibi diğer Nakşilerden farklı olarak TV kanalı kurmadı, günlük gazete açmadı. Geçen yıl yayınlanmaya başlanan ‘İstiklal’ adlı günlük gazetenin, tarikata yakın bir işadamınca çıkarıldığı ifade ediliyor. Fakat tarikat yetkilileri, gazete ile aralarında bir bağ bulunmadığını vurguluyor. Tarikatın yalnızca ‘İnsan ve Hayat’, ‘Çamlıca Çocuk’ ve ‘Yedikıta’ gibi içe dönük dergileri bulunuyor. İstanbul Zeytinburnu’da Emine İnanç Vakfı ve vakıf çevresinde aynı isimle bir cami, kurs ve yurt da bulunuyor.
15 Temmuz’u ‘darbe’ olarak görüyorlar
Süleymancılar, Gülen Cemaati’nin darbeye kalkışan bir terör örgütü olduğunu ifade ediyor. Tarikat, hükümetin 15 Temmuz’daki tutumunu ve sonrasındaki kararlarını destekliyor. Gülen Cemaati nedeniyle tarikat ve cemaatlerin kamuoyunda olumsuzlaşmasından yakınan Süleymancılar, aynı şekilde görülmek istemediklerini vurguluyor. Kuruldukları andan beri, devlette örgütlenmek ya da devleti ele geçirmek iddiasıyla hareket etmediklerini kaydediyorlar. Diğer tarikatların da bu ilkeye uygun davranmaları gerektiğini ifade ediyorlar. Ancak tarikat ve cemaatlerin bir tüzel kişilik etrafında yasal hale gelerek, denetlenmelerine karşı çıkıyorlar. Bu tutumun, tarikatların kontrol altına alma adımı görüleceği söyleniyor.
Aladağ’dan önce Taşkent’te 18 can gitti
Konya’nın Taşkent ilçesindeki Özel Boğaziçi Öğrenci Yurdu’nda 2008 yılında LPG patlaması meydana gelmiş ve 18 kız öğrenci hayatını kaybetmişti. Aynı şekilde, geçen yıl Kütahya’daki Özel İkizhöyük Ortaöğrenci Erkek Öğrenci Yurdu’nda mutfakta çalıştırılan 12 yaşındaki bir çocuğun kolu, kıyma makinesinde kopmuştu.